..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Olgunluða eriþmemiþ þairler ödünç alýr, olgunluða eriþenler çalar. -George Eliot
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Modern Þiir > Musa Takçý




28 Mart 2006
Þiir Sanatý ve Türk Þiiri  
Musa Takçý
Þiir yazan insan öncelikle ne yaptýðýný, ne yapmakta olduðunu bilmek zorundadýr. Eðer bir þiir zekâsýna ve bir þiir yazma yeteneðine sahip deðilse, bu iþe kalkýþmamalýdýr bile. Þiir yazmak, kolay bir uðraþ olarak görüldüðü sürece, ortaya çýkacak yapýtlar da o derece þiirden uzak olacaktýr.


:CBEH:
Musa TAKÇI

Söz sanatlarý içinde tartýþmasýz büyük bir yeri olan þiir, insanlýk tarihi boyunca gücünü ve varlýðýný hissettirmiþtir. Genel anlamda “duygu ve düþüncelerin, okuyan ya da dinleyenlerde güzellik duygusu uyandýracak biçimde aktarýlmasý” olarak karþýmýza çýkan þiirin tam bir tanýmýný yapmak, bir bakýma güçtür. Çünkü, þiir anlayýþlarý çaðlara, toplumlara, felsefe temellerine, yaþanýlan hayata ve insanlara göre farklýlýk göstermektedir. Kimi zaman dizelerin ses uyumu, ölçü, uyak gibi öðelerin yer aldýðý yapýya þiir denilirken, kimi zaman da, dizeler içine serpiþtirilen seslerle süslenen, duygu, düþünce ve hayalin ahenkli bir biçimde aktarýlmasýna þiir denmiþtir.

Þiir nesirle doðmakla birlikte, bambaþka bir özelliktedir. Etkileme gücünden olacak ki, þiir her zaman nesirden çok sevilmiþtir. Þiirde kelimeler farklý çehreleriyle karþýmýza çýkarak, bizi nesrin götüremeyeceði bir duygu dünyasýna ulaþtýrýrlar. Þiir dil içinde ayrý bir dildir. Nesre ait kurallar þiir için geçersizdir. Nesirde bir þeyi söylemenin pek çok yolu varken, þiirde bir tek yolu vardýr. Nesrin çaresiz kaldýðý yerde þiir imdadýmýza yetiþir. Bu yönüyle þiire, mensubu olduðu dilin en son anlatým yeteneði diyebiliriz.

Her þiirin dil, biçim ve konu olmak üzere üç temel öðesi vardýr. Dil, þiirin maddesi; biçim, þiirin anlatým tarzý; konu, þiirin anlattýklarýdýr. Þiirin özü ise, þairin tabiat, insan, toplum ve dünya görüþlerini yansýtýr. Þiir bir bakýma kelimelerle güzel biçimler kurma sanatýdýr. Þiirde önemli olan, kelimeleri iyi bir biçimde kullanmaktýr. Bunun için kelimeleri tanýmak, kelimeler arasý iliþkileri iyi bilmek gerekir. Mallarme’nin “þiir kelimeler dinidir” demesi bundandýr. Þüphesiz þiiri þiir yapan, ne biçim kusursuzluðu, ne de öz üstünlüðüdür. Þiirsel aydýnlýk öz-biçim dengesine ve öz-biçim güzelliðine baðlýdýr. Bütün bunlarýn yaný sýra, þiirin gerçek özelliði duyurup duygulandýrmasýnda, ürpertip düþündürmesinde aranmalýdýr. Þiir bizi bulunduðumuz ruh hâlinden alýp baþka bir ruh hâline götürebilmeli, bizi düþündürmeli ve hatta zihnimizi allak bullak edebilmelidir.

Aslýnda, þiir çaðlar boyunca insanoðlunun içinde var olan iyiye, doðruya ve güzele ulaþma isteðinin bir sonucudur. Þiirin olmadýðý yerde insan sevgisi eksik kalacak, hatta insanlar korkunç bir duygusuzluðun pençesine düþecektir. Çünkü þiir yaþadýðýmýz dünyanýn güzelliklerine yeni güzellikler katmakta, yaþamý bizim için daha renkli, daha güzel ve daha anlamlý kýlmaktadýr. Þiirle daha güzel bir dünyaya sýðýnabilir, çirkinliklerden kurtulabilir veya rahatsýzlýðýný duyduðumuz bir yükten kurtulabiliriz. Þiirin sonsuz etkileme gücü duygularýmýzý uyararak, yaþamýn bütün yönlerini, en ince ayrýntýlarýna varýncaya kadar önümüze serer.

Yaþamýmýz boyunca bizi sonsuz güzelliklere ulaþtýran þiir, kuþkusuz sürekli bir çalýþmanýn ürünüdür. Emeksiz, disiplinsiz hiçbir yetenek meyve veremeyeceði için, þiir yazmak da sürekli bir çalýþma ve sürekli bir disiplin ister. Gerçek bir þiirin nasýl yazýlacaðý konusunda elbette ki elimizde hazýr formüller yoktur. Bu konuda belirlenmiþ bir ölçü de olamaz. Çünkü her þair ayrý bir deðerdir ve ayrý bir “poetika” üretir. Örnek verilebilecek, taklit edilebilecek tek poetika yoktur. Yalnýz, þimdiye kadar yazýlmýþ iyi þiirlerin ortak yanlarýna baktýðýmýzda ise, kendinden önceki þiirleri aþan, yaþanýlan çaða damgasýný vuran, evrensel deðerlerin derinliðini taþýyan, fikirlere aydýnlýk, kuvvet veren ve tüm insanlýðý sarabilecek söyleyiþ, duyuþ, düþünüþ güzelliðine varan türde özelliklere sahip olduðunu görürüz.

Þiir yazan insan öncelikle ne yaptýðýný, ne yapmakta olduðunu bilmek zorundadýr. Eðer bir þiir zekâsýna ve bir þiir yazma yeteneðine sahip deðilse, bu iþe kalkýþmamalýdýr bile. Þiir yazmak, kolay bir uðraþ olarak görüldüðü sürece, ortaya çýkacak yapýtlar da o derece þiirden uzak olacaktýr. Oktay Akbal bir deneme yazýsýnda aynen þunlarý söylüyor: “Þairlik heveslilerinin ilk baþta yapacaklarý þey, kendinden önce neler yazýlmýþ, hangi gerekçelerle, itmelerle, duygulanmalarla, düþüncelerle yazýlmýþ bunlarý bilmek ve incelemektir.” Ve ekliyor: “Þair diye ortaya atýlmak bir yürekliliktir, saygý duymalý bu yürekliliðe. Öte yandan biraz da acýmalý bu yürekliliði gösterenlere, hele böylelerinin çiziktirdikleri þiirle ilgisiz þeylerse.” Rober Suares ise þu görüþtedir: “Her isteyen þair olamaz. Þair olmak için mýsralar sýralamak yetmez. Þairlik az kimsenin nasibine düþen bir altýnca duygudur.” Bu sözler de bize gösteriyor ki, þairlik basite indirgenecek bir olay deðildir. Her resim yapana ressam diyemeyeceðimiz gibi, her þiir yazana da þair diyemeyiz. Þair ilham alandan çok ilham veren, içinde ayrý bir dünya taþýyan, olaylarý kuvvetle duyan, duyduklarýný duyuran ve güzellik yaratan insandýr. Gerçek þair tüm insanlýðýn yükünü omuzlarýnda hisseden kiþidir. O, bize yaþama sevinci verebilen, hayatýmýzý daha renkli, daha canlý ve daha derinden duyurabilen bir yaratýcýdýr. Ve onun asýl özelliði, bir duyguyu alýþtýðýmýz deyiþ düzeni dýþýnda anlatabilmesi, yaþantýnýn nabzýný bir þiir diliyle duyurabilmesidir.

Bu genel deðerlendirmelerden sonra gelelim Türk þiirine... Türk þiirinin çok eskilere dayandýðýný Çin kaynaklarýndan öðreniyoruz. M.Ö. 2. yy.da Türk þiir çevirilerine rastlanýlmýþtýr. Hiç kuþkusuz Türk edebiyatýnda en çok geliþme gösteren tür þiir olmuþtur. Ulusumuzun tüm iç özelliklerini þiirlerimizde bulmak mümkündür. Edebiyatýmýza giren sayýsýz yazý türüne raðmen hiçbirisi þiir kadar raðbet görmemiþtir. Edebiyat denilince ilk aklýmýza gelen þeyin þiir oluþu, yüzyýllarýn bize býraktýðý bu büyük mirastan ileri gelmektedir.

Türk þiiri yüzyýllarýn verdiði alýþkanlýkla vezinsiz, kafiyesiz pek düþünülmemiþtir. Fakat 19. yy’dan itibaren batý etkisi altýna giren þiirimiz, Fransýz sembolistlerinin etkisiyle vezin ve kafiye gibi kayýtlara baðlý olmayan bir þiir akýmýyla, yani serbest nazýmla tanýþmýþtýr. Özellikle 1937’den sonra Orhan Veli, Oktay Rýfat ve Melih Cevdet’le baþlayan vezinsiz-kafiyesiz þiir akýmý, Türk þiirine yeni bir soluk getirmiþtir. Buna raðmen bu þiir akýmý günümüze kadar gelen tartýþmalý bir konu olmuþtu. Cahit Tanyol’un bu tartýþmalar çerçevesinde eski þiirle yeni þiiri deðerlendirmesi ilginçtir: “Birçok þair keman çalmasýný bilmediði hâlde koltuðunda kemanla dolaþan adama benzer. Ýþte kafiyesiz þiir söyleyen gençler, bu gibilerin sahteliðini açýða vurmak için o aleti kýrmakla iyi bir iþ gördüler. Vezinli-kafiyeli binlerce tekerleme ve kliþeleþmiþ hayaller Türk þiirinde tekrarlanýp durdu. Vezinsiz-kafiyesiz þiir cereyaný bu kiþilerden þiiri kurtardý ve kötü þiiri dayandýðý en saðlam temel destekten mahrum etti.“ Yeni þiirin mimarlarýndan Oktay Rýfat ise meseleye bir baþka açýdan bakýyor: “Duyu ettiðimiz þeyi þiir hâlinde tespit ederken, klâsik þairin yaptýðý gibi akla baþvurmak, vezin ve kafiyenin de iþe karýþtýðý akla uygun bir mimarî hazýrlamak, bir þimþek gibi çakýp sönen duyunun elimizden kaçýp gitmesine mal olabilir.”

Þu bir gerçek ki, serbest þiirle þiirin alaný geniþlemiþ, yetenekleri artmýþ ve bugünkü modern Türk þiiri doðmuþtur. Bugünkü modern Türk þiiri dünya þiirinde olduðu gibi, insan duygularýndaki karmaþýklýðý bütün yönleriyle yansýtabilmektedir. Bugünkü þiir adetâ gerçeðin, yaþantýnýn dili konumundadýr. Ancak, bu þiir akýmý da yeteri kadar anlaþýlmadýðý için, birtakým yozlaþmalara uðramýþtýr. Serbest þiir çoklarýnýn sandýðý gibi bir kuralsýzlýk, bir baþýboþluk ve bir vezinsizlik deðildir. Serbest þiirin kendine has bir vezni, bir kurgusu ve bir bütünlüðü vardýr. Serbest þiirde bir rahatlýk deðil, aksine, bir kaos vardýr. Serbest olarak yazýlan her bir þiir için ayrý bir vezin gereklidir. Bir þiir için yaratýlan vezin, bir baþka þiir için kullanýlamaz, kullanýldýðý takdirde tekrara düþülür ve geliþigüzel þiirler ortaya çýkar. Maalesef serbest þiirin bu incelikleri gözden kaçýrýldýðý için ortaya þiirle alâkasý olmayan yýðýnla þiir, hatta þiir kitaplarý çýkmaktadýr. Ne yazýk ki böylesi hatalar yüzünden Türk þiiri birtakým yaralar almaktadýr. Þiir alanýnda yaþanýlan olumsuzluklarýn bir sebebi de hiç kuþkusuz þiire meraklý bir toplum oluþumuzdur. Aziz Nesin þiire olan bu merakýmýzý, “Türkiye’de her üç kiþiden dördü þairdir.” sözleriyle gayet çarpýcý bir þekilde dile getirmiþtir. Nesin, bu sözüyle þiire olan bilinçsiz ilgimizden yakýnýyordu.

Amacýmýz Türk þiirini bir yerlere taþýmaksa, günümüze kadar gelen Türk þiirini iyi incelemek ve anlamak zorundayýz. Eski ve yeni Türk þiirini tartýþmak yerine, her ikisini de iyi anlamak zorundayýz. Türk þiiri en büyük geliþimini elbette ki serbest þiire borçludur, ama bunun da çýkýþ noktasý Tanzimat þiiridir. Þinasi olmasa, Orhan Veli olmaz ve bugünkü modern Türk þiiri doðmazdý.

Bütün bu sözlerden sonra belki de þunlarý söylemek yerinde olacaktýr: Þiiri seviyor olabiliriz, þiir de yazýyor olabiliriz. Yeter ki kendi beðenimize takýlýp kalmayalým, yeter ki yazdýðýmýz þiirleri eþi benzeri olmayan birer yapýtmýþ gibi ortaya çýkarmayalým. Çünkü þiiri biz baþlatmadýk ve bizimle de bitmeyecek.

KAYNAKÇA:

1. Denemeler (Oktay Akbal) Cem Yay., 1990.

2. Türk Þiiri Sanatý (S. Kemal Karaalioðlu) Ýnkýlâp ve Aka, 1980.

3. Papirüs Dergisi (Haziran, 1999).






Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn Ýnceleme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Öz Güven Duygusu

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Hayata Karýþmak [Þiir]
Kýzýla Boyanan Günler [Þiir]
Açýlacak Kapýlar [Þiir]
Sen Hiç Öðretmene Benzemiyorsun [Öykü]
Serkeþ Hasbi [Öykü]
Dostluk Üzerine [Deneme]
Ön Yargýlarýmýz [Deneme]
Bakmak ve Görmek [Deneme]


Musa Takçý kimdir?

Yazmayý ,bir yaþam biçimi haline getirmeye çalýþan ve bu alandaki ustalarý takip eden bir yazar adayý. . .

Etkilendiði Yazarlar:
yazýn anlamýnda hafýzalarda yer eden yerli yabancý tüm yazarlar


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Musa Takçý, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.