..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Sevgi dünyadaki yaþam ýrmaðýdýr. -Henry Ward Beecher
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Ýnceleme > Dünya > Tamer Uysal




5 Aðustos 2006
Kudüs... Ey Kudüs  
Tamer Uysal
Kudüs Ey Kudüs yaklaþýk 4 yýlda yoðun çaba ve araþtýrmayla ortaya çýkmýþ, Kudüs ve Ýsrail-Arap sorunu üzerine yazýlý en kapsamlý kitaplardan birisiydi. Fransýz ve Amerikalý gazeteciler Dominique Lapierre ve Larry Collins tarafýndan kaleme alýnmýþtý. Üç tek tanrýlý (semavi) dinin merkezi Kudüs tarih boyunca nice “kutsal savaþ”lara sahne olup üzerine sayýsýz kitap yazýlmýþtýr. Uluslarýn yollarý ve tanrý kelamý kavþaðýnýn tarihine ýþýk tutan ve ABD, Almanya, Fransa vs. gibi ülkelerde çok satan kitapta Kore Savaþýný da izlemiþ Lapierre ile Ortadoðu’daki toplumsal dönüþümlerin yakýn tanýðý Collins Ortadoðu, Avrupa ve Amerika’da 250 bin km yol katedildiðini ve 2 bin kiþiyle konuþulduðunu belirtiyorlardý. 20 araþtýrmacý 500 kg belgeyi inceleyip 6 bin sayfa doküman hazýrlayarak önemli bir kaynak ortaya koymuþtu…


:BCGG:
“Seni unutursam, ey Kudüs
Sað elim hünerini unutsun
Eðer seni anmazsam
Dilim damaðýma yapýþsýn”

      MEZMUR-137


KUDÜS.. EY KUDÜS

Kudüs Ey Kudüs yaklaþýk 4 yýlda yoðun çaba ve araþtýrmayla ortaya çýkmýþ, Kudüs ve Ýsrail-Arap sorunu üzerine yazýlý en kapsamlý kitaplardan birisiydi. Fransýz ve Amerikalý gazeteciler Dominique Lapierre ve Larry Collins tarafýndan kaleme alýnmýþtý.

Üç tek tanrýlý (semavi) dinin merkezi Kudüs tarih boyunca nice “kutsal savaþ”lara sahne olup üzerine sayýsýz kitap yazýlmýþtýr. Uluslarýn yollarý ve tanrý kelamý kavþaðýnýn tarihine ýþýk tutan ve ABD, Almanya, Fransa vs. gibi ülkelerde çok satan kitapta Kore Savaþýný da izlemiþ Lapierre ile Ortadoðu’daki toplumsal dönüþümlerin yakýn tanýðý Collins Ortadoðu, Avrupa ve Amerika’da 250 bin km yol katedildiðini ve 2 bin kiþiyle konuþulduðunu belirtiyorlardý. 20 araþtýrmacý 500 kg belgeyi inceleyip 6 bin sayfa doküman hazýrlayarak önemli bir kaynak ortaya koymuþtu…

Talmud (ibranice lamad) öðrenmek sözcüðünden gelir. Uzmanlarý hahamlar, hukuk doktorlarý, daðýlmýþ topluluðun unutulmuþ parçalarý olarak yüzyýldan yüzyýla yaþamaya devam ettiler. Yoksul hayatlar dinsel kurallara göre düzenlenmiþti. Torah yani yasalarýn, öðretilerin ayetleri ezberlenmiþ ve talmud metinleri kuþaktan kuþaða aktarýlmýþtý.

Kutsal saydýklarý Süleyman’ýn yaptýrdýðý tapýnaðýn kalýntýsý olan aðlama duvarý 2 bin yýldýr yeryüzünün bütün Yahudilerinin ona dönüp daðýldýklarýna gözyaþý döktükleri yerdi. Öte yanda ise Kudüs’te Muhammed’in beyaz kýsraðý üstünde gökyüzüne yükseldiði Hazreti Ömer Camii bulunuyordu. Mekke ve Medine’yle birlikte Ýslam’ýn da en kutsal yeriydi Kudüs.

Kudüs tarih boyunca dökülen kanlarla lanetlenmiþ gibiydi. Eski Yahudi tapýnaðýnýn mihrabýnda hayvanlar kurban edilirdi. Ýsa burada çarmýha gerilmiþti. Ýnsanlar buradaki duvarlarýn diplerinde canlarýný vermiþlerdi. Din adýna burada cinayetler iþlenmiþti. Davut ve firavun, Sebnaþerib ve Nabukadnezar, Herod ve Ptolome… Titus ve Godefroy de Babullion komutasýnda haçlýlarla Timurlenk ve Selahattin-i Eyyubi’nin askerleri… Türkler ve Allenby yönetimindeki Ýngiliz askerleri… Hepsi karþý karþýya gelmiþlerdi.

Geçmeli Kubbeler, minareler, sur mazgallarý, çan kuleleri ile rengarenk bir anýtþehirdi Kudüs. Oysa Yeruþalayim eski Ýbrani dilinde “barýþ þehri” anlamýna geliyordu. Ýlk yerleþim bölgesi dallarý evrensel barýþý simgeleyen Zeytinlik Daðý yamaçlarýydý. Davut þu sözlerle yüceltmiþti onu: “Kudüs’ün barýþ içinde yaþamasýna dua edin”…

Yahudilerin asýl anayurdu Mezapotamyadaydý. Buradan kovulan Ýbraniler Musa yönetiminde dönüp Jedée (Yahuda) tepelerinde ilk devletini kurmuþlardý. Ancak Davud ve Süleyman yönetiminde 100 yýl kadar dayanabilmiþlerdi. Asur, Babil, Mýsýr, Yunan ve Romalýlarýn egemenliði altýna girdikten sonra tapýnaklarý yýkýldý. Bizans imparatoru 2.Teodosyüs ýrkçý görüþle Yahudileri ayrý bir ulus varsaydý. Frank kralý Dagobert de Galya’dan onlarý kovmuþ, 4.yy da ise Bizans Ýmparatoru Heraklius zamanýnda haçlýlar Deus Vult “Tanrý Ýstiyor” diyerek kýlýçtan geçirmiþti.

Yaþadýklarý ülkelerde Yahudilere mal edinme hakký pek tanýnmazdý. Papalýk para ticaretini yasakladýðýndan tefeciliðe yöneltilmiþlerdi. Kilise ortaçaðda onlarla bir arada yaþamayý yasakladý. 1215’te 4.Latran konsili belli bir iþaret -10 emri ifade eden rozet- taþýmalarý kararýyla ýrkçýlýðý doruða vardýrdý. Fransa ve Almanya’da bu sarý renkte bir O harfi olmuþtu. Naziler ise gaz odalarýna gönderecekleri Yahudileri sarý yýldýzla belirlediler.

Ýngiltere ve Fransa’dan sýnýrdýþý edildiler. Veba gibi hastalýklarý taþýmak, çocuklarý öldürmekle suçlandýlar. Normal hayat sürebildikleri tek yer Ýspanya oldu. Ancak 1492’de Kristof Kolomb’un yeni keþiflere çýktýklarý yýl Ýspanya kraliçesi Ýsabella’in hýristiyan kilise ile iþbirliði yapmasýyla buradan da kovulmuþlardý.

Prusya’da, Ýtalya’da da Yahudilere çeþitli yasaklar uygulanýrdý. Talmud’u bulundurmak suçtu. Venedik’te Yahudiler Ghetto Nouvo “Yeni Dökümhane” denilen bir mahallede yaþamaya zorunlu tutuldu. Böylece evrensel sözcük haznesine katkýda bulunmuþtu.

Filistin'de Yahudilerin oturduðu ilk yerleþim yeri 1860’ta kuruldu. Polonya’da kazak isyaný sýrasýnda 100 binden fazla Yahudi soykýrýma uðradý. Rusya’da Çar 2.Alexandre’nin ölümünden sonra halk tarafýndan resmen kýyýma teþvik edildiler -böylece yýlgý ve ölüm anlamýnda Pogrom sözcüðü de doðdu- ve 1881-82 programýndan sonra Filistin’e göçmen dalgasý hýz kazandý. Reuven Shari, David Gryn da bunlar arasýndaydý. Gryn Romalýlarýn Kudüs’ü kuþattýklarý sýrada orada bulunan bir yahudinin adýný almýþtýr: “Ben Gurion” aslan yavrusu demekti…

1885 yýlýnda Theodor Herzl Yahudi düþmanlýðý denen volkanýn asla sönmeyeceðini ve ulus devletler yüzyýlýnda geliþen milliyetçiliðin kurbaný olan Yahudilerin de ancak ulus olarak hayatlarýný sürdürebileceklerini ifade eden bir görüþün tohumunu atýyordu. Dini siyonizm siyasi siyonizm olarak 100 sayfalýk bir manifestoyla gerçekleþecekti adýný da yine Herzl koyuyordu: “Der Judenstaat” yani Yahudi Devleti.

Sion ibranice “seçilmiþ” anlamýna gelir, siyonizm ise Kudüs’teki Sion tepesinin adýndan geliyor. Siyonistlerin Yahudileri eski ülkelerinde toplama isteði ile 25 yy dýr Ýsrail halkýnýn Kudüs’le ilgili umudu…

Ýlk siyonist kongre 29 Aðustos 1897’de Ýsviçre’nin Basel þehrinde toplandý ve uluslar arasý yürütme kurulu belirlendi. Ulusal fon oluþturuldu. Filistin’de toprak satýn almak için bir banka kuruldu. Bayraklarýyla ulusal marþlarýný kabul ettiler. Mavi-Beyaz renkler Yahudilerin dua ederken omzuna taktýklarý geleneksel ipek þal Taleth’in renkleriydi. Marþlarý ise simgeseldi, umut anlamýna gelen Hatikvah’tý. Ayný gün akþam Herzl deftere þunlarý not etmiþti: “Basel’de yahudi devletini kurdum. Bunu þimdi yüksek sesle söylesem evrensel bir kahkaha tufanýna yol açabilirim. Belki beþ yýl sonra ama kuþkusuz elli yýl sonra herkes için kesin bir gerçek olacaktýr bu”…

1922 yýlýnda Milletler Cemiyeti tarafýndan Ýngilizlerin manda yönetimine girmiþlerdi. Ýngilizler için bu topraklar Ortadoðu’da istedikleri politikayý uygulamak için gerekli idi. Böylece Ýngilizleþtirilmiþ petrol yataklarýyla Times Nehri ve Süveyþ kanalý arasýnda köprü kurulacaktýr. 5 yy süren Türk egemenliðinden sonra Yahudiler Ýngilizler tarafýndan Filistin topraklarýna getirilecekti.

29 Kasým 1947’de BM’ye baðlý 56 ülke New York banliyösü Flushing Meadows’ta toplandý. Filistin’i arap-yahudi diye ikiye bölecek kararý alýyorlardý. Sözde 30 yýllýk savaþ sona erecekti. Ama umutsuzluðun kalemiyle çizilen bu paylaþtýrma haritasý katlanýlabilir bir ödünler ve kabul edilemeyecek kepazelikler karýþýmýydý. Kurulacak Yahudi devletinin topraklarýnýn çoðunluðu ve neredeyse nüfusunun yarýsý arap olduðu halde Filistin’in yüzde 57’si Yahudilere býrakýlýyordu. Eski çaðlardan beri Filistin’in bütün siyasal, ekonomik ve dinsel yaþamýnýn çevresinde döndüðü Kudüs þehrinin yönetimi ise BM’in denetimine býrakýlýyordu. Ne Arap ne de Yahudi baþkenti olmayacaktý.

2 Kasým 1917’de Ýngiliz Dýþiþleri Bakaný Lord Arthur James Balfour bankacý Walter Rothschild’e yazdýðý “majestelerinin hükümeti” þeklinde bir hitapla baþlayan mektupla Filistin’de kurulacak bir devlete ýþýk yakýyor ve nazi kýyýmýndan kaçan 4554 yahudi “exodus” adlý bir gemiyle Filistin topraklarýndaki bir bölgeye yerleþtiriliyordu. Oysa hrýstiyan Avrupanýn batý emperyalizminin baskýlarýna karþýlýk Osmanlý Devletinin kapý açtýðý Yahudilerle Araplar Ýspanya’daki Endülüs Emevi devrinden bu yana hep barýþ içinde yaþamýþlardý. Ýngilizler hak sahibi olmadýklarý halde Filistin topraklarýný ipotek altýna alýyorlardý.

Filistin’in paylaþýlmasýnda en fazla çabayý gösteren ABD’ydi. Bu ülkenin etkili Yahudi cemaatinin oy baskýsýyla politikacýlar göçle devlet kurulmasý yönündeki kampanyalara kayýtsýz kalýyorlardý.

Ýlk aþamada 1.200.000 araba karþýlýk 250 bin yahudi bölgeye yerleþtirildi. Baþkan Truman BM’den Filistin’in paylaþtýrýlmasý yönünde karar çýkmasý için Fransa’yý Amerikan yardýmlarýný kesmekle tehdit ediyor hatta Yunanistan, Liberya, Haiti, Filipinler bile evet oyu kullanýlmasý için baský görüyorlardý.

Emmanuel Cellar adlý bir ABD parlamento üyesi Baþkan’a telgraf göndererek Yunanistan gibi direten ülkelerin yola getirilmelerini istiyordu. Ayný baský Filipinlere de yapýldý paylaþým için olur istendi. Yüksek mahkemenin iki yargýcý Filipinler Devlet Baþkanýna “paylaþtýrmaya karþý çýkma kararýnda diretirse ülkesinin milyonlarca Amerikalý dost ve taraftarýný kaybedeceðini” bildirmiþlerdi. Öte yanda Liberya’da Harvey Fireston 400 kauçuk çiftliði sahibiydi, yatýrýmlarý vardý. Liberya ürünlerinin boykot edilmesiyle tehdit edildi. Haiti Cumhuriyet Baþkaný ikna edilmeye zorlandý, bir Haiti temsilcisi Harlem’de siyonist ajanlarca kovalandý. Kudüs müftüsünün yeðeni Cemal Hüseyni ise 29 Kasým 1947’deki oylamada paylaþým yönünde karar alýnýrsa Yahudilerle savaþacaklarýný açýkladý.

Siyonist marþý Hatikvah paylaþýmla zafer edasýnda söyleniyor Dave Rothschild gibileri de barlarda kendince zaferlerini Le Þayim (þerefe) diyerek kutluyorlardý. Ýsrail Devletinin kurulmasýyla Tel Aviv dünyanýn ilk Yahudi þehri olarak karnaval havasýndaydý. 14 Mart 1948 günü Ýngilizler Kudüs’ten ayrýlýyor, Yahudi devleti kuruluþunu ilan ediyordu. 3 bin yýldan bu yana atalarý pek çok iþgalcinin gidiþini görmüþlerdi. Asurlular, Babilliler, Persler, Romalýlar Haçlýlar, Araplar ve Türkler gibi sýra Ýngiliz askerlerine de gelmiþti…

Ýngiliz Sir Henry McMahon’la en büyük Müslüman yetkili Mekke Þerifi arasýnda 8 mektupluk yazýþmayla Almanlarla müttefik olan Türklere baþ kaldýrýlmasý istendi. Güya Araplara 1.dünya savaþýndan sonra büyük bir baðýmsýz devlet kurdurulacaktý. Ýngilizler ve Fransýzlar 1917 yýlýnda gizli bir anlaþma yapýp Araplara verilecek topraklarý Fransa’ya devretti. Araplar buna bozulmuþlardý. Sir Mark Sykes ile Charles Picot arasýnda Moskova’da yapýlan bu pazarlýk bolþevikler iktidara geldikten hemen sonra açýða vurulmuþtu. Akabinde Araplar Þam ve Suriye’den Fransýzlar tarafýndan kovulunca hedeflerini Ýngilizlerin hainliðinden siyonistlere yöneltmiþlerdir.

1925 yýlýnda Filistin’de ulusal Yahudi yuvasý kuruldu. Siyonist yönetici Hayim Weizman 14.büyük kongrede yaptýðý konuþmada arap sorununu belirleyip siyonizmin basit bir dinsel hareketten bir doktrine dönüþmesine toplumsal disiplin haline getirilmesine yol açmýþtý. Ýlk siyonistler Marksist etkilerle toplumsal demokrasi ve felsefe geleneðinde bir devlet kurmak istiyorlardý. 19.yy sosyalistlerinin ütopyasý Filistin’de daha önce kurulan kazma ve tüfekli kibbutzlarla (kolektif çiftlikler) uygulamaya geçirilmiþti. Yahudi iþçi sýnýfý oluþturularak bu çiftliklerde iskan saðlandý. Çoðunluk Beyrut’ta yaþayan büyük toprak sahibi olan Araplardan toprak satýn alýnarak yapýldý ve Yahudi emekçilerinin genel konfederasyonu Histadrouth’un temeli atýldý.

Topraklarýndan atýlan iþsiz kalan Araplardan çok geçmeden kent proletaryasý oluþtu. Bu kitle baþta ilkel ve içgüdüsel tepki gösterebiliyordu. Sadece geleneksel kaderci bir tutum içindeydiler örgütlenmelerini saðlayacak ulusal istekleri yoktu ve sanayi devrimini tamamlayamamýþ bir dünyada sömürge halklarýnýn örnek sorumsuzluðuyla yaþýyorlardý.

Filistinli Araplarda önceleri önemsenmeyen Yahudi istekleri düþmanýn örgütçü yaný, canlýlýðý ve amaçlarýný geliþtirmekle ilgili inanç karþýsýnda çok geçmeden üzüntü, kuþkuyla nefrete dönüþtü. Ýngilizlere karþý sadece 1920, 1929 ve 1935-36’da ayaklanmýþlardý…

Kudüs Müftüsü Muhammet Sait Hacý Emin el Hüsseyni ise 1929’dan beri Filistin’de Arap lideriydi. Berlin’de 4 yýl kaldýktan sonra 6 Nisan 1945’te Almanya’nýn yenilgisiyle bu ülkeyi terk etmiþ bir zamanlar Türk ordusunda da subay olarak yer almýþsa da daha sonra Ýngilizler hesabýna Filistin’de ajanlýk yapmaya baþlamýþtý. Ancak Ýngilizlerin ihaneti ve Filistin’e Yahudi göçüyle gerçek eðilimini buldu. Kenar mahallelerde, çarþý ve köylerde örgütlenmeye, ayaklanmalara yöneldi. Gýyabýnda mahkum oldu, Ürdün’e geçti. Döndüðünde listede olmadýðý halde yine Ýngiliz Yüksek Komiserliðince boþalan Kudüs müftülüðüne atandý.

Ardýndan Yüksek Ýslam Kurulu Baþkanlýðý’na da seçildi ve dinsel fona yatýrýlmýþ parayý kullanma yetkisi kazandý. Mahkemelerde, camilerde, okullarda, mezarlýklarda söz sahibi oldu. Aydýnlara karþý mesafeliyken yandaþlarýný bilgisizlik kalelerinden, mahalle ile köylerden toplamayý yeðledi. 24 Eylül 1928’de halký dinsel baðnazlýðý güçlü bir protestoya çevirmeyi baþarmýþtý, Yom Kippour bayramýnda aðlama duvarýnda ibadet eden Yahudileri Muhammet’in gökyüzüne çýktýðý yeri ele geçirmekle itham etti…

1929’da Cihad-ý Mukaddes ilaný uygulamaya geçirildi. 16 aylýk bir grev baþladý ve ayaklanmaya dönüþtü. Filistinli Araplar arasýndaki baþlayan iç savaþta 2 bin arap öldürüldü. Birçoðu Ýngilizce konuþan ve müftünün otoritesine boyun eðmeyecek kiþilerdendi. Büyük toprak sahipleri, tüccar, öðretmenler ve memurlardý ya da otoritesine karþý çýkacak olan büyük ailelerden Naþaþibiler, Halidiler ve Dacanilerdi. Rakipler birbir temizlenmeye suikastlerle kardeþ kardeþi yok etmeye baþlamýþtý. Araplar araplara kýrdýrýlmýþtý.

Buna karþýlýk Yahudi cemaatinde genç þefler ve birgün Filistin’deki en büyük güç olan toplumsal kuruluþlarýn sayýsý artarken Hacý Emin araplarý ayný kaynaklardan yoksun býrakmýþtý. Dinsel baðnazlýk taþkýnlýðýyla akýl yolu boðazlanýp ülkenin en seçkin kiþileri birbir cahil köylü tüfekleriyle yýldýrýlýnca koca bir þef olacak nitelikteki kuþak korku ve sessizliðe itildi.

Berlin’den Fransa’ya gönderilen müftü Hacý Emin’in siyonist davasýna yakýn Fransýz baþbakaný Léon Blum ve Amerikalý siyonistlerle pazarlýðý sonucu 29 Mayýs 1946’da Suriye pasaportu ve sahte Amerikan askerlik belgesiyle ayak bastýðý Kahire’den o zamana kadar gelinen nokta buydu. Yahudilerle Amerikalýlar arasýnda yapýlan pazarlýðý Fransýz dýþiþleri bakaný Georges Bidault bozmuþtu teslim edilmesine karþýlýk Fransa’ya vaat edilen ABD yardýmýna raðmen müftü Fransýz topraklarýndan çýkarýldý. 12 yýl sonra Fransýz gazetesi Paris Press kaçýþa göz yuman ve Nürnberg savaþ suçlularý mahkemesinde yargýlanmaktan kurtulan müftü için Fransa’nýn Kuzey Afrika’da durumunun ve rolünün destekleneceði sözünü aldýðýný açýklamýþtý.

Müftü müttefikler arasýnda bir pazarlýk konusu haline gelmiþken yahudi tarafý ise günden güne güç kazanmaktaydý. Yahudiler Haganah adlý bir harekat birliði kurmuþlardý. 2.dünya savaþýnda yenilen Almanlarýn Afrika’da kalan mühimmatýný toplayan Haganah silah yönünden oldukça güçlenmiþti. Ayrýca Hayim Slavine çok güçlü bir patlayýcý madde olan trinitrotolüen hazýrlayýp ABD’deki ünlü ve zengin Yahudi ailelerle Ben Gurion arasýnda baðlantýnýn kurulmasýný saðlýyordu.

Sanenborg adlý bir enstitü kurulduktan sonra silah imalatýnda kullanýlacak hurda makinalar toplandý. Harlem’deki bir karargahta bu hurdalar silahlara dönüþtürülüp parçalanarak Ýngiliz gümrükçülere bir izin belgesiyle tekstil makine parçalarý deyip Filistin’e sokulmasý saðlandý. Özellikle kibbutzlarda ve köylerde Haganah’ýn çaðrýsýyla genç yahudiler de izcilik adý altýnda örgütlenip (Gadna) askeri eðitim alýyorlardý.

Yahudilerden iki kat fazla olan Filistinli Araplar önceleri bu geliþmelere pek aldýrýþ etmemiþlerdi. Çünkü silah bakýmýndan beslendikleri kaynaklar çoktu. Gerilla savaþýna alýþkýndýlar bedevi soyundan gelme yeteneklerden birisi de oydu. Ancak disipline olmamak ve bilgisizlik önemli eksikleriydi.

Gelecekte Filistin’de kurulacak olan bir devletin baþýna geçme planý kuran Hacý Emin El Hüsseyni ise Cihadý Mukaddes Savaþçýlarý adlý bir ordu teþkil etti ve Kudüs’teki daðýnýk köylüleri birleþtirmeyi hedefledi. Futweh adlý gençlik hareketi bu orduya baðlanmýþtý.

Filistinli Araplarýn komþularý da kendi soyundan arap devletleriydi ancak Ortadoðu’daki iki ülke Suriye ve Lübnan birer Fransýz tipi parlamenter cumhuriyetti, Suudi Arabistan, Yemen ve Ürdünlüler feodal devletlerin aþiret yapýsýnda yaþýyorlardý. Mýsýr ile Irak’ta ise Ýngiltere’yi andýran belli belirsiz meþruti krallýklar bulunuyordu ve Kahire’yle Baðdat halifeleri de anlaþamýyorlardý. Ayrýca Irak’ýn Suriye, Suriye’nin de Lübnan topraklarý üzerinde gözleri vardý. Filistin tamamen bu sorunlarýn üstündeydi tabii üstelik Mýsýr’ýn Süveyþ Kanalý nedeniyle Ýngilizlerle bir meselesi de söz konusuydu…

Yahudiler arasýnda Roma kralý Antiochus’a baþkaldýran Maccabe kardeþlerin zaferi için geleneksel Hanoukka (ýþýk bayramý) kutlanýrdý. Geceyi aydýnlatmak için sýrayla 8 ýþýk (menorahlar) yakýlýrdý. Maccabe mezarlarýndan Kudüs’ün merkezine meþalelerle dans ederek yürünürdü. 800 metrelik 5 dakikalýk bir yürüyüþtü bu ve Yahudiler için tehlikeliydi.

Aslýnda araplarla yahudiler arasýnda geleneksel dostluklar sözkonusuydu. Örneðin Ýslam din adamlarýna beslenen saygý yeshiva’lara yani din adamlarýnýn toplandýklarý yerlere kadar yaygýndý. Sevkoth’da (klübeler bayramý) yahudiler sonbahardan kýþ mevsimine girdiklerinde törenlerde toz bademler sunar araplar da paskalya sonunu kutlamak için onlara ekmek ve bal getirirlerdi. Oysa geleneklerine baðlý Kudüslü Yahudilerle Siyonist yöneticiler arasýndaki iliþkilerse genellikle gergin olurdu. Ýngilizlerin nefret edip araplarýn çok çekindikleri Ýrgun adlý gizli siyonist örgüt yahudi topluluðunun büyük çoðunluðunca benimsenmemiþti. Zwai Leoumi’nin bir hücresinin üyelerinden oluþan bu teþkilat Vladimir Jabotinsky adlý tutucu bir siyonistin görüþleriyle yönetiliyordu ve amaçlarý kutsal kitapta sözü geçen Ýsrail devletinin bütün topraklarýný ele geçirmekti.

Yahudiler Hayim Weizman’ý dostu Harry S.Truman’a gizlice gönderdiler ve üç konuda yardým istediler: Silah ambargosunun kalkmasý, Filistin’e göç ve paylaþým kararýnýn desteklenmesi. Truman’ýn eski iþ ortaðý Eddie Jacobson aracýlýðýyla da iliþki kurdurulup desteði saðlandý.

BM paylaþtýrma kararýný silahlý kuvvetlere býrakmýþtý. Fransýzlarla Ýngilizler 150 yýldýr bölgede üstünlük kurmak için birbirleriyle çatýþtýklarýndan Ýngilizler buna yanaþmadý. Fransa’nýn ise zaten Çin Hindi’nde sorunlarý vardý ve orada savaþýyordu. ABD Ruslarýn varlýðýný da Ortadoðu’da istemiyordu. Yahudi devletini baþta açýk açýk tanýmamaktaki asýl nedeni Sovyetler Birliði’nin Ortadoðu’da kazanacaðý egemenlikti.

Ýrgun komandolarý araplara saldýrýp katliamlara giriþmeye baþlamýþtý. Kadýnlar bile ýrzlarýna geçilip çocuklarýyla beraber öldürülüyor patlayýcý maddelerle direniþ gösteren bütün evler havaya uçuruluyordu. Deir Yassin Yahudi devletinin vicdanýný rahatsýz etti ve Filistin halkýnýn bitmeyen felaketlerinin adeta simgesi oldu.

Kudüs’le ilgili kararlarda batýlýlar hristiyan ve Müslüman inancýyla baðýný ileri sürüp Yahudi isteklerini arka plana iter görünüyordu. Belçika, Hollanda, Fransa hatta ABD böyle düþünüyordu. Arap-Yahudi çatýþmalarýný önlemek için daha sonra üç ülke Belçika, Fransa ve ABD ateþkeste arabuluculuk üstlendi.

Öte yandan Araplarýn yaþadýklarý ülkelerden gelen aydýnlar, öðrenciler Þam’ýn güneyindeki vadide bir kampta çeþitli zorluklar altýnda toplandýlar. Baþlarýnda adamlarýyla birlikte çete reisleri ile bazý gönüllüler de vardý. Otorite ve gerçek subaylardan yoksundular beslenmeleri donatýlmalarý ise büyük sorundu.

Nazilerin patlayýcý madde eðitimi verdiði Abdülkadir, müftü tarafýndan küçük bir partizan grubunun baþýna getirilmiþti. Araplar arasýnda müthiþ otorite boþluðu vardý ve 3 bine yakýný Kudüs’te savaþýyordu. Yarýdan çoðu müftünün yandaþýydý. Geri kalan 600 kiþi Iraklý eski polislerle Lübnan asýllý polis müfettiþi Münir Ebu Fadýl komutasýndaki eski polislerden oluþuyordu. Düzenli arap ordularý yetiþmeden ciddi hedefler elde etmeyi planlayan Yahudiler Ýngiliz mandasý Filistin’i terk edince aldýklarý kararla hemen Araplarýn yaþadýklarý bölgeleri boþaltmalarýna yol açtý. Böylece tarihteki Filistinli mülteci trajedisinin ilk adýmý gerçekleþiyordu. 20.yüzyýlýn en önemli siyasal olaylarýndan birisi gerçekleþmek Siyonist hareket Yahudi halký inatla istediði için devlet kurmak üzereydi.

Balfour bildirisine “Ýsrail Devleti” diyerek baþlayan David Ben Gurion, Tinsel, dinsel ve ulusal yanlarýnýn Filistin topraklarýnda doðduðunu belirterek ulusal özgürlüðün kurulmasý ve yahudilerin yüzyýllar boyu atalarýnýn varsaydýðý topraklara dönmek için çalýþtýklarýný ifade ediyordu. Balfour’da Araplara ve bütün dünyaya çaðrý yapan Gurion yeni Ýsrail devletinin 3 ilke üzerine kurulacaðýný açýklayacaktý: Özgürlük, adalet ve barýþ!..

Geçici kurul 14 Mayýs 1948 tarihli geçici kurulda baðýmsýz Ýsrail Devleti’ni ilan etmiþti. 200 bin kiþilik Mýsýr ordusu hemen harekete geçti. Kahire El Ezher Camii Ýmamý “kutsal savaþ saati çaldý” diyordu. Hacý Emin’in sözcüsü Ahmet Þukeyri bütün Araplara Yahudi devletini hedef gösteriyordu. Þam’dan Suriye Ordusu tugayý Galile’ye, Lübnan ordusu Yahudi yerleþim merkezlerine saldýrdý. Mýsýr Gazze’ye girmiþti. Hristiyanlar için Kudüs önemliydi. Pentecôte Pazarý (paskalyadan sonraki yedinci Pazar) Ruhül Kudüs’ün havariler üzerine iniþini kutlayan hristiyan bayramýydý. Ýnanýþa göre Tanrý insan suretinde yeryüzüne inmiþti…

Mýsýr birlikleri iki koldan ilerliyorlardý. Kýyýdan baþkomutanlarý general Muavi komutasýndaydýlar. Silah temin etmekte güçlük çeken Ýsraillilerin Negev tugayýnda sadece 800 askere karþýlýk 2 adet 20 milimetrelik top, 10 mermilik 2 davitka bulunuyordu. Mýsýr kuvvetleri ise bombardýman uçak filosu destekli 10 bin askere, tank alayýna ve 88’lik toplarla donatýlmýþ alaya sahipti. Kuzeyde Suriye ordusu 3 kibbutzu ele geçirmiþti. Kudüs ise kanlý çatýþmalara sahne oluyordu. Yüzyýllarca komutanlarýn karþýlaþtýklarý Kudüs’ün Latrun tepeleri þimdi de Yahudilerin yardýmýna koþmak için gelecek olanlara karþý arap mevzilerinin kontrolünde direnecekti.

Halife Ömer’in komutanlarýndan Ýbni Cebel yabani nanelerin kokulara boðduðu bu tepelerde dinlenme yolunu seçmiþti. Aslan yürekli Richard’ýn yaptýrdýðý ve daha sonra Selahattin Eyyübi’nin yerle bir ettiði kale yýkýntýlarý da buradaydý. Araplar Türklerin yýllar önce Allenby’in Ýngiliz ordusunu püskürtmeye çalýþtýðý siperleri temizleyip açarak yerleþtiler. Yamaçlar mayýnlar, dikenli tellerle kaplýydý. Tanksavarlar silahlarla korunuyordu. 3 makinalý vickers silahý namlularý ovaya dönük beklemekteydi.

Amerikan yahudisi albay David Marcus Amerikan ordusu hesabýna savaþýrken Normandiya çýkarmasýyla Avrupa’daki bazý yerlerde de bulunmuþtu. Gurion Latrun’u alýp Kudüs’ü açma görevini ona verdi. Judas Maccabée’den sonra general rütbesi verilen ikinci kiþiydi. Yahudi Haganah subaylarý kutsal kitaptan alýntýyla harekatýn adýný koymuþlardý: “Ben Nun” yani Ayalon vadisinde güneþin batýþýný durdurmak ve Ýsrail’in hasýmlarýný yoketmeyi gün ýþýðýnda tamamlamak…

30 Mayýs gecesi Ben Nun harekatýnýn ikincisi Latrun’daki arap mevzilerinin dövülmesiyle baþladý. Bedevi toplarý, Mýsýrlý Abdülaziz’in bataryalarý ise Yahudi kesimini kasýp kavuruyordu. Kudüs bütün çarpýþmalar boyunca kayýplarla ilgili bir karþýlaþtýrma yapýlacak olsa nazi bombardýmanýnda Londra halkýnýn verdiðinden beþ kat fazlasýný yaþamýþtýr. New York Times’ýn muhabiri Diana Adams Schmidt 2.dünya savaþýnda röportaj yaptýðý 4 yýl sürede tanýk olduklarýndan daha dehþet verici bir tabloyla karþýlaþtýðýný belirtecekti.

Filistin halký açlýk ve susuzluk felaketiyle karþý karþýyaydý. Kudüs kuþatmalarý boyunca halkýn imdadýna hep koþan hubeyza otlarý da kurumuþ asma yapraklarý haþlanýp karýnlar doyurulmaya çalýþýlýyordu. Ýsrail ordusu 3 kez Kudüs yolunu açmayý denedi. Haganah’ýn Latrun’da uðradýðý üç yenilgi haberi ulaþtýðýnda þehri kasvetli bir hava sarmýþtý. Ölüm, açlýk ve umutsuzluk kaosu arasýnda söylenti haline gelen bu haber Kudüs’ün sokaklarýna yayýlýverdi. BM arabulucusu Kont Bernadotte’nin çaðrýsýyla 30 günlük süre için ateþkes ilaný resmen açýklandý (Kudüs gökleri üst üste 26 gün açlýkla ve araplarýn top gümbürtüsüyle çýnlarken Latrun tepeleri 19 yýl süreyle arap lejyonu elinde kalacaktý)…

Kral Abdullah Kudüs’e geldi. Kudüs’ü kurtaran arap lejyonu komutaný Abdullah Tell’e albay rütbesine yükseltildiðini bildirdi.

Ben Gurion BM ateþkesiyle 30 günlük solukalma fýrsatý tanýnmasýný araplarýn ateþkes kararýný kabul etmelerini büyük bir hata olarak görüyordu. Çünkü Ehud Avriel’in Çekoslavakya’dan gönderdiði silah yüklü gemi yola çýkmýþtý, Meksika’dan gelen silah dolu baþka bir þileple de Yahudiler daha da güçlenmiþti. Bernadotte ateþkesin uzatýlmasý için yeni bir giriþimde bulundu ancak Ýsrail tarafý bunu kabul etmek için artýk neden görmeyecekti. Ýsrail hava kuvvetlerine ABD’den satýn alýnan bir uçan kale sayýlan B-17 bombardýman uçaðý da katýlmýþtý. Irak ve Mýsýr’ýn orduya kattýklarý 10 bin asker dýþýnda Araplarýn askeri gücünde bir deðiþiklik olmadý. Ýsrailliler ilk kez silah üstünlüðünü ele geçiriyordu…

Çarpýþmalar yeniden baþladýðýnda araplar korkunç gerçekle karþý karþýya kaldýklarýný anladýlar. Ýsrail ordusu tüm cephelerde saldýrýya geçecekti. Moþe Dayan komutasýnda birlikler Lod’u ele geçirdi. Araplar þehirden göç etmeye baþladý. Nazaret ve Ramleh düþmüþtü.

16 Temmuz Cuma günü gece yarýsýndan hemen sonra Nabukadnezar’ýn Kudüs surlarýna saldýrmasýnýn 2500. yýlýnda Kedem (ilkçað) adýný verdikleri silahla Yahudiler Kudüs’ün surlarýný delecek ve 2 bin yýl sonra ilk kez þehri elegeçirebilecekleri saldýrýya geçecekti. Abdullah Tell radyoda bütün birliklerine çaðrýda bulundu: “kutsal þehri son askerimize ve son kurþunumuza dek savunacaðýz bu gece kimse geri çekilmeyecek!”...

Sonraki 3 saat boyunca 500 mermilik bir çýð þehrin arap kesimine yaðdý. Top mermileri her yeri yakýp yýkýyordu. Ölüler, can çekiþenler þehirde her köþede birbirine karýþmýþtý. Muazzam bir patlama bütün bir þehri sarsarken büyük bir ýþýk gökyüzünü aydýnlattý. Zvi Sinai karargahýn balkonundan “surlar delindi! Eski Þehir’e giriyorlar” þeklinde bir sevinç çýðlýðý attý. Abdullah Tell ateþkesin devreye girmesiyle “bunca insanýn hayatý bir hiç uðruna söndü” diyecekti.

Tell ve Moþe Dayan Kudüs’ü ayýran sýnýrlarý karþýlýklý belirledi.1948 Temmuz sabahý Kudüs’e inen barýþ geçici olacak, þehir bir çizgiyle ikiye bölünmüþ olarak kalacaktý. 1949’da Birleþmiþ Milletler Teþkilatý Mýsýr, Lübnan, Ürdün ve Suriye’nin Ýsrail’le bir ateþkes anlaþmasý imzalamasýný saðlayacaktý.

Bu anlaþmalar çarpýþmalarý durdursa bile savaþ durumuna son vermedi. Araplar Ýsrail Devletini tanýmayýp reddettiklerini yok edeceklerini açýkladýlar. Ýsraillilerin ise “baðýmsýzlýk savaþýmýz” diyerek adlandýrdýklarý bu ihtilaf sýrasýnda binlerce insan can verdi, 112 köyle birlikte Filistin 1300 kilometrekarelik topraðýný kaybetmiþti. Yahudi devletine ait olan 350 kilometrekare toprak ve 15 köy ise arap tarafýnda kalýyordu.

1 milyondan fazla arap göç edecekti (BM’e göre 500-700 bin arasý). David Ben Gurion ülkesinin bu sorun karþýsýndaki tutumunu 1948 Haziranýnda açýklamýþtý; “terkedilmiþ köylerin hemen yahudi ailelerce iþgali”ni emredip gelecekte öngörülecek barýþ görüþmeleri çerçevesinde 100 bin göçmenin dönüþünü kabul edeceðini bildirdi. Daha sonraki Ýsrail hükümetleriyse teklifin ötesine geçmeyi Ýsrail’in temeli için tehlike görüp reddetmiþlerdir.

Öte yandan Suriye ve Irak göçmenlere kapýlarýný açmadý. Lübnan ülkedeki dini dengeyi bozmamak adýna göçmen sayýsýný sýnýrlý tuttu. Mýsýr ise daracýk Gazze þeridine yerleþtirmekle yetindi. Fakat arap devletlerinin en yoksulu olan Ürdün Birleþmiþ Milletlerin saðladýðý ianeyle yaþamak zorunda kalan göçmenleri kabul etmek için ciddi bir çaba göstermiþti.

Filistinli araplar 1948’den beri yerinden yurdundan göçerek kamplarda yaþamak zorunda kalmýþlardýr. Bütün dünyanýn unuttuðu Filistinliler yaþadýklarýný asla unutmadý. Bu kamplarýn sefaletinden yeni bir kuþak doðdu. Filistin gerillalarý bu kuþaðýn çocuklarýdýr. “Fedai”ler adýyla Ortadoðu sahnesine çýktýlar.

BM arabulucusu Bernadotte 16 Eylül 1948’de Stern grubuna baðlý Siyonist tedhiþçilerce öldürüldü. Mýsýrlý Mahmut Nukraþi Paþa ve Lübnanlý Riyad Sulh 1951 yazýnda vuruldular. 20 Temmuz 1951’de bir öðle üstü Kral Abdullah Hz. Ömer Camii’ne girerken öldürüldü. Hacý Emin Hüsseyni Beyrut tepelerindeki sýðýnaðýnda Kudüs’e kavuþma umuduyla yaþamýný sürdürdü.

Gurion 1948’den 1963’e kadar baþbakanlýk yaptý. Ülkesi kendine yetecek ekonomik güce eriþti, nüfusu ikiye katlandý sonra da Negev’te Sde Boker kibbutzunda basit ve sakin bir hayata baþladý. Golda Meir BM Ýsrail diplomasisini üstlendi. 1969’da baþbakan olmasý istendi, oldu. 1967’de Ürdün’le çatýþtýlar. Ýþgal edilen Filistin’de gerillalarýn ortaya çýkýþýyla þehir sokaklarý çýnladý. Þehri bölen dikenli tellerle çevrili müstahkem yerler halkýn yüreklerine taþýndý.

D. Lapierre ve Larry Collins tarafýndan kaleme alýnan birçok arþiv belgesi, günlük, mektup vs taranarak oluþan kitap siyasal ve stratejik bir kent olan Kudüs üzerine bu konuda cesaretle özveri isteyen tarihsel nitelikte büyük ve önemli bir kaynak yapýt ortaya çýkarmýþ. Etkileriyle güncelliðini asla yitirmeyen anlatý ihtilafýn doðuþunu harita, fotoðraf ve planlarla da desteklemiþ. Kudüs’ü baþkent yapan büyük yahudi kralý Davut için yazýlan þu mezmurun sözleriyle bitiriliyor:

“Kudüs’ün selametini dileyin, duvarlarý içinde barýþ, saraylarý içinde refah olsun”…



Kaynak: Kudüs.. Ey Kudüs, Dominique Lapierre - Larry Collins, Çeviri Aydýn Emeç, E Yayýnlarý 1973.




Derleme:

TAMER UYSAL

Bilgi ve diðer yazýlar için:

http://www.tameruysal.com
http://tamer_uysal.sitemynet.com
http://tamer_uysal.sitemynet.com/siir
www.mevsimsiz.com
www.sirince.net
www.guneydergisi.com
www.munzurum.org
www.ozgurpencere.com
www.devrimciler.com
www.antiemperyalizm.org
www.barisgazetesi.com
www.yeniyol.org



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Tamer Uysal kimdir?

1965'de Bursa'da doðdu. Ýlk, orta, lise tahsilini Bursa'da yaptý. Çocukluðu Demiryolu altýndaki mahallelerde geçti. Çýnar Lisesi'ni bitirdi. 1988 yýlýnda Ege Üniversitesi Basýn-Yayýn Yüksekokulu þimdiki adýyla Ýletiþim Fakültesi'nden mezun oldu. Uludað Üniversitesi'nde geçen memuriyet yýllarý içinde Nilüfer Ticaret Lisesi'nde öðretmen stajyerlik yaptý,genç beyinlerle tanýþtý. Ancak yasalar öðretmenlik yapmasýna engeller koydu. Halen Bursa Büyükþehir Belediyesi'nde Basýn ve Halkla Ýliþkiler biriminde görev yapmaktadýr. Ayrýca Anadolu Üniversitesi Ýktisat Bölümü mezunudur. Türkiye çapýnda bazý dergilerde yayýmlanmýþ, yazý ve þiirleriyle yayýmlanmamýþ þiirleri vardýr. Bursa'daki bazý yerel radyolarda (radyo mix, radyo press . . . ) 1995-2000 arasý kültür-sanat aðýrlýklý programlar yapan Uysal, halen ticaret gazetesinde çeþitli konularda zaman zaman konuk yazar olarak yazýlar yayýnlamaktadýr


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Tamer Uysal, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.