Ýnsan melek olsaydý dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
Doðrudan her yýlý isim olarak hatýrlamasam da, yýllar benim hafýzamda bazý olaylarla kaldý. Mesela daha 8-10 yaþlarýndayken (60’lý yýllarýn ortalarýnda ve sonlarýnda), radyolardaki haber bültenlerinin ilk sýrasýnda hep Lübnan’daki iç savaþ olurdu. Ajanslarda “Saðcý Falanjistlerle, solcu Müslümanlar arasýnda çýkan çatýþmada…” diye baþlayan çatýþma haberleri verilir; ben de Müslümanlarýn hepsi solcu olur, öbür dinler saðcý olur diye düþünürdüm. Onun için de solcu olmayý ta o zamanlar kafama koymuþtum. Öyle ya, Müslümanlar solcuysa, biz de Elhamdülillah Müslüman olduðumuza göre, haliyle solcu olacaktýk. Yine ayný haberlerin devamýnda “Dürzilerin Lideri Velid Canbolat’ýn yaptýðý açýklamaya göre…” denirdi. O zamanki çocuk beynimle, “Demek ki Velid Canbolat’ýn tarafý dürzüyse, savaþtýklarý karþý taraf da, ya …, ya da….” diye aklýmdan geçirirdim. Sonradan öðrendik tabi, öyle deðilmiþ ama, benim aklýmda o yýllar hep bu imajlarla kaldý. Tabi, sivri burun, yumurta topuk ayakkabý da unutulmaz... 70’li yýllar bir yandan erkeklerin uzun saç uzattýðý, Ýspanyol paça pantolonlarýn giyildiði bir dönemdi. Bu þekilsel modalar, zengin yoksul tüm gençleri etkisine alýrken; siyasal olarak da tüm dünyada devrim rüzgarlarý esiyor; özellikle üniversite gençliði, emperyalizme karþý mücadele için örgütleniyor, gösteriler yapýyor, afiþlerle, pankartlarla, duvar yazýlarýyla halký baþta ABD olmak üzere, emperyalist ülkelere karþý direnmeye çaðýrýyorlardý. Bu arada tüm dünya ülkelerinde gençler, kendi devlet yönetimlerinin demokratikleþmesi, gelir daðýlýmýnda adaletin saðlanmasý, hak ve özgürlüklerin sýnýrlarýnýn geniþletilmesi için de yoðun bir mücadeleye baþlamýþlardý. Sloganlarýn temel mesajý yoksulluðun ortadan kaldýrýlmasýydý. Tam o dönemlerde çocukluktan gençliðe geçiþ dönemi yaþadýðýmýz için, “Fakirler devrimci olur, zenginler saðcý olur” felsefesini esas alarak, tüm gençlerde devrimciliðe bir yöneliþ baþlamýþtý. Aþýk Mahsuni’nin “Ýnce ince bir kar yaðar fakirlerin üstüne” türküsü, siyasetin felsefi temelini bilmeyen ama yoksulluðun ýzdýraplarýný yaþayan Anadolu gençleri için hareket noktasý olmuþtu. Bir anlamda 70’li yýllarýn modasýydý devrimci olmak. Bu hareketlere üniversite gençliði önderlik ettiði için de kitap okumak þarttý. Önceleri sadece yoksul olduðu için devrimciliðe yönelen gençler, sonra neden devrimci olduklarýný öðrenmek için hummalý biçimde toplumsal, siyasi ve felsefi konularda okuma seferberliðinin içinde buldular kendilerini… Tabi okudukça da ayrýlýklar, bölünmeler baþladý. Çok bilenlerin olduðu yerlerde anlaþmazlýklar da çoðalmaya baþladý. Sayýlamayacak kadar fraksiyon türedi. Bu arada saðcýlar da ayný þekilde önce Türk Ocaklarý’nda, sonra Ülkü Ocaklarý’nda toplanýp, Türklük, milliyetçilik, Müslümanlýk temelinde örgütlenmeye baþladýlar. Devrimciler kadar okumaya zaman ayýrmasalar da, eðitim çalýþmalarýnda tarih aðýrlýklý konularla taraftarlarýný eðittiler. Sonrasýnda ortaya çýkan tartýþmalar, çatýþmalar ve hazin durumu hepimiz biliyoruz. Onlara tekrar hatýrlamak bile istemediðimiz için, meselenin diðer þekilsel yanýna baktýðýmýzda; devrimci erkeklerin çoðunlukla saç uzattýklarýný, býyýklarýný dudak hizasýnda kesip, parka ve kot pantolon giydiklerini; ülkücülerin ise kýsa saçlý, sarkýk býyýklý; çoðu yerde kalpak giyip, karate okullarýna eðilim gösterdiklerini görüyoruz. Saðcý örgütlenmelere kýz öðrencilerin çok fazla ilgi göstermedikleri, devrimci kýzlarýn da hiç makyaj yapmayan, kot pantolonlu ve parkalý olduklarý da dikkat çekiyordu. Meclis'te ise moda laf; "Kadayifin altý kýzarmadý"ydý. Bouynlardaki kolyelerin, kollardaki bilekliklerin modadaki yeri de akýlda kalanlar. Bu siyasal yapýlanmalarýn dýþýnda kalan gençler ise, çoðunlukla yabancý rackçýlara özeniyor, hippi kýlýklarý tercih ediyor, yeni yeni yaygýnlaþmaya baþlayan cafeleri mekan tutuyorlardý. 80’li yýllarýn baþýnda, 12 Eylül’ün etkisiyle hýzla bir anti-siyasallaþma baþladý. Gençlerin gözde modasý eðlence merkezleri oldu. Kitap satýþlarý, özellikle de toplumsal, siyasal kitap satýþlarý inanýlmayacak derecede düþtü. Magazin kültürü, gençlerin sohbetlerine egemen oldu. Gençlerin tamamýna yakýný, kiþisel kurtuluþ hesaplarýyla, devlet ve özel kurumlarda nasýl üst seviyelere gelirim, nasýl kýsa yoldan zengin olurum hayalleriyle yaþamlarýný düzenlemeye baþladýlar. Bir çoðu da bu hayallerini gerçekleþtirmek için “her yol mübah” felsefesiyle hareket ettiler. Toplumda “Gemisini kurtaran kaptan”, “Her koyun kendi bacaðýndan asýlýr”, “Sað gözün, sol göze faydasý yok” sözlerini hayat felsefesi seçti; kimlik, kiþilik, güven, toplumsal sorumluluk gibi erdemler, fantezi görülmeye baþlandý. Zaten bu erdemleri savunanlar da kelaynak kuþlarý gibi parmakla sayýlýr durumdaydý. O zamanlarýn moda mesleði davulculuk ve paparazzilik olmaya baþlamýþtý. “Bal tutan parmaðýný yalar”, “Benim memurum iþini bilir” deyimleri, 80’li yýllardan 90’lý yýllara kalan en önemli mirastý. Bu mirasýn gereklerini yerine getirmek için erkekler giyimlerini takým elbise, kravat; kýzlar da bluz-etek, düzgün makyajla bürokratik kademelere ve iþ alemine yöneldiler. Kültürel tercih de, kitaplardan, ciddi gazetelerden, televizyonlara, videolara kaydý. Siyasal partilerdeki faaliyetlerin temelini “Nasýl belediye baþkaný olurum, nasýl milletvekili seçilirim” hesabý oluþturunca, partilerine emek harcayanlar, toplumsal kaygýlarla siyaset yapanlar deðil, ayak oyunlarýný en iyi becerenler ön plana çýktý ve yönetimlere geldiler. O yýllarýn modasý, cilalý, aðdalý, insanlarý etkileyen güzel sözler kullanmak, iyi nutuk çekmekti. Bu moda gerçi eski yýllarda da kabul görüyordu ama, 90’lý yýllarda bu taktik, danýþmanlýk þirketleriyle, danýþmanlarla, bilimsel (!) araþtýrma kuruluþlarýyla alabildiðine etkili kullanýlmaya baþlandý. 60’lý, 70’li yýllarýn devrimcilik modasý neredeyse taraftar anlamýnda sýfýr noktasýna gelmiþ, o yýllarýn önde gelenleri, kimi sol partilerin yaný sýra ýlýmlý sað partilerde yükselerek, üst yönetimlerde yer almayý seçmiþti. Bu seçim, 2000’li yýllara da damgasýný vurmaya devam etti. Yakýn tarih olduðundan 2000’li yýllarýn 5 yýlýný hepimiz iyi hatýrlarýz. Siyasal, toplumsal yapýyý ve gençlerin baþta bilgisayar, internet olmak üzere teknolojiye yönelimini, bunlarýn dýþýnda kalanlarýn ise kapkaç, klasik hýrsýzlýk, bilimsel ve yasal dolandýrýcýlýk (banka hortumculuðu, devlet ihaleleri), teknolojiyi kiþisel çýkarlarda kullanma gibi yöntemlerle servet edinme, statü elde etme yoluna gidildiðini herkes çok iyi gözlemliyor. Fakat magazin dünyasýndaki gizli kamera çekimleriyle gündemde kalmak da bu yýllarýn en moda yöntemi oldu. Paparazzililik de modada altýn yýllarýný yaþýyordu. Fakat son 1-2 yýlda ülke genelinde moda olan birkaç þey daha var. Ve bence de bu senenin modasý da bunlar olsa gerek: Övünmek, çok konuþmak... Nereye gitseniz, kiminle iki laf etmeye kalksanýz kendinden bahsetmeye baþlýyor, yeteneklerini, dürüstlüklerini, bilgi birikimlerini, mükemmelliklerini anlatmakla bitiremiyor. Herkes her þeyi biliyor, her konuda saatlerce nutuk atabiliyor. Gerçi buna moda mý denir, çaðýmýzýn hastalýðýmý bilmem ama; konuþmak ve övünmek dayanýlmaz noktalarda... Sizce ne bu senenin modasý?
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Mehmet Atýlgan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |