Ýnsan melek olsaydý dünya cennet olurdu. -Tevfik Fikret |
|
||||||||||
|
“Anneler, babalar; duygusal erkek çocuklarýnýza müzik enstrümaný almayýn! Duygusal çocuklar kaldýramýyor bazý notalarý...” Herhangi bir Internet sitesinden alýnmýþ herhangi bir cümle bu… bu cümleyi kuran; bu ülkenin herhangi bir ilinden herhangi bir müzisyen… Ýnsanýn içine iþleyen bir hüzün var satýr aralarýnda, kanýna iþleyen bir þey… gözlerinizi kapatýnca bile yankýsý zihninizde asýlý kalan, acýtan bir þey… Ancak yoðun çok yoðun bir kalp sýkýþmasýnýn eseri olabilir bu cümle… ancak koyu bir acýnýn eseri olabilir… Melankoli mi bu, hani her sanatçýda az çok var olan yoksa depresyon mu psikoloji diliyle? Elbet gebedir üreten insan hüzne… elbet en çok acý, cümlelere, notalara, renklere hükmeder… ve elbet biz, en çok, bizi kanayan yerimizden kavrayanlarý severiz. Hüzün mü sanatçý yapar insaný yoksa sanatçý mý hüzün doðurur? Belki her ikisinden de bir parça…Nazým gelir aklýma, deðil mi ki en güzel þiirleri demir parmaklýklara kazýndý, deðil mi ki Piraye’yi en çok orada andý, “baðýrasý geldi Piraye diye…” “Anneler, babalar; duygusal erkek çocuklarýnýza müzik enstrümaný almayýn! Duygusal çocuklar kaldýramýyor bazý notalarý...” Adýný koyamadýðým bir þey vardý bu cümlelerde… satýr aralarýndan taþan bir hüzün… ama artýk bir adý var; ölüm! Ölmüþ, ölümünü seçerek… depresyon mu yoksa melankoli mi kimin umrunda artýk! Bu ülkede, bu dünyada, bu evrende duyarlý bir insan olmanýn bedeli budur diyelim gitsin… içimiz acýsýn… Böceklerden ve karanlýktan korkarmýþ… baðlandýðý mavi bir tespihi varmýþ ve balýklarý; þefkatle ve zevkle baktýðý… o þarký söylerken aðlarmýþ dostlarý ve en çok bulgur pilavý yaparmýþ… dostlarý grip olunca onun yanýnda alýrmýþ soluðu, nane limon içmek için… Herhangi bir insana dair küçük ayrýntýlar iþte… dostlarýnýn kaleminden çýkmýþ, nasýl da önemli, özel ve yakýcý olmuþ... kayýp zamanlarýn çýðýrtkaný bu cümleler herkes için… “Anneler, babalar; duygusal erkek çocuklarýnýza müzik enstrümaný almayýn! Duygusal çocuklar kaldýramýyor bazý notalarý...” Ama, kahretsin iþte, hayat akýp gidiyor… biz duruyoruz, dünya etrafýmýzda dönüyor… o kadar fazla ses, renk, koku, tat var ki hiç birini algýlayamýyoruz artýk… bazý notalar, bazý cümleler, bazý renkler aðýr gelmiyor bize… O’na gelmiþ, bize gelmiyor… O seçmiþ ölümünü, korktuðu böceklerle ve karanlýkla buluþmuþ buz gibi topraðýn altýnda, bizim ayaklarýmýzýn altýnda o topraklar, nefes alýyoruz, her gün üzerine basarak yaþlanýyoruz… her gün O’nun gibileri eziyoruz, her gün O’nun gibiler ölüyor… biz yaþýyoruz… O ölümünü kutsamýþ, biz yaþamýmýzý kutsayamýyoruz… biz duruyoruz, dünya etrafýmýzda dönüyor… Ama, kahretsin iþte, hayat akýp gidiyor… birazdan cümlelerimi tamamlayýp, hayatýn gündelik koþuþturmacalarýnýn içine dalacaðým, birazdan insanlarla ‘bir þeyler’ hakkýnda sohbet edeceðim, birazdan yetiþtirilmesi gereken iþlerim için gidecek parmaklarým klavyeye, yemek yiyeceðim, uyuyacaðým, televizyon seyredeceðim, ‘þunlardan bir kaçýný Taksim Meydanýnda sallandýracaksýn, bak o zaman böyle oluyor mu’ diyeceðim… birazdan hayatýma kaldýðým yerden devam edeceðim, senin gibi… Sende kapatacaksýn gazeteni, belki biraz buruk, belki biraz umursamaz… sende devam edeceksin günlük iþlerine… sende devam edeceksin benim gibi oksijen tüketip, karbondioksit üretmeye… Unutacaðýz ikimizde O’nu… arada bir aklýmýza gelse de bu ufak hikaye, ‘amaaan’ deyip geçiþtireceðiz… Korktuk çünkü, korkup kabuklarýmýza çekildik. Hatýrlamak istemiyoruz. Böyle insanlarýn varlýðýný hazmedemiyoruz bir türlü, o yada bu þekilde… “Anneler, babalar; duygusal erkek çocuklarýnýza müzik enstrümaný almayýn! Duygusal çocuklar kaldýramýyor bazý notalarý...” Bu ülkede, bu dünyada, bu evrende duyarlý bir insan olmanýn bedeli budur diyelim gitsin… aðlayabiliyorsak hala, aðlayalým… Sonra kapatalým gazetemizi, topraðýn üzerine basalým çýplak ayakla, vücudumuzda ki negatif elektrik yüklerini çeksin toprak, bir de Petek Dinçöz seyredip Latin dansý yapalým üstüne, ohhh deðmeyin keyfimize! Sen ve ben… Asla kutsayamayacaðýz ne yaþamýmýzý ne ölümümüzü… O yüzden haydi devam edelim yaþamaya, yaþamanýn oksijen ve karbondioksit boyutunda!
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bilgen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |