640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
Sekiz beygir gücü ile gözüme gökyüzü doluyor. Güneþ dönüyor, hýzlanýyorum, gittikçe ben, bir acý geçiyor içime. Ter ! Çöle gelmeden önce vardýr bahçesinde tulumbasý, belki gözlemeler piþiyordur içinde ama yalnýzdý giriþ sofasý. Durdum ki, sofada çocukluðumdan bir elma bir de gölgesi sanki aðaçtan düþmüþ bir edayla. Kendimi oraya býrakýp da kapýya yöneldim; Kapýyý ayaðýmla itip girdim. Ökçe düþmüþ, ahþap sesi topuklarýmda, radyoda bir at þarký söylüyordu, yanýmdaki biteviye yýlan sesi kalabalýða karýþtý. Tahta hattýn üzerinde zamana zýt düþen adýmlarýmla holde ilerlerken, açýlan kapýlarýn seslerini duyuyorum. Sýcak! Sinek! Çok geniþ deðil, içeriye güneþ girdiðinden büyük, ahþap zeminli bir de köþede yýðýlmýþ minderler ve ayný köþede bir kýz, biraz önce ne söylediðini hatýrlayamadýðýný söyleyip söylemediðini düþünüyor, ya da ben öyle düþünüyorum, elinde bir bez çeviriyor, sallýyor ama sürekli ona bakýyor. Bez ! Islak ! Odanýn ortasýnda üzerine palto giymiþ biri, siyah düz saçlý, boynuna kadar uzanan saç tellerinin bazýlarý suratýndaki karaltýyý canlandýran sakal uçlarýna takýlmýþ olmasýna raðmen sanki hala ona durmadan söylenen ve ortalýk karýþtýran kýzý duymuyor; yerde uzanmýþ etrafýna bile deðil yalnýzca yukarýya bakarak mýzýka çalarak sürünüyor, kollarýnda çimen izleri..; yanýnda durdum. Hoþlanmadým, çok sýkýldým, cýzýrtýlý sesler geliyordu, at susmuþtu. Bekledim, su içtim, bir þey tartýþýlýyordu, sesler duydum, kalanýný dilimle içtim. Nihayet bitmiþti, kapýyý çarptým çýktým, arkamdan biri þiþe fýrlattý. Patlayan þiþe susuz ktistaller yayýlýyordu geniþ çöle. Cam ile þiþe, yol ile cam kýrýklarý arasýndaki anlamlarý gördüm. Tozlu cam kýrýklarý, þiþeyi hatýrlatmýyordu. Doðacak bebekler sarkýyordu aðaçtan aþaðýya. Sofadan aldým kendimi, orada kaldý elma. Yol ! Baþladým ! Yýlan yola karýþtý. Geniþ bir arazi seçeneðim yoktu, sunulan seçenekler, sýnýrlý oyunudur insanlýðýn. Tabi ki geniþ bir çayýr benim için seçenek olamazdý. Ancak, bütün sorularýmýn dingin bir cevabý olabilirdi belki. Güneþ tepedeydi, çýkabilmiþtim o beter yerden. Hýz arttý ! Çayýrdayým, sessiz, görkemli. Konuþulmayacak kadar þefkatli, þarký söyleyecek kadar dolu.., Çölçayýr ! Sesler ve tuzlar ! Çok çok kalabalýktý burasý, aðzýmda rüzgarla ulanan bir þarký vardý ama yarýsýný duyabildim. Hayatýmda hiçbir kalabalýkta bu kadar rahatlamamýþtým. Kaç trilyon olduðunu kestiremeyeceðim sayýda çimen, aðaç, yeþil ve sarý yapraklar ve böcekler, konserimi izliyordu. Bir de yüksek bacaklý bir böcek kumda seyirtiyordu. Ben anýr anýr aðlýyordum. Yüzlerce aðaç kollarýný sallýyor, gezintiye çýkmýþ köksüz çalýlar gökyüzüne yuvarlanýyordu. Bir martý geçti üstümden, sonra ispinoz, sonra kýrlangýç, daha yükseklerde göçü ertelemiþ leylekler. Anladým ki deniz de var buralarda. Anlarken aðlamanýn ve aðlarken anlamanýn ne olduðunu öðrendim. Karþýmdaki devasa ve bir o kadar sevecen kalabalýðýn karþýsýnda hiçbir yerde olamadýðým kadar mutlu olmuþtum. Geldiðim tepenin eteðinde birileri daha vardý ama ben orada deðildim. Belki yaklaþýyordum, oradaydým. Þimdi burada, tam burasýnda dünyanýn duyulmayan bir þarký, kalabalýk, bir çok arkadaþým bir arada, çimen ! Büyük ! Kýzýl saçlý bir kýz, kýsa boylu, çimene baðdaþ kurmuþ, yandan çilleri parlýyor. Toplu saçýnýn kenarýndan kulaðýný gördüm. Kum vadilerinin ortasýnda dipsiz bir kuyu, gittikçe büyüyor. Kuyuya düþüyorum. Çok çok ürtkütücü, hayýr çok ürkütücü. Büyüyor. Siyah boþluklu delik büyüyor. Bir ses duyar gibiyim... Siyah ! Boþluk! Ellerim boþlukta sadece süzülüyor. Düþüyor muyum, çýkýyor muyum, gidiyor muyum bilmiyorum. Çok boðuk titreþimler duyar gibi oluyorum. Kulaklarýma karanlýk doluyor. Ne zaman geldiðimi, nereye geldiðimi, niçin geldiðimi, nasýl geldiðimi, gelip gelmediðimi bilmiyorum. Baðýrýyorum. Kýzýl saçlý kýz bir den irkildi, kulaðýndan düþtüðümü görmedi. Elimdeki elmayý ona attým güldü, kulaðýna saçlarý düþtü. Kýzýl ! Çöl ! Gölün ortasýnda balýk tutuyorum, hava bulutlu, su yeþil. Orman ! Sessizli ! Çook hafif bir yaðmur yaðýyor, alným ýslandý, alnýmý ýslattým. Güzel ! Çok güzel ! Mozambikli bir fakirin aðýtýný duydum, ormanýn sesiydi, gökyüzünün sesiydi, gölün sesi, yaðmurun sesiydi. Beni dýþarýda bekle dedim kýza, küfür etti. Kýzýl saçlarý küfür edince daðýldý, yok önceden daðýnýktý, yok topluydu, örgülüydü. Yok ! Gürültü ! Yola geri döndüðümde kýzýl saçlýnýn orada bekliyor olduðunu gördüm. Ýki kere burnumu çektim. Hazýr mýsýn dedim, ilgilenmedi. Sýcak ! Hýzlanýyoruz ! Yüksek bir yerdeyiz, ona denizin gökyüzünde olduðunu gösterdim, gördü ! Ýnandý ! Yine kulaðýný gördüm, sesimi duyuyor muydu acaba. Çölün ortasýndaki dipsiz kuyu nerede ? Ýçine düþtüðümde duyduðum hayal meyal sesin, bunu söylediðini hatýrladým. Kýz aðlamaya baþladý, sesi çoðaldý ama benim kalabalýðým kadar olamadý, olamayacak. Ýki kere burnumu çektim. Yaðmur dinerken iskeleye yanaþtým, ýslaktý tahtalar ! Kýz tahtalara bastý. Kýrýk camlar yoktu yerde, þiþe de yoktu, bilekten baðlý sandallarýnýn içindeki beyaz ayaklarýnýn ýslak kahverengi tahtalarýn üzerine bastýðýný gördüm. Ama diðer ayaðý hala kayýktaydý ve ben diðer ayaðýný tutup onu aniden aþaðýya çektim paraþütle atlarken. Onun paraþütü yoktu. O yüzden sadece benim paraþütüme ikimiz de muhtaç olduk. Bu, beni titretti; korkudan deðil... Ýlk defa, ikimizin de ayný anda ayný þeye ihtiyaç duyduðunu yaþýyordum. Ýkimiz de ilk defa ayný ipe tutunuyorduk. Gökyüzündeydik. Ben onu önce ayaðýndan tuttuðumdan dolayý, o gökyüzünde kýsa bir süre baþ aþaðý kalmýþtý. Neden iskambillerde kýz ile vale bir arada, tek bir kartta olmaz diye düþündüm. Yer mavi, gök toprak ! Ýki kere burnumu çektim. Artýk geniþ çayýrýn sesindeydim. Ýpi elimden býrakmayý düþündüm. Göz göze geldik. Ne yapacaðýmý bildiðini düþündüm. Ýpi býraktýðýmda bir an ayýrmadý gözlerini gözlerimden. Gök ile çayýr arasýnda deniz ! Gök ile çayýr arasýnda biz, öylece sallanýyorduk. Ýpi býraktýðýmda daha sýký sarýldý, biliyordu aslýnda aþaðýya düþmeyeceðimizi, aðacýn azimli dalý þöyle bir salýndý ve paraþüt yapraklarý gölgesinde, süzüldük. Islanan kalabalýk, ne kalabalýklýðýndan ne ýslaklýðýndan þikayetçi deðil, daha garip melodiler de eklenmiþti sanki tahta gýcýrtýlarýna. Ýskeleden, tahtalardan, ýslak tahtalardan geçtik. Kayýktan ayrýldýk, ve paraþüt aðacýnýn ipleri bizi süze süze gözlerimizi, süzüle süzüle kendi gölgesinin sessizliðine götürdü, sýrtýmýz birbirine, sýrtýmýz aðacýn gövdesine yaslandý, burasý kuruydu, uzandým. Kestane aðacýydý, uzanmada olduðum bir elma vardý karþýmda, hala sofada oturduðumu anladým.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © serhat merdivenci, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |