..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýste, sana verilecektir; Ara, bulacaksýndýr; Çal ve kapý sana açýlacaktýr -Ýncil
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Hakan Çýnar




8 Þubat 2002
Sezgin  
Hakan Çýnar
O gün hiç farketmediði þeyleri farketti Sezgin. Ama farkýn farkýnda olan bir tek kendisiydi...


:BCCC:
Güneþ ýþýnlarý baharýn ilk günlerine göre fazla sýcaktý. Ýnsanýn cildini acýmasýzca kavuruyordu. Sezgin, þehrin en büyük caddesi üzerinde bahçesinde sarý güller açmýþ bir apartmanýn ön kapýsýnýn hemen yanýndaki alçak duvarýn üzerinde oturmuþtu dinlenmek için. Burasý gölgeydi. Bir yandan ister istemez güllerin burnunu okþayan ve hafif esen rüzgarla etkisini yitirmeden daha da uzaklara daðýlan kokularýný içine çekerken, bir yandan da þimdiye kadar neler yaþadýðýný ve onu buraya getiren olaylarý gözünün önüne getiriyordu. En son kokusunu duyduðu güller daha geçen yýl yirmi altýncý yaþ gününde arkadaþlarýnýn ona getirdikleriydi. Ama artýk hiçbiri yoktu yanýnda. Önündeki kaldýrýmdan insanlar gelip geçiyor, geçerken kýsa bir süre ona bakýp göz göze geldiklerinde baþlarýný çeviriyorlar ve yollarýna devam ediyorlardý. Yürüyen insanlarýn ayakkabýlarý genellikle tozluydu. Özellikle burun ve topuklarý daha çok tozluydu. Nedense kimse ayakkabýlarýna gereken özeni göstermiyordu ve iki günde bir de olsa onlarýn tozunu almýyorlardý. Bunu daha önce kendisinin de yapmadýðýný fark etti. Artýk hayatýn içinde gizli kalmýþ ayrýntýlar daha fazla gözüne çarpýyor, daha önce dikkat etmediði bir çok þeyin farkýna varýyordu.
Otomobiller sýk sýk korna çalarak caddede süratle yol alýyorlardý. Cadde bir uçak pisti gibi uzun ve geniþti. Sürat yapmaya elveriþliydi. Yakýnlarda bir yaya geçidi yoktu. Karþýya geçmek isteyen insanlar diðerlerinden daha yavaþ gelen bir otomobilin önünden karþý kaldýrýma geçmek için uzun uzun beklemek zorunda kalýyorlardý. Bu durumun sýkýntýsý hepsinin yüzlerinde ayný kýzgýn ifadeyi oluþturuyordu. Bu kadar hýzlý gitmeye gerek var mýydý? Þehir içindeki hýz limiti 50 kilometre deðil miydi? Herkes bu kurala uysa ne olurdu sanki? Fakat bir soru daha vardý: Yaya iken böyle düþünen insanlar, bu caddeden otomobille geçerken de ayný fikirde mi olacaklardý?
Sezgin günlerdir evde oturmaktan sýkýlmýþtý ve sonunda yorgun düþeceðini bile bile uzun bir yürüyüþe çýkmaya karar vermiþti. Evde keþfedilecek bir þey kalmamýþtý artýk. Sýkýlmýþtý. Ýþsiz geçen doksan bir gün, doksan bir yýl gibi geçmiþti. Hayata hemen küsmek zayýf insanlarýn iþiydi. Hemen pes etmemeliydi. Þimdiye kadar öðrendiði ve büyüklerin de öðütlediði de bu deðil miydi zaten? Baþýna gelen ne olursa olsun geriye kalanlar hala yetebilirdi. Anlamsýz sandýðý hayatýnýn þimdi daha anlamlý olacaðýný düþündü.
Evdeki hayatýn huzur dolu olduðunu düþünürdü eskiden. Dýþarýdaki hayatýn çekilmezliði, insanlarýn iki yüzlülüðü, çýkar iliþkileri, sahte dostluklar, entrikalar, ihanet ve stres, aslýnda mutluluðun ta kendisini koynunda saklýyordu. Eve akþamdan akþama geldiði günlerde fýrtýnadan zor kurtulmuþ ve sularý dingin bir limana sýðýnmýþ bir gemi kaptaný gibi huzurlu hissediyordu kendini. Fazla kalmýyordu çünkü orada. Ertesi sabah yine erkenden kalkýp iþine gidiyordu. Evde sürekli oturmaya baþlamasýyla bu düþüncesi de deðiþmeye baþlamýþtý. Huzur sandýðý þeyin evde yediði bir parmak bal olduðunu anlamasý uzun sürmemiþti. Ev halkýyla geçinmek en az dýþarýdaki insanlarla geçinmek kadar zordu. Yine eskisi gibi dýþarýda olmalý ve mutluluðu daha önce bakmayý hiç akýl edemediði yerlerde aramalýydý. Bu eskisinden daha zor olacaktý. Onu bulmak için Yedi Baþlý Ejderha’ yý öldürmek gerekmiyordu ama, onun yaþadýðý daða doðru yol alýrken yaþayacaðý macera mutluluðun diðer biçimiydi.
On beþ dakikadýr yürüyordu. Yorulmuþ ve dayanamayýp bir bahçe duvarýnýn üzerinde oturup dinlenmeye karar vermiþti. Etraftaki insanlarý baþka bir gözle görüyordu artýk. Yabancýlaþmýþtý sanki insanlara. Daha çekingen olmuþtu. Önünden geçen genç kýzlarýn bacaklarýna bakýyordu hep. Ne kadar güzellerdi. Bir de yüksek topuklu son moda ayakkabýlar dikkatini çekiyordu. Onlar bacaklarýn güzelliðine ayrý bir estetik katýyordu. Dar pantolonlu veya mini etekli bacaklar çok estetik ve seksi görünüyorlardý. Eðer önünden geçen mankenlerinki gibi uzun bir çift bacaksa, caddenin sonuna doðru gözden kaybolana dek o güzel bacaklara bakmaktan kendini alamýyordu. “Tanrým ne kadar da güzel.” diyordu içinden. Önceleri bir insan bacaðýnýn bu kadar estetik hatlara sahip olduðunu hiç fark edememiþti. Çünkü vakit ayýrýp bunu hiç düþünmemiþti. O kývrýmlar, bileklerin inceliði ve baldýrlarýn o gözleri okþayan kavisi. Baþka hiçbir orantýyla bu kývrýmlar daha güzel görünemezdi. Elini uzatýp dokunmak istiyordu onlara. Ama bunu nasýl yapabilirdi ki.
Bahçesinin ön duvarýnda oturduðu apartmanýn kapýsý açýldý. Sezgin kapýnýn açýlýrken çýkardýðý metalik gýcýrtýlý sesi duyduðunda baþýný o yöne doðru çevirdi. Yirmi beþ yaþlarýnda çok güzel genç bir kýz çýktý kapýdan. Sarý saçlarý güneþte pýrýl pýrýl yanýyordu kýzýn. Önündeki birkaç basamak merdiveni inip apartmanýn bahçe kapýsýna geldi. Uzun boyluydu ve upuzun güzel bacaklarý vardý. Yanýna yaklaþtýðýnda bacaklarýnýn pürüzsüz ve bronz güzelliðini de fark etti. Gözlerini ayýramýyordu. Bu ne güzellikti. Diz kapaklarýný açýkta býrakan fakat çok kýsa olmayan siyah bir mini etek giymiþti. Sezgin derin bir nefes alýp içini çekti. Güzel kýz bahçe kapýsýndan çýktýðýnda göz göze geldiler. Aralarýnda bir-iki metre mesafe kalmýþtý. Kýz durdu. Onu baþtan aþaðý þöyle bir süzdü. Dönüp bahçenin kapýsýný kapatýrken Sezgin’ in gözlerinin içine doðru bakýyordu. Yoldan geçenler bile bu kadar uzun süre bakmamýþlardý ona. Sezgin kýzýn ne düþündüðünü merak ediyordu. Kýzýn dikkatini çekmiþti. Kýz ona doðru kafasýný uzattý ve bir þeyler söyleyecekmiþ gibi aðzýný açtý. Yüzünde bir meraklý ve endiþeli bir ifade vardý. Bir þey soracakmýþ gibi oldu, fakat birden vazgeçerek vücudunu geri çekti. Çantasýný açýp hýzlý hýzlý bir þeyler aradý. Bulamayýnca sýkýntýlý bir yüzle arkasýný döndü ve caddeye doðru yürüdü. Süratle gelen taksiyi küçük bir el hareketiyle durdurdu. Taksinin arka kapýsýný açýp binmeden önce omzunun üzerinden bir kez daha dönüp baktý. Ve binip gitti.
Sezgin tüm olan biteni tepkisizce izlemiþti. Nasýl davranmasý gerektiðini bile bilmiyordu. Kýza bir þey söylemeli miydi? Ne düþündüðünü mü sormalýydý? Belki de kýz evlerinin önünde böyle birinin oturmasýndan rahatsýz olmuþtu. Anlaþýlan insanlar hep böyle tepkiler vereceklerdi bundan sonra ona. Bunlarý ilk defa yaþýyor olmasý hayatýn ne kadar acýmasýz olduðunu hatýrlattý ona. Daha önce hiç bu kadar fazla dikkat çekmiyordu çünkü. “Buna alýþmam gerek.” diye fýsýldadý baþýný öne eðerek.
Beþ dakikadýr orada öyle hareketsizce oturuyordu Sezgin. Baþýný öne eðmiþ, yere doðru bakýyordu. Gözleriyle önündeki kaldýrým taþlarýnýn kývrýmlý çizgilerinin üzerinden tekrar tekrar geçiyordu. Bir ileri, bir saða, bir sola. Düþünceler kývrýlýyordu. Kendini düþünüyordu. Ailesini düþünüyordu. Her bir çizgi kendisinin, annesinin, babasýnýn ve kardeþlerinin hayat çizgileriydi. “Sola doðru diðerlerinden ayrýlan þu çizgi de benim olsa gerek.” diye düþündü. Çizgiler basit bir labirenti andýrýyordu. Bir noktadan diðer noktaya gitmek için her seferinde baþka bir çizgi seçiyordu. Oyun gibiydi. Bir saða, bir ileri, bir sola...
Birdenbire bir ayak gelip takip ettiði çizginin üzerine basýverdi. Diðer ayak yanýndan geçti. Düþünceler ince bir duman gibi daðýlýverdi. Baþýný kaldýrdý. Önünden geçen ayaklar, kaldýrýmda yürüyen alýmlý ve genç bir kadýna aitti. Sarý saçlarý permalý, ýslak jöleyle þekillendirilmiþ ve lüle lüleydi. Giydiði ten rengi dar body incecik belini iki parmak açýkta býrakýyor, siyah eteðine deðmeden bitiyordu. Kadýnýn parfümü gül kokularýnýn yerini almýþtý. Bacaklarý o kadar güzeldi ki. Sezgin aðýr adýmlarla yürüyen kadýnýn arkasýndan bakmaya devam etti. Bacak güzelliðinin bir kadýnda olmasý gereken en önemli þey olduðunu düþündü. Erkeklerin bir kadýna bakarken bacaklarýna çok dikkat ettiklerini biliyordu. Bacaklarý çirkin bir kadýn asla çekici gelmezdi onlara. Kadýnlar oturduklarý zaman vücut güzelliklerinden çok, bacak güzellikleriyle dikkat çekiyorlardý. Hele o ince çoraplara ne demeliydi? Bacaklarý erkeklere güzel göstermenin baþka bir yoluydu. Kullanýlmasý gereken çok önemli bir enstrümandý çoraplar. Evet, bu güzellik en önemlisiydi. Hem de en önemlisi.
Artýk Sezgin’ in çevredeki insanlarda dikkatini çeken tek þey bacaklardý. Herkesin bacaklarýna bakýyordu. Omuzlarý düþmüþ, þaþkýn ve donuk bir yüz ifadesiyle izliyordu insanlarý. Karþý kaldýrýmda da güzel bacaklý bir kýz yürüyordu. Arkasýnda bir tane daha. Ve bir de kadýn. Ýki genç kýz öðrenci de caddenin karþýsýndaki dersanenin kapýsýndan çýktý. Yan yana yürüyen iki güzelliktiler. Bacaklarýnýn güzelliklerinin farkýnda bile deðillerdi. Bundan habersiz yürüyerek sohbet ediyorlar, gülüþüyorlardý. Yanýndan geçen genç çocuklar dönüp onlarýn güzel bacaklarýna bakýyorlardý. Bu güzellik sayesinde dikkat çekmek ne kadar da güzeldi. Kýskanýyordu onlarý. Güçlü olamýyordu artýk. Her yeri güzel bacaklý insanlar sarmýþtý sanki. Her yerdeydiler. Herkes sadece iki bacaktan ibaretti sanki. Bütün sesler susmuþtu. Bütün renkler cansýzdý. Sadece bacaklar vardý. Ýki bacaðýnýn üzerinde sendelemeden yürüyorlardý insanlar. Yürürken bacaklarýyla ilgilenmiyorlardý bile. Sadece birkaçý salýnarak yürüyor, bacaklarýný bilinçli olarak sergiliyorlardý. Zaman iyiden iyiye aðýrlaþmýþ, durmak üzereydi sanki.
Kahrediyordu Sezgin. Düþünceler gücünü yiyip bitirmiþti. Boðazýna kocaman bir þey düðümlendi. Aðlamadan önce hep böyle olurdu. Her aðladýðýnda annesinin þefkatli sözleri kulaðýnda çýnlardý: “Yavrum! Caným kýzým! Aðlama tatlý kýzým!”
Sezgin ellerini masumca kucaðýnda birleþtirmiþ, ileriye doðru bakýyordu. Baþý hafifçe saða doðru yatmýþtý ve sabit bir noktaya bakar gibi hareketsizdi. Bütün gücü tükenmiþti. Göz pýnarlarýndan iri bir damla gözyaþý çýktý ve yanaklarýndan süzülmeye baþladý. Aþaðý doðru kaydý. Kaydý, kaydý. Gözyaþý birdenbire hýzlandý ve yanaðýndan kurtulup yere doðru düþmeye baþladýðýnda rastlayacaðý ilk þey Sezgin’ in sað bacaðý olmalýydý. Fakat sað bacaðýnýn yerinde kocaman bir boþluk vardý. Ýri damla bu boþluðun içinden geçerek hýzla yere çarptý.

Sezgin uzunca bir süredir hareketsiz duran baþýný aðýr aðýr yere doðru indirdi ve gözyaþýnýn içinden geçtiði boþluða baktý. Uzun siyah saçlarý omuzlarýndan düþerek bu boþluða doðru uzandý. Sezgin bu damlacýðýn yapacaðý yolculuðun her anýný gözünde belirdiði andan itibaren tahmin edebiliyordu. Onu engellemedi. O boþluktan umarsýzca geçip yere düþmesine izin verdi. Doksan bir gün önce bu boþluðun yerinde güzel bir bacak vardý. Sanki bu acýyý yaþamak istiyordu. Bunu yaþamak ona zevk veriyordu sanki. Artýk bir sað bacaðý yoktu. Onu güzel gösterecek birbirinden güzel renk renk çoraplar giyme ihtimali de. Sadece bir çift koltuk deðneði vardý sol bacaðýna eþlik eden.
Baþýna gelen talihsiz trafik kazasý ve hastanede çektiði acýlar zihninde tekrar canlandý. O gün sürat tutkunu olan bir iþ arkadaþýnýn otomobilinde olmasaydý, belki de hala iki bacaðý olacaktý. Olay günü, önünde durduðu caddeye benzeyen uzun ve geniþ bir caddede yol alýyorlardý. Arkadaþýný süratli gitmemesi için defalarca uyarmýþtý. Bir kaza olmasýndan korkuyordu. O geceden en son hatýrladýðý þey, arkadaþýnýn hýzla yol alan otomobilinin önüne çýkan bir yayaya çarpmamak için direksiyonu kýrmasýydý. Bir elektrik direðine çarpmýþlardý. Arkadaþýnýn sadece kaburgalarý kýrýlmýþtý. Sezgin ise hurda haline gelen otomobilin içinde sýkýþmýþ, kurtarma ekiplerinin saatler süren çalýþmalarý sonunda ancak sað bacaðý parçalanmýþ bir halde çýkarýlabilmiþti. Doktorlar hayalet organ hissine alýþmanýn zor olacaðýný söylemiþlerdi. Protez yapýlana kadar bunu fazlaca hissedecekti. Beyninden bacaðýna hala oradaymýþ gibi hareket emirleri geliyor, fakat sinyaller yerine ulaþmadýðýndan hayali bir hareket meydana geliyordu. Sezgin ayak parmaklarýný hareket ettiriyor ama bunu göremiyordu. Sanki bacaðý hala yerindeydi ama uyuþmuþ gibiydi. Hayalet bir organdý artýk sað bacaðý.
Neredeyse bu duruma alýþacaktý ama topladýðý tüm gücünü bugün kaybetmiþti. Dýþarý çýkmasaydý hala güçlü hissedecekti belki. Ama nasýl olsa bir gün dýþarý çýkacaktý ve kendisinden baþka herkesin iki bacaðý olduðunu görecekti. Ve yürüyebilmek için bir çift bacaða sahip olduklarýnýn farkýna varmadan yaþadýklarýný.
Þimdi yine annesinin kollarýnda olabilseydi keþke. Gözyaþlarýyla annesinin onu þefkatle saran baðrýný ýslatabilseydi. Bir damla daha belirdi Sezgin’ in göz pýnarlarýnda. Yanaðýndan aþaðýya doðru kaymaya baþladý. Tam yere düþerken havada eliyle yakaladý onu. Bu ikinci ve son damlaydý. Yumruðunu var gücüyle sýkarak avucunun içine düþen damlayý yok etti. Artýk o boþluktan umarsýzca ne bir gözyaþý ne de baþka bir nesne geçebilirdi.
Oturduðu duvarýn üzerinden kalkmak için hareketlendi. Elleriyle koltuk deðneklerini koltuklarýnýn altýna yerleþtirdi. Sol bacaðýnýn üzerinde ayaða kalktý. Baþýný öne eðdi ve yavaþça yürümeye baþladý. Eve gidiyordu. Güneþe çýktýðýnda sol bacaðýnda ýþýnlarýn sýcaklýðýný hissetti.
Gri-siyah renkli bir güvercin apartmanýn çatýsýndan kendini aþaðý býraktý. Yere yaklaþtýðýnda keskin bir manevrayla caddeye doðru süzülerek Sezgin’ in omuzlarýnýn üzerinden süratle havalandý ve elektrik direðinin üzerine kondu. Güvercinin birkaç metre aþaðýda gördüðü manzara, caddeden süratle geçen otomobiller, güneþin sýcaklýðýndan yanan kaldýrým taþlarý ve üzerinde yürüyen insanlardan ibaretti. Sadece içlerinden biri daha aksak yürüyordu, o kadar.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Cümle [Þiir]
Olur Ya [Þiir]
Devam [Þiir]
Kayýp [Þiir]
Olsun [Þiir]


Hakan Çýnar kimdir?

Hani bir adam vardýr ya, gelir gider, arar durur, yaþar durur, aþýk olur ve yazar durur. Ýþte o adamlardan bu adam.

Etkilendiði Yazarlar:
Patrick Süskind, Reþat Nuri Güntekin, Orhan Veli, Can Yücel, Halil Cibran


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Hakan Çýnar, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.