Zaman dostluðu güçlendirir, aþký zayýflatýr. -La Bruyere |
|
||||||||||
|
17 Aðustos’ta CNN’de yayýnlanan Doðu-Batý Divaný da týpký doðanýn özlenen sesleri gibi yansýmasýný buldu yüreklerde. Geldi gelecekler derken sancýlý bir sürecin sonunda bir gece önce Aya Ýrini, Ýsrail, Arap ve de Türk müzisyenlerinden oluþan orkestranýn önünde divana durdu. Ve bundan daha güzel bir zamanlama olamazdý. Siyah takým giysileri içindeki gençler, belki de hayatlarýnda ilk defa püfür püfür kýyafetleri içindeki kýz arkadaþlarýna imrenip durdular konser boyu. Boncuk boncuk terler aktý alýnlardan, müzik otoriteleri nasýl deðerlendirdi bilmiyorum ama sanýrým alýn terine deðer bir konser oldu. Týpký kurucularý Edward Said ve Daniel Barenboim gibi farklý kültürlere sahip 17 ülkeden 90 genç, -Ýsrail’in Lübnan’a saldýrýsýný protesto eden Lübnanlý ve Suriyeli gençler hariç- Beethoven’in Leonore Uvertürü’nü, Bottesini’nin, Rossini üzerine Fantasia’sýný ve Brahms’ýn 1 No.lu Senfonisi’ni uyum içerisinde çalmayý baþardý. Orkestranýn konser dýþýnda yalnýzca Ortadoðu’ya deðil tüm dünyaya verdiði bir baþka mesaj daha vardý. Güzellik ve uyumun ancak barýþ içinde saðlanabileceðini göstermek. Önde kemanlar, arkada viyolonsel, yan flüt, kontrbas ve diðerleri her birinin yapýsý, sesi, rengi, týnýsý birbirinden farklýydý, fakat hepsi bir arada, özelliklerini kaybetmeden çok seslilik içerisindeki birlikteliði, harmoniyi yakalamaya özen gösterdi. 1990’lý yýllarýn baþýnda, lösemi olduðunu öðrenen akademisyen ve yazar Edward Said, önem verdiði iki uðraþýsýný ortak bir paydada toplamaya karar verdi. Londra’da bir otel lobisinde tesadüfen karþýlaþtýðý Barenboim ile hayalini kurduðu bir projeyi baþlattý. Ne bomba ne siren ne de ambulans sesleri, bu birliktelikten çýkacak seslerden daha güçlü olmamalýydý. Ortadoðu’da kültürler arasý beraberliði güçlendirmeyi amaçlayan bu alýþýlmadýk ikili, 1999’dan itibaren iki yýl boyunca zengin bir kültürel mirasa sahip Weimer’daki hazýrlýk çalýþmalarý sonunda Yahudi, Hýristiyan ve Müslüman toplumlarýn bir arada yüz yýllardýr yaþadýðý Ýspanya’nýn Sevilla kentini merkez olarak seçti. Weimer’daki süreçte gruba bir de isim verilmiþti. Fars ve Arap edebiyatýna duyduðu hayranlýðýn sonunda, yazdýðý þiirlerini “Doðu Batý Divaný”nda toplayan ünlü Alman edebiyatçýsý Goethe, bu antolojisiyle orkestranýn isim babasý oldu. Kudüs’te baþlayan, Ýsrail’in Filistin’i iþgaliyle Mýsýr ve Amerika’da devam eden 67 yýllýk sürgünle dolu bir yaþam, Beyrut’ta son buldu. Týpký adý gibi Batý ve Doðunun kültürlerini özümsemeyi baþarabilen Edward Said 2003’de yaþamýný kaybetti ve vasiyet ettiði üzere Beyrut’un yaseminler kokan daðlarýna gömüldü. Yaþamý boyunca kendisinin ve Filistin Halkýnýn, Ýsrail iþgaliyle uðradýðý haksýzlýða kalemiyle karþý koydu. Ortaðý; orkestra þefi ve piyanist Daniel Barenboim’in geçmiþi de Edward Said’in kinden pek farklý deðildi. Yahudi olduklarý için Rusya’dan Arjantin’e sürülen ve oradan da Ýsrail’e göç eden binlerce aileden biriydi. -Ne tesadüf ki Barenboim Ailesi Ýsrail’e doðru yola çýktýðý sýralarda Said Ailesi de kendi topraklarý olan Filistin’den Kahire’ye sürgün gitmek üzereydiler.- Barenboim, Arap kaný taþýyordu ve kendini Ýsrailli olarak tanýmlýyordu. Her ikisi de son derece baþarýlý kariyerlerine raðmen yaþamlarý boyunca kimlik sorununu hep yüreklerinde taþýdýlar. Ezilenler ve haksýzlýða uðrayanlardan yana oldular, topraklarýnda yaþananlara tarafsýz ve barýþcýl gözlerle bakmaya çalýþtýlar ve bu yaklaþýmlarýna raðmen ne yazýk ki bazen kendi halklarýnca bile hain ilan edildiler. Filistinlileri daha kötü duruma düþüreceðine inandýðý 1993 Oslo anlaþmasýný imzalayan Yaser Arafat’ý yüksek sesle eleþtirdiði için Edward Said’in kitaplarý, kendi ülkesi Filistin’de yasaklandý. Daniel Barenboim de, Yahudilerce sevilmeyen Wagner’in eserlerini Kudüs’te seslendirdiði için soykýrým yasýna ihanetle suçlandý. Ýsrail ve Filistin anlaþmazlýðýnda ortak çözümleri savunan, politik konulara “önce insan” açýsýndan bakabilen bu iki entelektüelin birlikteliðinden güzel bir de kitap doðdu; Paradokslar ve Paralellikler… Farklý kültürler, kimlikler ve politikalar, Doðu Batý Divaný orkestrasýndaki seslerin renkleri oldu. Büyük bir disiplin gerektiren orkestra çalýþmalarý grup içindeki bütünleþmeyle doruða ulaþtý. Enstrümanlar kimi birlikte hareket ettiler, kimi de sýralarýný beklemek zorunda kaldýlar ve bunun için de birbirlerini iyi dinlediler, seslerini tanýdýlar. 14-25 yaþ arasýndaki gençler müzik dýþýnda da birbirlerini tanýmaya ve anlamaya çalýþtý. Hedef mükemmelliði ve estetiði yakalamak olunca bir araya gelmek hiç de zor olmamýþtý. Bu örnek birlikteliði, ne Edward Said, literatür dünyasýnýn kafasýný karýþtýran “Oryantalizm” kitabýyla ne de Daniel Barenboim, ünlü orkestralardaki þefliðiyle yakalayabildi. Dünyada bir benzeri daha bulunmayan grup, Aðustos ayýndaki konser dizinini, Ýsrail Lübnan arasýndaki saldýrýlarý kýnayan bir bildiri ile baþlatarak barýþçý siyasi kimliðini de ön plana çýkardý. Yýllardýr ifade edilen iki önemli husus, bu bildiride bir kez daha tekrar ediliyordu; birincisi, Ýsrail ve Filistin çatýþmasýnda askeri müdahalelerin bir çözüm olamayacaðý, diðeri de, Ýsrail ve Filistinlilerin ayný topraklarda birlikte yaþayacaklarý adaletli yolun bir an önce bulunmasý gerekliliði. Ýstanbul Kültür Sanat Vakfý tarafýndan 16 Aðustos gecesi, Aya Ýrini Kilisesinde gerçekleþtirilen Doðu- Batý Divaný, tüm önyargýlardan uzak, kültürler ve de dinler arasýndaki diyalog ve uzlaþmayý geliþtirmek ve bu farklýlýklarla birlikte barýþ içinde yaþanabileceðini göstermek açýsýndan bir sembol olmaya devam edecek gibi görünüyordu. Edward Said ile Daniel Barenboim’in bir araya gelmesinden 200 yýl önce, Goethe Almanya’nýn Weimer kentinde aslýnda tüm kültürlere açýk bu sýra dýþý ikilinin günümüzde yapmaya çalýþtýklarýný deniyordu. Derinden etkilendiði Arap ve Fars þairleri; Þirazlý Hafiz, Firdevsi, Niyazi ve Celaleddin Rumi, ona Doðu-Batý Divaný’ný yazmasý için gerekli ilhamý vermiþti. Elimde Doðu-Batý Divaný, Ortadoðu’da geleceðin neler beklediðine yönelik bir fal tutup sayfalarý çeviriyorum; “Batý ve Doðu her ikisi de/ Seni en saf, en güzel þeyleri tatman için davet ediyorlar / Artýk nazý býrak, kabuðu terk et / Gel þu güzel ziyafete katýl / Aslýnda bakmaya tenezzül etmediðin / Bu lezzetli lokmalarýn varlýðýndan bile haberdar deðilsin / Kendini bilenler ve baþkalarýný tanýyanlar / Þunu da iyi bilirler ki /Batý ve Doðu / Artýk birbirinden ayrýlamazlar" …Johann Wolfgang Von Goethe
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hülya Atakan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |