Geçmiþ ölmedi. Henüz geçmedi bile. -William Faulkner |
|
||||||||||
|
Lütfullah, o gün her zamankinden daha sinirli. Arkadaþlarý ona “asabi lütfullah” diyor. Uçakta ikramlardan memnun kalmamýþ zaten, bir de üstüne bavullarýný bulamayýnca “Lufthasan” þirketinin bürosunda alýyor soluðu : “Kardeþim bakar mýsýnýz?” “Bi saniye beyefendi !” “Bir... Tamam bir saniye doldu.” “Nasýl ?” “Nerde bizim bavullarýmýz kardeþim, taa Almanya’dan geliyorum, bir sürü bagajým vardý, sakýn kayboldu demeyin !” “Beyefendi, gördüðünüz gibi telefonla konuþuyorum, þöyle buyurun oturun, birazdan sizinle ilgileneceðim!” “Bana bak ! Baþlatma þimdi telefonuna haa, kardeþim bavullarýmýz ortada yok diyorum size !” “.................” “Ya sana diyorum alooo !” “.................” “Allah’ým sen bana sabýr ver, hangi lavuðun lan bu þirket hemen onu gösterin bana” “Azýnýzý toplayýn beyefendi, bu þirket bana ait !” “Ne? Sana mý ait ?” “Evet, ne var bunda !” “Kendi þirketinin sekreterliðini mi yapýyorsun sen?” “Evet, ne olmuþ, ben þirketimin hem patronuyum, hem sekreteri.” “Uçaklarý da sen kullanmýyorsundur umarým !” “Yok, o kadar da deðil. Bir sürü pilotum, hostum, hostesim var benim, sigortalý, maaþlý eleman yani.” “Ýsmin neydi senin birader?” “Hasan, Hasan Eðilmez!” “Ya ben de bu þirketin isminde bi tuhaflýk var diyorum, evet þimdi anlaþýldý, seni taklitçi seni...” “Ne gibi bir tuhaflýk varmýþ, ne demek istiyorsunuz ?” “Lufthasan ne yaa ! Benim bildiðim ‘lufthansa’ olacak o.” “Evet öyle bir havacýlýk þirketi daha var, bizim merkez þube Almanya’da olduðundan ‘Hasan Havayollarý’ koyamadýk þirketin adýný, Almanya’daki þubeye bizim kayýnço bakýyor, bileti de ordan almýþsýnýzdýr.” “Benim bilet aldýðým yer sizin merkez þubeniz mi ? Yoksa o esmer, býyýklý adamda sizin kayýnçonuz mu oluyor?” “Evet, benim kayýnçodur o, adý Mehmet.” “Demek bir aile þirketi, bu kadar az eleman çalýþtýrdýðýnýza göre, daha yeni olmalý.” “Eh, yeni sayýlýr, iki yýl oldu daha.” “Kaç uçaðýnýz var peki?” “Ýki. Birisi Berlin-Ankara, Ankara-Berlin seferini yapar, diðeri Berlin-Antalya, Antalya-Berlin seferini yapar.” “Ne, sadece iki uçaðýnýz mý var yani?” “Evet ne olmuþ? Ne var bunda?” “Neden bu kadar cimri olduðunuzu þimdi daha iyi anladým þimdi !” “Beyefendi benim yaptýðým cimrilik deðil tasarruftur, parayý sokakta bulmadým ben!” “Özel þirketler arttýkça, insanlar iþsiz kalýyor, neden? sizin gibi sermayeciler yüzünden, þimdi siz burda bütün iþlere koþucam diye bir yerlerinizi yýrtýyorsunuz, halbuki þimdi sizin yerinizde çalýþmasý gereken bir haným kýzýmýz evde miskin miskin oturmuþ, koca bekliyor, adalet mi bu sizce?” “Ne alakasý var beyefendi, ben belki çok fazla eleman çalýþtýrmýyorum ama, kusursuz bir hizmet veriyorum.” “Hýh, verdiðiniz hizmet de ortada yani, siz sadece insanlarý taþýma hizmeti veriyorsunuz galiba, bagajlarýmýzý kucaðýmýza mý almamýz gerekiyordu?” “Nasýl, bagaj hizmetimizde var beyefendi !” Bu, küstahça sarf edilen lafýn ardýndan, bizim asabi Lütfullah’ ýn tepesi iyice atar : “Yaa ! Öyle mi? Peki benim bavullarým nerde koca göbekli, kel kafalý lavuk !” “Beyefendi, sizi aðzýnýzý toplamanýz için uyarmýþtým sanýrým, yolcularýmla tartýþmam, hele hakaretleþmeye varan tartýþmalara hiç girmem, sorunu þimdi çözeriz buyurun aþaðý !” “Nereye gidiyoruz ki?” “Bizim bagaj bölümüne bakacaðýz, eminim bavullarýnýz orda kalmýþtýr.” “Peki hadi bakalým !” Hasan, (þu ‘Lufthasan’ þirketinin sahibi olan lavuk) koca göbeðinden dolayý normalden bir metre aþaðýda duran pantolonunun cebinden bir tomar anahtar çýkarýr, üstünde koca koca harflerle ‘Lufhasan- Bagaj’ yazan kapýyý açar, bakarlar ki içerisi neredeyse bomboþ, þimdi bizim asabi Lütfullah’ýn tepesi iki kat atar : “Hani ulan benim bavullarým? Sakýn Berlin’de kalmýþ deme, boðarým seni !” “Þu köþedekiler sizin olmasýn ?” “Bakiyim, hayýr bunlar benim deðil !” “Kaç parçaydý bagajýnýz beyefendi?” “Ne biliyim parçasýný, en az beþ parça vardý ama !” “Üzerine isminizi yazdýlar mý?” “Evet etiket yapýþtýrmýþlardý gelirken.” “Tamam buyurun ofisime gidelim, ordan bizim kayýnçoya bi telefon açarýz, durumu öðreniriz.” “Valla kardeþim dýþarýda bir sürü insan var daha, onlarýn da bavullarý yok ortada, benimkileri bulsanýz da onlardan kurtulamazsýnýz söyleyeyim.” “Tamam beyefendi, þimdi ben bütün bagajlarý sorarým kayýnçoya” Ofise çýktýklarýnda, adam (þu lavuk olan) olayýn ciddiyetini anlamýþ olacak ki, bizim asabi Lütfullah’ a biraz öncekinden çok daha kibar davranýr : “Ýsminiz neydi beyefendi?” “Lütfullah, Lütfullah Toprak.” “Peki, siz þöyle buyurun oturun Lütfullah bey, ben þimdi iþinizi halledeceðim!” “Eh öyle olsun bakalým.” Cimri adam kayýnçosu Mehmet’ telefon açarken içinden fýsýldar : “Cepten aramiyim de çok yazmasýn...” “Aloo ! Kayýnço, ben Hasan, nassýn, çoluk çocuk nasý? Ýyi be bizimkiler de, iþte n’olsun ellerinden öperler dayýsý, gelin kýzýmýz nasý ? iyi bakýyon onnara dimi?... Ya kayýnço sana biþi soracam, bizim þu beþ buçuk yedi buçuk seferini yapan uçak var ya, boing 747 olan, hah iþte onun bagajýnda bazý eksikler çýkmýþ, bi bilgin var mý bu konuda? Hý...hýhý... Anladým, ee tamam ben burayý hallederim de, sen de ordan bir an önce gönder bagajlarý, okey mi? Hah hah, ee söle bakalým Almanya nasýl, çýtýrlar falan, bilmez miyim seni çapkýn seni, merak etme ablana sölemem, iyi bakalým öyle olsun, hadi çocuklarý öp benim için gözlerinden Hadi çüzz !” Adamýn telefondaki rahat konuþmasýndan sonra bizim Asabi Lütfullah’ýn tepesi atar yine : “Konuþ bakalým, seni dinliyorum sahtekar herif !” “Lütfullah bey lütfen ! Hakaret ediyorsunuz ama...” “Benim bavullar Berlin’de kalmýþ dimi, hadi söylesene hadi...” “Maalesef öyle, bi karýþýklýk olmuþ, sizin bavullar, yarýn gece sefer yapacak uçaðýmýza yüklenmiþ.” “Ya sen biraz önce iki uçaðýmýz var demedin mi?” “Evet, sizin geldiðiniz uçak, o hattaki tek uçak, iþin doðrusu dediðiniz gibi bavullarýnýz henüz Berlin’de.” “eee ne zaman gelecek yani?” “Yarýn saat yedi buçukta.” “Ýyi de kardeþim ben aktarmalý gidecektim burdan sözde, daha burdan Antalya’ya uçacaðým ben, bir gün boyunca bavul mu bekleyeceðim?” “Ýsterseniz biz bavullarýnýz geldiðinde Antalya þubemize gönderelim ordan alýn.” “Sizin burdan, direk Antalya’ya uçaðýnýz var mý ki?” “Hayýr, yok, neden sordunuz?” "ee nasýl göndereceksiniz bavullarýmý o zaman?” “Caným, orasý kolay, veririz kargoya bir günde ulaþýr.” “Yok kardeþim kalsýn, size güven olmaz, bir gün otelde kalýrým daha iyi.” “Siz bilirsiniz Lütfullah bey, biz size bütün olanaklarýmýzý sunuyoruz.” “Olanak mý? Ne olanaðý yaa, adam gibi bavullarýmý buraya kadar taþýyabilseydiniz bunlara gerek kalmazdý.” “Kusura bakmayýn Lütfullah bey, dediðim gibi bir karýþýklýktýr olmuþ iþte, ama yarýn bavullarýnýzý elinizde bilin.” “Ýyi öyle olsun, n’apalým, yapacak bir þey yok zaten. Ama bavullarýmý yarýn alamayayým ben size yapacaðýmý bilirim, Þimdi ben burdan þehir içine nasýl gideceðim, onu söyleyin bari.” “Havaþ arabalarýna bineceksiniz !O sizi Aþti’ ye götürür. Ordan kolaylýkla kalacak bir yer bulursunuz.” “Havaþ mý Aþti mi? Kardeþim ben ilk defa geliyorum Ankara’ya, nedir bunlar ?” “Ha tabii, üstünde havaþ yazan otobüsler var onlar sizi otobüs terminaline götürür, ordan metroya atlarsýnýz, þehir merkezine varýrsýnýz.” “Eh, anlamýþ gibi oldum, yarýn yine geleceðim...” “Siz meraklanmayýn Lütfullah bey, bavullarýnýz yarýn elinizde bilin.” Asabi Lütfullah dýþarý çýkmýþtý ki, kapýnýn üstündeki özensizce yazýlmýþ tabelayý gördü, durdu okumak istedi : ‘Lufthasan Havacýlýk Þirketi : Hasan Eðilmez’ , ‘Ýþi Olmayan Giremez !”. Tam arkasýný dönmüþ gidecekti ki içeriden sesler duydu, adam kendi kendine konuþuyor olamazdý, belli ki lavuk telefonda birisiyle konuþuyordu, merak etti konuþmalara isteyerek kulak misafiri oldu : “Kayýnço, bak ben burdan bi enayi buldum. Adý Lütfullah Toprak, bizim mallarý onun bavullardan birine koy gönder, malýn olduðu bavula iþaret koy ki ben bileyim... Yav sen merak etme ben her þeyi ayarladým, polis yakalarsa bizim enayiyi yakalar, bize soracak olurlarsa þey derim, iþte bavulunu kaybettiði için pek endiþeliydi, ‘bavulum bulunmazsa sana yapacaðýmý bilirim ben’ diye tehdit etti derim, zaten konuþmalarýmýzý da aldým kasete, sen hiç meraklanma iþ temiz. Tamam gönderdiðinde haber ver bana ona göre gideyim giriþe. Tamam, hadi, bak iþi eline yüzüne bulaþtýrma sakýn, oldu, sana güvenim sonsuz kayýnço, hadi görüþürüz!” Asabi Lütfullah bu konuþmalarý duyduðunda tepesi hayatýnda hiç atmadýðý kadar atar, arkasýndan çevrilen dümenleri anlayýnca hýþýmla içeri dalar ve... Ertesi günkü gazeteler : “Bavul Cinayeti: havalimanýnda bavulunu alamayan L.T. adýndaki yolcu cinnet geçirdi, lufthasan havacýlýk þirketinin sahibi H.E. yi beþ yerinden býçaklayarak öldürdü.”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Ýhsan Cihangir, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |