Düþünce dilden, dil düþünceden doðar. -Platon |
|
||||||||||
|
Karataþ’ taki öðrencilerimden ayrýlmak elbette ki çok zor oldu. Ancak, merkezdeki bir okula atanmak benim için sevindiriciydi. Çünkü köyde yalnýzdým. Baþbaþa verip daha verimli çalýþmalar yapabileceðim arkadaþým yoktu. Öðrenci sayýsý da azdý köyde. Herhangi bir sosyal etkinlik yapamýyordum bu yüzden. Hem yeterli sayýda öðrencim yoktu, hem de yeterli olanak. Yapmak istediklerimin çoðunu yapamýyordum. Yýllardýr hep bir halkoyunlarý ekibi kurmayý hayal ediyordum Televizyonda verilen halkoyunlarýný devamlý kasete alýyordum bu amaçla. Köy ilkokulunda bunu gerçekleþtirmek zordu. Hele o günki olanaklarla. Kasetleri öðrencilere izlettirmek için bir video, bir televizyon bile yoktu. Öðrenci sayýsý da kafi deðildi, böyle bir ekip kurmak için. Oysa, kasabadaki bir okulda bu imkâný bulabilecektim. On - oniki öðretmen vardý atandýðým okulda. Her birimiz bir fikir üretirsek, elele verirsek, yardýmlaþýrsak; çok þey yapabilirdik. Ýþte bu umutlarla Dumlupýnar Ýlkokulu’nda göreve baþladým. Yapmayý düþündüðüm birçok sosyal etkinliði bu okulda , arkadaþlarýmýn da katkýsýyla yapabilecektim. 24 Kasým Öðretmenler Günüydü. Böyle özel bir günde yeni görevime baþladým. Yýllardýr köyde tek baþýna öðretmenlik yaptýktan sonra, birçok öðretmenle birlikte çalýþacak olmak bana çok cazip geldi. Artýk tenefüslerde sýkýlmayacaktým. Takýldýðým bir konu olursa, etrafýmda bana yardýmcý olacak birini mutlaka bulabilecektim. Hayal kýrýklýðýna uðramam uzun sürmedi. Daha ilk günden moralim bozuldu. Okuldaki tüm sýnýflar iki þubeydi. Sadece dördüncü sýnýf tek þubeydi. Bu durumda, dördüncü sýnýf ikiye bölünecekti. Bölünen bu sýnýfýn diðer öðretmeni ben olacaktým. Ancak bana verilecek bir dershane yoktu. Normal bir sýnýfýn ancak üçte biri büyüklüðünde bir oda vardý. Mecburen bu oda, benim sýnýfým olacaktý. Depo olarak kullanýlan bu oda boþaltýldý. Artýk kullanýlamayacak durumda olduðu için bu boþ odaya kaldýrýlan masa ve sýralar çýkarýldý, dershaneye konuldu. Ancak sekiz veya dokuz sýra konulabilirdi dershaneye. Her sýraya iki öðrenci oturabileceðine göre, bölünecek sýnýftan onaltý, onyedi öðrenci verilecekti bana. Bölünecek olan dördüncü sýnýfýn öðretmeni, müdür vekili ve ben sýnýfa girdik. Sýnýfýn öðretmeni öðrencilere durumu açýkladý. Ben yeni gelen öðretmendim, arkadaþým ise öðrencilerin öðretmeniydi. Kendimi üvey anne gibi hissediyordum. Arkadaþým, bazý öðrencilerin isimlerini söyledi. Ýsimleri söylenenler tahtaya çýktýlar. Bu öðrenciler bana verilecek öðrencilerdi. Öðretmenleri daha önce baþka okula atandýðý için bu sýnýfa sonradan gelmiþlerdi. Ayrýca, bir üst sýnýfa geçemeyip de bu sýnýfa gelen, yani sýnýfta kalan öðrencilerdi bir kýsmý da. Tahtaya çýkan bu öðrenciler bana ürkek ürkek bakýyorlardý. Beni istemedikleri her hallerinden belli oluyordu. Birkaçý da açýk açýk , eski öðretmenlerinden ayrýlmak istemediklerini söylüyorlardý. Sýnýf bölünürken benim orada bulunmam ne kadar yanlýþtý. Bu hataya nasýl düþmüþtüm! Sýnýfýn bölünme þekli de yanlýþtý. Örneðin, kura çekilmeliydi. Hadi bunu ben düþünememiþtim; müdür vekili ve öðretmen arkadaþým da mý düþünememiþti? Ama olan olmuþtu bir kere. Geriye dönüþ yoktu. Bana verilen öðrencileri peþime takýp sýnýfýma geldim. Masa ve sýralardan , sýnýfta gezecek yer kalmamýþtý. O kadar küçüktü sýnýf. Kapýdan girip bir adým attýðýnýzda, öðrenci masalarý baþlýyordu. Masalarýn bazýsý çok alçak, bazýsý çok yüksekti. Kullanýlamayacak kadar eskiydi. Masalarda budak delikleri vardý.Yazý tahtasý ile öðrenci masalarý arasýnda yarým metre mesafe ancak vardý . Sýnýfýn görüntüsü, insanýn içini karartýyordu. Tavana bitiþik küçücük bir pencere, sýnýfý aydýnlatmaya kâfi gelmiyordu. Gün ýþýðýyla bu sýnýfta ders yapýlamazdý. Sýnýfa girdiðimizde, öðrencilerden birkaçý aðlýyordu; ayrýldýklarý öðretmenleri için. Bazýlarý bana kötü kötü bakýyorlardý. Beni istemediklerini belli ediyorlardý. Daha dün, köyümdeki okulda, öðrencileri tarafýndan sevilen ben, burada istenmeyen öðretmen durumuna düþmüþtüm. Orada arkamdan aðlayan çocuklar býrakmýþtým. Burada ise beni istemeyen öðrencilerin öðretmeni olmuþtum. Bu çocuklara kendimi nasýl sevdirecektim? Onlar, ayrýldýklarý öðretmenlerini istiyorlardý. Ben de ayrýldýðým öðrencilerimi düþünüyordum. Onlara kendimi tanýttým. Öðrenciler de sýrayla kendilerini tanýttýlar. Hepsinin yüzünde hüzün vardý. Birkaçý uzun süre aðlamasýný sürdürdü. Bu durumda bir þeyler söylemem gerekiyordu. Ne söyleyeceðimi bilemiyordum. Onlarýn beni istemez tavýrlarý karþýsýnda âdeta ezilmiþtim. Þevkim kýrýlmýþtý. Ýstenmediðim bir sýnýfta ne iþim vardý? Keþke buraya hiç gelmeseydim. Köy ilkokulunda, beni seven öðrencilerimle kalsaydým. Kendimi toparlamaya çalýþtým. “ Çocuklar” dedim. “Öðretmeninizden ayrýldýðýnýz için üzgünsünüz. Sizi anlýyorum. Ama öðretmeniniz yine bu okulda. Onu her zaman görebileceksiniz. Sizin üzüntünüz sadece bir kiþi için. Siz ayrýldýðýnýz öðretmeniniz için üzülüyorsunuz yalnýzca. Bir de beni düþünün. Ben geldiðim okulda býraktýðým onbeþ- yirmi öðrenci için üzülüyorum. Benim üzüntüm sizin üzüntünüzden kat kat fazla. Üstelik onlarý uzun süre , hatta belki de hiç göremeyeceðim. Onlar da beni göremeyecekler. “ Bu konuþmayý yaptýktan sonra birkaçýnýn yüzü aydýnlanýr gibi oldu. Derken tenefüs zili çaldý. Tenefüsten sonra sýnýfa girdiðimde hepsi ayakta, gülümseyerek karþýladýlar beni. Tahtaya renkli tebeþirle “ Öðretmenim sizi çok seviyoruz. Özür dileriz,” diye yazmýþlardý. Öðrencilerimden biri, öðretmen arkadaþýmýn çocuðuydu. Ayný mahallede oturuyorduk. Evlerimiz karþý karþýyaydý. Bir tek bu öðrencim mutlu görünüyordu. Beni mahalleden tanýdýðý için ona yabancý gelmemiþtim sanýyorum. Aradan birkaç gün geçti.Bir gün tenefüsteydik. Ama ben sýnýftaydým. Masamda bir þeylerle meþgul oluyor gibi görünüyor, aslýnda öðrencileri gözlüyordum. Konuþmalarýný dinliyordum. Yaptýðým bu gözlemler çocuklarý daha iyi tanýmama yardýmcý oluyordu. Benimle komþu olan öðrencim bir arkadaþýna, alçak bir ses tonuyla hatta fýsýldayarak; “Biz öðretmenimle ayný mahallede oturuyoruz. Komþuyuz. Geçen akþam annemle öðretmenimize oturmaya gittik.Yaaaaaa!” Dedi. Arkadaþlarýný kýskandýrmak ister gibiydi. Ulaþ’tý bu öðrencimin adý. Bu sözleri duyan Ergül önce inanmadý. “Yalan söylüyorsun.” Dedi Ulaþ’a. Ulaþ da “Ýnanmazsan öðretmenimize sor.” deyince, Ergül yanýma geldi. Ulaþ’ýn söylediklerinin doðru olup olmadýðýný sordu bana. Ben de “ Evet, doðru. Ulaþlar’la komþuyuz. Annesiyle bize geldiði de doðru. Ýstersen sen de gelebilirsin. “ dedim. Ergül, Ulaþ’ýn söylediklerini doðrulayan bu sözlerimden hiç hoþlanmadý. Yüzünü ekþiterek Ulaþ’a baktý. Ulaþ’ý kýskanmýþtý bana komþu olduðu için. Hele hele bana misafirliðe gelmiþ olmasýna da eminim çok bozulmuþtu. Ergül’ün bu kýskançlýðý iþlerin yoluna girmekte olduðunun bir göstergesiydi. Demek ki öðrenciler beni sevmeye baþlamýþlardý. Yoksa Ergül, Ulaþ’ý neden kýskansýndý. Bu konuþmalarýn üzerinden birkaç gün geçmiþti ki, Ergül tenefüste masama geldi. Gözleri parlýyordu. Çok mutlu bir ifadeyle; “Öðretmenim! Biz sizinle komþu deðiliz ama, olsun. Bizim evin balkonundan bakýnca, sizin evin tavaný görünüyor,” dedi.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Kâmuran Esen, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |