|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katýlýmý |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
12 Aralýk 2005
Son
Eda Gökmen
Kapý açýldý. Kýzýn kafasý karýþýktý. Bir ileri adým attý bir de geri. Sanki bildiði herþeyi unutmuþtu. Sanki hayata bir tavrý kalmamýþtý, uçmuþ gitmiþti hepsi. Hayýr uçup gitmemiþti, tükenmiþti, bozuk çýkmýþtý, son kullanma tarihi geçmiþti. Bütün bu insanlar nasýl oluyordu da ayný biçimlerle idare edebiliyordu. Kýzýnkiler tükenivermiþti iþte. Yenisini oluþturacak zamaný kalmadan kalakalmýþtý hayatta. |
|
Kapý açýldý. Kýzýn kafasý karýþýktý. Bir ileri adým attý bir de geri. Sanki bildiði herþeyi unutmuþtu. Sanki hayata bir tavrý kalmamýþtý, uçmuþ gitmiþti hepsi. Hayýr uçup gitmemiþti, tükenmiþti, bozuk çýkmýþtý, son kullanma tarihi geçmiþti. Bütün bu insanlar nasýl oluyordu da ayný biçimlerle idare edebiliyordu. Kýzýnkiler tükenivermiþti iþte. Yenisini oluþturacak zamaný kalmadan kalakalmýþtý hayatta. Donmuþtu bütün bunlarý düþününce iþte. Yüzünde azýcýk bildiði ama anlamakta zorluk çektiði bir yabancý dilde sorulan hayati bir soruyu hiç kaçýrmadan dinlemeye çalýþan bir endiþe ve dikkat vardý ama anlamamýþtý iþte. Þimdi ne yapacaktý? Kapýyý kapatmak bir eylemdi ve bunu yapabilirdi. Bu odadan çýkamayacaktý, öyle düþündü. Yine o evi hatýrladý, balkonunu, insanlarýný, masalýný. Masal olmak diye birþey vardý iþte. Masallar aslýnda gerçekti, sadece bir an geliyordu yaþananlar masal oluveriyordu. Anlatýlan bütün masallar gerçekti aslýnda. Öylesine masal oluyordu ki insanlar gerçekliðine hiç ihtimal vermeksizin anlatýp duruyordu. Gerçek olduðu gerçeði çok acý veriyor olmalýydý. Günlüðünü aradý panikle, okumasý ve gerçek olduðunu ispatlamasý gerekiyordu kendine. Masanýn üstüne baktý, yoktu günlük. Çantalarýndan birinde olmalýydý, onlarca çantasý vardý ve birinde olmalýydý. En eski zamanlarda kullandýklarýna bakmalýydý tabii ki. En eski çantalarýný aradý her birine tek tek baktý, turuncu örgü çantasýný görünce içini bir heyecan kapladý, onda olmalýydý. Çantasýna elini attý, örgü çantadan içinde bir defter olduðunu hissetti, iþte bulmuþtu. Bozuk fermuarlý çantasý onu uðraþtýrdý, sinirlendi, yýrtýverdi fermuarý. Ýçine attý elini, rahatlamýþtý. Ama elinde tuttuðu þey bir defter deðildi. Bir günlük hiç deðildi! Bu eski bir kitaptý, bir zamanlar okuduðu ve çok sevdiði. ‘Mutlu Prens’ti kitap. Ama kýz mutlu deðildi, kýzgýndý. Kitabý da çantayý da fýrlattý öfkeyle. Çanta çantalar çöplüðüne geri döndü. Kitap ise içindeki alt çizili cümleleriyle halýnýn bittiði, soðuk yere temas eden köþeye savruldu. Açýktý, birkaç sayfa çevrildi savrulmanýn etkisiyle, durdu, kitabýn altý çizili cümlelerinden birinin son iki kelimesini okudu kýz, “...bitmek bilmedi” Bir an gücünün tükendiðini hissetti ama bu da yetmezdi ki. Gücü defalarca tükenmiþti, yetmemiþti, bitmemiþti. Elini radyosuna attý, çok ihtiyacý vardý. Radyoyu açtý, son zamanlarda çok sevdiði þarký çalýyordu, ‘time is my everything’. Þarkýnýn nakaratýný mýrýldanýrken hatýrladý, o hiç günlük tutmamýþtý ki. Yazdýðý hiçbirþeyi saklayamamýþtý, saklamamýþtý, izin vermemiþti, tarih olmasýný istememiþti, hep onunla birlikte yaþasýn istemiþti, hiç önemli olmamýþtý saklamak, biriktirmek, tasarruf etmekten hiç hoþlanmamýþtý. Odasýna baktý, duvarlarýna, gözleri fotoðraf aradý, bir tanecik fotoðraf, ona hayatýný, geçmiþini, anýlarýný doðrulayacak, bulamadý, týpký günlüðü gibi. ‘Geçmiþi olmayan adam’ filminin konusunu düþündü, yok hayýr alakasý yoktu, o adam böyle deðildi. O filmin adý aslýnda çalýnmýþtý onun hayatýndan ve içi boþaltýlýp baþka birþeyle doldurulmuþtu.Cep telefonuna atýldý, burda bulacaktý isimleri, mesajlarý, en azýndan bunu yapmýþ olmalýydý. Rehbere girdi, isimleri aradý, boþtu! Hiç telefon da mý kaydetmemiþti, onun böyle bir hafýzasý yoktu ki, hiç mi kullanmamýþtý o telefonu. Hatýrladý, odaya girmeden önce son yaptýðý þey telefonun tüm hafýzasýný silmek olmuþtu, herþey böyle baþlamýþtý, telefon onun tek kayýt cihazýydý ve onunla birlikte kendi hafýzasýný da temizlemiþ olmalýydý.Yine o bildik acý kaplayýverdi bütün bedenini, yine bütün yakýnlarýný, sevdiklerini, tanýdýklarýný, hafýzasýna kazýdýklarýný kaybetmiþti. Ölmüþtü hepsi, bu acý tanýmlanabilir ama baþedilemez birþeydi. Bu bildik bir acýysa daha önce deneyimi olmalýydý, bu acý vurup onu düþürdüðünde yaptýðý bir þey olmalýydý o zaman. Hatýrlayamýyordu, acý giderek büyüyordu, midesinde baþlayan yavaþça yukarý çýkan, ciðerlerine dolan, kalbini kaplayan, boðazýný düðümleyerek beynine doðru ilerleyen. Bugüne dek beynine ulaþana kadar durdurmayý baþarmýþtý galiba. Þimdi de yapmasý gereken buydu. Onu boðazýndayken yakaladý, bileklerindeki güçsüzlüðüne hiç aldýrmadan sýmsýký tuttu, hissediyordu orda olduðunu, sýktý, tuhaf seslerini duydu, yakalamýþtý iþte, izin vermedi, onu oracýkta öldürdü. Bir daha hiç canýný yakamayacaktý.
Söyleyeceklerim var!
Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazýlarý
yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz
ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz,
yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.
Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.
|
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
|
Kendinden sözetmek çok soylu bir iki yüzlülüktür. F. Nietzsche
|
|
|