Çocuklarýn eðitimi, zaman kazanmak için nasýl zaman yitireceðimizi bilmemiz gereken bir meslektir. -Rousseau |
|
||||||||||
|
Uzun ve bol kar yaðýþlý geçen bir haftanýn ardýndan, güneþ olanca güzelliði ile bir cumartesi gününü karþýlamýþ, günlerdir beyaz uykuya teslim olan doða yeniden canlanmaya baþlamýþtý. Kýz kardeþimin yoðun ýsrarý ile dýþarý çýkýp biraz hava almaya karar verdik. Gideceðimiz adres belliydi. Kadýköy en vazgeçilmez mekandý. Aslýnda evde televizyon karþýsýna geçip,Türkan Sultanýn ve benim yakýþýklý aktörüm Ediz Hun’ un baþrollerini paylaþtýklarý sevgi dolu sýcacýk bir Türk filmini kah gülerek kah hüzünlenerek seyretmek, erimeye baþlayan karlardan son bir gayretle kardan adam yapmaya çalýþan çocuklara bakmak, elleri yüzleri kýpkýrmýzý olana dek karlarýn içinde yuvarlanmalarýný dünyada hiçbir þeye bedel olmayan gülüþlerini ve çýðlýklarýný dinlemek istiyorum. Ne yazýk ki, kardeþimin arzusu ve sevgisi isteklerimden aðýr basýyor. Yarým saat kadar sonra Kadýköy’de buluyoruz kendimizi... Her yer insan kaynýyor. Erimeye baþlayan karlar yüzünden yollar su içinde ama kimsenin aldýrdýðý yok. Bahariye caddesine doðru yürümeye baþlýyoruz. Birden kardeþim yanaðýma bir öpücük konduruyor. Beni kýrmadýðýn için teþekkür ederim, seninle çok mutluyum seni çok seviyorum abla diyor. Ah benim güzel bebeðim, ömrümü vermek mümkün olsa gözümü bile kýrpmadan uðruna feda ederim. Uzunca bir süre kol kola geziyor maðazalara bakýyoruz. Bir bankanýn önünde, flütüyle ortamýn havasýný deðiþtiren bir çocuðun çaldýðý þarkýyý dinliyoruz.. Duydum ki unutmuþsun gözlerimin rengini, yazýk olmuþ o gözlerden sana akan yaþlara, bir zamanlar sevginle ateþlenen baþýmý, dizlerinin yerine dayasaydým taþlara .... Bu kýþ gününde öyle ruhumu okþuyor ki þarkýnýn sözleri, çocuðun önünde duran karton kutuya bir miktar para býrakýyor ve devam ediyoruz. Bir ara saate bakýyorum, geç olmaya baþlamýþ diyerek geri dönmeye karar veriyoruz. Hýzlý adýmlarla Bahariye caddesinden aþaðý inerken, Ali Suavi Sokaðýnda bulunan el emeði göz nuru eserlerin sergilendiði tezgahlarý es geçmek istemiyoruz. Seyrimizi kýsacýk bir zaman dilimine sýðdýrýp, hayran hayran yapýlan el iþlerine baktýktan, tüm bunlarý ortaya çýkaran insanlarý kendimizce takdir ettikten sonra, dönüþ yoluna kaldýðýmýz yerden devam ediyoruz. Bir iki adým sonra tekrar duruyoruz, burada bakmadan geçemeyeceðim bir dükkan var. Ankara Pastanesi... Vitrinde duran birbirinden güzel ve renkli lokumlar, þekerlemeler, leblebi helvalarý, bezeler, tahinli helvalar, tüm albenisiyle karþýmýzda duruyorlar, bir süre vitrine baka kalýyorum çocukluðum geliyor aklýma, her sokaða çýkmamýzda fazla bir þey istememem ve aðlamamam için annemin beni uyardýðý, sonrada bakýþlarýma dayanamayarak her istediðimi aldýðýný anýmsýyorum. Gözüme çocukken çok yediðim þemsiye çikolatalar takýlýyor. Kardeþimin kolundan tuttuðum gibi dükkanýn içinde alýyoruz soluðu, üç tane þemsiye çikolata alýyorum. Parayý öderken güler yüzlü dükkan sahibi ile eskilerden söz ediyoruz. Altmýþ yaþýný çoktan geride býraktýðý belli olan bir hanýmefendi, elinde tam göremediðim bir tatlýyý yerken katýlýyor sohbetimize, nerde o eski günler , eskiler bir baþkaydý, þimdi her þey bambaþka diyor ve iç çekiyor. Gülümsüyorum , iyi günler dileyip çýkýyoruz dükkandan... Pastanede gördüklerimiz karnýmýzýn acýktýðý sinyallerini veriyor bize, Kadýköy’e gelip de simit yemeden geri dönmek olmaz diyoruz. Etraf yeni açýlan simit evleri ve saraylarý ile dolu. Birine giriyoruz, iki büyük boy urfa bardaðý ile çay ve iki simit aldýktan sonra üst kata çýkýyoruz. Cam kenarýnda bir köþeye oturuyoruz. Dýþarýda insan seli tüm coþkusuyla akmaya devam ediyor. Çaylarýmýzý yudumlarken ne kadar üþüdüðümüzü fark ediyoruz. Bardaðýn ince belinde ellerimizi ýsýtýp, gelecekten ve geçmiþten konuþuyoruz. Havalar erken karardýðý için eve geç kalmak istemiyoruz. Dükkandan çýkýp hýzlý adýmlarla rýhtýma doðru yürüyor yanýmýzdan geçen tramvay’ a ve içindeki yolculara bakýyoruz. Osman Aða Camii kenarýnda eski bir çantanýn içinde mendil satýyor gözleri görmeyen, aksakallý yaþlý amca , gözüme o kadar aciz gözüküyor ki, birden kendimi onun yerine koyuyorum. Ýçim acýyor nefes alamýyorum... Yüreðim kafese alýþkýn olmayan kuþlarýn çýrpýnýþlarýný yaþýyor. Yaklaþýyorum, ihtiyacým yok ama mendil almak istiyorum. Amca mendillerin ne kadar? Diye soruyorum. Soðuktan elleri kýzarmýþ yaþlý amca, 350 bin lira ama sana 250 bin lira olur diyor. Bir milyon lira veriyor ve bir mendilini alýyorum diyorum. Allah senden razý olsun kýzým diyor. Bir þükür sözcüðü ile nefesim açýlýyor, kafeslerde tutsak kalan yüreðim tekrar özgürlüðüne kavuþuyor.. Ýnsanýn iç huzuru tatmasý ne güzel þey... Bir kuruyemiþ dükkanýn önünden geçerken elma þekerleri takýlýyor gözüme.. Kýz kardeþim, hiç vazgeçmeyeceksin hiç büyümeyeceksin dimi abla diyor ve kolumdan çekiþtiriyor. Kahve almak için Kuru Kahveci Mehmet Efendinin dükkanýna giriyoruz. Mis gibi keskin bir kahve kokusu karþýlýyor bizi...Gözünü sevdiðim Türk Kahvesi diyorum kokusu bile bir baþka güzel... Dükkandan çýkýyoruz, az önce gördüðüm elma þekerleri hala aklýmda, alýrsam ne kadar mutlu olacaðýmý düþünüyorum. Ýçi elma þekeri dolu olan sepetten üç tane seçiyorum. Bu arada, annesinin elini sýkýca kavramýþ eli yüzü soðuktan kýpkýrmýzý olmuþ, deniz gözlü bir erkek çocuðu geçiyor dükkanýn önünden. Elimdeki þekerleri gören çocuk, annesinin kolunu çekiþtiriyor.. Belli ki oda þeker istiyor. Kadýn sevgiyle çocuðun baþýný okþuyor ve dükkanýn önünden çekmeye çabalýyor. Parayý ödeyip arkamý döndüðüm anda, ayný deniz gözlerle tekrar karþý karþýya geliyorum. Güvercinlerin pislettiði, eriyen kar sularýnýn ýslattýðý bir banka oturmuþlar anne, oðul..... Kadýnýn üzerinde ince bir pardösü var , baþ örtüsünün renkleri bile belli olamayacak kadar soluk, çantasý kim bilir hangi yýllarýn izini taþýyor. Ayaklarýný büzüyor, belli ki ince ayakkabýlarý su almýþ. Renginin sarý olduðuna þahit isteyen bir kaban giyiyor deniz gözlü çocuk , gözleriyle ayný renk beresi ve atkýsý var, eldivenleri yok, minik elleri soðuktan kýpkýrmýzý olmuþ...Lacivert kumaþ pantolon giyiyor bir dizi yamalý. Ayaðýnda mavi renk lastikten yapýlmýþ, üst kýsmý beyazlýðýný kaybetmiþ, kürklü bir bot var. Bu küçük yaþýna raðmen, hüzün ve yokluk okunuyor benden hiç ayýrmadýðý deniz gözlerinden.... Gözlerinde, bir elma þekeri için doldurup doldurup da içine akýttýðý göz yaþlarý var. Etrafýmýzdaki her þey anlamsýzlaþýyor bir an. Aðýr çekime alýnmýþ uzun metrajlý bir filmin bir tek karesi gibiyiz deniz gözlü çocuk ve ben... Bir adým atýyorum ona doðru bunu ikinci ve üçüncü adým takip ediyor. Annesinin kucaðýndan iniyor kendisine yaklaþtýðýmý fark edince, gözlerindeki hüzün bulutlarý sanki bir þeyleri anlamýþ gibi yavaþ yavaþ aralanmaya baþlýyor.. Deniz gözlü, annesi ve ben göz göze geliyoruz. Kadýn anlamsýzca ve rahatsýz olmuþ gibi bakýyor yüzüme, çekiniyorum. Oðlunuz diyorum; az önce elma þekeri istiyordu...Evet diyor.. Bende çok severim o yüzden aldýklarýmý onunla paylaþmak istiyorum. Sen bilirsin gibisinden kafasýyla iþaret yapýyor. Elimdeki þekeri deniz gözlüye uzatýyorum. Önce annesine sonra bana bakýyor. Hadi al diyorum, bak benim iki þekerim daha var.. Küçücük çocuk elleri alýyor Kýrmýzý Elma Þekerini.... Öyle mutlu ki, yanaðýndan öpmek istiyorum...Büyü bozulsun istemediðim için vazgeçiyorum. Ayrýlýyorum yanýndan, arkama dönüp bakýyorum bir an, küçücük avucunun içine kondurduðu öpücüðü gönderiyor bana... Mutluluðu, yaþlý bir amcanýn þükür duasýnda, Mutluluðu, beraberce içilen bir bardak çayda, Mutluluðu, paylaþýlan bir elma þekerinde yaþýyorum ben bugün.. O, olup biten her þeye sýcacýk, mavi mavi bakan deniz gözlü bir çocuk.... Ve þimdi hüzünlü gözleri boncuk boncuk..............
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Nilgün SARIGÜL, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |