Hani derler ya " iki gözü iki çeþme" bu atasözünün ne kadar doðru olduðunu bugün anladým. Yakalandýðým gribal enfeksiyon neticesinde gözlerim sürekli akýyordu. Hani deðil çeþme, fýrat nehri gibiydi veya niyegara þelalesi. Hani bir bahçe hortumu gözüme soksalar suyun tazyikiyle arabanýzý yýkardýnýz !

Evde oturmuþ annemin kaynattýðý bitkilerle kendime gelmeye çalýþýyordum. Tam kendimi iyi hisseder gibi oldum telefon çaldý. Telefondaki mahallemden arkadaþýmdý, beni kaðýt oynamaya davet ediyordu. Ýsabet olmuþtu, zaten evde caným sýkýlmýþtý. Hazýrlandým tarif ettikleri cafeteryaya gittim. Dörtlüyü tamamlamýþtýk. Oyun oynadýðýmýz yer güzel ve lüks bir yerdi. Servis yapan cins-i latifi daha önceden tanýyordum. Bu kýzla aramýzda inceden bir " gözsel mekik diplomasisi " baþlamýþtý.Dikatli bakýnca onunda benim gibi grip olduðunu anladým.
Oyuna baþladýk. bana güzel eller geliyordu sanki "kaðýt yaðýyordu". Þimdi bu kaðýt yaðmasý tabirini bayanlar ve kahve kültüründen uzak olan arkadaþlar bilmez kýsaca söyliyim. Kaðýt yaðmasý eski tip kahve ortamlarýnda söylenen bir teknik terim. Ayný sanayi esnafýnýn çýraklara söylediði" HAMÝT OÐLUM ÜÇ BEÞÝ GETÝR " gibi...
Bu gibi eski kahve tipi yerlerde genelde koyu yeþil masa örtüsü, masa örtüsünün bazý yerlerinde sigara yanýklarýnýn oluþturduðu izler olurdu. Perdeler sarý renkteydi. Bu sarýlýk doðal deðildi; içilen sigaranýn dumanýndan duvarlar bile sararýrdý. Kahve sahipleri býyýklý ve genelde orta yaþ üstü insanlar olurdu. Býyýklarýnýn ortasý sigara dumanýndan sarý, eðer býyýklarýný boyatýyorsa býyýklar kenarlara doðru siyah ve boyasý geldiði için dipler beyyazdý ! Hani bu kadar renkli bir býyýðý hiç bir yerde göremezdiniz. Türk tipi býyýk olsa gerek tavus kuþu gibi rengarek. Býyýk deðilde picassonun boya tuali gibi duruyordu !

Bu kahvelere ayrýca emekli amcalar, içtiði bir çayla sabahtan akþama kadar iþ ilanlarýna bakan iþsizler, aklýný fikrini altýlý ganyanla bozmuþ beygirciler, simitçiler, boyacýlar takýlýrdý. Hani baþlý baþýna bir dünya

Kahvecilerin en sevmediði tipler emekli amcalardý. Bu amcalar kahveye okey oynamaya deðilde vakit harcamaya geliyorlardý. Herkezin oyunu 40 dakikada biterken bu amcalarýn bir oyunu 2 saatte bitiyordu, hareketleri okadar yavaþtýki herkez 2 dakikada taþ dizerken onlar 10 dakikada diziyordu. Bazen el açýldýktan sora bile dalgýnlýkla oyuna devam edenler, atýlan taþý deðilde gözleri iyi görmediði için baþka taþý alanlar vardý.
Ýþte bu yüzden, msaya oyun baþý servis yaptýklarý için kahveciler böyle geç süren oyunlarý sevmiyorlardý. Bu yüzdende emekli yaþlý amcalarý sevmezlerdi.
Dikkatimi çeken bir diðer olay,az çok kalburüstü olan yani varlýklý yaþlý amcalar buralara takýlmazlardý. Onlar genelde " türk musikisi cemiyeti"' ne takýlýyorlardý. Bu cemiyetlerde eski sanat müziði eserlerini okuyorlardý. Hani yaþlýlýk ve yaþlýlýðýn getirisi olan kulaklardaki duyu kaybýnýnda Allahýn rahmeti olduðunu, bu cemiyetlerde tesadüfen dinlediðim yaþlý amcalarý ve teyzeleri þarký okurken gördükten sonra anladým ! Bu kadar kötü sesten oluþmuþ bir grubu dinlemek için ancak insanda " duyu kaybýnýn " olmasý gerekti herhlalde ! Hani þarký okurken çýkardýklarý sesleri kendileride iyi duysa, onlarda býrakýp kaçarlardý cemiyeti...
Neyse bu kadar kahve kültürüyle ilgili bilgi yeter sanýrým. ben masaya dönim. Oyunun sonlarýna doðru gelmiþtik. Ortada bayaðý yüklü bir hesap vardý. Sanki "greyfurt" sularý saðnak olup yaðmýþtý. Herkez içtikçe içmiþti ve hesap bayaðý þiþmiþti...

Son ele gelmiþtik, elimçok iyiydi yalnýz aklýmý sabit tutamýyordum. Hem gribin verdiði zihin daðýlmasý hemde servis yapan cins-i latifin benim tarafa bakmasý dikkatimi iyice daðýtmýþtý. Kýz masaya servis yaparken burnunu çekti. Allahým o ne burun çekiþti öyle... Kýz sanki burun çekmiyorda berlin senfoni orkestrasýnda konser veriyoru. Hani derler ya insana hoþlandýðý þey kötü gözükmezmiþ. Kargaya yavrusu þahin gözükür hesabý... Bizim bir komþu bayan vardý. Bu bayanýn da bir çocuðu vardý. Çocuk diðer 3 yaþýndaki yaþýtlarýndan farklý olarak sürekli altýna kaçýrýrdý. Hani dersinizki aðzýyla altý arasýnda boþluk yok ne yerse 10 dakika sonra dýþarda.Annesi çocuða pantalon alýrdý, ertesigün kahverengi ! Bu bayan misafirliðe geleceði zaman kokudan anlýyorduk. Kadýnýn çocuða gösterdiði þefkati görünce,sevginin insanlara herþeyi ne kadar güzel gösterdiðini anlamýþtým. Özellikle anne sevgisi, ölümüne ve gözükara saf bir þefkat...

Ýþte burun çekiþte öyle bir güzel gözüktü yani...
Son el herþey bu ele baðlý, kaðýtlar daðýtýldý ve herkez hesap yapýyor. Þansýma çok güzel bir el daha gelmiþti. Eðer dikkatli oynarsam hesap kalmazdý. Tam oyuna baþladým bahsettiðim kýzla gene göz göze geldik. O an sanki herþey durmuþtu ve sadece onla ben vardým. Kýz gözlerini hafifçe yummaya baþladý ve iki elini yukarý doðrýu kaldýrýp bana bakmaya baþladý. Ellerini yukarý kaldýrýken gözlerinden bir damla yaþ geldi .Acaba ne yapmak istiyordu, yoksa bana olan sevgisi o kadar fazlalaþtýki ellerini semaya açýp " ALLAHIM NE TATLI ÇOCUK KEÞKE BENLE KONUÞSA " diye dua mý edecekti. Ellerini hýzlýca aðzýna götürdü, gözlerini sýmsýký kapattý ve kuvvetli bir biçimde hapþurdu... Hani o kadar þiddetli bir hapþurmaydýki, hapþuranýn bir insan olduðunu görmesem bir at kiþnedi diyecektim. Allahým o ne kuvvetli ciðer öyle, o ne büyük tepkime...Tam hapþurduðu esnada aðzýna bir top mermisi koysalar herhalde böyle bir tepkimeyle istanbulun 2 tane surunu yýkardý, Fatih Sultan Mehmet gibi...
Tahminimde yanýlmýþtýmkýz dua etmiyormuþta hapþuruyormuþ , ayrýca oyuna aklýmý vermediðim için hesapta bana girmiþti, pardon hesap bana kalmýþtý ! Bu tarafa çok bakmasýnýn sebebide tam üstümde yani duvarda bulunan duvar saatiymiþ. Kýz mesaim ne zaman bitecek diye sürekli saate bakýyormuþ.
Eve gittim, annemin hazýrladýðý bitkileri içtim. Aklýma büyük kahve üstatlarýndan bir abimizin dediði laf aklýma geldi:" Oyun masasýnda babamý görsem tanýmam" nede haklýymýþ meðer...