Herkes cennete gitmek ister ama kimse ölmek istemez. -Joe Louis |
|
||||||||||
|
Yaðmurlu gecelerde çok güzel uyurum. Yatmadan önce kapýnýn önüne çýkýp yaðmur altýndaki sokaklara bakarým. Aðaçlarýn yapraklarýnda ýþýldayan, yollarda göllenen sulara düþen damlalarý izlerim. Toprak kokusunu ciðerlerime doldurup, bahçe kapýsýný örten hanýmelinin altýnda soluklanýrým. Kaç zamandýr yaðmurla dansýmý uzatmak için kendime çizme almayý istiyorum. Yaðmur sokaklarý yýkayýp, sabahlarý dupduru bir aydýnlýða býrakýp gidince aklýmdan çýkýverir. Daha fazla ertelemeden yarýn tersaneye inip balýkçý malzemeleri satan dükkanlardan kendime sarý çizmeler ve uzun bir yaðmurluk almalýyým. Aðustos sonlarýna doðru yaðmur bulutlarý Karadeniz üzerinde buluþtuðunda eski taþ ocaðý önünden sahile inerim. Yaðmur, öfke yüklü yýldýrýmlarla kuþanmamýþsa giysilerimi naylon bir poþete saklayýp denize girerim. Suyun içine uzanýp damlalarýn denizde söyledikleri o eþsiz senfoniyi dinlerim. Derinlerden denizin usul usul salýnan ipekten örtüsü üstünde minicik halkalar yaratan damlalara bakarým. Yavru balýk sürüleri yaðmur baþlayýnca ne yapacaklarýn karar veremezler. Sonra büyük bir kayanýn kuytusunda saklanýrlar. On, on beþ dakika sonra suyun üzerinde çýrpýnarak, denize karýþan damlalara alýþýrlar. Denizin içinde yaðmurla buluþmak, damlalarýn denize kavuþmasýný yaþamak eþsiz bir deneyimdir. Bence her insanýn ömrü boyunca birkaç kez yaðmuru kendi teninde ve denizin içinde hissetmesi gerekir. Münir Nurettin Selçuk þarkýsýnda “Ýstanbul’u sevmezse gönül, aþký ne anlar .” der. Ben bu cümleyi “Yaðmuru sevmezse gönül, aþký ne anlar.” diye kendime uyanlarým. Sabahýn erken saatlerinden beri göz açtýrmayan bir saðanak bazen öðle üzeri çekilip daðlara gider. Bize pýrýl pýrýl yýkanmýþ sokaklar ile dupduru bir aydýnlýk býrakýr. Þehir kulübünün bahçesindeki ulu çýnarlarda birden bire sanki sabaha yeni uyanmýþ gibi coþkuyla kuþlar ötmeye baþlar. Bütün yaz parkýn giriþinde bekleyen satýcýnýn közlenmiþ mýsýr kokularý sokaklarda toprak kokusuyla buluþur. Ben, iþte tam o zaman yeniden küçük bir çocuk olurum. Mutlaka sevdiðim bir þarkýnýn nakaratý gelip dilime yapýþýr. Dilimdeki nakaratýn canýndan bezdiðinin farkýna bile varmadan boydan boya bütün sahili birkaç kez dolaþýrým. Yaðmur her zaman dizginleri elimizde doru bir at gibi koþarak çýkýp gelmez. Bazen de ansýzýn azgýn bir boða gibi yolumuza dikiliverir. Bizi en çaresiz, en zavallý halimizle önüne katýp kovalamaya baþlar. Üstelik ne kadar hýzlý koþarsanýz koþun, kurtulamazsýnýz. Kaçak, sýðýnacak hiçbir güvenli yer bulamazsýnýz. Yaz ortasýnda, Gediz Ovasýnýn her þeyi cayýr cayýr yakýp kurutan sýcaðýnda pamuk setlerini onarýyordum. Güneþin bulutlarýn arkasýnda kaybolduðunu bile anlayamadan deli bir saðanak baþladý. Ekmek sepetimi alýp kanal boyundaki dut aðacýnýn altýna doðru koþmaya baþladým. Dut aðacýna varamadan yýldýrýmlar topçu bataryasý gibi ovayý dövmeye baþladý. Aðacýn altýna saklanmanýn tehlikeli olduðunu anlayýnca korkuyla olduðum yere çöktüm. Birkaç dakika içinde tarlalar çamura, yollar ýrmaða dönüþtü. Gidecek hiçbir yerim, saklanacak küçücük bir kovuk bile yoktu. Yaz yaðmurudur, yaðýp geçer diye düþündüm ama geçmedi. Gök gürültüsü dinince oturduðum yerden kalkýp kasabanýn yolunu tuttum. Ben yürüdüm o inadýna yaðmaya devam etti. Kolumdaki saati çýkardým. Islanmaktan koruyabilmek için avucumun içinde iyice sýkýp yürüdüm. Tarladan eve ulaþmam deli bir yaðmur altýnda tam bir buçuk saat sürdü. Yaðmurun baþlamasýnýn ardýndan ilk on dakikayý ýslanmaktan korunmak için panikle çareler arayarak harcadým. Sonra her þeyi kendi haline býraktým. Yollardaki su birikintilerinden ayakkabýlarým su dolacak kaygýsý olmadan geçmek, ýslanacaðým derdine düþmeden yürümek hoþuma gitmeye baþladý. Yýldýrýmlardan duyduðum korkuyu ve paniði bir kenara atacak olursak, yaðmuru kendi çýlgýnlýðý ve gerçekliðinin bu en yalýn haliyle hissetmek beni sarhoþ etmiþti. Hepimizin anýmsadýðý hüzün yada sevinç yüklü yaðmurlar vardýr. On altý yaþýmýn yazýnda nasýl olduysa zar zor bir kýz ayarttým. Aþk, meþk edebiyatý yaptýðýmýz yok ama birlikte gezip dolaþmaktan geberircesine de keyif alýyoruz. Onu kültürparktaki menekþe çay bahçesine götürdüm. Üstelik mangýr durumum da oldukça kesat. Gülüþüp, konuþarak birer çay içtik. Delikanlýlýk yerlere serilmesin diye kýza param yok falan da diyemiyorum. Nerden çýktýysa baþ belasý bir garson geldi. Boþlarý alýrken kýza dönüp “Çok güzel meyveli dondurmam var abla, istersen getireyim.”demez mi? Abla dediði kýzdan nerden baksan en az on yaþ büyüktür. Düzenbaz, üçkaðýtçý ve de aþaðýlýk herif. Kýzýn gözlerinin içine bakýyorum ama ne çare. Durumu hiç halden anlar gibi deðil. “Getir.”dedi. Boðazýnda kalasýca… “Eyvah!” dedim, “Ýþte þimdi buranýn bulaþýkçý kadrosuna yazýldým gitti.” Oturduðumuz her dakika bana zehir zýkkým oldu. Neyse, kalkarken korktuðum baþýma gelmedi. Cebimdeki para ucu ucuna hesabý ödemeye yetti. Ama cebimde minibüs parasý bile kalmadý. Oradan kalkýnca ben bir rahatladým, bir ferahladým anlatýlýr gibi deðil. Sanki üzerimden tonlarca yük kalktý. Gülüp, konuþarak (ama kesinlikle koklaþmýyoruz.) Çankaya’dan Konak’a doðru yürüdük. Tam tekel maðazasýnýn önüne gelmiþtik ki birden bire deli bir yaðmur baþladý. Hemen geniþ ve tenekeden bir þaçak altýna sýðýndýk. Yaðmurla beraber dolu da gelince teneke saçaðýn feryatlarý geniþ cadede yankýlanýyordu. Ýþportacýlarýn, aðaçlarýn altýnda minibüs bekleyenlerin, sokaktan gelip geçenlerin yaðmurdan kaçma telaþý bizi gülmekten kýrýp geçirdi. Zaten on altý yaþýndaysanýz ve yanýnýzda da bir kýz varsa ota moka gülersiniz. Her þey olduðundan milyon kere daha gülünçtür. O gün yaþadýklarým anýlarýmda hayatýmýn en eðlenceli, en komik yaðmuru olarak kaldý. Bu kentte sokaklar, yaðmurun geceye söylediði þarkýlarý dinleyerek uyurlar. Yaðmur sabahýn perdesini araladýðýnda motor sesleri Varilci Sokaðýnda yankýlanýr. Tersanede palamut, kýraça ve çinakop kasalarý yaldýzlanýr. Sinsi bir ahmak ýslatan saçlarýmýzdan yanaðýmýza süzülürken ellerimiz deniz kokar. Bu kentte yolu düþenleri deniz kucaklar, yaðmurlar koynuna alýr. Ve bir daha o büyüden kurtulup asla baþka bir kente gidemezler. Seyfullah ÇALIÞKAN Aðustos 2005
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |