Hala çevrende bulabileceðin güzellikleri bir düþün ve mutlu ol. -Anne Frank |
|
||||||||||
|
Gündemimizi meþgul eden onca kabalýk, görgüsüzlük, sofuluk, hoþgörüsüzlük ortamýnda sormadan edemiyoruz: Biz Türkler; eskiden de böyle miydik? Yabancý gezginlerin anlattýklarýna göre, kesinlikle bugün ki gibi deðildik!. Biz eskiden daha; Faziletliydik: Kimsenin malýna, mülküne göz dikmezdik. Kimsenin namusuna yan bakmazdýk. Hýrsýzlýk nedir bilmez, dilenciliði meslek edinmez, kimseyi de küçümsemezdik. Dürüsttük: Bakmayýn bugünlerde ticarette herkesin birbirini kandýrmayý matah saymasýna sözlerin tutulmamasýna, tartýda hile yapýlmasýna. Bir zamanlar Londra Ticaret Odasý'nýn en görünür yerinde þu mealde bir tavsiye levhasý asýlýydý: "Türklerle alýþveriþ et, yanýlmazsýn." Ýtibarlýydýk: Bakmayýn þimdilerde Avrupa’lýnýn gidiþimizi zorlaþtýrmak için vizeler koyduklarýna! Bir zamanlar Hollanda Ticaret Odasý'nýn toplantýlarýnda oylar eþit çýkýnca Osmanlýlarla alýþveriþi olan tüccarýn oyu iki sayýlýr, onun dediði olurdu. Temizdik: Bakmayýn þimdilerde kaldýrýmlardan tükürük ve balgama basmadan yürüyemeyiþimize! Yere bile tükürmezdik. Hatta, Osmanlý askeri teþkilatýný Avrupa'ya tanýtmasýyla meþhur Comte de Marsigil, yere tükürmedikleri için atalarýmýzý þöyle eleþtiriyor:"Türkler hiçbir zaman yere tükürmezler. Daima yutkunurlar. Bunun için de saçlarýnda sakallarýnda bir hararet olur ve zamanla saçlarý, kaþlarý,sakallarý dökülür." Harama el sürmezdik: Bakmayýn þimdilerde halkýn bir kesiminin kaçak elektrik ve su kullanmasýna ( ve bu kayýp bedeli, borcunu aksatmadan ödeyen düzgün vatandaþlarýn faturasýna eklenerek onlara rýzalarý dýþýnda ödetilmesine), milyonlarca kiþinin hak edilmemiþ yeþil kartlarla bedava saðlýk hizmeti almakta bir beis görmemesinden, sahte belgelerle sosyal güvenlik kurumlarýndan emekli olup haksýz maaþ çekenlerin aþiret, cemaat dayanýþmasý yapan bazý yerel görevlilerce görmezden gelinmesine veya hasbelkader yakalandýklarýnda ise yoksulluk edebiyatýna sýðýnmalarýna! Fransýz müellif Motray, 1700'lerdeki halimizi þöyle anlatýyor: "Türk dükkânlarýnda hiçbir zaman tek meteliðim kaybolmamýþtýr. Ne zaman bir þey unutsam, hiç tanýmadýðým dükkâncýlar arkamdan adam koþturmuþlar, hatta birkaç kere Beyoðlu'ndaki ikametgâhýma kadar gelmiþlerdir." Medeni idik: Bakmayýn þimdi þehirleri gasp,kapkaç çetelerinin sardýðýna, uygar olmaktan bahsedilince bazý insanlarýn müstehzi tilki gülüþü ile sýrýtmasýna, çoðu kiþinin baþkasýnýn önüne geçmek ve sýrasýný almaktan utanmamasýna, trafik kurallarýna uyanlarý kýnamasýna, kimselere saygý duyulmamasýna. Ýngiliz sefiri Sör James Porter ise, 1740'larýn Türkiye'si için þunlarý söylüyor:"Gerek Ýstanbul'da, gerekse Ýmparatorluðun diðer þehirlerinde hüküm süren emniyet ve asayiþ, hiçbir tereddüde imkân býrakmayacak þekilde isbat etmektedir ki, Türkler çok medeni insanlardýr." Dosdoðruyduk, Haksýzlýk nedir bilmezdik : Bakmayýn çýkar çetelerinin Ali Dibo düzenleri kurduklarýna, yandaþlarýna iþ ve ihale daðýttýklarýna, halkýn yandaþ belediye gelse de, kaçak evime bir kat daha çýksam diye fýrsat kolladýðýna. Fransýz generallerden Comte de Bonneval ise, þu hükmü veriyor:"Haksýzlýk, mürabahacýlýk, inhisarcýlýk ve hýrsýzlýk gibi suçlar,Türkler arasýnda meçhuldür... Öyle bir dürüstlük gösterirler ki,insan çok defa Türklerin doðruluklarýna hayran kalýr." Fransýz müellif Dr.Brayer, 1830'larýnÝstanbul'unu getiriyor önümüze:"Evlerin kapýsýnýn þöyle böyle kapatýldýðý ve dükkânlarýn çoðunlukla umumî ahlâka itimaden açýk býrakýldýðý Ýstanbul'da her sene azami beþ-altý hýrsýzlýk vak'asý görülür." Ubicini Dr. Brayer'i þöyle doðruluyor: "Bu muazzam payýtahtta dükkâncýlar, namaz saatlerinde dükkânlarýný açýk býrakýp camiye gittikleri ve geceleri evlerin kapýsý basit bir mandalla kapatýldýðý halde, senede dört hýrsýzlýk vakasý bile olmaz. Ahalisi sýrf Hýristiyan olan Galata ile Beyoðlu'nda ise hýrsýzlýk ve cinayet vak'alarý olmadan gün geçmez." Naziktik: Bakmayýn þimdi insanlarýn komþularý ile baðýrýþ çaðýrýþ içinde, birbirlerine en aðýr hakaretleri ederekten edepsizce kavga ettiklerine. Edmondo de Amicis isimli Ýtalyan gezgini, yine 1880'lerin "biz"ini anlatýyor bize: "Ýstanbul Türk halký Avrupa'nýn en nazik ve en kibar insanlarýdýr. Sokakta kavga enderdir. Kahkaha sesi nadirattan iþitilir. O kadar müsamahakârdýrlar ki; ibadet saatlerinde bile camilerini gezebilir, bizim kiliselerde gördüðünüz kolaylýðýn çok fazlasýný görürsünüz." Hayata karþý saygýlýydýk: Bu konuda dilerseniz Elisee Recus'u dinleyelim,bize 1880'lerdeki halimizi anlatsýn:"Türklerdeki iyilik duygusu hayvanlarý dahi kucaklamýþtýr. Birçok köyde eþekler haftada iki gün izinli sayýlýr... Türklerle Rumlarýn karýþýk olarak yaþadýðý köylerde ise bir evin hangi tarafa ait olduðunu kolaylýkla anlayabilirsiniz. Eðer evin bacasýnda leylekler yuva yapmýþsa, bilin ki o ev bir Türk evidir." (Küçük Asya, c. 9) Hayýrseverdik: Bakmayýn þimdilerde insanlarýn bencilleþip para pul düþkünü olduðuna, yere düþene bile el uzatmayýþlarýna, kötü durumda olan birini gördüklerinde kaçýp gitmelerine, varlýklarýný kýz çocuklarýndan bile hasis çe esirgediklerine, komþusu veya akrabasý aç iken ona sýrtýný dönüþlerine.Comte de Marsigli'yi tekrar dinleyelim: "Yazýn Ýstanbul'dan Sofya'ya giderken daðlardan anayol üzerine inmiþ köylülerin yolculara bedava ayran daðýttýklarýna þahit oldum." Bu olgu eskiden Türklerin en belirgin meziyetlerinden biri olup, Türk illerini dolaþan gezginlerin tümü, ne kadar yoksul olursa olsun, halkýn misafir gördüðü yabancýlara ikramda hiç kusur etmediðini belirtmiþlerdi. Doðayý sever ve korurduk, Çevreciydik : Eskiden doðaya karþý duyarlýydýk, aðaç gördükmü kesmeyi düþünmezdik, akar temiz su gördük mü çöpümüzü dökmezdik, kediye köpeðe eziyet etmezdik, öyle yavru ayýlara, denizdeki yunuslara,foklara kurþun atmazdýk! Yine ayný Kont Marsigli, ceddimizin hayýrseverlikte fazla ileri gittikleri kanaatindedir. Þöyle diyor: "Fakat þunu da itiraf etmeliyim ki, bu dindarane hareketlerinde biraz fazla ileri gitmektedirler. Ýyiliklerini yalnýz insan cinsine hasretmekle kalmayýp, hayvanlara ve hatta bitkilere bile teþmil ederler." Kurak günlerde ücretle adamlar tutup sokaktaki ulu aðaçlarý sulatýr, göçmen kuþlarýn yorgunluk atmasý için saçak altlarýna kuþ saraylarý yaparlar… Bu tespiti, Ýslâm ve Türk düþmaný avukat Guer misallendiriyor:"Türk þefkati hayvanlara bile þamildir" dedikten sonra þu örneði zikrediyor: "Hayvanlarý beslemek için vakýflar ve ücretli adamlarý vardýr. Bu adamlar sokak baþlarýnda sahipsiz köpeklere ve kedilere et daðýtýrlar... Sokaktaki aðaçlarýn kuraklýktan kurumasýný önlemek için bir fakire para verip sulatacak kadar kaçýk Müslümanlara bile rastlamak mümkündür..." "Kaçýk"lýðýn kaynaðýný da veriyor adam: "Birçoklarý da sýrf azad etmek için kuþbazlardan kuþ satýn alýrlar. Bunu yapan bir Türk'e bir gün yaptýðý iþin neye yaradýðýný sordum. Küçümseyerek baktý ve þu cevabý verdi: Allah'ýn rýzasýný tahsile yarar." Türkiye Seyahatnâmesi'yle meþhur Du Loir'un 1650'lerdeki hükmü þöyle: "Hiç þüphesiz ki, ahlâk bakýmýndan Türk siyasetiyle medeni hayatý bütün cihana örnek olabilecek vaziyettedir." Þefkatimiz yalnýzca insana yönelik deðildi, hayvanlarý, hatta bitkileri bile kapsýyordu. Galiba geçmiþimizden uzaklaþmak(en azýndan olumlu taraflarýndan ) bize çok pahalýya patladý!
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Þahingöz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |