Yüz kiþinin içinde aþýk, gökte yýldýzlar arasýnda parýldayan ay gibi belli olur. -Mevlana |
|
||||||||||
|
Beþ yaþýndaydým, okul duvarlarýyla tanýþtýðýmda… annem çalýþtýðýndan, o zamanlar ana okulu, þimdilerde kreþ olarak tabir edilen soðuk beton yýðýnlarýnýn arasýnda buldum kendimi… alýþmak hiç de kolay olmadý. Uyku saatleri, oyun saatleri vs vs arasýnda zamaný programlamayý öðretmeye çalýþtýlar iki sene boyunca, hoþ ben de pek iþe yaramadý ama olsun… en büyük iyiliði zeytinle peynirin ayýrdýmýna varmamý saðlamasýdýr, peynir isteyip, çok zeytin yemiþliðim vardýr nefret etmeme raðmen. Soðuk betonlar üzerinde harcadýðým ilk iki yýlýmdýr, elimdekiler ortada… Sonrasýnda malumunuz ilkokul… babamýn aldýðý siyah, içinde renkli renkli kalemler, kalemtýraþlar, defterler olan çantayla heveslenmiþ, iyi bir þey yapýyorum sanmýþtým. Beni ilk babam kandýrmýþ, þimdi þimdi anlýyorum. Ýlkokul sýralarý da kolay deðildi… A-B-C lerin arasýnda fazlasýyla sýkýlmýþlýðým vardýr. Hoþ, okumayý öðrenmek sonralarý çok iþime yaramýþ, annemin beni Pollyanna ile tanýþtýrmasýna vesile olan bu durum, hayatýmýn en büyük ödülü olan kitaplara taþýmýþtýr beni.. Toplama, çýkarma, çarpma, bölmeye de bir itirazýmýz olmadý gerçi, paþalar gibi topluyoruz þimdi ývýr zývýrý yaþamýmýza ve çýkarýyoruz kendimize dahil olanlarý, hatta hatta þöyle elimizin tersiyle çarpmayý ve insanlar arasý iliþkileri bölmeyi de çok iyi biliyoruz. Aferin bize! Gelelim ortaokula… her derse farklý öðretmenin girmesi, egomuzu mu besledi nedir, buralara da itirazýmýz olmadý. Bir de tabi ‘büyük adam’ olma hayalleri var serde… oku babam oku, çalýþ babam çalýþ… 8 yýlýmýzý da böyle harcamýþýz iþte… o dönemin tek kalýntýsý olan takdirlerim hala annemin özel korumasý altýnda saklanmaktadýr, konu komþuya nispet… Derken lise 1, Ýstanbul… taþradan kopup giden bir kýz çocuðu sulieti Eminönü, Kadýrga sokaklarýnda… sabahýn altýsýnda yola düþmeler, kalabalýklar içinde yalnýzlýklar, özlem ve de… her gece yastýk üzerine akýtýlan damlalar evde, bilgisayar bölümü açan, bizleri oraya dolduran ama inatla bilgisayardan bi haber bir eðitim sistemi okulda… sýkýþmýþlýk duygusu, o zamanlar yapýþtý tenime… Lise 2 - 3 Konya… yine ayný sýkýþmýþlýk, yine ayný anlamsýz ders silsilesi, yine ayný ‘büyük adam’ olma hayalleri… sistemin çarklarý arasýnda ilk eziliþim, gazetecilik, psikiyatri, edebiyat öðretmenliði hayallerimi ilk rafa kaldýrýþýmdýr. Malum 28 þubat dalgasý yalamýþtýr, caddeleri. Protesto edip, mezuniyet balosuna gitmemem de pek iþe yaramamýþ, filler tepinmiþ, biz ezilmiþizdir yani sözün kýsasý… Derken, malum üniversite sýnavýna hazýrlýk, Antalya… testler, testler, testler… kimya, matematik, fizik görmemiþ bizler ve testler, çok iyi bir ekip deðildik ve hiç de olmadýk üstelik… apolitik, asosyal olmamýzý isteyenler oynadý en büyük kozlarýný, biz de koþtuk ‘büyük adam’ olmak peþinde, 3.5 saatle sýnýrlý kader anýnýn ve eþit olmayanlara eþit davranmanýn en büyük eþitsizlik olduðunu bilmeyenlerin rantýnda… ‘büyük adam’ olma hayallerimi yakýþýmdýr… Kazandým… Ege, Ýzmir… Üniversite… idolleþtirdiðim politik, bilinçli, aydýn gençliðin 80’li yýllarda kaldýðýný görüþüm ve bir avuç dejenere, içi boþaltýlmýþ, yozlaþmýþ ‘gençlik’le yüzeyselliðin tam ortasýna düþüþümdür… yine dayatýlmýþtýr o ezbere eðitim, yine dayatýlmýþtýr o bilgisayardan çooook uzak bir yýðýn ‘ders programý’… ezberlemiþimdir üstelik. Diploma notum taþ çýkarýr cinstendir, belki ‘büyük adam’ yapmaz ama en azýndan ‘dýþarýda’ yani ‘hayatýn içinde’ iþime yarar diye… kaldýðým yerden devam edip, yine gitmemiþimdir mezuniyet balosuna, bu sefer ki alýþkanlýktan ama zira protestolarýn hiçbir iþe yaramadýðýný uzun seneler önce görmüþümdür. Mezun olduktan sonra benden ve benim neslimden mucizeler bekleye dursun insanlar (zira hesap makinesi ve televizyon tamir edebileceðimi düþünenler bile mevcut, gözünü sevdiðimin coðrafyasýnda), ben ve benim neslim o iþ yeri senin bu iþ yeri benim elimizde diplomalar dolaþmaya baþlamýþýzdýr bile çoktan… iþ verenler yeni mezun istemez, okulda ‘HÝÇBÝRÞEY’ öðrettiklerini (dikkat edin öðretmediklerini deðil, öðrettiklerini… çünkü öðretmiþlerdir kendi çaplarýnda ama bu eni sonu hiçbir þeydir iþte…) en iyi bilenlerdir… Sonra devlet bir sýnav açar, der ki ‘haydi bakalým bir sürü memur lazým bana, gelin kucaðýma yavrularým’… baba þefkatini beklemeyenler için iþin bir kandýrmaca olduðu aþikardýr ya, yine de girilir sýnava pek bir umut büyütmeden ama… malum bu ülke de en tehlikeli þey umut ekmektir sabahlara... girilir sýnava, iyi bir sonuç alýnýr, tercihler yapýlýr, sonra devlet üzgün olduðunu bildirir resmi bir dille… Sýnavlara girmek ve kazanamamak öyle bir alýþkanlýk yapmýþtýr ki, durmadan sýnava girer ve kazanamayacaðýný kendine ispatlarsýn… feryat figan, ‘iyi de ben bu iþi biliyorum, neden öyleyse biliyor olmam bu insanlar için pek bir þey ifade etmiyor’ demeyi de zaten gerinde býrakmýþsýndýr. Robotlaþmýþ, mekanikleþmiþ bir alýþkanlýkla girer, emek çeker, yorulur, yeteneklerini ispat eder ama kazanamazsýn… daha doðrusu kazanýrsýn da, mülakatta elerler, bir türlü sevemez seni sýnav komisyonu... herkes sever, ama onlar sevemez bir türlü… Sonra bir gün, birilerinin kendisini sevdirdiðini öðrenirsin. Seni sevmeyip eleyen komisyon, diðerini çok sevmiþtir… hayret edersin, eðitimi, yetenekleri, puanlarý, diplomasý yani ne varsa ona dair sizden çok ama çok aþaðýdadýr. Fakat buna raðmen onu seçmiþlerdir. Sonradan öðrenirsiniz, ‘Ankara’nýn taþýna bak, gözlerimin yaþýna bak’ türküsünü… kendiniz söyler, kendiniz dinlersiniz. Hemen arkasýndan aldýðýnýz karneleri, sertifikalarý, takdirleri, diplomalarý ateþe verip Ankara’ya yerleþmek ve orada ‘saðlam dost’lar edinmek istersiniz. Zira uðrunda koca bir ömür tükettiðiniz o kaðýt parçalarý ve yetenekleriniz, birikiminiz, edinilen ‘saðlam dost’un yanýnda koca bir hiçtir çünkü. Babamýn ‘gün olur devran döner’ tesellisinin bile anlamý çok ama çok açýktýr… Lanet eder, lanet eder ve yeniden lanet edersiniz… hem de her þeye… sonra hatýrlarsýnýz yapýlan bu adaletsizlik, sömürü ve istismar ne ilk ne de sondur. Çiftçisi, iþçisi, memuru, genci, çocuðu, anasý, babasý, suçlusu, suçsuzu herkes ama herkes payýna düþeni hatta belki de payýna düþenden fazlasýný almýþtýr. Her köþe baþýnda, her taþ altýnda bireye, topluma, topraða ‘güzel!’ sürprizleri vardýr bu ülkenin. Anlar, arkasýndan da Ýlkay AKKAYA açýp ‘Aðla Sevgili Yurdum’u dinlersiniz… Güneþin altýnda donan bir çiçek gibi Kar altýnda alev ateþ yanan bir kuþ gibi Denizler ortasýnda çöle düþmüþ bir ülkesin Aðla sevgili yurdum aðla Doðumsuz bir toprak ýþýksýz yaprak gibi Sazýmdan dökülen acý türküler gibi Aþkým sevgim ve hüzünlü yoldaþlarým gibi Aðla sevgili yurdum aðla Bilirim her karanlýk aydýnlýða çýkmaz Topraðýnda gözlerimin ýrmaðý kurumaz Seni kör sevdalarla ateþlere yakan olmaz Aðla sevgili yurdum aðla Nasýrlý taþ yüreklerin kör sevdasýna Özgürlük adýna yaptýðým sunaklara Sevgilere öfkeyle sarýlan çocuklarýna Aðla sevgili yurdum aðla Gün gelir dört yanýn nefrete boðulursa Güllerin göllerin daðlarýn ayrýlýrsa Aþkýmýz sevgimiz seni yalnýz býrakýrsa Aðla sevgili yurdum aðla Uðrunda koca koca çözümlemeler, tahliller, araþtýrmalar yapýlan bu ülkeyi ve bu ülkenin deðerlerini anlamak için sadece biraz ‘yaþamak’ biraz da türkü dinlemek yetermiþ. Kýzgýnlýðýný hep yanlýþ yerlere kanalize eden bizler için, topraðýný, suyunu, madenini, börtüsünü - böceðini, yazýný, kýþýný önümüze çýrýlçýplak seren ve anaçlýðýný hiçbir daim esirgemeyen bu kara parçasýný suçlamak kolay olmuþtur tabi. Biliyorum en büyük haksýzlýk ona aslýnda ama öfkemizi doðru yere aktarýnca, baþýmýza neler gelebileceðini az çok hepimiz biliyoruz ve bu yüzden susuyoruz. Her þeye… Ülkem, güzel, anaç ülkem… biliyorum yok senin suçun istemezdin nefrete boðulmak, istemezdin sevgileri nefrete kesmek ve elbet istemezdin aþkýmýzý tüketmek… þimdi aðlayacak mýsýn yitip giden deðerlerine, ekilip dikilmeyen topraklarýna, esamesi okunmayan madenlerine? Aðlayacak mýsýn üniversite mezunu iþsizlerine, kan kokusuyla büyütülen çocuklarýna? Aðlayacak mýsýn katmer katmer sömürülen emeðimize? Söyle, aðlayacak mýsýn seni senden, seni bizden edenlere? Aðla sevgili yurdum aðla… Biz her gün anamýzla beraber aðlýyoruz zira…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Bilgen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |