Aðlamak da bir zevktir. -Ovidius |
|
||||||||||
|
Sonbahar mevsimi bir baþka güzeldi Üsküdar'da. Ilýk esen rüzgarýn peþinden sürüklenen kuru ve sararmýþ yapraklarý görmek, yaðan yaðmurun etrafa saçtýðý mis gibi toprak kokusunu teneffüs etmek için sabahlarý merdiven baþýna çýktýðýmda "Caným Ýstanbul, büyük aþkým" diye haykýrmak geliyordu içimden.. Akþamlarý okuldan döndükten sonra o günkü derslerimi gözden geçiriyor sonra balýk tutmak için gerekli olan malzemeleri bir çantaya koyuyordum. Mayomu da yanýma almayý hiç ihmal etmiyordum. Yüzmeyi iyice öðrenememiþ olsam da arada bir denize girmek hoþuma gidiyordu çünkü. Bahçemizin tahta kapýsýna yaslanarak babamýn iþten dönüþünü sabýrsýzlýkla bekliyordum. Sahile indiðimizde önce balýk tutmak için kendimize iyi bir yer seçiyorduk. Sonra çaparilerin ucuna çeþitli yemler takarak oltalarýmýzý denize atýyorduk. Avladýðým ilk balýðý denize geri yollayýp, özgürlüðüne kavuþturduðumu hiç unutmuyorum. Daha sonraki günlerde yakaladýklarýmý içi su dolu büyükçe bir kaba doldurmaya baþladým. Eve götürdüðümüzde, annem hepsini bir güzel temizliyor, bahçede mangal yakýp ýzgarada piþiriyordu. Tadýna doyulmaz bu balýklarý afiyetle yiyorduk. Bazý günler annem de geliyordu bizimle. Hep birlikte SALACAK'A doðru yürüyor, güneþ batarken martý sesleri arasýnda Kýzkulesi'ni izliyorduk. Denizin üzeri pýrýl pýrýl parlarken ona olan hayranlýðým bir kat daha artýyordu. Bir gün Üsküdar’a yolunuz düþerse Kýzkulesi’ni Salacak’tan izlemenizi tavsiye ederim. Kýyýya 180-200 metre uzaklýkta olan Kýzkulesi sahilden bakýnca çok yakýn görünürdü bana. Hani “Sanki elimi uzatsam tutuverecekmiþim gibi” bir söz vardýr ya iþte ben de “Sanki suya atlasam yüzerek kuleye birkaç kulaçta ulaþýverecekmiþim gibi” hissederdim kendimi. Denizin ortasýnda tek baþýna kalmýþ olmasý, mimari yapýsýnýn güzelliði ve kulenin ihtiþamý beni çok etkilerdi. Bir müddet sonra “Acaba kulenin içinde gerçekten bir kýz yaþýyor mu? Yaþýyorsa tek baþýna ne yapýyor, caný sýkýlýnca dýþarýya çýkýp dolaþýyor mu? Onu neden göremiyoruz. Yoksa bizler burada olmadýðýmýz zamanlarda mý çýkýyor, ne yiyor, ne içiyor, ihtiyaçlarýný kimler karþýlýyor?” gibi meraklar uyanmaya baþlamýþtý içimde. Bu düþüncelerimi anneme açtýðýmda: -Kulenin içinde bir kýz yaþamýyor, demiþti. -Bu kuleyi neden yapmýþlar, ismini neden Kýzkulesi koymuþlar? Diye sorunca -Kule yüzyýllar önce boðazdan geçen gemilere yol göstermek amacý ile yapýlmýþ, tepesine büyük bir fener yerleþtirilmiþ ve fenerin ýþýðý sayesinde gemiler yolarýna rahatça devam etmiþler. Bir de halk arasýnda bilinen bir öyküsü var “Çok eskilerde Bizans imparatorunun bir kýzý dünyaya gelmiþ.Ünlü falcýlar on sekiz yaþýna geldiðinde onu bir yýlanýn sokacaðýný ve öleceðini söylemiþler. Ýmparator denizin ortasýna herkesten ve her þeyden uzak olan bir kule yaptýrýp, güzeller güzeli kýzýný ölümden korumak amacý ile buraya kapatmýþ. Sevdiði delikanlý kimselere görünmeden her gece yüzerek kýzý görmeye gelirmiþ. Bir gece prensese bir sepet dolusu meyve getirmiþ ve geri dönmüþ ama sepete saklanan zehirli bir yýlan kýzý sokarak öldürmüþ. O günden sonra buraya KIZKULESÝ denilmiþ.” Öyküden öylesine etkilenmiþtim ki, "Neden delikanlý sepeti kontrol etmedi de prenses öldü!" diye günlerce üzülmüþtüm. Sadece gündüzleri deðil, geceleri de bambaþka bir güzelliðe bürünen Üsküdar’ýn bir özelliði de karþý yakayý görebilmesiydi. Geceleri merdiven baþýna çýktýðýmda Avrupa Yakasýný büyük bir keyifle izleyebiliyordum. Evlerin, camilerin ve eðlence yerlerinin ýþýklarý, bir ateþböceði ordusunun saçtýðý ýþýk kümesini andýrýyordu. Taksimdeki Hilton Oteli’nin renkli ampullerle süslenmiþ olan tabelasý bir sembol gibi duruyordu denizin öbür tarafýnda. Özel gecelerde Hilton’dan atýlan havai fiþekler, gökyüzünde bir renk armonisi oluþturuyor, sonra sabun köpüðü gibi daðýlýp kayboluyordu. Böyle gecelerde Neriman’ýn deniz kýzý kýlýðýna girerek bana el salladýðýný hayal eder, yýldýzlarý üzerime yorgan yaparak oracýkta uyumak isterdim. Okuyanlarýnýz bilir; ünlü þairimiz Yahya Kemal Beyatlý “ÝSTANBUL FETHÝNÝ GÖREN ” isimli þiirinde, "Üsküdar Üsküdar, bir ulu rüyayý görenler þehri! Seni gýpta ile hatýrlar vatanýn her þehri. Hepsi der: "Hangi þehir görmüþ onun gördüðünü? Bizim Ýstanbul'u fethettiðimiz mutlu günü!" Diye dizelerine baþlamýþ, devamýnda, savaþ hazýrlýklarýnýn elli üç gün boyunca Üsküdar’lýlar tarafýndan saniye saniye izlendiðini, Topkapý’dan gürleyen top seslerini, elli üçüncü günde karadan denize tek tek indirilen gemilerin nasýl da görüldüðünü ve fetih anýný açýkça dile getirmiþtir. Ýþte ben, yeni bir çaðýn baþlangýcýna þahitlik yapan böyle bir semtte, “ÜSKÜDAR”da yaþadýðým için, kendimi her dönemde çok þanslý hissetmiþtim. Yýllar sonra Avrupa Yakasý’na geçtiðimde, akþam güneþinin denize, kuleye ve Üsküdar’ýn yamaçlarýnda bulunan tüm evlerin üzerine vurduðunu, Üsküdar’ýn nasýl pýrýl pýrýl parladýðýný görmüþtüm. Böylece tarihteki ismi “Hrisopolis” yani “Altýn Þehir” olan Üsküdar’a “Altýn Þehir” dedikleri için ne kadar haklý olduklarýný anlamýþtým. Bir Üsküdar Masalý, Temmuz 2004
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Nur Ersen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |