Uyku girmemiþ gözlerimin yorgun kýpýrdanýþlarýyla ancak bakabilmiþtim yüreðime, kabuk baðlamýþtý son savaþtan aldýðý yara, dokunsan kanayacak gibiydi, korktum, sinmiþtim o halini görünce, kýyamadým belki, bir yerlerimin parçalandýðýný hissettim, küçük küçük soluyordu nefes alýp verdikçe, tam uzatýrken elimi alev alýyordu titreyiþi, yine korktum, dokunamadým... sonra üzerine gül donanmýþ bir buket gibi geldi bana, kardelen gibi, hani özgürlüðe ulaþmak için savaþa tutuþanlardan, umutlandým önce, mutlandým, kutsandým sandým, iyice yaklaþtým mahmurluðu hayrete dönüþen bakýþlarla, bir kardelen deðildi o, o sanki yaþamaktan yorgun düþmüþ bir güldü, son hangi ayrýlýktan bitap belirsiz, yok, yok gül de deðildi, sokuldum iyice, evet, evet bir yediverendi bu, hýzla çarpmaya baþlamýþtý, aynen özgür ülkelerin bayraklarýnýn rüzgarda savrulmasý gibi... yine yanýlmýþtým, yediveren diye gördüðümün kýrmýzýsý, kanayan yerleri, moru, aldýðý darbelerden kalan niþanýydý yüreðimin, yine korktum, dokunamadým, kýyamadým belki... ben kýyamýyordum, dokunmaya yoktu cesaretim, ama gelip yüreðime yerleþen, çýkarken de kapýyý hýzla çarpýp giden sevgililer öylemiydi ya? Kaçýný “seni seviyorum” diyerek tahtýna oturtmuþ, kaçýnýn tacýný güllerle bezemiþti bu yürek... galiba yorulmuþ artýk, daha ne kadar dayanabilirdi aldatmacalara, aldatýlmalara, yalana ve hileye? Yarasý kangrene tutmuþ bir savaþçý edasýyla yatýyor köþesinde ama yine de esir düþmüþ deðil mi sizce de, göðüs kafesinin içinde?