Özgürlük sevdasý insanýn baþkalarýna duyduðu sevgidir; güç sevdasý insanýn kendine duyduðu sevgidir. -Hazlitt |
|
||||||||||
|
Tozlu camlar ardýndan, sokaðýmýzda açýlan sakallý dönercinin önünde bekleþen kalabalýða bakýp imreniyorduk. Mutfak tüpü büyüklüðündeki döner öðle saatlerinde bitiyor; nereden çýktýðý bilinmez bir yenisini döner ocaðýna takýyorlardý. Sakallý dönercinin aksine kuyrukta bekleþenler bir zamanlar bizim giriþteki hamburgerciye doluþan gençler gibi koltuðu kitaplý efendiden insanlardý. Senin annen bir melekti yavrum. Bir günden bir güne açýktým dediðini duymadým. Ondan utandýðýmdan mý bilmem. Ben de hiç açlýk hissi duymazdým. Ben neyse ne ya senin annenin hakký ödenmez. O unutulup gittiðimiz günlerde bile annen beni eðlendirecek bir þeyler bulurdu. Asýldýðý yerde tozdan bir kýlýf içinde unutulup kalmýþ eski film afiþlerine uzun, uzun bakar, o günleri hatýrlar, geçmiþte tekrar, tekrar seyrettiðimiz film kahramanlarýný taklit eder; Benhur’un at arabalý savaþ sahnelerini; Spartakus’ün kölelerin çarmýha geriliþ sahnelerini yeniden yaþatýrdý. Sinemaskop sahneler eskisi denli canlý olmasa da salonun ortasýndaki tozlu hayal perdesine yansýrdý. Þimdi mutlu deðilim diyorsun. Anlýyorum. Odacýklara bölünmüþ yaþantýmýz ikimiz içinde kolay deðil. Evet, sen sýkça anlattýðým o þaþalý günlerimizi görmedin. O günler bir baþkaydý. Sen yaþamadýðýn halde özlüyorsun o günleri. Ya ben ne yapayým. Ýnsanýn gördüðü günden geri kalmasý inan çok zor. Unutulup gittiðimiz, kapýmýzý kimselerin aralayýp girmediði günleri hatýrlayýp bugünümüze þükretmek gerek. Eþiðimizde yer alan lezzeti dillere destan hamburgerci yok artýk. Evet, bu bir eksiklik. Kürklü mantolu hanýmlar kapýmýza doluþmuyor. Bir keresinde kapýmýza kadar gelen Valiyi geri çevirmiþtik. Neyse ki adam efendi biriymiþ ya da hatýrlý dostlarýmýz hatýrýna iliþmemizdi bize. Þimdikiler daha bir hoppa. Dudaklarýnýn altýna, kulaklarýna taktýklarý metal boncuklarý ben de yadýrgýyorum. Oðlanlarýn arkada topladýklarý saçlarýna tutturduklarý tokalar, dudak altý býraktýklarý sakallar bir garip. Senin kadar ben de yadýrgýyorum. Onlara özenmediðin için seninle gurur duyuyorum. Annenin hakký ödenmez. O güngörmüþ kadýndý. Ýstanbul’un asaleti vardý onda. Kimse kapýmýzý açýp yüzümüze bakmasa da o gene de kapýmýzý ardýna dek hep açýk tuttu. Bir günden bir güne gelmeyene niye gelmedin, gelene niye geldin demedi. Hoþ gelip gidenimiz yoktu ama o bunu dert etmedi. Kendinden emin yýllarca hatýralarla yaþayýp durduk. Yoksulduk ama gururlu muyduk? Bilmiyorum. Gurur nedir? Bilmiyorduk ki. Yalnýzdýk. Ýstese hayatý bana zehir ederdi. Kötü günlerimizi bir gün baþýma kalkmadý. Yeniden kapýlarýmýzý açýp girenlerin olacaðýna inancýný hiç yitirmedi. Merdivenli eþiðimizde sýzýp kalmýþ þarapçýlar, kýrýk camekândan girip birbirine sarýlýp yatan tinerci çocuklar da olmasa kendimizi Beyoðlu kalabalýðýnda iyiden iyiye terk edilmiþ sayacaktýk. Üç beþ ayda bir kapýmýzý açýp girenlerde aþaðýdaki depodan koliler alýp selamsýz sabahsýz gidiyorlardý. Ne kapýmýzda kol kola sýra bekleyen sevgiler kalmýþtý ne çocuklu aileler. Bir gün, artýk iyiden iyiye matlaþmýþ camlarýmýz ardýnda Hava Sokaðý seyrediyorduk. Karþý köþedeki kahvenin sokaða attýðý kürsülerde oturan bir zamanlarýn aktörü, sonranýn kötü adamý, o günlerde de figüranlýk kapmak için kapýlarý arþýnlayan eski bir dostumuzu gördük. Sýk, sýk bize gelir, devetüyü paltosunu çýkarýp dizinin üstüne koyar, kruvaze ceketinin düðmesini açar yanýndaki hanýma tek kelime etmeden en itibarlý koltuðumuzda; sessiz sakin otururdu. O haným ki, o günlerde ayakkabýsýndan þampanya içmek için sonradan görme savaþ zenginleri birbiriyle yarýþýrlardý. Devetüyü paltosu yoktu. Sýrtýnda ayný kruvaze ceket: vatkalarý çökmüþ omuzlarýndan sarkmýþ, dirsek yerleri parlamýþ, sivri yakalarý köpek kulaðý gibi düþmüþ… Sigarasýnýn dumanýný, günlerdir tezgâhta bekleyen kazandibi muhallebi gibi buruþmuþ yanaklarýný titreterek içine çekiyordu. Bizim gibi yeniden keþfedileceði günü bekliyordu. Bir farkla: O, her gün bir yenisinin cenazesine katýldýðý arkadaþlarýnýn ardýndan gün geçtikçe umudunu da saðlýðýný da yitiriyordu. Elleri kertenkele derisi gibi olmuþtu. Neyse ki bizim saðlýk sorunumuz yoktu. Bakýmsýz da olsak saðýmýz solumuz dökülse de yýllara meydan okuyorduk. Ne de olsak eski topraktýk. Minaremiz de mihrabýmýz da yerindeydi. Senin annen bizim için kendini feda etti. Bizim bu günleri görmemiz için bedenini sattý. Paramparça edilmesine izin verdi. Yýllar sonra kapýmýzý çalýp pervasýzca bedenini isteyenlere hoþ görünmek için kendine çeki düzen verdi. Onlarý kapýlarda karþýladý kapýlarda uðurladý. Kaderine razý oldu. Nerelerinden nasýl yararlanacaklarýný gösterircesine her yanýný açtý, gösterdi onlara. Senin doðururken kaybettik onu. Beni sayma ben hep alt katta kaldým. Hamburgerci oldum. Kunduracý oldum. Ayrý amaçlara hizmet etsek de ayný kaderi paylaþtýk. O olmadýktan sonra tek baþýma benim hiçbir anlamým olmadý. Ona gelenler onun hatýrýna bana da uðrar; vakit geçirirlerdi. O kötü günlerde bile eðlenecek bir þeyler bulurdu. Bir gün hiç unutmuyorum. Alelacele üstünkörü temizlikler yapýldý. Vitrinler, cephemiz afiþlerle donatýldý. Kat, kat olmuþ tavan tozlarýmýzla Mankenlik Yarýþmasýna ev sahipliði yaptýk. Mülk sahibimiz hanýmýn, bizimle barýþtýðýný sanýp umutlandýk. O sütün bacaklý kýzlar soyunup giyinirken kendimden geçtim. Annenin küskün, öksürüklü, cýzýrtýlý ampullü radyo hoparlörü sesiyle kendime geldim. Yýllardýr kapýsý aralanmadýk bir yerin on yedisini bulmadýk gençlerin katýldýðý yarýþmaya ev sahipliði yapmasý nedense bize tuhaf geldi. Yarýþmanýn ardýndan kapýlarýmýz yine yýllarca açýlmamasýna kapandý. Günlerce yarýþma günü gördüklerimizi birbirimize anlattýk durduk. Yarýþmayý düzenleyen tombul, kýsa boylu, buldok suratlý beyin önünde eðilen servi boylu mankenlere taçlarýný giydirmek için ayakuçlarýnda yükselmeye çalýþtýðý aný hatýrladýkça gülmekten kýrýlýyorduk. Mülk sahibimiz hanýmýn dostu, fýrça býyýklý beyin, sarýþýn Rus mankeni kulisin kuytularýnda sýkýþtýrdýðýný gördüðümüzde çok heyecanlanmýþ ve utanmýþtýk. O aniden parlayýp saman alevi gibi sönen gecenin ardýndan o, üstte ben altta birbirimize günlerce yarýlýp yattýk. Þimdi halinden þikâyetçisin biliyorum. Seni balkon duvarlarýnýn önüne duvar örerek ortaya çýkardýklarýnda, anneni kaybettik. Þu an ki iðdiþ edilmiþ salonun, annenin eteklerine o güzelim localar serpiþtirilmiþ, tepesinde pahalý Paris iþi bir þapka gibi duran balkonlu haliyle bir ilgisi yok. Alt salonun ortasýna yerleþtirilen makine dairesiyle beni sözde büyük salona dönüþtürdüler. Maðazalýktan kurtuldum. Arada bir konserlere ev sahipliði yapýyorum ama bana göre kesilmiþ biçilmiþ bu halimle ruhumu kaybettim. Sýradan kasaba sinemalarýna döndüm. Unutma yavrum senin annen, benim ayakta kalmam, seni dünyaya getirmek için kendini feda etti. Onu asla unutma:’’ -Senin annen, ‘’YENÝ MELEK’’ti yavrum. 18.09.2005 Ý.Alaittin Bilgen.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © ihsan alaittin bilgen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |