Zamaný gelen bir düþüncenin gücüne hiçbir ordu karþý koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Ayak sesleri ile açtý gözlerini sabaha… Sabahýn ilk ýþýklarý ile uyanan harabe takatsiz karþýlýyordu yeni doðan günü. Bir kevgiri andýran duvarlardan sýzan güneþ ýþýklarý sanki hayatýn parçalanmýþlýðýný hatýrlatýyordu mülteci yüreklere. Mülteci oluþlarý yaþadýklarý topraklara sýðýntý oluþlarýndan deðildi elbet. Onlar acýlara, kana, gözyaþýna, ölüme sýðýnmýþtý. Onlar ölümün mültecileriydi. Ona sýðýnmak için pasaport falan gerekmiyordu. Ýsteyen herkese kucak açacak kadar cömertti ölüm. Hatta istemeyenlere bile… Gözleri annesini aradý. Karþýdaki kuyudan su çektiðini gördü. Derinden bir oh çekti. Elleriyle gözlerini ovuþturarak güneþe bakmayý denedi. Gözleri kamaþtý. Ortalýk olabildiðince sessizdi. Hiç kimse bu sessizliðe alýþkýn deðildi. Hele çocuklar doðduklarý günden beri top sesleri, tank gýcýrtýlarý ve baðrýþan, kaçan, ve acý çeken insanlarýn sesleri ile tanýmýþlardý hayatý. Hayatýn baþka bir yüzü yoktu onlar için. Tek boyutluluk hakim sürüyordu bu topraklarda. Kan, gözyaþý ve ölüm. Doðduklarý için cezalandýrýldýklarýný düþünüyordu birçoðu. Ýnsan böyle bir hayatý yaþamak için niçin doðmak istesindi. Ya da bu þekilde yaþamaya hangi yürek dayanabilirdi. Büyükleri geçmiþ zamanlarda yaþanmýþ çok farklý zamanlardan bahsetseler de onlara hiç inandýrýcý gelmiyordu. Annesinin kuyudan aldýðý suyla yüzünü yýkadý. Karný acýkmýþtý ama annesinden yiyecek bir þeyler isteyemezdi. Vakit çok erkendi. Bu saatte yemek yerse kýsa zamanda acýkacaktý. Kuþluk vaktini beklemeliydi. Birkaç gündür diðer taraftan ses gelmiyordu. Aslýnda bu sevindirici bir durum gibi görünse de hiç hayra alamet deðildi. Mutlaka bir þeyler olacaktý. Acýyý çekmek, acýyý beklemekten daha zor diye düþündü. Ýleride bir kalabalýðýn toplandýðýný gördü. Onlara doðru yürüdü. Mahallenin ileri gelenleri toplanmýþ bir þeyler konuþuyordu. Ne konuþtuklarýný tahmin etmesine raðmen yine de merak etti. Burada o kadar sýradan bir hayat yaþýyorlardý ki en küçük farklýlýklar bile dikkat çekiyordu. Abdullah’ýn sesini duydu ilkin. Hararetle bir þeyler anlatýyor, herkes dikkatle dinliyordu. - Boþ boþ oturup ne yapacaklarýný beklemek canýmý sýkýyor. Onlar gelmiyorsa biz gidelim. Beklemedikleri bir anda onlarý kalbinden vuralým. Yaþlýlardan biri: - Oðlum biraz sakin ol. Bu boþluktan biz de faydalanýyoruz. Hem biraz dinlenmiþ oluyoruz hem de ne yapacaðýmýzý düþünmeye fýrsat buluyoruz. - Osman Amca ne kadar bekleseler beklesinler bizim yapabileceðimiz çok þey yok. Tek silahýmýz var o da ölüm. Ben hazýrým. Birkaç gönüllü daha çýksýn ve onlarý ummadýklarý bir zamanda vuralým. - Oðlum biliyorsun, ben senin yapmak istediðini çok doðru bulmuyorum. Ýçinizde benden yaþlýsý yok herhalde. Bize yapýlan zulümden en fazla nasibi alanlardan biriyim. Yaþým bu topraklardaki zulmün yaþý… Ama onlara onlar gibi karþýlýk vermeyi doðru bulmuyorum. Bu bana sanki haklý mücadelemize gölge düþürecekmiþ gibi geliyor. Yüreðim böyle bir harekete onay vermiyor. Gel biraz daha düþün. Önünde belki uzun yýllar olacak. - Sen bu anlattýklarýna inanabiliyor musun ihtiyar. Bizim geleceðimiz yok anlasana artýk. Yýllarca bizi bu hikayelerle avuttunuz. Çocukken rüyalarýmda baþka baþka hayatlar yaþýyordum. Ama onlarýn üzerimize yaðdýrdýðý bombalar böldü rüyalarýmý… Anlýyor musun ihtiyar. Onlar bomba atarken. Üzerimize tanklarý sürerken çoluk çocuk demediler. Vurdular… Parçaladýlar… Tanklarýn altýnda lime lime ezdiler. Aðlamadým hiçbirisinin ardýndan. Babamý mezarýný acýya alýþsýnlar diye ellerimle kazýdým. Ellerimle örttüm üzerini. Ýntikamýn sýcaklýðýný duymasam yüreðimde yaþayamazdým anlýyor musun yaþayamazdým. Þimdi sen bütün geleceðimi elimden almak istiyorsun. Benim intikamdan baþka bir geleceðim yok. Sen bekle. Belki bir gün bu insanlar size sizden aldýðýný geri verir. Ama beni durdurmaya çalýþma. Hiç kimse gelmese bile ben gideceðim. - Bu nasýl intikammýþ oðul. Senin babaný öldürenler, kardeþinin üzerine tank sürenler, sevdiðinin ýrzýna geçenler nerede onlar. Onlardan nasýl intikam alacaksýn. Kim bilir nerede çekeceksin hayatýnýn pimini… Kimleri öldüreceksin. Öldürdüklerinin içersinde belki çocuklar olacak, ya da kadýnlar… Bugün mutlaka intikam alacaksan tanklarý üzerine sürenlerle, sana kurþun sýkanlarla, kadýnlarýnýn ýrzýna geçenlerle hesaplaþ. Onlarýn yaptýklarý bu zulümler senin mücadeleni haklý kýlýyor. Sen onun için tüm inancýnla sarýlýyorsun sapan taþlarýna. Ama düþündüðün yaparsan birileri için de mücadele meþruiyet kazanacak. Onlarýn hiçbir zaman haklý olmalarýný istemiyorsak bu intiharlardan vazgeçmeliyiz. - Hayýr, Asla! Onlarýn hepsi, çoluðu çocuðu benim topraklarýmda yaþýyorlar. Benim havamý teneffüs ediyorlar. Benim topraklarýmda þehirler kuruyorlar. Ben bir virane de yaþýyorum, onlar lüks içerisinde sefa sürüyorlar. Adalet bunun neresinde. Öðle olmak üzere ben hala aðzýma bir lokma koymuþ deðilim. Onlarýn yediði önünde yemedikleri arkalarýnda. Ben yaþayamýyorsam onlar da yaþamamalý. Abdullah kalabalýðý yararak ilerlemeye baþladý. Kalabalýk birbirine bakmaya cesaret edemiyordu. Hiç kimse korktuklarýný bilsin istemiyorlardý. Evet Abdullah’ýn dedikleri doðruydu ama Osman Amca’da haklýydý. Sonra öyle ya da böyle yaþýyorlardý iþte. En kötü yaþamak bile öyle kolay kolay vazgeçilebilecek bir þey deðildi. Hasan Abdullah’ýn peþinden yürümeye baþladý. Yürürken bir taraftan da annesine bakýyordu. Annesi olanlardan ve olacaklardan habersiz ocaðýn altýný yakýyordu. Hasan Abdullah’a seslendi. - Bekle ben de geliyorum - Acele et - Tamam tamam patladýn mý. Neye acele ediyorsun. - Geç kalmadan sýnýra varmalýyýz. Ne yapacaksak ortalýk kalabalýkken yapalým ki bir iþe yarasýn. - Bombalar nerde - Gel ikimize yetecek kadarýný kayalýklara saklamýþtým. - Üzerimize yerleþtirebilecek misin. Sonra hiçbir iþe yaramadan gitmeyelim. - Gidenleri birkaç defa izledim. Nasýl yapýlacaðýný biliyorum. , Kayalýklara doðru yürüdüler. Hasan Abdullah’a yetiþmekte zorluk çekiyordu. Karný da iyice acýkmýþtý. Kayalýklara vardýklarýnda biraz dinlendiler. Abdullah ilk önce onunkileri yerleþtirdi sonra kendininkileri. Gün aðarmadan sýnýra vardýlar. Hasan hiçbir þey bilmediði için sadece onu takip ediyor ne diyorsa yapýyordu. Gece iyice karadýktan sonra þehre girdiler. Ortalýk çok kalabalýktý. - Abdullah nereye gidiyoruz, bana da söylesene - Ýlerde büyük bir lokanta var. Seni oraya býrakacaðým. Ben bir otele gideceðim. - Ýkimiz ayný yere gitsek olmaz mý. - Olmaz. Korkmana gerek yok. Say ki onlar tanklarýyla gelmiþ senin üzerinde geçmiþler, ya da seni kurþuna dizmiþler. O zaman sen öldüðünle kalacaksýn. Þimdi de öleceksin ama iyi yer tutarsan onlardan birkaçýný da yanýnda getireceksin. Ýçeriye girince kalabalýk bir yere otur. Güzelce karnýný doyur. Etrafýnýn en kalabalýk olduðu bir anda çek pimi. Hasan bu iþin bu kadar zor olacaðýný düþünmemiþti. Zaman yaklaþtýkça korkusu artýyordu ama bunu Abdullah’a göstermek istemiyordu. Köydekilerin onun korktuðunu anlayamayacaklarýndan emin olsa hemen geri dönecekti. Varsýn Abdullah nereye gider, ne yaparsa yapsýn diye düþünüyordu. Ama bu saatten sonra geri dönmesi o insanlarla yaþamasý mümkün deðildi. Terden sýrýlsýklam olmuþtu. Bacaklarý titriyordu. Biraz daha yürüdükten sonra Abdullah durdu. Gözleriyle soldaki lokantayý iþaret etti. Beklemeden yürümeye devam etti. Lokantanýn önünde dondu kaldý. Ne yapmasý gerektiði konusunda hiçbir fikri yoktu. Bir an geri dönmek geldi içinden. Geriye döndü, vazgeçti. Fazla dikkat çekmemek için hýzla içeri girdi. Gözleriyle içerdekileri süzdü. Masalarýn týka basa dolu olduðu arka tarafa doðru yavaþça yürüdü. Kenardaki masaya oturdu. Korkudan ayaklarý titiriyordu. Neredeyse yere düþecekti. Hýzla kendini sandalyenin üzerine attý. Etrafýndakilerin gözlerinin üzerinde olduðunu düþünüyor hareketlerine dikkat etmeye çalýþýyordu. Bu düþünce onu geriyor, vücudu kaskatý halde üzerindekileri fark edeceklerini düþünerek ölesiye korkuyordu. Garsona sipariþi verdikten sonra biraz su içti. Karný aç olduðu için su midesini bulandýrdý. Kusacak gibi oldu. Masadaki peçete ile aðzýný kapadý. Yutkundu. Etrafýndakileri çaktýrmadan süzmeye baþladý. Yaklaþýk on beþ kiþi vardý etrafýndaki maslarda. Dört kadýn, dört çocuk ve yedi erkek… Herkes masasýyla ilgileniyor, onun zannettiði gibi hiç kimse onunla ilgilenmiyordu. Birazcýk rahatladý. Gözleri yan masadaki çocuða takýldý. Elindeki çatalla oynuyor, annesine bir þeyler anlatýyordu. Gözleri o kadar güzeldi ki daha fazla bakamadý. Biliyordu ki bu insanlara ne kadar çok aþina olursa iþi o kadar zorlaþacaktý. Onun yaþadýðý yerlerde hiçbir zaman bu kadar güzel gülen gözlerle bakamazdý çocuklar hayata. Onlarýn gözlerine ölümün gölgesi düþerdi. Bu karþýlaþtýrma bir an için cesaretini artýrdý ve yapacaðý iþin doðruluðuna inandý. Garson yemeðini önüne doðru sürdü. Baþka bir þey istemediðini söyleyince sessizce çekildi. Ýþtahla yemeðini yemeye baþladý. Yerken gözleri karþý masaya takýlýyor çocuðun sempatik hareketleri, annesinin çocuðun saçlarýný okþarken gözlerinde beliren sevgi onu rahatsýz ediyordu. Nasýl yapacaktý. Nasýl kýyacaktý canýna. Buradaki insanlar acaba kendileri hakkýnda neler düþünüyordu. Annesi geldi aklýna birden. Gittiðini öðrenince ne kadar da aðlamýþtýr diye düþündü. Ama bu bir gün öyle ya da böyle olacaktý. En azýndan annesinin ölümünü görmeyecekti. Artýk tanklar üzerine yürümeyecek, kurþunlar bir gölge gibi onu takip etmeyecekti. Bu hayat burada sona erecekti. Belki öteki dünyada… Zaman yaklaþtýkça yemeði uzatýyor o korkunç anýn hiç gelmemesine çalýþýyordu. Ne kadar uzayabilirdi ki… Yemek bitmeye yaklaþtýkça kalp atýþlarý hýzlanýyor, dizlerinin baðý çözülüyordu. Bu insanlar ölmeyi hak etmiþ miydiler. Ya içlerinde bu zulme karþý çýkanlar varsa. Ya þu kadýnlar ve çocuklar… Onlarýn günahý neydi. Bu savaþ bu þekilde nereye kadar sürecekti. Bu masum insanlar neden kana susamýþ insanlarýn günahýný çekecekti. Derin bir of çekti içinden. O kadar gerilmiþti ki bir an koþarak lokantadan çýkmak istedi. Yapamayacaktý. Yaparsa onlardan ne farký kalýrdý ki. Karþý masadaki çocuk ona doðru gülümsüyordu. - Hayýr, hayýr yapamayacaðým. Tanrým, sen bana akýl ver. Sen beni kurtar. Yemeði bitmiþti. Biran önce ne yapacaðýna karar vermeliydi. Yoksa ondan þüphelenebilirlerdi. O zaman mutlaka öldürürlerdi onu. Gözlerini kapadý. Her yer kandý. Etrafta ceset parçalarý vardý. Birden kendi vücudunun parçalarýný fark etti etrafta. Kollarý üzerine üzerine geliyor, boðazýný sýkýyordu. Birden yan tarafýnda karþý masadaki çocuðun parçalanmýþ cesedini fark etti. Yüzü ona dönüktü. Gözleri hala açýktý ve ona gülüyor gibiydi. O kadar korktu ki baðýrmaya baþladý. O anda büyük bir gürültüyle otel havaya uçtu. Biranda korkudan ne yapacaðýný þaþýrdý. Elleri beline gitti. Ve pimi çekti… Fatih Yalçýn
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © FATÝH YALÇIN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |