..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Mermere sýkýþmýþ bir melek gördüm ve onu özgürlüðüne kavuþtuncaya dek mermeri oydum -Mikelanjelo
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sürrealizm > Öykü Yüzer




15 Ekim 2005
Matruþka Tükürük Hokkasýnda  
Öykü Yüzer
sahnem tükürük seline kapýldý... seyircilerin çoðu boðuldular... arka sýralarda oturanlar, çýkýþ kapýsýna yakýndýlar...kaçabildiler...


:BEFG:
MATRUÞKA TÜKÜRÜK HOKKASINDA


Havanýn 6-7 derece birden soðuyacaðýný söylemiþlerdi zaten.
28.Þubat.2005 sabahýnda hava gerçekten de çok soðuktu.
Rüzgar da vardý...insanýn gözlerinin içi bile üþüyebilirdi böyle bir durumda...
Yürek de boþalmýþsa, oraya da soðuk hava dolardý bana kalýrsa.
Dolardý...”içim öyle boþ ki rüzgar bile tenezzül etmedi, beðenmedi” diyemezdiniz.
Dolardý...

Þimdi hatýrlamýyorum pek ama mutlaka benim de boþluklarýma esmiþtir...
O günün sabahýndan kendimle ilgili hatýrladýðým sadece bu; soðukluk. Baþka birþey yok. Olmasýný istemem.
He bir de bir kýz geçmiþti yanýmdan koþarak, onunla ilgili hatýrladýðým tek þey de, eflatun rengi yün atkýsý...

Yanýmdan koþarak geçen öyle çok þey vardý ki
Yanýndan koþarak geçtiðim þeylere ne demeli peki?

Artýk koþmalýydým yoksa vapuru kaçýracaktým...Hemen herkes gibi ben de jetonum avucumda mümkün olduðunca derli toplu bir biçimde koþmaya baþladým. Derli topluluk hali bana yakýþtý mý sanki? Çarem yoktu ki...

Havanýn soðuk olmasý nasýl da ürküttü insanlarý...týkýþ týkýþ oldular, yanyana durdular, birbirine sokuldu zengin ve fakir, duygusal ve mantýklý, güzel ve çirkin, cesur ve korkak. Tek baþýna duranlar da olmadý deðil. Ve ben onlardan biriydim o sabah.
Vapurun rüzgarlý kýsmýnda ayakta ve hiç kýpýrdamadan durdum ben. Öyle soðuk esiyordu ki...gözlerimden yaþ geldi, saçlarýmýn dibi buz kesti. Ellerimi hissedemiyordum ve kulak memelerim sadece tek bir fiskeyle tuzla buz olacaktý sanýrým. Ama kýpýrdamadan kazýk gibi dimdik durdum, çok ta hoþuma gitti.
Haydarpaþa’ nýn önünden geçtik...Benim yüzüm mendireðe dönüktü ya iyi ki bu tarafta durmuþum dedim çünkü envai çeþit olmasa da çeþitli kuþlar istila etmiþti bir hayli uzun mendireði...Tanýdýklarým: karabatak, martý, gene martý ama kafalarý siyah olanlardan ( bunu eskiden biri söylemiþti; çiftleþme zamaný siyahlaþýrmýþ kafalarý...bilmiyorum gene de). Haydarpaþa’nýn arkamda olduðunu biliyordum ama dönüp bakmadým. Kýpýrdamadan durmaya devam ettim. Sadece göz bebeklerim yaþýyordu, çünkü yaþarýyorlardý, soðuktan ve soðukluktan...

O sýrada vapurun kalabalýk ve sýcak ve havasýz ve týklým týklým “içinden” iki kadýn çýktý. Bunalmýþ gibiydiler, soðuk rüzgar tercih ettikleri belliydi. Yan gözle baktým çok ta incelemeden, güleç ve aydýnlýk yüzlü iki sarýþýn kadýndý yanýma doðru yürüyen. Ne aðýzlarý oynadý, ne de yürürken ses çýktý ayaklarýndan.
Yanýma yaklaþýp dikildiler ayný benim gibi, kazýk gibi, dimdik. Ses yoktu, çýt yoktu, yaþam durmuþ gibiydi. Direndim ilgilenmemek için, yan gözle bakmamak için çok ama çok uðraþtým. Ama sürekli duyduðum kumaþ hýþýrtýlarýndan kulaðýmý alamýyordum ve en azýndan yan gözle baktým. Elleri oynuyordu kadýnlarýn. Sadece elleri, kýrmýzý ojeli parmaklarý kýpýr kýpýr ve yaþam doluydu. Ellerine gözleri eþlik ediyordu...pýrýl pýrýl ve oynaktýlar. Mutlu ve samimiydiler, paylaþtýkça parlýyorlardý. Dilsiz ve saðýrdýlar. Dilsiz ve saðýrdýlar. Dilsiz ve saðýrdýlar.
Mendirekteki kuþlarý iþaret ettiler birbirlerine ve baþladýlar konuþmaya elleriyle, gözleri eþlik etti bazen hayretler içinde ama çoðu zaman gülümseyerek pýrýl pýrýl. Derinlemesine yaþýyorlardý kuþlarý...Kuþlar gibi özgürce...Gülerken sadece güldüler, konuþurken sadece konuþtular. O aný, o rüzgarý, buz kesmiþ kuþlarý en güzel onlar yaþayýp, paylaþtýlar. Sonra benim arkamýn dönük olduðu tarafa gittiler. Ben dönmedim gene de.

Sonra bir genç adam yaklaþtý yanýma, yanýmda durdu kazýk gibi, dimdik. Bir sigara yaktý. Ýçti...bitirdi. Ýzmariti yere atýp, üzerine ayakkabýsýnýn ucuyla bastý...çok iyi basmadý...Yanýmdan gittiðinde, izmaritin ucu hala kýpkýrmýzý yanýyordu. Bastým üzerine bu kez ben, ayakkabýmýn topuðuyla. Söndü izmarit.
Bitti yol.
Vapur boþaldý.
Herkes koþarak geçti yanýmdan, herkesin yanýndan koþarak geçtim ben.

Kalabalýðýn içinde ben de vardým. Yürüyen koca bir vücut gibiydik. Ben o vücudun minicik bir parçasýydým. Sýkýldým parça olmaktan ve ayrýlýp baþka baþka yürüdüm, yolun ortasýndan, hýzlý hýzlý ve ferah ferah. Yanýndan hýzla geçtim ama farketmiþtim bir kere. Ardýmda yerde, olduðu yerde duruyordu incecik bir defter. Eski, bordo renkli, ciltli bir defterdi. En fazla 1 dakikalýk mesafe yürüyüp gitmiþtim yanýndan yerdeki defterin. Dürttü beni, geri döndüm...onsuz devam edemeyeceðimi hissettim. Artýk kalabalýðýn aksi istikametine yol alýyordum. Defter, toz topraðýn arasýnda yerde sanki beni bekliyordu. Sanki, benim için o kadar eskimiþti, sanki benim için rengi bordoydu ve ciltliydi. O saatte, o þekilde sadece beni bekliyordu. Onu farkeden baþkalarý da olmuþtu ama onu almak için sadece ben dönecektim. Ve defter bunu zaten biliyordu. Rüzgar hem bana, hem ona esiyordu.
Benim gözlerim yaþarýrken soðuk esen rüzgardan, onun kýlý kýpýrdamýyordu. Kalýn ciltli olmasaydý, þimdi sayfalarý nasýl da uçuþurdu...hatta þiddetli bir rüzgarda yýrtýlýrdý bile.
Kendi içinde sýcacýk görünüyordu. Kucaðýma atlamak için sabýrsýzlanan kedi gibiydi. .


Eðilip aldým:

“11. Kasým. 2000
Zeytinbað,

Günler birbirini kovalarken (ayný filmlerde olduðu gibi) ve ben kendimi kovalarken, kendi kuyruðunu yakalamaya çalýþan bir kedi gibiydim. Artýk kendimizi kovalamadýðýmýzý sandýðýmýz zamanlarda daha mý çok kovalýyoruz ne?

Bir yaþamým var yaþamýn içinde. Senin ve onun gibi. Baþka þeyleri, baþka yaþamlarý hayal ederek, bir güzel günün geleceðine inanarak sabrederek, erteleyerek ve bu sürece dayanmak için aþklara batýp çýkarak yürümek, koþmak, adýmlarýn yavaþlamasý, durmak...durmaktan korkup, paniklemek ve bu kez daha hýzlý koþmak...
Peki nereye doðru?
O bir güzel güne doðru...Herþey hep” o gün” için...

O gün ruhumuza incecik sýzan bir müzikte mi?
Bir daha hiç görmeyeceðimiz bir çift siyah gözde mi?
Ya da yeþil, ya da þaþý, ya da kör?
Anne mi olunca?
Baba?
Kendimiz olunca mý? Olunabiliyorsa...

Zor, deðil mi bu sorular?
Peki ya gerekli mi?
O günde bulmak istediðimiz þey ne peki?
Bazýlarýmýz için bir dilim ekmek...
Bazýlarýmýz için ölmek...
Ya da ölmek zorunda kalmamak...
Sadece seviþmek uzun bir aradan sonra...
Ya da sadece uzun ve özlem dolu öpüþmek...
Bunu da geç, bakakalmak orda öylece, ayakta...

O günün anlamý demek ki deðiþiyormuþ...
Herkese göre deðiþiyormuþ...
Bizim, biricik kendimize göre deðiþmiyor mu?
Hem de nasýl, hem de nasýl, hem de nasýl...
Çünkü zaman var...zaman zaman hatýrladýðýmýz, hiç deðiþmeyen ve gücünden hiç kaybetmeyen...
Ama deðiþtiren, kaybettiren, oluþturan da gizliden gizliye...”

Defteri açar açmaz karþýlaþtýðým þey, el yazýsýyla belli ki bir nefeste yazýlmýþ bu “düþüncelerdi...”
Neden sonra bu ilk sayfaya dökmüþtü kendini birisi?
Kimin yazdýðýyla ilgilenmiyordum ama bir kiþi, bu tarihte, bu yerde bulunmuþ...sol ya sað elini bir süre defterin üzerine koymuþ ve uzaklara bir süre bakmýþ olabilirdi ve bordo ciltli defterin kapaðýný kaldýrmýþtý ve kendi yüreðini kendi ellerine býrakmýþ ve demiþti ki:
11. Kasým. 2000
Zeytinbað

Ama gene de kim yazmýþtý?

Gayet özensiz bir el yazýsýydý. Yusyuvarlak “o”, “a” ve “e” leri dikkatimi çekti.
“y” nin kuyruðu kýsacýk, “ü” nün noktalarý çizgi þeklinde ve saða yatýktý.
Çizgili bir defter olmasýna raðmen harflerin hemen hepsi çizgilerden taþýyor, taþmak bir yana, fýþkýrýyor, kabýna sýðamýyordu “z” ve “t” özellikle.
Kendi kuyruðunu yakalamaya çalýþan bir kedi gibiydi ya Zeytinbað’ daki...bütün kuyruklu harfler de sanki bir kovalamaca içindeydiler.

Defterin kalan sayfalarý hep matematik iþlemleriyle doluydu. Bir sürü formül, bir sürü problem ve çözümleri ...ve saðlamalarý...
Kesinlikle abartmýyorum, bir lokma boþ yer yoktu...sayfalar problemler ve çözümleriyle doluydu...Silgi kullanýlmamýþtý. Herþey mürekkepli bir kalemle yazýlýp çizilmiþti...Silgi kullanýlmadýðý için de yanlýþlarýn ya da vazgeçilmiþlerin üzeri gene bu kalemle çizilmiþti...Bazen derin derin..bazen belli belirsiz karalamalara rastladým...



ve...




bir de defterin son sayfasýna...



“28.Þubat.2005


Þimdi size dünyanýn en kýsa ve öz masalýný anlatýcam, tabii izninizle;
Bir zamanlar bir yaþlý adam varmýþ...Bir gün tükürük hokkasýnýn kapaðýný kaldýrmýþ ve aynen þöyle demiþ: Haaak tuuuu...
Ve ölene kadar da günde en azýndan 16 kere bunu demeye devam etmiþ.”


Bu iðrenç masalý bir salon dolusu insana anlattýðýmda hiç te büyük sayýlmazdým.
8 yaþýndaydým.
Ne kutlamasý yapýlýyordu okulda hatýrlamýyorum. Ama gösteride rol almamýþtým. Ve bu duruma da üzülmemiþtim aslýnda.
Küçücük bir salondu ama gayet kalabalýktý...Herkes yerine oturduktan sonra sahne aydýnlandý...
Kalýn kartondan matruþkalar vardý sahnede...Bir küçük kýz bu matruþkalarýn arasýndan yavaþça yürüyerek tam sahnenin ortasýnda durdu ve bir þarký söyledi.
Þarkýyý da hatýrlamýyorum.
Küçük kýzýn matruþkalarýn arasýndan geldiði gibi gene yavaþça geçtiðini söyleyebilirim ancak. Bu kez geri geri...
Ýþte olan o anda oldu. Belki küçük kýzýn geri geri yürüyerek gözden uzaklaþmasýndan etkilendiðim için, belki de baþka gizli sebeplerden...
Yerimden hemen hemen ýþýk hýzýyla fýrlayarak kendimi sahneye attým. Hiç heyecanlanmadan ve kendimi tanýtma zahmetine bile girmeden yukarýdaki þeyleri söyledim. Sözlerim bitince de uzun uzun , sakin sakin seyrettim salonu sahneden. Ýlk sýralarý görebiliyordum rahatlýkla...sonrakiler çok karanlýktý. Herkesin gözü üstümdeydi. Çok önemli biriydim. Kýsa süren bir sessizlikten sonra hiç te küçümsenmeyecek þekilde alkýþ topladým. Alkýþlar, uðultularla kulaklarýmdan içeri nazlý nazlý akýyorlardý. Oradan burnuma ve boðazýma ulaþtýlar...Sümük ve balgam oldular.
Ve olan oldu. Sahneden aþaðýya tükürmeye baþladým. HAAAK TUUU, HAAAK TUUU...

Sahne benimdi...
Ve hep öyle kaldý (benim için)...”


Ya bunu kim yazmýþtý?

Ve...

bir defter daha biterken...
bordo renkli bir matruþkaya dönüþtü elimde...

sahnem tükürük seline kapýldý...
seyircilerin çoðu boðuldular...
arka sýralarda oturanlar, çýkýþ kapýsýna yakýndýlar...kaçabildiler...

ve matruþkam kývrak bir kalça darbesiyle ellerimden kurtularak denize doðru deliler gibi koþtu...
kendini fýrlatabildiði kadar uzaða fýrlattý...
o, gözden kaybolurken
bir vapur daha yanaþtý...

kalabalýklar üstüme aktý...
bu defa aralarýna karýþýp ben de akacaktým ki...

bir de ne göreyim???

matruþka batmamýþ ama hala !!!
o zaman al sana al sana matruþka: HAAAK TUUUU !!!
al sana... adý da kendi de batasýca...
HAAK TUUU...



4.Mayýs.2005



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn sürrealizm kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Kalýrsa, Ýçinde Biraz Lavanta Kalýr
Balýklý Günlere Hamhumþaralop Bir Flashback
Adanýn Dumanlarý ve Çanlar Benim Ýçin Çalýyor Sanki
Yanis Nikolaides
Elimi Portakal Kaptý

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Evler
Kaos
Bir... Bir...Bir...Bir...
Sis ve Rüzgar
Sabahat Haným
Orman
Kim Ulan Bu Cahide?
Ýstiklal Caddesinde Tütsü Kokularý
Kokteyl
Renklerin Dili, Damaðý ve Diþleri


Öykü Yüzer kimdir?

.

Etkilendiði Yazarlar:
edgar alan poe, sait faik abasýyanýk


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Öykü Yüzer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.