..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýnsan - iþte tüm sýr burada. Bu sýr üzerinde çalýþýyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Beklenmedik > peri sim eldivenoðlu




31 Temmuz 2005
Bir Rüya, Ýçecek Dolabý, Kelebekler  
peri sim eldivenoðlu
ben ben olmaktan çýktým romeo.. kendimi o pencereden atalý asýrlar geçti, arsenik kokan sevgilim.


:CCFB:
-Neden havlýyorsun Ýpek?
-Çünkü havlamayý çok seviyorum. Havlamak beni çok rahatlatýyor. Ayrýca ben havlamayý çok seviyorum.

Ýpeðin güzel, kýzýl saçlarý vardý. Ýpek bu güzel, kýzýl saçlarýný kestirdiðinde on iki yaþýndaydý ve saçlarýnýn bir daha uzamayacaðýný bilse kestirmeyeceðini bana binlerce kez anlatmýþ olmasýna raðmen, ne ben dinlemekten yoruluyor ne de o anlatmaktan ve aðlamaktan sýkýlýyordu. Bir iki üç dört veya beþ kez intihara kalkýþmýþtý bu kýz, bir keresinde burnunun iki deliðine birden nohut büyüklüðünde ölü böcekler sýkýþtýrýp kendini boðmaya kalktýðýný anlattý, fakat ona bunun çok mantýksýz, saçma bir hareket olduðunu, hatta bunun gerizekalýlýk olduðunu anlattým, çünkü istemsiz olarak elini burnuna götürüp nohut tanesi büyüklüðündeki ölü böcekleri burnundan bir hamlede yere savururmuþsun, neden bu kadar çok þey okuyorsun ve biliyorsun diye sordu, benim yeþil gözlerim ve fazla çalýþmaktan kendini emekliye ayýrmýþ, emekliye ayýrmasa bile çalýþmaya sonsuza dek paydos demiþ bir beynim yok seninki gibi dedim, bozuldu.

-Perdeleri açsak mý Ýpek?
-Açmayalým perde.
-Niye?
-Köpeðim ben, derim çok hassas, hemen yanýp kýpkýrmýzý oluyorum, yoðurt kokusu hiç hoþuma gitmiyor ve ben bir köpeðim.

Geceleri hep saate bakarak uyurdu çünkü saat tiktaklarý ona huzur veriyormuþ ve güzel rüyalar görmesini saðlýyormuþ. Güzel bir rüyaný anlatsana dedim ona petunyalarýný sularken geçen gün ve anlatmaya baþladýðý rüyayý mayýþmýþ, mutlu gözleriyle bitirdiðinde benim kalp atýþlarým hýzlanmýþtý ve gözlerim yuvalarýndan fýrlayacaktý çünkü ipek rüyasýnda geçen gün gittiðimiz korku filminin baþka bir versiyonunu anlatýyordu, tatil köyündeki birkaç arkadaþýn peþine düþen katilden kaçmak için daða çýkan gençler, daðda açlýktan ölüyormuþ, açlýktan ölmeyen bir çiftse asansör boþluðuna düþüyorlarmýþ çünkü aslýnda çaðýrdýklarý asansör gelmemiþmiþ, onlar da gelmiþ sanmýþlar ve boþluða düþüp kafalarýný yarmýþlar.

-Telefon çalýyor Ýpek, bir bakýver olmaz mý?
-Olmaz, ne biçim kölesin sen, ne cüretle bana telefona bak diyerek emir verme yetkisini görüyorsun kendinde, hadi tak bakayým aldýðým þu yeþil kukuletayý, ve dans et, benim için dans et, hadisene oyna oyna!

Kapýyý çekip çýkmam hiç de doðru bir davranýþ deðildi ama Ýpek bazen aldýðý ilaçlarý fazla kaçýrýyor ve ne dediðini aslýnda gerçekten bilmeden konuþuyor, aslýnda ilaçlarý fazla kaçýrmýþ olmasý çok mantýksýz çünkü ilaçlar aðzýnýza attýðýnýz yeþil erikler deðillerdir ve fazlasý yeþil erik gibi gaz yapmaz, onun yerine sizi öldürebilir; ama ben Ýpek’i hiç ilaç içerken görmedim çünkü o ilaçlarýný tuvaletine koyar ve tuvaletteyken içer ve ben de o tuvaletteyken içeri girmek istemiyorum, hem kabalýk gibi görünüyor gözüme, hem de içerde baþkasý varken tuvaletin kapýsýný açma fikrinden hep korkmuþumdur, çünkü o sýrada içerde olan kiþi olmak istemezdim, aslýna bakarsanýz Ýpek de olmak istemezdim çünkü her geçen gün kafayý daha çok yediðini ben deðil, doktorlar, hatta heyet halinde, söylüyorlar, çünkü bazen haftalarca sadece süt içiyor, çünkü kediler sadece süt içermiþ ve sonra evlerini terk ederlermiþ.

-Nerdesin, yanýna gelebilir miyim, yoksa þizoit bir yaratýða dönüþücem galiba.
-Ayrancý’dayým, gel tabii.

Ayrancý’da bir evimiz var, yani aslýnda eve pek benzemiyor, daha çok içinde birkaç havlu, saat ve fotoðraf olan bir depoya benziyor çünkü tavanlarý çok alçak ve içinde insani hiçbir þey göremezsiniz, zaten bu yüzden eve kimseyi sokamýyoruz, sadece ikimiz girebiliyoruz, çünkü zaten biri girerse ikinci gün ölür ve bir ölüyü ne yapmak gerektiði hakkýnda hiçbir þey bilmiyorum, bilmek de istemiyorum, aslýnda bu evi çok ucuz diye tuttuk çünkü fazla paramýz yoktu ve kalacak bir yere ihtiyacýmýz vardý, annem evde üzerime çullanmýþtý ve babam alkolikti, bir gün beni de döveceðinden daha çok korktuðum þey dövdükten sonra beni þu realite þovlardan birine çýkmaya zorlamasýydý, çünkü realite þovlarý izlerken o insanlara hep acýyor ve bana da birileri acýsýn istemem doðrusu.

-N’aber?
-Bugün Ýpek beni delirtti bu yüzden onu öylece býrakýp çýkmak zorunda kaldým.

Ama aslýnda onun fazla dinlediði yoktu çünkü seviþmek istiyordu ama iþin kötüsü evde seviþecek deðil, oturup soluklanacak bir sandalye bile yoktu, onun yerine annemin kýyamayýp verdiði üzerinde geometrik desenler olan küçük bir kilim vardý, kilime uzanýnca da tüyleri sýrtýma ve her yerime batýyordu ve vücuduma bir þeyler batmasýndan nefret ederim, bunun yerine Ýpek’le uyumayý ve saat tiktaklarýný duymayý bile tercih ederdim..

-Ýçecek bir þeyler alacaktýn?
-Aldým ama sýcak.

Dýþarýda hava yetmiþ dereceydi ve elektrikler kesilmiþti, bakkaldan veresiye alýnan soðuk içecekler bile sýcaktan bayýlmýþlardý ve þu anda sýcak bir þey içmeyi hiç mi hiç istemiyorum.

-Özür dilerim, en sevdiðin film cd’ni yanlýþlýkla kýrdým dün gece.
-Hangisini?
-Gus Van Sant’ýn yönetmenliðini yaptýðý hani..
-Hmm.. neyse.. mühim deðil o kadar…

Gerçekten çok üzülmüþtüm çünkü o filmi defalarca seyretsem de býkmayacaðýmý hissediyor ve o çiftin yaþadýklarýný kendi hayatýmla özdeþleþtiriyordum ve böylece trenlerden ve baykuþlardan çok korkmaya baþladým, tabii filmle uzaktan yakýndan bir alakasý yok benim baykuþlardan ve trenlerden korkmamýn, aslýnda bakarsanýz birçok þeyden korkuyorum ve bu beni çok rahatsýz ediyor çünkü güçsüz biriymiþim gibi bir hisse kapýlýyorum; belki de sadece hissine kapýlmýyorum belki gerçekten de güçsüz biriyimdir.

Fotoðraflarýmý teker teker yere düþürüyorum, yere düþüþlerini izlemek hoþuma gidiyor, çünkü fotoðraflara yerden bakmak daha zevkli ve daha çok algýlayabiliyorum ne çektiðimi, örneðin geçen Salý aðlayan ama gözlerinden yaþ akmayan bir çocuðun fotoðrafýný çekmiþtim, bir oyuncakçý dükkanýnýn önünde annesine mavi tekerlekli arabayý almasý için naz yaparken, tabii oðlunun fotoðrafýný çekmemden hiç hoþlanmadý ve onu elinden tutup yemek yiyeceðiz diye oyuncakçý dükkanýnýn önünden uzaklaþtýrdý ve ben elimde kameram ve soðuktan donan çýplak bacaklarýmla öylece kalakaldým.

Bacaklarým vücudumun en çok üþüyen bölgesidir, bacaklarýmdan sonra ellerimi sayabilirim çünkü bacaklarým ve ellerim anormal bir þekilde her mevsimde buz gibidirler ve masmavi kesilirler, doktorlar damarlarýmýn derin ve ince olduklarýný bu yüzden fazla ýsýnýn bacak ve ellerimde dolaþamadýðýný söylemiþlerdi ama ben söylediklerine inanmadým çünkü beni gerizekalý sandýklarýný düþündüm yoksa týp terimleri kullanarak da konuþabilirlerdi, mesela kronik Akdeniz anemisi, hipotermiye yol açabilir, ani ölümle noktalanabilir’ gibi.

Sabahlarý en nefret ettiðim þey baþ aðrýsýyla uyanmaktýr, iþte bugün de baþýma gelen bu oldu, koca bir baykuþun kafama sýçmasýndan çok daha kötü hissettim kendimi, baþ aðrýsýyla birlikte midem bulanýyor, karnýmdan gurultulu sesler geliyordu ve pis kokuyordum çünkü geçen akþam sevgilim yeðenimin evindeki þömineyi kullanarak ýzgara et piþirmeye kalkmýþtý, hiçbir þey yiyemedik çünkü hepsi yandý, bize de is ve yanýk kokusuyla birlikte bir gece geçirmekten baþka bir bok kalmadý.

Bir ara kendimi Ýpek sanýp, tuvalete kapattýðýmý, klozet kapaðýnýn üstünde fosur fosur sigara içtiðimi hatýrlýyorum ama neden yaptýðýmý hatýrlamýyorum çünkü içkiyi yine fazla kaçýrdýk ve içkinin fazla kaçýrýlmasýndan hoþlanmýyorum, beni iyi etmiyor, bunun yerine kirazlý ördek kafasý veya mercimek çorbalý puding yemeyi tercih ederim çünkü zaten zayýflýktan ölmek üzereyim ve kimse bana dokunmaktan zevk almamaya baþladý.

-Býdý býdý býdý býdý
-Ne?
-Hiç.
-…
-Ee naber?
-Ýyiyim sen nasýlsýn?
-Ben de iyiyim.

Sevgilimin bir bok anlamayan primitif bir insan artýðý olduðunu düþünmek hiç hoþuma gitmiyor ama bazý davranýþlarý beni bunu düþünmeye itiyor çünkü gerçekten manasýz davranýþlarda bulunmasý sinirlerimi bozmasýndan öte kötü hissettiriyor beni anladýðýný hiçbir zaman göremiyorum, açýkçasý kaç yýllýk beraberliðimizde beni onayladýðýný da çok az gördüm.

-Türkiye zaten bok gibi bir yer, bizim ne iþimiz var ki bu medya maymunu, makyaj kuklasý, imitasyon, cahil, ne yaptýðýný, ne ettiðini bilmez, doðal kaynak tüketicisi olduðundan bihaber, reklam hipnotizasyonunun baþarý saðladýðý insan güruhunun arasýnda. Çünkü sen ne farklýsýn. -

Kendimi bir prizmanýn içine hapsolmuþ gibi hissediyordum. Bir çok kenar ve köþeler vardý, hepsi birbirine benziyordu ve çýkýþ yolu olabilecek bir kapý bulamýyordum kendime. Nereye baksam ayný aynamsý kristalize üçgenler görüyordum. Ne tarafýma baksam bir anlayýþsýzlýk bir ihanet anlamsýzlýk anlamazlýk boþ gözler ve boþ suratlar ve ne dediðimi hiç mi hiç dinlemeyen insanlar görüyordum. Yo belki de bu insanlardan sadece bir tane vardý da prizma çokmuþçasýna gösterip kandýrýyordu beni. Ben kandýrýlmaya müsaittim, iyilik bekliyor ve böylece iyilik alabileceðimi düþünüyordum ve bu yüzden dünyanýn üzerime çullandýðý anlarda hiç kaçýþ noktasý bulamýyordum. Kötü biri olsam kaçýþ noktam kötü davranmak, kötü biri olmak olurdu, kaldýrýmlara tükürür, bol bol küfreder, arkadaþlarýmý satar, sevgililerimi aldatýr, anneme ve babama birer bok parçasýymýþlar gibi davranýrdým. Ama bütün bunlarý yapabilecek gücüm yoktu açýkçasý elimden fazla bir þey gelmiyordu bazen parklarda kaydýraktan kayarak gülüþüp eðlenen kocaman olmuþ çiftlere bakýp yolu týkýyordum ve gözlerim doluyordu. Tahta lalelerle gezen kýrmýzý sandaletli bir kýz görmüþtüm yüzü gülüyordu ve gerçekten mutlu gibiydi, yani yüzüne benim yaptýðým gibi sahteden bir gülücük oturtmamýþtý, onun adýna sevinip kendime ne kadar da çok acýmýþtým, sonra eve gidip kotumu deðiþtirip geri çýkmýþ ve bir sigara yakmýþtým.
Ev dediðin de eve benzemiyordu zaten içecek bir su bile bulamýyorduk ve bundan bile rahatsýzlýk duymayacak kadar anormal boyutlarda bir beyin ölümü yaþýyorduk. Algým kapanmýþtý sanki tüm dýþ tepkilere, sanki narkoz verilmiþ gibi ne acýyý ne mutluluðu ne aþký hissediyor sadece bazen çok büyük korkulara kapýlýyordum bu korku beni hüngür hüngür aðlatacak kadar felaketti ve geceleri uyuyamamamla son buluyordu. Ýlaç kullanmaktan nefret ediyordum bunun yerine baþ aðrýmý geçirmek veya uyuyabilmek için meyan kökü falan çiðnemeye baþlamýþtým ama ne halta yaradýðýný da bilmiyordum. Doðadan ne kadar uzaklaþtýðýný gösterir alerjin olup olmadýðý demiþti sevgilim, bense doðaya daha yakýn durmak adýna inanýlmaz yapay bir rol biçmiþtim kendime ve figüranlarým bile benden daha baþarýlýydý.

Yazamýyordum ve yazmak da istemiyordum, içimden kitap okumak, resim çizmek, sinemaya gitmek gelmiyordu, televizyonda yaþlý kadýn programlarý izleyerek çay içiyordum, veya köpeðimi seviyordum bunu da yapmazsam uyuyordum ve uyanýnca bakkaldan bir paket sigara ve bir þiþe bira alýp eve geri geliyordum sonra bir þiþe biram bitince neden iki tane almadým diye hayýflanýp tekrar bakkala gidiyordum.

Günlerim böyle geçiyordu ve bu günler boyunca –ki kaç gün olduðunu saymamýþýmdýr çünkü ne önemi vardý ki aslýnda saate bakmanýn,- bir defa bile gidip Ýpek’in nasýl olduðuna bakmadýðýmý çok sonra fark ettim.

Ýpek’in evine girip ve çýkmam arasýnda beþ dakika ha var ha yoktur. Ben ölü insan görmekten hoþlanmam, bundan önce çok ölü insan gördüðümden söylemiyorum ama bunun düþüncesi bile beni çok korkuturken görüntüsüyle karþýlaþmak insana pislik bir bulantý veriyor ve bu bulantý haftalarca ve aylarca geçmeyeceðe benzer bir bulantý.

Ýpek, aslýnda o kadar da zor sayýlmayacak bir intiharla güzel hayatýný noktaladý.

Zor bir intihar nasýl olabilir?

Ýntiharýn zoru olabilir mi?

Peki ya kolayý?

[Ýki þiþe cin, bir kutu aspirin, bir þurup þiþesi kadar actifed, güzel rüyalar, dantelli bir gecelik –ki Ýpek bir erkekle seviþmeden ölmek istemezdi- ve hayatýn o güzel þelalemsi akýcýlýðý içinde kaybolmuþluk, havalara karýþmýþlýk veya ne derseniz deyin gebermiþlik.]

Güzel bir müzik açmýþtý Ýpek, Nick Cave ve Henry Lee’si, ölüm için seçilen þarkýlardan ama ölümlük bir þarký diye de yargýlanmasý yanlýþ olur, salon perdeleri sonuna kadar açýk, buzdolabýnýn kapaðý kapatýlmamýþ, -ki zaten içinde iki þiþe meyve suyu ve yoðurt vardý, ben almýþtým çünkü Ýpek ilaçlarýyla meyve suyu içip arkasýndan yoðurt yemeyi severdi, meyve suyunu ilaçlarýný tuvalette içtiði için yanýnda götürürdü, midesi nasýl bulanmazdý bilmem ama ölünün arkasýndan da konuþulmaz zaten- ve mutfak tavanýndan on beþ santim aþaðýda on on beþ adet karasinek raks ederken Ýpek sonsuzluðu tercih eden nadir insanlardan biri olmuþtu. Belki bilerek, isteyerek tercih etmedi gebermeyi ama neticede dantelli beyaz giysisiyle salonun kirlenmiþ sarý halýsýnýn üstünde yatan oydu, ben deðil.

Zor durumdaydým..

Devasa bir gökkuþaðý gelip rengarenk kollarýyla beni boðmaya çalýþýyordu ve kollarýmda bu rengarenk canavardan kurtulacak takat kalmamýþtý.

Midem bulanýyordu, birilerinin karþýmda, yerde nefes almadan yattýðýný yavaþ yavaþ algýlamak deli etmiþti, kapýyý çekip gitmek istiyordum, yapamýyordum, parkeye çivilenmiþtim, yalnýzdým, ev yoðurt kokuyordu, ve Henry Lee çalýyordu.

Uyandýðýmda telefon çalýyordu.

Odam, yani odamýz küçük bir kare þeklindeydi, dört duvarý da boþtu, dolap alacak para bulamadýðýmýz için tüm giysilerimi katlayýp yanýmda getirdiðim mavi bavuluma yerleþtirmek zorunda kalýyordum, kendimi sonsuz bir tatile çýkmýþ temizlik hastasý sapýk bir kadýn gibi hissetmek hiç hoþuma gitmiyordu ama halý dediðimiz þey caddenin toz ve pisliðinden kirlenmiþti, üzerine basmaya bile korkuyordum, yan taraftan, parkeden dolaþarak yataðýma varabiliyordum.

Bazý geceler eve sarhoþ geldiðim için parkenin o halýsýz ince çizgisinden yürüyemezdim ve halýya basmak zorunda kalýrdým ama o sarhoþ halimde bile tiksindirirdi bu beni.

Ýpek’in ölümü þaka veya rüya falan deðildi, gerçekti, Ýpek’e bakarken yanýna bayýlýp kalmýþtým, saatlerce yanýnda yattýktan sonra anca gece yarýsý, sevgilim beni merak edip yürüyerek gelmiþti, dediðine göre beni ölü arkadaþýmýn yanýnda baygýn yatarken görünce bayaðý korkmuþ.

Sanmýyordum.

Nedensiz yere hasta olmuþtum, beni o gece eve getirdikten üç gün sonra ateþli bir alýnla ayýlýp ne olduðunu tam olarak anlayamayarak ve sadece baþucumdaki kýrmýzý þurup þiþesini görerek tekrar yastýða devrilmiþtim, saatlerce uyuyordum, birkaç gün sonra hastalýðým geçmiþti ama ben hastalýðým geçsin istemiyordum çünkü bu bana yataktan hiç çýkmamak için bir bahane oluyordu.

-Londra’dayken çikolata parçalý dondurma yedikten sonra banklarýn paralý olduðu bir parka oturup güneþin batýþýný seyretmek beni bir defalýk mutlu etmiþti. –

Hastalýðým hayatýmdaki bazý pürüzleri, deðiþtirmek istediðim noktalarý, ayakkabýlarýmýn ne kadar çirkin olduðunu ve yüzümün bir boka benzemediðini bana bir kez daha hatýrlatmýþtý. Ýþin kötüsü þimdi Ýpek de yoktu. Ýpek’ten nefret ederdim çünkü hasta karýnýn tekiydi, yanýna gittiðimde bana ya köpek taklidi yaptýrýr, ya kafama rengarenk bir kukuleta taktýrarak dans etmemi emreder, ya da yerlere kustuðu mide sývýsýyla karýþmýþ, iðrenç kokan yoðurt lekelerini temizlememi isterdi. Tüm bu ameleliðe raðmen, hayatýmýn büyük bir parçasýnýn kopup gittiðini hissediyordum, sanki koca bir elmalý turtadan koskoca bir dilim almýþ, tombul parmaklarýyla onu aðzýna sokmaya çalýþan bir kadýn belirleyecekti hayatýmý ve pis aðzýna girmekten baþka þansým yokmuþ gibi görünüyordu. Sevgilim, hayatýma düþen kirlenmiþ ve rengi atmýþ bir yaprak gibiydi, damarlarýný teker teker koparmak istiyordum.

Hayatýnýzýn dörtte üçünün baþkasýnýn elinde olduðunu, o baþkasý geberince, sizi terk edince, askere gidince, baloya gidince, sosyeteye katýlýnca veya 45 kilo alýnca anlýyorsunuz. Ve bu, yani hayatýnýzýn yarýsýndan çoðunun size ait olmadýðýný öðrenmek, ve bunu hayatýnýzýn yarýsýndan fazlasýnýn bitmiþ olduðunu düþünürken öðrenmek, insana aðzýna yarým kilo çið domuz eti týkýlmýþ gibi hissettiriyor. Hayatýmýn dörtte üçü gebermiþti.. Hayatýmýn dörtte üçünün meyve suyuyla binlerce ilaç içen ve babasýnýn ona bir gün pespembe bir kedi alacaðýna inanarak, bunun verdiði umutla beslenen bir manyak tarafýndan kaplanmýþ olmasý beni deli ediyordu ama bunun da ötesinde, þimdi hayatýmýn geri kalan parçasýyla ne halt edeceðimi bilmiyordum çünkü anlamýþtým ki o parçayý çöp torbam olarak kullanýyor, içine boþ þiþeler, izmaritler, mendiller ve kirli çarþaflar atýyordum. Oysaki þimdi çöp torbasýný kapýcýya vermeli, yeni simsiyah çöp torbamýn içineyse bomboþ kalmýþ hayatýmý yerleþtirmeliydim.

Çiçekler açýyordu.



.Eleþtiriler & Yorumlar

:: ..
Gönderen: gülbeyaz / Ankara/Türkiye
25 Aralýk 2005
'hayatýnýn 4te 3ünü-baþkasý için yaþayarak-tükettiðini, elinde hayatýnýn sdce 4te 1i kaldýðýnda fark etmenin dehþeti..karnýnda uçuþan kelebeklerin mide duvarýný ýsýrmasýnýn katlanýlmaz acýsý..' ben'e karþý dürüst olmak..karþýna çýkacaklarýn, ben'i gebertmesini bile göze alarak..yüklendiklerim..ve beraberimde sürüklediklerim..hangisi?! çok güzeldi..teþekürler..

:: sýfýr
Gönderen: pastoral adam / Ankara/Türkiye
12 Ekim 2005
yazýk oldu ipek'i sevmiþtim. sanki bir yakýnýmmýþ gibi...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Absürdlük Kalem Kutusunda - 1
Absürdlük Kalem Kutusunda - 4
Absürdlük Kalem Kutusunda - 2
Absürdlük Kalem Kutusunda - 3

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Anne [Þiir]
Kaybolma Yazýsý [Þiir]
Evsiz ve Yaðmurlu [Deneme]
Ýtiraf ve Kalp Çarpýntýsý [Deneme]
Ýnsan, Panik, Uhu [Deneme]
Defne Sokak [Deneme]
Saðýr [Deneme]


peri sim eldivenoðlu kimdir?

küçük düþünürüm ben. mesela antibiyotik þiþelerinin içinde kelebek biriktiririm. siz? çay, kahve, omlet, oralet?

Etkilendiði Yazarlar:
kara delikler, denizin en derin noktasý, ne zaman ufuk çizgisine varýyoruz, jean seberg saçýndan topuz yapabilme, evet 1963.


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © peri sim eldivenoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.