Kendi görüþlerim var -saðlam görüþler-, yine de her zaman onlara katýlmýyorum. -G. Bush |
|
||||||||||
|
Türkiye’deki yeni kadýn-erkek profili üzerine kafamdakileri paylaþmak istiyorum sizinle. Ýtiraf ediyorum. Bu yazýyý etliye sütlüye dokunmadan, kimseyi kýrmadan yazmaya çok uðraþtým. Ama beceremedim...Çünkü gerçekten takýldýðým, gördükçe içime fenalýklar bastýran mizansenler dönmekte... 80’li yýllara kadar kadýnýn toplumdaki yeri çok netti: “Kadýn annedir, eþtir, evdeki dirlik ve düzeni saðlar.” Aslýnda bu, kadýnýn yaratýlýþýndan beri süre gelen özelliklerinin, toplumsal yaþama yansýmasýydý. Sonra kadýnlar iþ hayatýna atýlmaya baþladýlar. Neden, çünkü ataerkil toplumlarda ikinci plana atýlan kadýnlar, evlilik baðý, aile desteði dýþýnda ekonomik özgürlüðe sahip deðillerdi. Bu da onlarýn istedikleri kýyafeti alýrken, kocalarýna fazladan fingirdemelerini getirmekteydi :) . Bu kadar ucuz olmasa da, þiddete, hakarete maruz kalan kadýn varlýðý, Atatürk’ün de desteði ile birlikte pek çok hakka sahip oldu ve birey olarak kabul görmeye baþladý. ( Tabii Atamýzýn istediði oranda baþarýlý saðlandý mý, o tartýþýlýr veya bazý araþtýrmalarla gözler önüne serilir: “Dünyada kadýnlarýn parlamento ve hükümetlerde temsilinde Türkiye’nin küresel sýralamadaki yeri, yetmiþ yýl önce seçme ve seçilme hakkýný kadýnlara veren Türk toplumu için maalesef pek gurur verici deðil. Mozambik 10. sýradayken, Türkiye 110. sýrada” ) Neyse, çingeneye oba vermiþsin hesabý, biz bir delirdik 80’lerden sonra...Hepimiz elimizde bond çantalar, bugün laptoplar, arabalarda, otobüslerde, taksilerde, zamanýn amerikan filmlerindeki kadýnlara dönüþmeye baþladýk. Misal; bak kabul edecekseniz bu çok ama çok komik; yeni yetme, en sarýþýnýnda, sesleri pikka kuþu gibi olan bayan þarkýcýlar bile kliplerinde sürekli limuzinlerde bu rollerle karþýmýzdalar. Allah aþkýna, kim naapsýn seni plazada... :) . Bir de hep ayný kurgu, daralýyorlarlar böyle laptopta çalýþýrken. Saçlarýný ahenkle geriye atýp, bir of çekiyorlar ve sonrasýndaki Türkçe’yi bir cümlede yaklaþýk 10 kere mahfeden tanýmlamalarla, sevgililerine küfrediyorlar. Klibin sonunda da ya adam gelip özür diliyor mutlu son, ya da kadýn kendi kýymetini anlayýp adama “hayýr” diyor, ve yine mutlu son :) . Klip sektörüne iyi senarisler lazým Arkadaþlar, eliniz kalem tutuyorsa durmayýn derim :) . Neyse, þaka bir yana cidden huyumuz suyumuz deðiþti elimize azýcýk otorite geçince. Zamanýnda erkeklere kýzardýk ya, her haltý bildiklerini sanýyorlar, patronluk yapýyorlar diye. Ýnanýn, bugüne kadar 4 kadýn, 1 erkek patronum oldu. Hemen söylüyorum, hatýnlardan daha fazla þey öðrenmeme raðmen, erkek patronumla daha huzurlu çalýþtým. Adam, herhangi bir erkeðin normal hayatta olmamasý gerektiði kadar iþ hayatýnda anlayýþlýydý. Kadýnlarýn, muayyen günleri diye birþeyi vardýr ya, “Rozi günü” þimdilerde, elemanlarýna izin verirdi ilk gün. “Yazýk, karýnlarý aðrýyor, stresli oluyorlar. Gitsin yatsýn çocuklar” derdi. Adam asker emeklisi, disiplinli, sert, ama anlayýþlýydý böyle hallere. Bayan patronu olanlar, rica edeceðim düþünsünler, hiç yorum yapmayacaðým. Delirmemizi bir anlamda aslýnda haklý da buluyorum, çünkü yýllarca en iyi okullarda bile okutulsak, “ iyi bir kýsmete” daha kolay yoldan ulaþmak adýna okutulmuþ neslin son kuþaðýndaným ben :) . ( Yenileri bilemiyorum, sanki onlar sadece fiziksel anlamda semirtilip, kültürel anlamda herhangi bir yatýrýma tabii deðil gibiler. Aziz Nesin, Uður Mumcu falan bilmiyorlar mesela, onu da geçtim Unakýtan’ý tanýmýyorlar :) ) Bizler, iþ hayatýna atýldýðýmýzda daha erkekti herþey. Bizler de onlarýn arasýnda varolamka adýna, bünyemizde bulunan duygusallýktan bir nebze ayrýlmaya çabaladýk ama abarttýk. Terminolojik anlamda rahatsýz edici de olsa, bir dönem yaygýn olan “feminizm” kavramý, özünde kadýn dayanýþmasý anlamýna gelirdi. Bugün, þirazesi bozulmuþ, buna zorlanmýþ, hýrs yapmýþ Hürrem Sultanlar, sadece erkeklerle deðil, kadýnlarla da savaþ halindedir. Kýmýladayan ve konuþan her canlý, çalýþan, kariyer planý yükseklerde olan pek çok kadýn için gözü oyulmasý gereken þeylerdir. Ýktidar savaþý, iki kiþilik bir oyundur. Hýrs tek baþýna, hýrs yapaný tüketir eðer karþýsýndaki yelkenleri suya indirirse... Kadýn, duygusallýktan uzaklaþýrken aslýnda aþk ve nefret arasýndaki ince çizgide bocalýyor milleniumdan beri. Bir yaný anne olmak, evinin düzenini kurmak ve hayatta kalmak için uðraþýrken, diðer yaný erkek egemen toplumda söz sahibi olmaya çalýþýyor. Erkekler ise daha acýnasý halde... Mesela bugün hayatýmýzda Nev ve Yalýn ( Zalim, pabucu yarým, çýk dýþarýya oynayalým þarkýsýnýn, unutulmaz sesi) var :) . Kayýp denizcilere dönüþmeye baþladýlar. Sadece iþ hayatýnda deðil bu kayboluþ, özel hayatlarýmýzda da var. Kadýnlar, hayatlarýný öylesine fazla hýrsla doldurdular ki, inanýn bu doðru, seviþmek için sevgilisine/kocasýna randevu verenler mevcut. Veya çocuðu ile zaman geçirmek için. Bu sadece iþ hayatýnda da deðil dediðim gibi, yaþamýn her alanýnda bölye olmaya baþladý. Barlara bakalým, her barda yaþý 16’dan baþlayan küçük kadýnlar var, ve ülkemizde 4 kadýna 1 erkek düþüyor :). Avcýyken, ava dönüþen erkekler var artýk... Ýçimize aniden sokulan bu farklý 2 kimlik çatýþmaya baþlýyor bir süre sonra. Biolojik saat denen hadise, kadýnýn en büyük vicdanýdýr. 29+ olduðunuz anda, çocuk sahibi olma istediði, eðer çocuðu yapacak birisi yoksa elinizin altýnda sizi ya daha hýrçýn, elinizin altýnda birisi varsa daha yumuþak da yapabiliyor. Çocuk doðduðu anda daha duygussal oluyor ve belki de kariyerinizde vermeniz gereken radikal kararlarý daha zor alýr hale geliyorsunuz. Bu çeliþki, ya çocuk yapmamaya, ya ertelemeye, ya boþanmaya, ya yalnýzlýða kadar gidebiliyor. Benim eleþtirdiðim sadece kadýnlar ve Hürrem Sultan genleri deðil, bu güne kadar eþitlik diye beylik laflar eden ancak bunu hayatlarýna yansýtmayan, babalar, annele rve hatta eþler, sevgililer de. Çünkü etki- tepki durumu. Ne kadar ezersen, günün sonunda tepki beklenmedik derecede þiddetli olabilir. Buket Ongun gibi, “ Odanýza parfüm sýkýn, çiçekler koyun, hayata pozitif bakýn.” Gibi uygulanmasý imkansýz önerilerim yok. Sadece, kadýnýn bu karmaþasýna destek olmasý gerekildiðini anlatmaya çalýþýyorum. Akþam yemeðinde, sadece kendi tabaðýnýzý mutfaða götürmeniz bile, akþamýnýzý televizyon karþýsýnda deðil, yatak odasýnda geçirmenize yardýmcý olabilir :) . Lütfen bir düþünün! Sevgiyle kalýn, Esra
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |