..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Yaþamak ne güzel þey be kardeþim. -Nâzým Hikmet
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Baþkaldýrý > ÖMER ÖZYURT




2 Haziran 2005
Çinçin'deki Villa  
ÖMER ÖZYURT
O günler hiçbir zaman unutulmaz...


:AIBE:
Okula vardýðýmda, Cemalettin ile Kemal henüz gelmemiþlerdi. Kantine geçip, çeyrek ekmek arasý yumurta ve bir bardak çay alýp, bir köþeye oturdum. Cemo ile Kemal’de az sonra geldiler. Onlar da ekmeklerini alýp yanýma oturdular.
     Ekmeklerimizi yiyip bitirdikten sonra Cemo ile ben birer sigara yaktýk. Kemal sigara içmezdi. Cemo, sigarasýndan bir nefes çektikten sonra, “bugün Çarþamba, la bebeler okulu asalým mý ? Bulut’a gideriz.” dedi. “Benim de caným raký çekiyor, asalým valla” diye karþýlýk verdi, Kemal. Ýkisi birden bana baktýlar. “Benim için fark etmez” dedim. “Ýçelim anasýný satayým.”
     Ben, Samanpazarý’nda bir terzihanede terzi kalfalýðý yapýyordum.Cemo, Siteler’de marangozhanede çalýþýyordu. Kemal ise, yine Siteler’de, babasýnýn bakkal dükkanýnda çalýþýyordu. Üçümüz de, gündüzleri çalýþýp, geceleri okuyorduk. Yani, akþam lisesine gidiyorduk.
     Okulda, çarþamba günleri az ders yapýlýrdý. Hem de dersler o kadar da önemli deðildi bize göre. Resim, müzik, vs.
     Onun için, bugün okulu rahatlýkla asýp içmeye, kafamýzý daðýtmaya falan gidebilirdik. Zaten canýmýz sýkkýn…
     Yukarýya, sýnýflara çýkmadan, okuldan dýþarý çýktýk.
Dýþarýda buz gibi bir hava vardý.Soðuk iliklerimize kadar iþliyordu. Akþamýn karanlýðý çökmüþ, sokak lambalarý yanmýþtý. Yolun karþýsýndan bir dolmuþa binip, Kýzýlay’a gittik.
Sakarya Caddesi’nde Bulut Meyhanesi’nde cam kenarýnda bir masaya oturduk. Meyhane tenhaydý. Henüz pek gelen olmamýþtý. Az sonra, akþam mesaiden çýkanlar, tek tük düþmeye baþladýlar, Sakarya Caddesi’ne. Yandaki, karþýdaki birahaneleri, meyhaneleri dolduruyorlardý.
     Epey sonra, garson masaya geldi “ne alýrdýnýz” diye sordu, alýþkýn bir sesle, tekdüze, býkkýn. Cemo, “bebeler, raký içeceðiz, deðil mi ? dedi. Biz de, “evet” diye cevap verdik. Kemal, garsona, “sen þu masayý donat hele, bir de yetmiþlik getir” dedi.Garson “tamam abi”diyerek uzaklaþtý.
     Garson, az sonra elinde altý bardak, ortaya da bir salata ile geldi. Sonra da, yetmiþlik rakýyý ve sularý getirdi. Daha sonra da adana kebaplarý getirdi.
Kemal, bir kuyumcu titizliði ile þiþeyi açtý, iki bardaðý aðzýna kadar raký ile doldurdu. Benimkine ise yarýya kadar raký, üstüne de su koydu. Cemo ile Kemal, rakýyý susuz içerlerdi.Onun için, bana ayrýca bir bardaða daha su doldurdu.
     “Þerefe” deyip, birer yudum rakýlarýmýzdan içtik. Raký aðzýmý, boðazýmý yakarak aþaðýlara doðru indi. Sonra, herkes önündeki yemekleri yemeye koyuldu. Kasanýn oralardan bir yerlerden, müzik sesi geliyordu. Ferdi Tayfur, gerçekten de çok içten ve dertli söylüyordu doðrusu. Müziði duyanlar arka arkaya rakýlarý yuvarlýyorlardý.
     Yemekler bitince, garson bütün boþ tabaklarý götürdü. Cemo, garsondan beyaz peynir istedi. Beyaz peynir gelince kendimizi iyiden iyiye rakýya verdik.
     “Bir kývrak müzik çalýyor salonda. Üstümde tiril tiril elbiseler.Denizin büyük boþluðunda ufka yaklaþan güneþ.
     Kadeh tokuþturarak gülüþler içinde konuþtuðum, taranmýþ güzel saçlýnýn diþimsi hafif parfümü.
     Allah be… Ha ?
     Ayaðýmda hafif mokasenler; barýn uzun taburesinin alt çýtasýna dayamýþým, bir tanesinin topuðunu. Ötekinin burnu yere doðru sarkmýþ, keyiften kýpýrdýyor.
     Ne parasýzlýk, ne can korkusu ya da dolmuþ kuyruklarýnda saatlerce bekleme…
     Arada bir özlemlerle tutuþuverme el ele, yanýndaki kadife ya da ýþýklý yeþil gözlüyle. Sonra çýn diye birbirine vuran kadehler. Bir de tabaktan kürdanla alýnan yeþil zeytin…
     Allah be…” (Ç.A.)
     Kemal’in sesiyle, daldýðým hayalden uyandým. Yüzümün kýzardýðýný hissettim. Bunca sýkýntýnýn, bunca derdin arasýnda böyle burjuva hayalleri kurduðum için kendimden utandým.
Kemal, bana takýldý “sen çok içme, baban döver !” gülüþtük.
     Meyhanede, kesif bir anason kokusu, ortada, yukarýda bir sigara dumaný bulutu vardý.
     Aslýnda, üçümüzün de morali bozuktu. Çünkü, geçen hafta, faþolar Abdi Ýpekçi’yi vurmuþlardý. “Ne olacak bu böyle yahu” dedim. “Bütün adamlarý öldürecekler mi ? Kemal, “þerefsizler” dedi, raký dolu bardaðý hýnçla alýp yarýya kadar içti.
     “Kör, saðýr ve dilsiz görünsek de, içimizde kabaran “katilsiniz” haykýrýþýna artýk engel olamýyorduk. Sorunlara sahip çýkma zamaný geldiðine inanýyorduk. Ölümün ve acýnýn gerekçeleri üzerinde düþünmeye baþlamýþtýk. Herkes kendi çözümüne doðru gidiyordu. Yelkeni rüzgar dolu tekneler gibi hesapsýz bir gidiþti bu.” (E.T.)
     “Baþkentin, Ankara’nýn göbeði olan Kýzýlay’da bombalý pankartlar asýlýyor, saðdan-soldan patlama sesleri geliyordu. Gece yarýlarýna kadar cayýr cayýr silah sesleri duyuluyordu.”
     Böyle bir ortamda, az önce kurduðum hayale bir kez daha caným sýkýldý.
     Cemo’nun ikram ettiði sigarayý yaktým.
Camdan dýþarýyý seyretmeye koyuldum. Karþýdaki meyhaneden iki sarhoþ çýktý, sallana sallana köþeden kayboldular. Biri siyah biri sarý iki cýlýz köpek yavrusu camýn önünde durup, içeriyi seyrettikten ve ikiþer kez havladýktan sonra koþarak uzaklaþtýlar.
Saat gece yarýsýna yaklaþmýþtý. Bizim de rakýmýz bitmiþ, son bardaklarýmýzý içiyorduk. Bu bardak da bitince nasýl ayaða kalkacaðýmý düþünüyordum. Çünkü, oturduðum yerde sarhoþ olup olmadýðým belli olmuyordu. Fakat, baþýmýn bir o yana bir bu yana kendi kendine sallandýðýný hissediyordum.
Son yudumlarýmýzý da içtik.
     Kemal, þöyle kaykýlarak, elini kaldýrýp garsona iþaret etti. Garson, yine alýþkýn adýmlarla geldi. Kemal, “hesap” dedi. Garson, elindeki adisyona bir þeyler yazýp, masaya býraktý. Ben, hesaba katkýda bulunmak için elimi cebime götürürken, Cemo, beni tuttu. “býrak bebe” dedi. “O nasýlsa, bakkalýn kasasýndan almýþtýr.”
     Kemal, hesabý ödedikten sonra, zorlukla dýþarý çýktýk. Üçümüz de dut gibi sarhoþtuk. Ortalýðý Ankara’nýn gece ayazý kaplamýþtý. Kapýdan çýkar çýkmaz suratýmýzda kuru ayaz kýrbaç gibi þakladý. Bulvara çýktýk. Ne bir dolmuþ ne de bir otobüs geliyordu. Hava da buz gibiydi.
Kemal, “yürüyelim” dedi. “Hem, açýk hava iyi gelir”.
     Dört bir yanýmýzý gözlerimizle ve duygularýmýzla iyice kontrol ettik.
Çünkü, her an, her yerden, kapkara giysili, kapkara silahlý, kapkara yürekli insanlar karþýmýza çýkabilirdi.
     Ben zorlukla yürüyordum.Daha doðrusu yürüyemiyordum. Cemalettin ile Kemal iki koluma girip, ayaklarýmý yerden keserek, beni uçuruyorlardý. Bazen de ben onlarýn omuzlarýna asýlýp, arkada, yerde sürüklenerek gidiyordum. Böyle böyle bizim mahalleye kadar geldik. Kemal, “bunu böyle evine býrakýrsak, babasý bunu gebertir valla” dedi. Cemo, “o zaman benim villaya götürelim” dedi. “Orada sarýmsaklý yoðurt filan yedirir, kendine getiririz.”
Bizim mahalleyi geçip, Cemo’nun Çinçin’deki bekar evinin yolunu tuttuk.
     Karþýda, karanlýðýn içinde, belli belirsiz, hayalet gibi, tahtadan, direkler üzerinde Cemo’nun bekar odasý gözüktü. Cemo, bu tahtadan barakaya “villam” derdi.
     Kemal, karanlýkta, el yordamýyla bulduðu merdiveni alýp, barakanýn yukarýdaki kapýsýna dayadý. Merdivenden düþmeden zorlukla çýkýp içeri girdik.
     Ýçeri girer girmez, kendimi Cemo’nun garç-gurç eden somyasýnýn üzerine attým. Bulutlarýn üzerinde uçuyordum sanki. Gözlerimin önünden karmakarýþýk görüntüler geçiyordu.
     Cemo, hemen sarýmsaklý yoðurt hazýrlamaya koyuldu…
     Kemal, uzun dalga radyodan müzik bulmaya çalýþýyordu.
     Bense, ayaklarýma mokasenlerimi geçirmiþ, kadife gözlünün elinden tutmuþ, miting alanýna doðru yürüyordum…


2005-Ankara



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Tebessüme Vesile Bir Nostalji
Gönderen: Orkun Levent BOYA / Ankara/Türkiye
21 Haziran 2005
Beni, bir anda 25-30 yýl öncesine götüren ve yüzümü, tebessümün "Villa"sý yapan bu yazýyý kaleme alan ellere, yüreðe sonsuz teþekkürler... Yalýn ve samimi anlatýmýn, yazýyý bir solukta okunur kýlmýþ. Tebrikler...Sevgi ve Saygýlarýmla




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Bir Ebem Vardý: Býraktý Gitti O da


ÖMER ÖZYURT kimdir?

ÖYKÜ VE ÞÝÝRLERÝ OKUDUÐUNUZ ZAMAN BENÝMLE AYNI DUYGULARI PAYLAÞACAÐINIZDAN EMÝNÝM.

Etkilendiði Yazarlar:
YAÞAR KEMAL,DEMÝRTAÞ CEYHUN


yazardan son gelenler

yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © ÖMER ÖZYURT, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.