..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özgürlük sevdasý insanýn baþkalarýna duyduðu sevgidir; güç sevdasý insanýn kendine duyduðu sevgidir. -Hazlitt
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Toplumcu > Turgay DELÝBALTA




17 Haziran 2006
On Daire Bir Opel  
On Daire Bir Opel

Turgay DELÝBALTA


Kavaklar, budanmýþý budak yerleri törpülenmiþ sýk döþenmiþler tavana. Kavaklarýn üstüne özenle örülmüþ, hasýrlar kapatýlmýþ. Her taraftan temizlik yansýyor insanýn içine. Usta bir elin izini görüyorsunuz her köþede. Duvarda boydan boya asýlý yün halý. Ana renkleri ile bezenmiþ desen edilmiþ, özüne dokunmadan iþlenmiþ. Verniklenmiþ ahþap olan her þey.


:BAGH:
Duvarda, vitray süsleme sanatý örneklerinden bir gece lambasý asýlý. Kapý pencere, doðrama üzerine ince kavak dallarýn¬dan alýnan kapaklarla kapatýlmýþ, verniðin altýnda yeþil renk, derinleþip, durulanmýþ, insanýn gözü doyuyor izledikçe.
     Uzunlu, kýsalý, eni boyu bir birine uymayan tahta¬lardan yapýlmýþ bir masa. Ayaklarý yuvarlak kýzýlçam dalýndan, üzeri verniklenmiþ, tahta çivilerle tutturulmuþ birbirine. Testerenin, törpünün izlerini görüyorsunuz. Kaba saba ama özgün gereçlerle donanmýþ oda.
Yere boydan boya duvarda asýlý halýnýn bir eþi serili. Odanýn üç duvarýna ayný öz renk ve desenli halý yastýklar dayalý. Bulunduðunuz odaya girmeden önce burnunuza dar, taþ duvarlar arasýnda oluþan ince salonda, nefis bir yemek kokusu geliyor. Odada yerdeki renkli, çiçekli kumaþlardan yapýlmýþ minderlerin üzerine oturur oturmaz, orta yaþlý, her hareketinde kendine has güzellik ve olgunluk yansýtan, esmer, uzun boylu, bakýmlý güzel, bir haným karþýlýyor. Çevresine yaydýðý erinci size uzatýr gibi elini uza¬týyor ve hoþ geldiniz sözüyle odanýn içine düþüyorsunuz.
     Az sonra evin beyi içeri giriyor. Elini beline bastýrmýþ dört parmaðý arkadan beline destek verirken baþparmaðý ile oma kemiðinden destek aldýðýný duyum¬suyorsunuz. Elini size uzatýrken yüzündeki çizgilerden. ince bir sancýyý elmacýk kemikleri ve gözünü çevreleyen bir yay gibi açýlýp kapanan kýrýþýklýklarda görüyorsunuz.
     Yüzünde ki renklerin yer deðiþimi ile doðrulurken içindeki sancýnýn da gittiðini görü¬yorsunuz. O yavaþ hareketlerden sonra yün minderlerin birinin üstüne kendini bir çuval gibi býrakýyor. Hoþ beþini tamamlar tamamlamaz elini minderin üzerinde gezdirip bir þey arandýðýný ve bulamadýðýndan ötürü yüzünde esen fýrtýnayý çizgilerde görüyorsunuz. Karýsý ulaþýyor imdadýna. “Ýþte Yusufçuk iþte, aranma boþuna, çocuklar kaldýrmýþlar ayakaltýndan”. Karýsý televizyonun üzerinden aldýðý uzaktan kumanda aletini yetiþtirdi eline, çýkýp gitti.
Televizyonu açtý. Bir kaç kanal gezip, bunun da tiryakisi olduk bey bu Türkiye' de. Yabanda hiç zaman bulamýyorduk böyle þeylere. Bulduðum her boþ zamanda uyudum. Ah! Þimdi o da yok ya son beþ altý aydýr.
Öðretmen:
“Kötü bir þey yok dilerim Yusuf. Niye öyle ahlý, oflu konuþuyorsun”. Yusuf alnýna dökülen dolgun, kalýn saçlarýndan ayaklarýndaki iri kemik yapýsýna kadar bir bütünlük içinde;“Yaban yerde bizler ne çekeriz bilmezsiniz. Batsýn parasý pulu, inanýn içtenlikle söylüyorum, gözüm yok hiç bir þeyde. Sen öðretmen bey bizim kýzdan haber ver, dersleri nasýl, ebesi pek þikayetçi dinlemezmiþ, onun sözünü. Seni de pek severmiþ. Geldik geleli iki sözün birinde senden söz ediyor. Öðretmen dediðin böyle olmalý. Çocuðu zay etti giden tatar oðlu. iyiy¬di iyi ama çocuklardan pek haberi yoktu.”.
Öðretmen, övülmeye deðer bir þekilde yastýða sýrtýný dayarken mindere iyice yerleþip bir iki gerindikten sonra: “Çocuðunuz çok zeki ve uslu söylenecek baþka þey yok. Babaannesi de sever onu. Belki sizi görünce dert yanmýþtýr. Öyle olsa gerek."
     Sustu Yusuf, gözlerini yerdeki halýnýn üzerinde gezdirdi. Duvarlara bakýndý. Kafasýný asýp önüne kaldý.
     Suskunluðu, evin hanýmý Sultan'ýn güzelliði ve elinde getirdiði bakýr çaydanlýklarýn görünümü daðýttý. Damla damla süzdü, tek tek sundu çay bar¬daklarýný erdem daðýtýrmýþ gibi daðýttý. Bir parça börek, bir parça kek, yaþ pastadan oluþan bir tabak¬la sundu çaylarý ve hemen öðretmenin yanýnda min¬derin üzerine oturup çaydanlýðýn baþýný bekledi.
Çaylar içildikten sonra ayný dikkatle toplayýp gitti bardaklarý Sultan.
Çaydan sonra öðretmen kalkmak için izin istedi.
"Dünyada olmaz" dedi Yusuf. "Yaz gününde gidip ne yapacaksýn okul yok, çocuk yok akþam yemeðini yeriz. Birer de bir þeyler içeriz. Köyde bu yaz günü yetmiþlik ihti¬yarlardan ve koca karýlardan baþka kimse yok. Gidip kitap okuyacaðým diyorsan. Bu gün de benim için ara ver.”
     
Öðretmen de ayný þeyleri düþündü ve kaldý. Yusuf benzindeki sararmayý görür gibi ara sýra yüzünü iyice ovuþturup, renk geldiðini düþünüyor ki o hareketinden sonra rahata ulaþýyor. Sonra da anlatýsý içinde oluþan coþu ile tekrar sararýyor benzi.
Minderde yanýný deðiþtirirken derinden bir of çekip diken üstündeymiþ gibi dikili kalýyor. Gevþiyor tam mindere yayýlacakken yeniden sopa yutmuþ gibi dikiliyor, sancýsýndan. Sonra iki yastýk üst üste koyup beline destek yapýyor. Her yer, deðiþtirmesinde Sultan koþup izliyor onu.
     Gün bat¬mýþ leziz yemekler bahçede masaya konulmuþ, tabaklara bölüþtürülmüþ. Yaz aylarý bahçedeki aðaçlar yýl boyu edindikleri varsýlýðýný dökmüþler, insanýn doymak bilmez gözü önüne. Meyveler türlü türlü renklere bezemiþler bahçeyi. Odadaki düzen ve temizliði bahçede bir iki lamba altýnda daha iyi görebiliyor¬sunuz. Ay ýþýðýnýn aðaçlarýn yapraklarýnýn ve meyvelerin arasýnda renk renk olup leziz yemeklerin üzerinden süzüldüðünü görüyorsunuz. Hafif ve serin bir rüzgâr yalýyor yüzünüzü. Sultan'ýn az evvel sunduðu yemeklerin kokusundan, bahçedeki o topraðýn zenginliðinden, içinizin serinlediðini duyumsuyorsunuz, damaklarýnýzda yayýlan lezzetle birlikte. Sultan'ýn sesindeki dinginlik tininizi erince ulaþtýrýyor serin yel¬lerin koþuþtuðu bahçede.
Yusuf'un en küçük kýpýrdanmasýnda bile tetik¬teymiþ gibi fýrlýyor aðzýndan Sultan.
"Söyle Yusufçuk ne istedin?" Yusuf hem memnun hem hoþnut olmamýþ gibi ikircikli davranýyor Sultan'a. Her þeye karþýn Sultan dikkatini ve özenini azaltmýyor, Yusuf'tan. Yemekler yenilip masa toplandýktan sonra yerini Avrupa'dan getirdikleri bir viski þiþesi dolduruyor. Yanýnda çikolata, buz, maden suyu, kola, türlü türlü kuruyemiþler süslüyor. Marlboro siga¬ralarýný açýp attý masaya Sultan.
     Viski bardaklara dolduruluyor. Sultan kadehleri doldururken Yusuf’tan izin istiyor. Yusuf alabileceðini söyleyip oturmasýný istiyor yanýna. Bahçe, skoç viski ile birden þenleniyor. Kasetçalarý getirip koyuyorlar Neþet Ertaþ baþlýyor okumaya “Ya beni de götür ya sende gitme” Yusuf kýzýna sesleniyor.
Kýzý koþarak geliyor.”Kýzým git kör aþýðýn kasetini getir, arabada olacak Opelde, Opelde.” Az sonra Aþýk Veysel’in sesi ile gece bölünüyor “Benim sadýk yarim kara topraktýr”. Diyor Veysel. Yusuf Sultan’ýn omuzuna indiriyor baþýný yuvarlak burnunun üstünden damla damla dökülmeye baþlýyor, yirmi yýllýk Avrupa’daki iþçilik yaþamý. On beþ yýlý dolu dolu anlatýyor. Memleketten giderken bir eþeði on dönüm tarlasý olduðunu. Her anlattýðý sonunda, baðda üzüm kesmelerini, pekmez yaparken duyduðu coþuyu tekrarlýyor. Bir gün eþeðe iki taraftan yüklüyor üzüm sandýklarýný, hayvanýn beli bükülüyor, yýðýlýp kalýyor. Kucaklayýp kaldýrýyor hayvanla birlikte üzüm sandýklarýný.
     Ellerine bakýnýyor anlattýklarýndan sonra. Çok çalýþtýðýný söylüyor. Ýri kemik yapýsý ve uzun kalýn parmaklarý. Üzerini bir tül gibi saran ince derinin altýnda kýlcal damarlar görünüyor. Boþ su kanallarý gibi sadece kuru arklarý andýrýyor. Hani yýldýrým çarpmýþ gibi ormanda aðaca, bir yaný kurumuþ beyaz rengi almýþtýr. Koca ormanýn içinde, aðaç bir yanýnýn alacalýðý, eðretiliðiyle aðlatýya boðar koca ormanýn renk cümbüþü içinde sizi. Derinden parlayan çakýr gözlerinde bazen durgun bir denizdeymiþ gibi, bazen de, denizler içinde boðulacakmýþ gibi oluyorsunuz mavi gözlerdeki fýrtýnalar içinde. Ýyi ki yer yer kalýn dolgun saçlarý örtüyor gözlerinin birini de, boðulmaktan kurtarýyor siz. Yusuf o gece, her kadeh viskiyle, Yusufçuk sözünü duyduðunda, yüzüne çarpan serin yelde ince ince sancýlanýp fýrtýnalara tutulduðunu görüyorsunuz.
     Türkiye’ye, on daireli bir apartman, bir de gözüne kýyamadýðý Opel arabayý edininceye deðin gelememiþ. Bu güzel yaþamý saðlamak için bedenini sarmýþ kýzgýn fýrýnlarýn, döküm atölyelerinde ateþler önüne...
Geri dönüp geçmiþ yýllarý baþlýyor anlatmaya.
     “Yirmi yýl önce Avrupa'ya gittiðimde önce Abdullah Emmi’den aldýðým beþi bir yerdelerin bor¬cunu ödedim. Sonraki yýllarda Sultan'ý getirdim ona iþ buldum. Sonra toprak aldým. Sultan'la, birlikte bu baba evini onarttým, bu bahçeyi satýn aldým, komþudan. Parayý kolay kazanýrsýn dediler toprak aldým. Avrupalý iþveren çok para verir dediler inandým. Oysa öyle deðil bizim zenginlerimizden daha insaflýdýrlar diye düþündüm, onlar iki kat soydular bizi.
     Derdimi anlatamadým, dilime güldüler, giyinip bezendim giysilerim uymadý, eðlenecek oldum onlara uyamadým. Hem de baþka bir ulustan olmanýn ezgisini yaþadým.
     -Onlar gibi yaþamaya çalýþtým. Bir yýl baþa baþ kaldý para ve günler, biriktiremedim. Kýzýmý götürdüm dövdü çocuklar anlatamadým dediðimi. Hem dilime hem bedenime saldýlar korku. Karýmý sevdiceðimi götürdüm. Haram, yaman gözlerle baktýlar, içim yandý.
     Topraðýmda kendimi kendi dilimden, aracýsýz anlatýrdým kalsaydým. Ülkemde olmayý yeðlerdim yoksul ve saðlýklý olarak.
     Gece, gündüz demeden, sarýlsaydým topraðýma, orada sarýldýðým dökümhanedeki kalýplar gibi. Bu kadar olmasa da yeterdi sanýrým kazandýklarým. Artýk olsa da bir olmasa da. Yarým insan olup çýktým, belim tutmuyor. Arabanýn direksiyonunu çeviremiyorum.
     Sancý giri¬yor içime, sarýlamýyorum son beþ yýldýr doyasýya Sultan'ýma. Onunda benimde içimde yangýn tutuþ¬muþ. Oturup dizinin önüne anlatýyorum "yeter beklediðin, var git saðlýklý birine" Sesi titriyor, gözleri doluyor ve býrakýyor hýçkýrýklarla içinde köpüren ýrmaðý dýþarý.
     Yusuf'un þaþýrmýþtý söylediklerine. Dudaðýna oturan diþlerinin arasýndan ince ince sýzan kanlarýn sýcaðýný duyumsuyor ve gözlerinden inen yaðmur gibi damlalarla karýþtýp siliyor.
     — Artýk Yusufçuk demeyeceðim. Sana, caným diye¬ceðim hastalýklý da olsan, benimle hiç yatmasan bile. Sesi titriyor ve baþýný koyuyor masaya, siyah saçlarý dökülüyor aðýr aðýr masanýn üstüne ve bir kaç dakika karý koca hýçkýrarak aðlýyorlar. Öðret¬men aðlamalarýnýn sonunu bekliyor. Yusuf susup kalkýyor ve yineliyor sözünü.
-“Öðretmen bey sen bize yol göster, ben beþ yýldýr karýmla yatamýyorum”.
     Kýrk kiloluk kalýplarý of demeden kaldýrýp atýyor¬dum bir kaç, dakikada beþini birden fýrýnlara, Avrupa'lý durup seyrediyordu. Sýcak, soðuk, yaz, kýþ demeden on beþ yýl vur Allah vur çalýþtým, ter döktüm. Tam erincine ulaþmýþken yirminci yýlda varsýllýðýmýn bir, “maraza”dýr yapýþtý yakama, sindi içime ne Avrupa' da ne de, Türkiye'de umarý yok derdimin.
Elli kiloyu attýmý omzuna bir kilometre of deme¬den yürümüþ.
     Bu çalýþma ile mal mülk edinmiþ yýllardýr. Avrupa'da bazen köy¬den götürdüðü tarhana, eriþte ile idare etmiþ, bazen bir tavuk alýp koymuþ sofrasýna Sultan'la sevisi içinde paylaþmýþ varsýllýðý da, yoksulluðu da. Þimdi bu maraza pay edilmez olmuþ, sinmiþ içine ne malda ne mülkte kalmamýþ gözü.
     Sultan'ýn gençliðinde, taze diri bedeninde ipeksi teninde kalmýþ gözü. Onun içindir ki on beþ yýl damla damla olup dökülüyor.
     Sultan'da Yusuf'ta kýsa aralýklarla bardaðýn dibi¬ne ulaþýyorlar. Viski þiþesinin ikincisi açýldý. Sultan hala dik ve diri, yürürken bahçedeki aðaçlarýn sallandýðýný duyumsarsýnýz öyle canlý, diri ve güzel. Gölge düþtümü aydan süzülen ýþýklarla yüzüne, kýzaran bir elma, ya da, içinizi kaynatan bir ayvanýn kokusunu yansýtýyor, küçük bir gülümsemede, Yusufçuk derken, dudaklarýnda, gül yapraðý kadife rengin yumuþaklýðýný sevinin sar¬hoþluðunu görüyorsunuz... Býraksanýz elverse Yusufçuk, þimdi bahçede oracýkta, açacak bedenini; Yusufçuða sarýlýp sonuna deðin doyasýya seviþecek gören nederse desin. Deli bir ýrmak olup yataðýndan taþacak.
     Arada bir geçiyor kendinden Sultan, Yusuf'un alnýna inen siyah dolgun saçlarýný parmaklarý ile tarar gibi atýyor geriye. Yusuf, Sultan' dan elinden geldiðince uzak durmaya çalýþýyor. Ona dokunmak¬tan korktuðunu görebiliyorsunuz, gecenin gölgeleri içinde. "Olur, Yusufçuk, sen yeter ki dile" diyor, Sultan.
Yusuf anlatýrken Sultan araya giriyor;“sen nasýl dilersen öyle yaparým”. Ýçinde kay¬nayýp duran yangýný atýveriyor dilinden dýþarý.
     Yusuf ateþe düþmüþ gibi yanýyor, içi paralanýyor, içinde çýrpýnan o ezginin içinde soðuk terler döküyor kýzgýn fýrýnlar önündeymiþ gibi yanýp yanýp üþümelere tutuluyor. O tümceden sora:
     “ Bana Yusufçuk deme, ben son, beþ yýla kadar
Yusuf'tum, þimdi ne oldu da Yusufçuk oldum. Deme bana, Yusufçuk marazalý olunca... “Cuk” mu oldu þimdi?
     Tam on daire bir Opel'e verdim geleceðimi, yaþamýmýn en güzel yýllarýný. Þimdi seviþemediðim çok güzel bir karým; bir kýzým bir de fabrika çýkýþlý bir “Opel”im var...
     Öðretmen; evlilikte temel olan, karþýlýklý sevgi ve saygýnýn olmasý gerektiðini anlatmaya çalýþýyor. Sultan öðretmene razý kalýp Yusuf'u sevdiðini, böyle yaþamanýn ezgi¬sine dayanabileceðini çekinmeden söylüyor. Yusuf kabullenip yýðýlýyor yerinde. Kendi ateþleri içinde kavrulurken gün doðuyor uzun yýllardan sonra bir yatakta. Ve bir yýl sonra Yusuf, hastalýðýna yenik düþüyor. Geride Sultan, kýzý, on daire, bir de fabrika çýkýþlý öpeli kalýyor…
Turgay Delibalta
17-06-2006




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn toplumcu kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Parlament Mavisi Portakal Dilimleri
Bu Aynanýnýn Rengi Yok
Güneþ Daðlarýn Arkasýna Çömelince
Çarþaf Duvar
Kýrk Yýllýk Kanatlarýmý Kýrýyorum
Ürkek Býldýrcýn
Memur Kýzý Menekþe

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Bana Bir Bakýþ Bul Anne [Þiir]
Kum Tanesiyim Sevgilim [Þiir]
Hanýmeli Kokusunda [Þiir]


Turgay DELÝBALTA kimdir?

Öykücü-Þair -Yazar

Etkilendiði Yazarlar:
Nazým Hikmet Ran-Yaþar Kemal- Ahmed Arif- Hasan Hüsyin-Puþkin


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Turgay DELÝBALTA, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.