Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Sonrasýnda bir düþ yorgununun, nereden ve nasýl geldiðini bilmediði bir yabancýya el sallamasýnýn, kendi yabancýlýðýna hoþçakal deme çabasý olduðu da bir düþ müdür sorusuna verilecek en iyi yanýtýn, o yabancýnýn kendine olan yabancýlýðýndan geleceðinden emin olmadýðým için sýkýlýyorum… Bu kaçýncý yorgunluk, bu kaçýncý uyku ve uyanýþ ve bu yaþamdan kaçýncý ayrýlýk… Ýþte bu kaçýncýlarýn hesabýný yapmamaya karar verdiðim gün, yenilginin bütün yorgunluðuyla dinleneceðimi ve yarýnlarýn coþkusunu yüreðimden sildiðim gün, bugünü ele geçireceðime inanýyorum. Oysa… oysa… hâlâ “inanýyorum”, “düþünüyorum”, “sýkýlýyorum”, “bekliyorum”, “biliyorum” sözcükleri bile beni yarýna çekiyor, yarýna zorluyor. “Yarýn” ise, o düþ yorgununun beklediði limana hiç gelmeyen, gelemeyen ve bugüne de hiç uðramadan geçen, ama hiçbir bugünü de görmeyen bir yük gemisinin adý oluyor. Neden “yarýn” adlý o yük gemisini beklediðimizi, neden bugünü sevmediðimizi, neden o olmayanýn peþinde olduðumuzu sorgulamanýn bugünü yakalamaya bir katkýsý var mý bilmiyorum ama, bu sorgulamanýn bile yarýnýn büyüsüyle yýkanmýþ soru iþaretlerini daha çok çaðrýþtýrdýðýný düþünüyorum. Nerede ve nasýl biteceðini bilmediðim bir düþün peþinden þarkýlar söyleyerek, hüzün daðýtarak, gözlerimi beynimin, ama daha çok yüreðimin kývrýmlarýna salarak, hesabýný bilmediðim bir oyunun içine dalýyorum. Oyun içinde koþarak, aðlayarak, çýrpýnarak bir yere varma çabamý, anlamsýzlýðýn içinde yiten bir gözün hüznüne kurban ediyorum… Bugün neden mutsuzum, dün neden mutsuzdum, yarýn neden mutsuz olacaðým? Yarýn neden mutsuz olacaðýmý, bugünkü mutsuzluðumun dünkü mutsuzluðuma verdiði yanýtta boþuna arýyorum. Koþan, yürüyen, salýnan, duran, bakan bir yumak insanýn, -insan sözcüðünün bir öyküye girmesi her zaman zordur- ayaklarýna baðlanmýþ eski bir geleneðin paslý zincirlerini kýrmanýn zorluðunu beynine kabul ettirmiþ bir düþün insanýnýn, kendi insanýný, kendini baðlayan ve giderek çürüyen, paslanan yüreðine aðlýyorum. Hayýr, zaman akmýyor biliyorum. Zaman insanvarlýðýnýn uydurduðu ve iþine geç kalmamasý için kurduðu her an bozulmaya hazýr bir oyuncaktýr. Zamandan çok, zamana direnmeyi seviyorum. Zamana direnmeyi seviyorum, çünkü bana hiç verilmemiþ bir yaþamýn sýkýlgan, hüzünlü, telaþlý, kýrýlgan ve herkesi sýkan, kýran bir oyuncusu olmaktan hoþlanmýyorum. Hoþlanmadýðým ve yaþamadýðým sürece kalakalýyorum bana istemediðim halde verilen bu yaþamýn ortasýnda. Saðýma bakýyorum, soluma bakýyorum, kendime bakýyorum, kimi suçlayacaðýmý bilemeden, bazen de kendimi rahatlatmak için bir hedef bulup onu suçlayarak, sonra dönüp dolaþýp ona acýyarak –ama o da istememiþti ki böyle olmasýný- bu oyunu sürdürüyorum. Herkesin öleceði günü beklediðini, aceleyle saða sola koþturmalarýndan, aceleyle yemelerinden, aceleyle sevmelerinden, aceleyle nefret etmelerinden, aceleyle gülüp, aceleyle aðlamalarýndan anlýyorum. “Dur acele etme çocuðum, yemeðini bitir” diyor anne ama çocuðun acelesi var, geç kalýyor oyuna… geç kalýyor… Biliyor ki, o aný kaçýrýrsa o oyunu hiçbir zaman oynayamayacak. Nefes nefese katýlýyor oyuna; yaþamýnýn da nefes nefese akacaðý bir oyun olduðunu bilmeden. Ah Zézé… Sen… Tatlý çocuk; okuduðum, yazdýðým, çizdiðim, aðladýðým, güldüðüm, hüzünlendiðim ilk yaþam çocuðum… Sen… Sen neden yaþamýn anlamýný aradýn, yaþadýðýný anlamadýn? Nedir acýya boðan seni? Nedir beþ yaþýndaki yoksul ayaklarýnla bir Noel hediyesi almak için kilometrelerce yürüten bir limana. Limandaki hediye dolu yük gemisinden küçük bir hediye alamayacaðýný, o uzun yolculuðun ta baþýnda biliyordun. Bir hediye talep ettiðin yaþamdan geriye hüzünle döndün. Yaþam sana bir hediye vermedi desem yalan olur Zézé; yaþam sana bir hüzün hediye etti, senin payýna düþen buydu. Yolculuk dönüþü, gözyaþlarýn iki yanaðýndan süzülmüþ, aðlamaktan yorulunca toz ve güneþin etkisiyle yanaðýnda kurumuþtu. “Sen aðladýn mý Zézé?” diye sordum, “aðlamadým” dedin inatla. “Sen aðladýn galiba Zézé” dedim bir kez daha, “aðlamadým” dedin yine inatla. Ah tatlý çocuk; beni aðustos sýcaðýnda ölümden kurtaran ve yeniden ölüme yaklaþtýran, yanaklarýnda süzülerek kurumuþ gözyaþlarýnla, o bal rengi gözlerinin üzerindeki kývrýk kirpiklerini sýmsýký ta gözlerimin içine yumarak ve baþýný iki yana sallayarak, “aðlamadým”, “aðlamadým”, “aðlamadým” diyen o çocuk inadýndý. Gözyaþlarýný görmek istemeyen ve yalan nedir bilmeyen o bal rengi gözlerinle beni öldürdün Zézé, beni öldürdün. Saflýðýnda, sýmsýcak yüreðinde ve yaþamdan bir hediye ummanýn verdiði utangaç gözyaþlarýnda buldum kendimi. Seni sevdim Zézé, seni… Sadece seni sevdim… Ýçimdeki onlarca benden o çocuk Zézé’yi… 15.08.2000 *Jose Mauro de Vasconcelos’ýn Þeker Portakalý adlý romanýndaki Zézé karakterine gönderme yapýlýyor.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Derya Erdem, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |