..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > 7nci Sanat (Sinema) > Mehmet Ulaþ ORAL




11 Þubat 2002
Yeni Türk Sinemasýnýn -gayrimeþru- Geliþim Süreci  
Mehmet Ulaþ ORAL
Yeþilçam Çýkmazý’nýn “artýk iþ yok” diye kývranan insanlarý bir yana, Yeni Türk Sinemasý artýk daha rahat ve emin adýmlarla yolunda ilerliyor. Ama nereye kadar? Yeni yapýmlar, bazen bizleri Yeþilçam Sokaðý’na götürse bile “iy


:GHCI:
     Televizyonun tarihe karýþtýrdýðý Türk Sinemasýnýn külleri ile baþlamak gerek her þeye. Öncesinin bir efsane olduðunun gerçekliði kabul edilmeli, ancak sýradaðlarýnýn tepelerindeki dik yamaçlarýn ulaþýlmazlýðý ve “Sinema Türkçe’si” olduðu sürece realitesi bir muamma. Bu hayalüstü düþünce þekliyle, karton hayalleri ve puslu pencereleriyle Yeþilçam’ýn geçerliliðini kaybetmemesi beklenmemeliydi zaten. Artýk Yeþilçam Çýkmazý’nda rol kavgalarý, savaþlar, kameralar, yeni filmine hazýrlanan yönetmenler ve onlarýn hep ayný temadan yola çýkan filmleri yoklar. Hepsi hayatýn nostalji kokan yerlerinde kendilerine birer köþe buldular. Þimdilerde pasta daha farklý; paylaþanlar da öyle. Yeþilçam Sokaðý’nýn giriþindeki bayrak baþkalarýnýn ellerinde: Vargý Yapým, Özen Film, Plato Film, Yeni Sinemacýlar, Baðýmsýzlar... Artýk bir haftada iki film çekilmiyor ve her proje büyük bir emekle, titizlikle, elden ele (ya da imzadan imzaya) dolaþarak hayata geçiyor. Bu adamlar yaptýklarý iþe “Yeni Türk Sinemasý” diyorlar. Yeni Türk Sinemasý oluþumunu irdelemek ve yeni starlarý eleþtirmek bir çoklarýnýn iþi artýk. Bu tarihsel geliþimin anatomisini ise araþtýran yok. Bu yazýyý bir katilin (yani televizyonun) karþýsýnda yazmak ise ayrý bir gariplik. Ýnsaný ürkütüyor. Tuhaf...
Nesli Çölgeçen, seksenlerin baþýnda “Züðürt Aða”yý çektiðinde kendi dahil herkes, hiç yapýlmayanýn yapýlmýþ olduðunu düþünmekteydi mutlaka. Ve Çölgeçen’in filminin açtýðý kapýyý, yeni ve eski yönetmenler, bir çok filmle geniþletmeye baþladý. Dönemin yýldýzý Þener Þen’di ve onun filmleri bu yolun kilometre taþlarý oldu. Türkan Þoray, Kadir Ýnanýr, Filiz Akýn, Hülya Koçyiðit gibi yetmiþleri starlarý yoktu ortalýkta. Tarýk Akan, politik özlü toplum filmleriyle; Cüneyt Arkýn, Amerikan özentisi aksiyon filmleriyle (aslýnda komedi sayýlýrlar –Örneðin; “Dünyayý Kurtaran Adam”-) vardý; ama izleyici bunlarla tatmin olmuyordu. Yetmiþlerin kadýn oyuncularýndan Müjde Ar kalmýþtý bir tek. Yýllarca Þener Þen’in üstünde baþrol oynamýþ olan Kemal Sunal da bu toplumsal (komediye yakýn) içerikli furyanýn içindeydi. Ama yýllarca ikinci adamý oynamýþ olan –star-ýn, artýk –starring- olma zamanýydý. Türk Sinemasý, artýk yakýþýklý jön deðil, büyük oyuncu istiyordu ve elindeki malzeme dev bir yýldýzdý: ÞENER ÞEN. Mesudiyeli Mesut’un öyküsü “Milyarder”; Acýlý ve kebaplý filmlerin eleþtirisi “Arabesk”; garip ama gerçek “Selamsýz Bandosu”; Yavuz Turgul imzalý “Muhsin Bey” hep Þener Þen’in hakim olduðu ve kendini devleþtirdiði filmlerdi. Toplum eleþtirisi kývamdaki bu filmler deðiþimin ön hazýrlýklarýný tamamlamýþtý. Birisi gelip butona basmalýydý ve bunu en çok hak edenler de, her þeyi butona basmaya hazýr hale getirmek için büyük uðraþlar veren Þener Þen ve Yönetmen Yavuz Turgul’du. Seksenlerin sonlarýnda “Aþk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni”yle ikili, kalýplarýn dýþýnda bir film ortaya koyarak, bir psikoloji savaþýyla yaþamýn kendisini ve hayattaki deðiþimi sorguladýlar. Bu film, bir Yeþilçam yönetmeninin yeni filmini çekmek için finansör bulamamasýný, filmi bitirmek için verilen çabayý ve geliþen garip süreci anlatýyordu. Her þey çok açýk ve net olarak anlatýlmýþtý! Deðiþim çanlarý durmak bilmiyordu artýk. Türk Sinemasý, yeni sürecin içine kendini çok önceden kaptýrmýþtý ve bu kavramý “Aþk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni” baðýra çaðýra ilan etmiþti. Yeni oyuncular, yeni boyutlar, yeni konular türemeye baþladý. Kimilerine göre sinemamýzýn kayýp zamaný olan bu dönem, aslýnda minimum sancýyla atlatýlan bir evrim süreciydi.
Türk Sinemasý, artýk zengin ve fakir aþklarýndan haz almýyordu. Yepyeni senaryolar ve yepyeni kývrýlganlýklar gerekti. Antalya’nýn Altýn Portakal kahramaný Mehmet Aslantuð’un sivrildiði “Akrebin Yolculuðu” ve Sadri Alýþýk’ýn yine Aslantuð’la birlikte kotardýðý “Yengeç Sepeti”; bu kývrýlganlýklarý boyut ötesi, Tarantinovari ve post-modern yöntemlerle saðlamaya çalýþanlardandýlar. “Düþgezginleri”, “Mum Kokulu Kadýnlar”, “Bir Kadýnýn Anatomisi”, “Bir Erkeðin Anatomisi”, “Cazibe Hanýmýn Gündüz Düþleri” ve (kimse mükemmel deðildir!) -Yavuz Turgul imzalý; Þener Þen ve Þevket Altuð’u buluþturan- “Gölge Oyunu” gibi filmler de erotik ve sansürlü olsalar da, yine bir post-modernizm havasý estiriyorlardý.
Yepyeni yönetmenler, filmlerini birbiri ardýna sýralýyorlardý. 82’de çektiði “Çiçek Abbas”la ancak kendini tatmin edebilen Sinan Çetin, film afiþi reklamlarla dolu bir film çekti: “Berlin in Berlin”. Film, o kadar boþtu ki; tek konuþulan þey Hülya Avþar’ýn mastürbasyon sahnesiydi. “Berlin in Berlin”den sonra yönetmen, yepyeni arayýþlarla (biraz da kendini Tim Burton sanarak) önce Sevda Demirel’i oynattýðý “Otostopçu”yu, ardýndan da Mehmet Ali Erbil ve saz ekibinin oynadýðý “Bay E’ntellektüel”i çekti. Sinan Çetin, birbirinden kötü üç filme raðmen sinemada bir çýðýr açmýþtý oysa ki. Aslen reklam filmleri çeken Çetin, o branþta saðladýðý iyi iliþkilerini sinemaya yansýtarak, Türk Sinemasýna yepyeni bir terim kazandýrdý: “SPONSOR”. Artýk film çekmek için gerekli parayý bulmak, büyük þirketlerin kapýsýnda terlemeyi gerektiriyordu.
Politik içerikli filmler de yine her dönem olduðu gibi vardý; ancak ilgi çekmiyorlardý. Hayat deðiþtikçe, insanlar da deðiþiyor; deðiþim çanlarýnýn sürekli vurulduðu ‘80 sonrasýnda, izleyici de artýk bunaldýðý politikadan uzaklaþmak için sinemaya gidiyordu. Böyle bir ortamda siyasal içerikli filmler amaçsýzdý onlara göre. Son dönem izlenilen “Gülün Bittiði Yer” filmi bunlardandý. “Hoþça kal Yarýn” ise, bir dönem filmi ve gerçek, herkesin bildiði hayat öykülerinden yola çýkan (ama baþarýsýz) bir senaryo olarak diðerlerinden ayrýlýyordu.
Çeþitli furyalar geçedursun, tarihi filmler hiçbir zaman geçerliliðini kaybetmiyordu. Yýllardýr adam gibi (!) tarihi film izlememiþ olan izleyiciye Mustafa Altýoklar, Hazerfan Ahmet Çelebi’nin Üsküdar’dan uçuþunu ana konu olarak ele alan ve birebir tarihi bulgularla beslediði, “Ýstanbul Kanatlarýmýn Altýnda”yý sundu. Film, sinemayý canlandýrýyordu, baþarýlýydý ve yeni bir kuram daha ortaya koyuyordu: “Giþe baþarýsý saðlamak Televizyondaki isimlerden geçer” kuramý, kýsa sürede her yana yayýldý. Daha önce Sinan Çetin’in de denediði, ancak çok yanký uyandýrmayan bu yöntem, Altýoklar’ýn filmindeki giþe baþarýsýyla inanýlmaz derecede raðbet görmeye baþlamýþtý. Yeni isimler ve yeni yüzler, beyaz camdaki adamlardan seçiliyordu artýk. Sinemacýlar, yýllardýr gerilim, korku, cinayet filmleri çekerlerdi ama hiçbirinde katille, esas oðlan ortak çalýþmazdý. Gariptir ki bu geliþmeyle sinema, hayatý ne kadar atladýðýný yeniden anlýyordu. Kendisinin katili, þimdi onun içindeydi: Ve sinema, kendisini tarihin külleri arasýna karýþtýran televizyonu kullanmayý öðrenmiþti. Deðiþimler bitmiyordu. “Ýstanbul Kanatlarýmýn Altýnda”, müziðine kadar çok iyi oturtulmuþ bir yapým olarak sinemaseverleri salonlara taþýdý.
Türk Sinemasýnda artýk yüz binlerle ifade edilen ve dolar kurundan rakamlar konuþuluyordu. Büyük prodüksyonlar hazýrlanýyor, iyi filmler yapýlýyordu. Yapýlýyordu yapýlmasýna da giþe baþarýlarý hâlâ Hollywood’un tekelindeydi. Þerif Gören’in yönettiði, Þener Þen ve Lale Mansur’un baþrollerini paylaþtýðý “Amerikalý” bile, her ne kadar “ti”ye alsa da Amerikanca filmlerin çok altýnda giþe baþarýsý saðlýyordu. Bu süreçteki masum filmler ise; “Gece, Melek ve Bizim Çocuklar” gibi az bir giþeye raðmen baþarýlý; ama zararda filmler klasmanýnda yer ayýrtýyorlardý kendilerine.
Her þey deðiþmiþti ama patlama yoktu hâlâ. Bir sinema filmi için her yönün mükemmele yakýn olmasý gerekiyordu. Organizasyon þarttý! Çünkü Sinema, bir endüstriydi artýk ve kimse para getirmeyen iþe para yatýrmazdý. Sermaye kendini gösteriyordu. Türk Sinemasý, tam kurtuldu denirken çöküyordu. Para yoktu, finans sýfýr... Her zaman butona basan adamlar yine basmalýydý. Ve Yavuz Turgul’la Þener Þen, yanlarýna Uður Yücel’i de alarak, her yönüyle Hollywood’a kafa tutabilecek bir destaný yarattýlar. Bu öyle bir destandý ki, Türk Sinema Tarihi deðiþmiþti! Bütün finansörler sinemacýlara kapýlarýný açtýlar. Çünkü sinema, vergisiz ve az riskli bir endüstriydi. “Para kazanmak istiyorsanýz sinemaya yatýracaksýnýz” dedirten yönetmenler ortaya çýktýlar. “Eþkýya”, her þeyi ispatlanmýþtý. Soundtrack albümü bir milyondan fazla satmýþ, filmi hemen herkes izlemiþti. Yeni Türk Sinemasý kendini kanýtlamýþtý artýk. Ve böylece, yeniden alevlenme; yýlda on beþ-yirmi Türk filmi izleyeceðimiz dönemlerin habercisi oldu.
Yeþilçam Çýkmazý’nýn “artýk iþ yok” diye kývranan insanlarý bir yana, Yeni Türk Sinemasý artýk daha rahat ve emin adýmlarla yolunda ilerliyor. Ama nereye kadar? Yeni yapýmlar, bazen bizleri Yeþilçam Sokaðý’na götürse bile “iyiler”, (kimi zaman giþe olarak olmasa da) hemen aradan sýyrýlýyorlar. Kendi katili televizyonla þimdilerde yan yana çalýþan sinema için de önemli olanlar bu “iyiler”. Onlar, inandýklarý ve savunduklarý þeyleri ýsrarla söylemeyi sürdürdükçe kendilerini mutlaka kabul ettireceklerdir. Böylece “nereye kadar” diye sorduðumuz sorunun yanýtýný kolayca bulabileceðiz: Belki de Oscar’a kadar......................

“EÞKIYA” Sonrasý Türk Sinemasýndan Seçkiler

     Aðýr Roman (Mustafa Altýoklar): Metin Kaçan’ýn ayný adlý romanýndan uyarlanan film, Kolara Sokaðý’nýn 1968 yýlýndaki lanetli dünyasýný ve lanetin bir aileye bulaþmasýný konu alýyor. Okan Bayülgen, Müjde Ar, Savaþ Dinçel, Sevda Ferdað, Burak Sezgin, Zafer Algöz, Mustafa Uðurlu ve Þair Küçük Ýskender filmde tüm hünerlerini gösteriyorlar. Sokak dilini bire bir kullanan ve romana son derece sadýk kalan, baþarýlý bir film “Aðýr Roman”
     Propaganda (Sinan Çetin): “Bir Sinan Çetin” klasiði dersek yanlýþ olmaz. Doðup büyüdüðü Hislihisar köyüne yýllar sonra, köyü ikiye ayýran sýnýrýn Gümrük Muhafaza Memuru olarak dönen Mehdi’nin ve yakýn çevresinin trajikomik öyküsü... Metin Akpýnar, Kemal Sunal gibi ustalara raðmen film, küçük skeçlerden oluþmuþ hissi uyandýrýyor. Rafet El Roman ve Meltem Cumbul’a ise konu sanki bir numara büyük gelmiþ.
     Kaç Para Kaç (Reha Erdem): Ýstanbul’un göbeðinde bir esnafýn eline aniden büyük paralar geçerse ne olur? Ýþte “Kaç Para Kaç” bu sorunun yanýtýný veriyor. Az izleyiciye raðmen Türkiye’nin bu yýl Akademi Ödülleri (Oscar) aday adayý olan film, Erdem’in ikinci filmi... Kendi istediði Ýstanbul’u baþarýyla yaratan yönetmen, istediði mesajlarý da baþarýyla yerlerine yerleþtirmiþ. Baþroldeki Taner Birsel’in uzun boyu nedeniyle tezgâh altýnda paralarla oynamakta çektiði zorluklar çok ilgi çekici.
     Gemide (Serdar Akar): Senelerdir denizlerde olan bir geminin mürettebatý, Ýstanbul kýyýlarýna yanaþarak Laleli’den bir kadýný kaçýrýrlar; ve kadýn, bütün gemiyi karýþtýrýr. Olaylar birbiri ardýna sürüp gider... Serdar Akar, bu ilk filminde giþe baþarýsý yakalayamadýysa da baþarýlý bir film ortaya koymuþ. Küfür Literatürüne büyük katkýlar yapan filmin baþrolünde Erkan Can harika oyunuyla sivriliyor.
     Nihavend Mucize (Atýf Yýlmaz): 25 yýl önce ölen annesinin yokluðunda cinsel ve ruhsal hayatý kötü giden bir adamýn, büyük arzularýnýn sonunda annesinin ahiretten gelmesini konu alan bir film “Nihavend Mucize”. Yeþilçem’ýn efsane yönetmeni Atýf Yýlmaz, yýllar sonra çektiði bu ilginç filmde medya furyasýnda kaybolmuþ. Baþlýca rolleri Haluk Bilginer, Lale Mansur, Beyazýt Öztürk, Þükran Güngör ve Türkân Þoray paylaþýyorlar. Ve “Nihavend Mucize”den akýllara takýlan bir soru: “Lale Mansur, neden her filminde çýplak?”
Asansör (Mustafa Altýoklar): Ýnternet yoluyla bulduðu bir kadýnla tanýþmak üzere evine giden bir adamýn, kadýnýn asansöründe kalmasýyla geliþen psikolojik savaþý anlatan film; bir roman uyarlamasý. Arzu Yanardað’ýn kötü oyunculuðu ve yazýlý basýndaki yoðun eleþtiriler nedeniyle giþe hasýlatýndan zarar eden filmde Mustafa Uðurlu’nun baþarýlý oyunculuðu göze çarpýyor.
     Tabutta Rövaþata (Derviþ Zaim): Sýfýr bütçeyle ve hasýlatsýz olmasýna raðmen uluslar arasý festivallerden çuvalla ödül toplayan film, Zaim’in ilk filmi. Ahmet Uðurlu’yu bu ilk filmiyle sinemaya kazandýran Zaim, izlenmeye deðer kareleriyle baþarýlý bir film gerçekleþtirmiþ.
     Kahpe Bizans (Gani Müjde): Yorumsuz.
     Güle Güle (Zeki Ökten): Yirmi yýldýr görmediði ve yalnýzca bir gün birlikte olduðu Küba’lý sevgilisi Rosa’yý bir kez daha görmek isteyen Galip’in ölüme mahkum olmasý vesilesiyle arkadaþlarýnýn onu Rosa’ya gönderme çabalarýný anlatan film, destansý bir aþk öyküsü. Metin Akpýnar, Zeki Alasya, Eþref Kolçak, Yýldýz Kenter, Þükran Güngör gibi tecrübeli yýldýzlarý kadrosunda barýndýran film Antalya’dan -en iyi film dahil- beþ altýn portakalla döndü. Türk Sinemasýnýn en zayýf yönlerinden biri olan karakter analizlerini çok iyi yapan Zeki Ökten, kaybolmaya yüz tutmuþ deðerler üzerine çok baþarýlý ve sýmsýcak bir film gerçekleþtirmiþ.
     Abuzer Kadayýf (Tunç Baþaran): Üniversitede Sosyoloji Profesörü olan Ersin Balkan’ýn, geceleri Abuzer Kadayýf adýnda bir türkücüye dönüþmesini anlatan film, baþarýsýz bir medya eleþtirisi. Metin Akpýnar’ýn söylediði þarkýlar, her ne kadar herkesin diline pelesenk olsa da “Abuzer Kadayýf” vasatý aþamýyor.
     Salkým Hanýmýn Taneleri (Tomris Giritlioðlu): 1940’larda, azýnlýklarýn yaþadýklarýný anlatan film, Giritlioðlu’nun TRT’den baðýmsýz olarak çektiði ilk yapým. Hülya Avþar’ýn durgunluðuna raðmen; Zafer Algöz, Uður Polat, Kamuran Usluer, Zuhal Olcay baþarýlý oyunculuklarýyla dikkat çekiyorlar. Ýyi bir dönem filmi yaptýðýný söyleyen Giritlioðlu; yapýmý için “Eþkýya’dan sonraki en iyi Türk Filmi” diyor.
     Oyunbozan (Nesli Çölgeçen): Þair Kemal Yýlmaz’ý 8 yýldýr taþýyan taksi þoförü Metin Kahraman’ýn ilginç tesadüfler sonucu girdiði mafya oyunlarýný konu alan filmde, Zeki Alasya, Okan Bayülgen ve Yunan oyuncular büyük bir birliktelik içinde çalýþmýþlar. Ýlginç ve trajikomik bir öykü “Oyunbozan” ama mesajý biraz fazla kaçmýþ.
Mektup (Ali Özgentürk): Amerika’da yaþayan bir Türk’ün yýllar sonra, babasýný bulmak için döndüðü Türkiye’de yaþadýklarýný ve psikolojik savaþlarýný konu alan “Mektup”, Tarýk Akan’ýn oyunculuðuyla güzelleþen ve yer yer flashback’ler içeren etkileyici bir yapým.
Her Þey Çok Güzel Olacak (Ömer Vargý): Birbirlerinin zýttý iki kardeþin baþýndan geçen, “Kaç Para Kaç” misali bir öykü “Her þey çok güzel olacak”. Cem Yýlmaz’ýn popülaritesi ve Mazhar Alanson’un beklenmedik oyunculuðu ile film, kendini baþarýlý fimler arasýna yazdýrýyor.
Filler Ve Çimen (Derviþ Zaim): Mafya-Siyaset-Polis üçgeninin arasýnda ezilen halký anlatan, son dönemin en gerçekçi filmlerinden “Filler ve Çimen”. Bülent Kayabaþ, Ali Sürmeli, Taner Birsel, Uður Polat gibi tecrübeli oyuncularýn yaný sýra Sanem Çelik, çok baþarýlý bir grafik sergiliyor. Antalya’dan “En iyi kadýn oyuncu” ve “En iyi 3. film” ödülleriyle dönen “Filler ve Çimen”de sürprizler hiç bitmiyor. Rock þarkýcýsý Teoman’ýn da bir sahnede figüranlýk yaptýðý film, Zaim’i yine tepelere taþýyor ve sonuçta “Filler tepinirken olan çimenlere oluyor”.
Balalayka (Ali Özgentürk): Kemal Sunal’ýn ölümüyle yarým kalan ve sonra yola Uður Yücel’le devam eden film; Batum’dan kalkan kadýn dolu bir otobüsün içindeki üç erkek yolcunun ve kadýnlarýn hayatlarýný anlatýyor. Cem Davran, Ozan Güven ve Uður Yücel’in alýþýlagelmedik oyunculuklarý her ne kadar baþarýlý olsa da film vasatý aþamýyor.
Dar Alanda Kýsa Paslaþmalar (Serdar Akar): 1982 Bursa’sýnda bir mahallenin amatör futbol takýmýnýn þampiyon olmasý uðruna yaþananlarý ve mahalle insanlarýnýn özel hayatlarýný konu alýyor “Dar Alanda Kýsa Paslaþmalar”. Akar’ýn bu ikinci filmi, sinema tarihinin en baþarýlý dönem filmlerinden biri olma özelliðini taþýyor. Þampuan kutularýndan, “Atatürk’ün 100. Doðumgünü” rozetlerine kadar her þey 1982’ye göre ayarlanmýþ. Müjde Ar, Savaþ Dinçel, Erkan Can, Sezai Aydýn, Þahnaz Çakýralp ve Uður Polat’ýn harika oyunculuklarý da iyi çekime eklenince ortaya mükemmele yakýn bir film çýkmýþ. Belki de mükemmelliði bozan tek þey Rafet El Roman... Nostalji kokan mektuplar, gerçek aþklar, savaþlar, istibdat, masum olanlar ve her þeye raðmen bir takým olmak... Mutlaka izlenmesi gereken bir Türk filmi “Dar Alanda Kýsa Paslaþmalar”. Ve filmden bir sahne: <Kaleci Suat (Erkan Can), sevdiði kadýn Nurten (Þahnaz Çakýralp) ile takýma yeni gelen santrfor Serkan’ýn (R. El Roman) evlendiði gece yapýlan düðündedir. Mektuplarýný taþýyan küçük çocuk yanýna gelir; “Vallaha suçum yok Suat aðabey” der. Suat, gayet sakin bir tavýrla “o gitti oðlum” diye karþýlýk verir. “Belki hiç olmamýþtý; belki de ben sadece saydam bir surat sevdim. Boþver! Kapalý dükkana kira ödemiþiz iþte!”> Ne de olsa “Hayat futbola fena halde benzer ve rakip sahada dört doðru pas yüzde doksan goldür!”
Vizontele (Yýlmaz Erdoðan – Ömer Faruk Sorak): 1974 yýlýnda, Van’daki bir köye Televizyon’un gelmesiyle geliþen komik ama bir o kadar da acý olaylarý anlatýyor “Vizontele”. Yýlmaz Erdoðan’ýn kendi hayatýndan kesitler sunduðu film, Sinema tarihimizin en pahalý yapýmý (2,5 Milyon Dolar) olmakla birlikte, teknik açýdan bütün filmleri geride býrakmýþ gözüküyor. Yýlmaz Erdoðan, Demet Akbað, Altan Erkekli, Zeynep Tokuþ ve Cem Yýlmaz baþarýlý oyunculuklarýyla göz dolduruyorlar. Yeni vizyona giren film, þimdiden tüm rekorlara abone görünüyor. Doðu’yu birebir yansýtan “Vizontele”, “Dar Alanda Kýsa Paslaþmalar”la birlikte sezonun en iyi Türk filmi.
Hemþo (Ömer Uður): Kahpe Bizans’ýn baþarýsýnýn ardýndan, ayný ekibin oyuncularýnda ufak deðiþiklikler yapýlarak ortaya çýkarýlmýþ modern ve iki yüzlü bir “kan davasý filmi”. Film, komedi ve dram arasýnda her an gidip dönen enteresan bir yapým. Esprilerde, yine “Kahpe Bizans” usulü yöntemler olsa da ince ayarlý þeyler de var. Okan Bayülgen, Sümer Tilmaç, Oya Aydoðan, Yýldýz Kaplan ve –her þeye raðmen- Demet Þener’in oyunculuklarý iyi. Ancak, Mehmet Ali Erbil, bir türlü “sulu adam” imajýný yýkamýyor; öyle ki, adamýn vuruluþu bile komik! Ýki yüzlülük son sahneye kadar sürüyor “Hemþo”da ve bu komik-dram arasý olaylar izleyicinin yüzünde tebessüm býrakýyor.














Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Yalnýzlýk Resimleri [Þiir]
Orta Kat - Peri Masalarý [Þiir]
Peri II [Þiir]
Þehirlik Rubai [Þiir]
"Peri" [Þiir]
Mabrahar -IV- [Þiir]
l y d i a [Þiir]
Dantes [Þiir]
Ara Naðmeler Çarþýsý [Þiir]
Mabrahar -II- [Þiir]


Mehmet Ulaþ ORAL kimdir?

garip bir adamdýr. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Cemal Süreya, Küçük Ýskender, Murathan Mungan, Edip Cansever, Can Yücel, Ferhan Þensoy, Ece Ayhan vs vs vs...


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Mehmet Ulaþ ORAL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.