Hiçbir þey yaþam kadar tatlý deðildir. -Euripides |
|
||||||||||
|
Fonda salâ vardý radyoda þarký! Bir adam dirilmiþti sabaha karþý. Suç iþlemiþ, racon kesmiþ, þu alemin düzenine. Payandasýna tutunduðu þu hayatýn, ne kulpu saðlam çýkmýþ, ne direkleri... Lut’tu adý... Çok okurdu, çok çalýþýyordu... Bir kýzý öpmek deðil, elini bile tutmamýþtý “günah” diye... Bir araya geldik miydi onunla, anlatýrdý, dört halifeyi... Hadisler rivayet eder imam Subuti’den, Tirmizi’den, Buhari’den, güzel sözler söylerdi. Güzel Kuran okurdu Lut... Benim tüylerim diken diken olur, göz yaþlarýmý tutamazdým. Her hafta Ahmet Ünlü hocanýn derslerine katýlýr, inancýný pekiþtirirdi. “Sýratýn Müstakim” üzere yaþamayý çok severdi. Güneþli bir havaydý. Biz terliyorduk. Bahriye’nin oðlu Özgür vardý yanýmda. Ýþportada o gün iþler kesattý. Bizim evin arka balkonunda oturmuþtuk. Özgür’le, karþý evin balkonundaki kýz bakýþýyorlardý. Kapý çaldý sonra... Kapýda bekleyen Lut’tu. Sakallarý, pamuk gibi olmuþtu kesmeyeli. Araba fabrikasýna yaptýðý iþ baþvurusu sakallý olduðu için kabul olmamýþtý üstelik! Oturduk, üzüldük. Onun yanýndayken ne sövebilirdik, ne de boþ konuþabilirdik. Liseden sonra tam beþ yýl iþsiz dolaþtý. Aksine de babasý koyu bir solcuydu. Babasýyla her gün tartýþýr, onu kýrmamak için bize gelirdi. Bir iþe gireceði sýra, ya namazý sorun ediliyordu, ya da sakalý. Ben hep örnek alýrdým bu adamý. Saðlam çocuktu Lut, daðlarýn dünyanýn direði olduðu kadar, bu çocuk da benim direðim gibiydi. Geceleri ölülerle konuþurdu Lut! Eski bir defteri vardý. Þehrin yamacýndaki mezarlýða gider, gece boyu mezar baþlarýnda yazý yazardý. Konuþurdu onlarla... Birgün onunla gittiðimde mezara, onun bu dünyaya ait olmadýðýný düþündüm. Kimi mezar taþýnda “trafik kazasýndan” kiminin “þehit edildiðinden”, kiminin “hastalýktan” öldüðüne dair yazýlar vardý taþlarýnda. O, dua eder, sabaha kadar konuþurdu mezar baþlarýnda. Mezarý sevmeyi öðretti bana. Ölümden korkmamayý aþýladý. Deli bir oðlandý Lut. Göz altlarý þiþlikti hep. Hiç güldüðünü görmedim. Her aldýðýmda önünden seccadesini sýrýlsýklam olurdu. Çok aðlardý günahlarýna, çok defa duydum hýçkýrýk seslerini... Sonra üniversiteyi okumak için Ýstanbul’a gitti. Grafik Mühendisliði okuyordu. Attýlar okuldan bir kýzýl sabahýnda Pazartesinin. Sakalý yüzünden okuldan da olmuþtu Lut. Memlekete döndüðünde saçlarýný da uzamýþ gördüm. Omuzlarýndan aþaðýya doðru salýnan saçlarý, ince, uzun ve seyrek sakalýyla meydan okuyordu hayata. Hiç mal edinme telaþý görmedim onda. Okuldan geldiðinin üçüncü haftasýnda simit satmaya baþladý. Lastikçi Sezgin’in yanýna girdi sonra. Araba lastiklerine yama iþleri falan yapýyorlardý. Üç sene de böyle geçti. Grafik Mühendisliðinden ayrýlmak zorunda kalan bir adamýn acý günleriydi bunlar. Mühendislikten yamacýlýða... Hiç koymuyordu bu iniþ çýkýþlar o çocuða. Öyle hazýrlamýþtý ki kendini her þeye, her þey “Allah’tan” derdi. Bir gün, Ýzmit’in Merkez Camilerinden birinde, saf tutmuþ namaz kýlýyorduk. Vakit geçti, cami imamý elindeki anahtarý; “Hadi çabuk kýlýn” anlamýnda sallamaya baþladý biz namaz üzerindeyken. Namaz bittiðinde imamý zor kurtardýk Lut’un elinden. Öðrendik ki sonradan, bir hafta rapor almýþ hastaneden imam... Karakola düþtü. Babasý evlatlýktan ret etti... Hep “baþka bir þey olmalý” derdi bana. “Böyle olmamalý” derdi. Sonra gittiði vakýflara ve cemaatlere, ona yardýmcý olmalý konusunda istekte bulunduk. Olmadý. Ne devlet istiyordu Lut’u, ne de yýllarca içinde büyüdüðü “sofilere!..” Bizde kaldý biraz. Biraz da özgürlerde... Bir sabaha karþýydý yine... Kalktýðýmda göremedim Lut’u... Eve baktým yoktu. Mahalleye baktým yoktu. Lastikçi Sezgin’e uðramamýþtý. Özgürlere sordum bilmiyorlardý yerini. “Deli oðlan” dedim. “Nereye gidersin...” Seccadesi yerde duruyordu. Her zaman olduðu gibi sýrýlsýklamdý yeþil seccade. Son an da aklýma, her zaman baþýnda aðladýðý mezarlýklar geldi. Koþtum vardým yanýna. Ýçimdeki ses, orda olduðunu söylüyordu. Vardým mezarlýða. Gün henüz aðarýyordu... Bir defter vardý yerde! Yapraklarý, hafifçe esen rüzgardan birer birer açýlýyordu. Sonra yanýnda ahþap kalemi. Hep o kalemle yazýyordu. Yanýnda kutsal kitap, yerdeydi. Aldým Kuran’ý, bir mezarýn üstüne koymak üzere... Yerde yatýyordu Lut, yüzü gülüyordu deli çocuðun. Bana anlattýðý “Nur yüzlü insanlar” gibiydi ayný. Ýnce uzun ve seyrek sakallarý savruluyordu. Yerdeki nemden belliydi, yine aðlamýþtý anlaþýlan. Gözleri gökyüzüne bakýyordu. Elleri iye yana açýktý. Tespihi yere düþmüþtü. Eðildim. Ellerimi koydum soluðuna, hiçbir þey yoktu; nabzýna baktým, atmýyordu. Buz gibi olmuþtu elleri. Notu vardý bir de ellerinin arasýnda. “Vasiyettir” yazýyordu. “Mezarýmý kimse bilmesin. Kimse gelip de çiçek koymasýn üzerime. Öldüðümde çalgý çelenk istemem. Alýn götürün ve koyun kabrime bu sevdayý...” Fonda sala vardý radyoda da þarký! Bir adam dirilmiþti sahaba karþý. Suç iþlemiþ, racon kesmiþ, þu alemin düzenine. Sessizce gelmiþti bu dünyaya, öylece gidivermiþti. Ölmek “bitmek” demek deðildi onun için; “yeniden dirilmek” derdi hep. Ölmek gerçekten de “bitmek” deðilmiþ o zaman anladým...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Orhan TURAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |