Sanatçý, toplumda uzun çalýþma ve çabalardan sonra alnýnda ýþýðý ilk duyan insandýr. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Gemiyi en son terk edenlerden biri bendim. Belime baðlanan kemerle vinçle çekip indirilirken gözlerim yuvalarýndan çýkacakmýþ gibi oldu. Gemi çok büyük ve hangarý çok derin olduðu için karaya ayak basmam zaman aldý. Liman, üzerinde dalgalý siyah lekeler taþýyan kocaman beyaz bir bayrakla kaplý gibiydi. Beyaz zemin üstüne siyah iri lekeler taþýyan kýzgýn gövdelerimiz birbirine sürtünüyordu. Þanslý olanlarýmýzýn yanýna karþý cinsten bir beden düþmüþtü. Burnumun dibine dek sokulan bedenlerin yaydýðý kokular dayanýlýr gibi deðildi. Yukarý doðru kaldýrdýðýmýz baþýmýzýn üstünde bardak dibi gibi parlayan gözlerimizle hayretle etrafý süzüyorduk. Burun deliklerimiz iþtahla açýlýp kapanýyordu. Sýkýþtýrýldýðýmýz alanda kuyruklarýmýzý bile sallayamýyorduk. Kýzgýn güneþ altýnda bir süre bekletildikten sonra bizi demirden, sürgülü kapýlý, ince uzun odalarýn içine tahta bir yolluktan yürüterek bindirdiler. Kafalarýmýzý, içinde yem dolu kovalar asýlý bölmelere daldýrdýk. Hemen aþaðýdaki yalaklar su doluydu. Burnumuzun önünde o nazenin kalçalar yerine soðuk demir levhalar vardý. Ýri bedenlerimiz nerdeyse biribirine bitiþik yanyana dizilmiþ, arada dar bir koridor býrakacak bir biçimde iki sýra halinde o demir kutunun içine yerleþtirilmiþtik. Alelusul çiðnediðim yemleri midemin derinliklerinden çýkarýp yeniden çiðnemeye baþlayýp; henüz tadýna varmýþtým ki, altýmýzdaki ahþap zemin sarsýlmaya baþladý. Sallanan bedenlerimiz biribirine çarpýyordu. Yolculuðumuz bitmek bilmiyordu. Yorulan bedenlerimizi zorlanarak da olsa ahþap zemine býrakýyorduk. Yattýðýmýzda, kalçamýz üç aþamada sindirip dýþarý attýðýmýz yemlerden arta kalan pisliklere batýyordu. Alýþkýn deðildik böyle bir duruma. Yerimizden kalkarken; otururken olduðundan daha da zorlanýyorduk. Hem yerimiz çok dar hem de altýmýzdaki zemin sarsýldýðýndan dengemizi kaybediyorduk. Dýþarýsýný göremiyorduk. Görseydik bile etrafýmýza öküzün trene baktýðý gibi bakamazdýk. Çünkü biz her ne kadar öküz olsak da bakmamýz beklenen o trenin içindeydik. Nihayet deniz aþýrý bir ülkede mensubu bulunduðumuz gýda devinin kurduðu entegre besi çiftliðine varmýþtýk. Bizler yeni bir ülkede yeni bir neslin yetiþtirilmesinde öncülük yapacak öncü öküzlerdik. Benzer bir merasimle vagonlardan indirildiðimiz de güneþ tam karþýmýzdaki tepelerin ardýndan yükseliyordu. Iþýktan kamaþan gözlerimizi, uzun, beyaz kirpiklerle süslü göz kapaklarýmýzý açýp kapayarak sulanmaktan korumaya çalýþtýk. Bizimle ilk kez karþýlaþacak þirketimiz çalýþanlarý bizi saðlýklý görmeli, beslemeye deðer bulmalýydý. Biz onurlu, bilinçli, obur öküzlerdik. Yaþam gurularý bizi eðitmiþti. Yaþamýmýzýn amacýný biliyorduk. Yemyeþil domates ve patates fideleriyle çevrili bir çiftliðin ortasýnda yeralan üstü çinko kaplý beton yatakhanelerimize -siz yatakhane dediðime bakmayýn bu beton bina tam anlamýyla bizim tek yaþam alanýmýzdý.- yerleþtirilmeden önce ayaklarýmýzýn uyuþukluðu geçsin diye þöyle alelusul bir dolaþtýrýlýverdik. Bu bizim için olaðanüstü bir durumdu. Varlýðýmýzýn tek nedeni olan gövdemizdeki et yýðýnlarý eksilmesin diye fazla hareket ettirilmezdik. Cinsel aktivitemiz bile sýnýrlanmýþtý. Ýçimizden damýzlýða ayrýlan soyumuzun gerçek temsilcisi bir kaç þanlý boða dýþýnda tümümüz ilk cinsel deneyimizin ardýndan kýsýrlaþtýrýlýrdýk. Sürekli cinsellik peþinde koþmamýz et verimimizi düþürüyordu. Bizi yetiþtiren, dünyanýn her tarafýna yayýlmýþ yetiþtirme çiftlikleri olan gýda devinin bize haksýzlýk ettiðini söylemek insafsýzlýk olurdu. Yaþamdan bir kez de olsa haz duymamýzý engellemiyorlardý. Ýsteseler bunu da engellerdi. Limanda duymaktan haz aldýðým kokulardan bahsettiðimde de cinsiyetimi anlamýþ olmanýz lazým. Ben kapalý anlatýmlardan hoþlanmam. Mensubu olduðum þirket gibi açýklýk yanlýsýyým. Evet, ben malum yeri burulmuþ genç bir boðayým. Burulmak nefsi köreltmiyor. Yakýnýmda ne zaman çarþý cinsten genç bir birey görsem, kuyruðunu sallamasýna bile gerek kalmadan kokusunu duymam, nefsimin uyanmasýna yeter. Ama hepsi o kadar. Aþýrý aktivede bulunup da etim erimesin diye malum uzvum burulmasa da pek bir þey yapacak halim yoktur. Sürekli önüme sürülen þeker küspesi, mýsýr koçaný, patates kabuðu ezmesiyle beslenmekten bedenim yað baðladýðýndan genç yaþýma karþýn öðle aþýrý aktivitelere hevesli deðilim. Ýlk ve son deneyimimim mi? Adý üstünde ilk deneyim. Bir çeþit erkekliðini ispatlama görevi; ne beklenebilir ki. Sizi daha fazla merakta býrakmayayým. Bu kadar bilgili olmamý... Uyku dýþýndaki saatlerde sürekli izlediðimiz dev ekran televizyona borçluyum. Saatlerce yaþam gurularý tarafýndan bizim için özel hazýrlanmýþ programlarý izler dururuz. Bunun dýþýndaki saatlerde de ya uyuruz ya da bizi fazla hareket ettirmemeye çalýþarak götürdükleri özel kliniklerimizde uzman veterinerler gözetiminde tartýlýr, bedenimize saplanan þýrýngalarla kanýmýz alýnýr; kanýmýzdaki yað oraný ölçülür, yeterli görülmediðimiz durumlarda özel iðneler vurularak kilo almamýz saðlanýr. Beslenmek bizim en önemli görevimizdir. Görevimizi ihmal etmemiz durumunda daha çok iðne vurularak cezalandýrýlýrýz. Bu duruma yol açýp da sahiplerimize ek maliyet yüklememek için bilinçli, obur öküzler olarak yetiþtiriliriz. Seyrettiðimiz televizyon programlarýnda mensubu bulunduðumuz dünya gýda devinim büyüklüðü bize öðretilir. Tarladan özenle toplanan patateslerin kabuklarý soyulup; ön kýzartma için ince dilimlerinden oluþan bir þelale halinde kazanlara nasýl düþtüðünü; oradan büyük kepçelerle süzülüp, yürüyen bantlar üzerinde soðutulduktan sonra torbalanýp doldurulduðunu; soðuk zinciri tamamlayan kamyonlarla bozulmadan vardýklarý restoranlarýmýzda kýzartma tavalarýnýn içinde mutluluktan zýplayarak kýzarýþlarýný izleriz. Ardýndan benzer bir yolculuða çýkan domateslerin ketçapa; tarladan koparýlan salatalýklarýn dilimler halinde doðranmýþ turþulara, göðüsleri yerlerde hemcinslerimizden saðýlan sütlerin kehribar rengi peynirlere dönüþümünü izleriz. Marullar yýkanýr torbalara doldurulur. Kazanlarda yoðrulan hamurlar kesilir; üzerine susamlar serpilir; asansörlere bindirilip piþecekleri fýrýna sürülürler. Tavýnda piþen hamburger ekmekleri, fýrýndan bitiþik nizam dizilmiþ askerler gibi yan yana çýkar; ortadan ikiye bölünüp torbalara doldurulup koliler halinde soðutuculara doldurulurlardý. Hamburgerlerin hamurunun ne denli özel olduðunu fondaki ses kulaklarýmýzý okþar bir ses tonuyla anlatýrdý. Hamurun formülü bir sýr olarak saklanýrmýþ. Yakýn zamana kadar yoðrulurken gördüðümüz zar gibi ince dilimlere ayrýlmýþ köftelerin neyle yapýldýðýný da bilmezdik. Sonunda öðrendik. Açýklýk yanlýsý þirketimiz, hüznün iþtah açýcý özelliði bilimsel deneylerle ispatlandýktan sonra nasýl kesidiðimizi; parçalara ayrýlan lime lime olmuþ etlerimizin nasýl o tadý dillere destan köfteler haline geldiðini gösteren filmleri de bizlere izletmeye baþladý. Önce kafamýza garip bir tabanca dayýyorlar sonra elektrikli testerelerle vücudumuz ikiye ayrýlýyordu. Görünürde hiç kanýmýz akmýyordu. Kemiklerinden ayrýlan etimiz kýyma olup makinenin delikli aðzýndan boþalýrken de; yoðurma kazanýnýn içine düþerken de, mutlu gibiydi. Halimiz kafalarý kesilip; ufacýk bedenleri parçalanmak üzere askýlara ardý arýna asýlan tavuklardan haliceydi. Sonumuz bunca çýplaklýðýyla bize gösterilmesine karþýn anlamadýðým bir þey vardý. Karýn boþluðumuza yayýlan altý kat midemiz, baðýrsaklarýmýz, kuyruðumuz, kafamýz, kemiklerimiz ne oluyordu. Patatesin kabuðuna dek deðerlendirilen bu koca entegre tesiste tonlarca tutarýnda onca et artýðý çöpe atýlacak deðildi ya. Yoksa... Bu düþünce aklýmda yer ettikten sonra duyduðum hüzün iþtahýmý artýracaðýna azalmýþtý. Önüme konan yemleri daha bir ihtiyatla yememe karþýn bedenime yediðim aþýlarla sürekli kilo alýyordum. Artýk her birimiz hüzünlü, bilinçli, obur öküzler olmuþtuk. Bize izlettirilen filmlerin en keyifli kýsmý kafasýnda kartondan taçlar takmýþ tombul çocuklarýn, anne babalarýnýn gözetiminde kâðýtlara sarýlmýþ hamburgerleri atýþtýrdýðý bölümdü. Önce normal hýzla gösterilen film, sonra hýzlanýyor, giren çýkaný belirsiz olan restoran herkesin bardaklar dolusu þekerli, kahverengi sývýlarý kafaya diktiði, dondurma pýnarýndan külahlara kývrýla kývrýla akan doldurmalarý yalayýp yuttuðu; hamburgerleri arka arkaya mideye indirdiði bir savaþ meydanýna dönüyordu. Adýna yaraþýr bir hýzla çarpýþýlan bu meydanda kural ihlali diye bir þey yoktu. Ýster külahlardan taþan patates dilimlerini ellerinle atýþtýrýrsýn; istersen aðzýnda henüz ýsýrdýðýn hamburger parçasý varken, çocuklarýn kumdan kale yaptýklarý kovalara benzer bardaklardaki þekerli sudan avurtlarýný dolduran bir ‘big gloup’ alýrdýn. Bu arada canýn isterse, elinden kapan varmýþ gibi külahýna konar konmaz yanlardan akan doldurmayý yalamayý da sürdürürdün. Bu savaþ meydanýnda içtiði þekerli sývýnýn etkisiyle aðýz dolusu geðirmek bile mubahtý. Yaþamýn gerçek anlamýný kavramýþ, bu anlamý bir an önce mideye indirmek isteyen insanlarý gördüðümde dünyada yalnýz olmadýðýmý hisseder, hüznüm azalýrdý. Bu filmler eðlendirici olmasýnýn yanýnda eðiticiydi de. Ne iþimize yarayacaðýný bilmememize karþýn bize üretim standartlarý da gösterilirdi. Hamburger hangi sýcaklýktaki ýzgarada piþer; ketçapýn akýþkanlýðýnýn hangi kývamda olmasý gerekir hepsi gösterilirdi. Derin dondurucudan çýkartýlan köfte piþirildikten dört dakika sonra tüketicinin eline geçmezse çöpe atýlmalýydý. Aksi halde toksinler üremeye baþlardý. Çalýþanlarýn bu alanda sorumluluðu büyüktü. Hazýrlanma süresi üçle dört dakika civarý olan ürünlerimizi, dinlendiricide öðle bir akortta bekletmelilerdi ki: Hem kasada bekleyen müþteri ortalama bir dakikanýn altýnda ürününe kavuþmalý; hem de dinlenmede bekleyen ürün bozulmaya baþlamamalýydý. Ýzlerken sýkýldýðým tek bölüm, burasýydý. Bana neydi bütün bunlardan. Ne çalýþanlarýn it gibi koþturduklarý restoranlarda çalýþmaya niyetliydim; ne de kendi etinden yapýlma köftelerden yemeðe. Burnuna konan sineði dilinin ucuyla kapmaya çalýþtý. Dili aðzýna hapsolmuþ gibiydi. Yeniden denedi. Aðzýnýn kenarýna yapýþmýþ kalmýþ az önce yediði cipsin tuzlu tadýný aldý. Arsýz sinek yeniden burnunun ucuna konmuþtu. Çaresiz güçlükle göz kapaklarýný araladý. Televizyondaki görüntü donmuþtu. Yana doðru yatmýþ sarý kemerli kocaman M harfinin altýnda duran telefondan iþtah açýcý dumanlar yükseliyordu. Karný acýkmýþtý. Uykulu gözlerle televizyonda görülen numaraya göz attý. Ard arda sýralý dörtleri aklýnda tutmakta zorlanmadý. Yaný baþýndaki telefona uzandý. Telefonun ucundaki ses her zaman duymaya alýþtýðý sesten farklýydý. Diðer uçta ekrana düþen müþteri bilgi formunda ismi görülmüþtü. Telefondaki ses içecek sipariþini de aldýktan sonra: "Semir Bey, sipariþiniz yarým saate kalmadan elinizde olacak," dedi. Ýsteksizce yerinden kalktý. Midesi kazýnýyordu. Üzerine bastýðý boþ cips paketi ayaðýna dolandý. Boþ gözlerle buzdolabýnýn raflarýný süzüyordu. Kapaktaki raftan parlak kâðýtlara sarýlý çikolatamsý bir þey çekti; aldý. Televizyonun karþýsýndaki kanepeye çöktüðünde vücudunun kanepede býraktýðý o kocaman iz henüz silinmemiþti. Bedeni ayný boþluðu yeniden doldurdu. Ýzlemekten büyük keyif aldýðý yaban hayatý anlatan belgesel baþlamak üzereydi. Üzerinde keyifle çarpýþan buzlar yüzen, kabarcýklý, kahverengi sývýnýn kulaða hoþ gelen foþurdayýþýný izlerken kolayý litrelik istemediðine piþman oldu. Buzdolabýnda da kalmamýþtý. Bakalým telefondaki kýz sözünde duracak; yarým saate varmadan sipariþini eline ulaþtýrabilecek miydi? Þimdiden sabýrsýzlanmaya baþlamýþtý. Klimanýn uzaktan kumandasýna uzandý. Soðukluk ayarýný yükseltti. Kayseri/2006
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Hardal Biber, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |