..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Usun ve deneyimin aksaçlýlarýnki gibi, ama yüreðin masum çocuklarýnki gibi olsun." -Schiller
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Aný > bayram telli




30 Kasým 2006
Biz Beþ Arkadaþtýk  
bayram telli
Çocukluðunun özlemini çeken beþ arkadaþýn geçmiþin gizem dolu anýlarýna dönüþ öyküsüdür


:BBEH:



Biz Beþ ARKADAÞTIK
Temmuz sýcaðýnýn kendini en hararetli bir biçimde hissettirdiði günlerdi. Çocukluðumuzun mutlu anýlarýný yeniden yaþamak için birkaç arkadaþla köyden iki mil uzaklýktaki dereye gitmeye karar verdik. Beþ kiþiydik; Ben, Cemal, Sedat, Ýlyas ve Vecdi. Beþimiz de yirmili yaþlardaydýk. Sabah saatlerinde-kuþluk vakti-erzaðýmýzý aldýk. Erzak olarak ekmek, domates, tuz ve biber almýþtýk yanýmýza. Derede balýk tutacak, yüzecek ve keyfimizce eðlenecektik. Önceden kararlaþtýrdýðýmýz gibi yaya gitmedik. Son anda Cemal traktörle gitmeyi önerdi. Traktör onlara aitti. Aslýnda daha baþtan böyle niyetlenmiþtik. Ancak, Cemal babasýndan izin alamamýþtý.
“Kaza yaparsýnýz, düþersiniz” gibisinden türlü bahanelerle traktörü kullanmamýza karþý çýkmýþtý. Ne olduysa oldu, sabah Cemal’e,
“Traktörü alabilirsiniz”diyerek onay vermiþti. Hepimiz bu haberi sevinçle karþýladýk. Yazýn o bunaltýcý, bayýltýcý ve sersemletici sýcaðýnda daðlarý, bayýrlarý aþmaktan kurtulduk. Çýkýnlarýmýzý aldýk, yola çýktýk. Cemal tozlu köy yolunda beþ vitesle sürüyordu traktörü. Beþ kiþi zor sýðmýþtýk. Yol asfalt deðil de çakýllý, taþlý ise arabanýn nasýl da zýp zýp, tangur tungur sesler çýkararak gittiðini traktöre binenler pek iyi bilirler. Kemiklerimiz bize batýyor, hop kalkýyor hop oturuyorduk. Ýçimiz dýþýmýza çýkmýþtý ama ne kadar zor olsa da yaya yürümekten iyidir. Hele yolun dönüþü cehennem azabý gibi gelir insana. Biz halimizden memnunduk. Cemal’in oturduðu yer yumuþak ve rahattý.Uzun ve siyah saçlarý esmer yüzünde dalgalanýyordu.Bir yandan sürüyor, diðer yandan bir türkü tutturmuþ gidiyordu.
Sonunda geldik. Derenin çevresi gökyüzüne doðru uzanan kavak aðaçlarýyla çevrilmiþti Her taraf yemyeþildi. Derenin karþý yakasý daha sýk aðaçlarla ve otlaklarla kaplanmýþtý. Traktörden indiðimizde önce yürümekte zorluk çektik, sonra alýþtýk... Öteberilerimizi indirdik. Oltalarýmýzý aldýk yanýmýza.Hemen balýklarýn çok olabileceðini umduðumuz derenin civarda en derin yerine doðru yol aldýk. Buraya Karagöl deniyordu. Kýmýltýsýz bir durgunluðu vardý .Etrafta, insaný ürperten bir sessizlik vardý. Su bulanýktý. Yer yer, sarkan aðaç dallarý suyun içine girmiþti. Karagöl’ün niçin böyle isimlendirildiðini bilmiyordum. Bundan yirmi yýl önce bir çoban, bu göle düþen koyunu kurtarmak için suya atlamýþ. Ancak yüzme bilmediði için koyunu kurtaramadýðý gibi kendiside boðulmuþ. Ondan beri bu gölde kimse yüzme cesaretini göstermez. Baþkalarýný bilmem ama, bu göl bana hep esrarengiz gelmiþtir. Büyüklerimizin dediðine göre, buraya o zamanlar bir çok devlet adamý gelmiþ; savcý olaya hemen el koymuþ. Kendisi gelmeden cesedin kesinlikle çýkarýlmamasýný buyurmuþ. Olur ki, iþin aslý bilindiði gibi olmayabilirmiþ. Sonunda ceset çýkarýlmýþ. Yapýlan incelemeler sonucunda olayda her hangi bir kasýtýn olmadýðý anlaþýlmýþ, þüpheler daðýlmýþ.
Bu göl denildiðine göre çok derinmiþ. Hatta içinde kocaman maðaralar bile varmýþ. Kendi kendime düþünürdüm; aþaðý yukarý on beþ metre eninde olan bu gölde olsa olsa ne büyüklükte maðaralar olabilir ki! Kafam bunu almasa da hayalimde derine doðru labirent þeklinde maðaralar belirirdi. Her neyse...Aslýnda çoban, adamakýllý büyük sayýlýrmýþ. Kimilerine göre yüzme de biliyormuþ. Ancak, bu göl onu dibe çektiði için boðulmuþ. Daha doðrusu gölün içindeki maðaralar kesinlikle onu yutmuþ...Birgün kafamý kurcaladýðý için sordum yaþlý, gün görmüþ birisine.
“Öyle de madem ki, bu gölde maðara var ve yüzeyde ki her þeyi çekiyormuþ, neden
daha önce böyle bir vak’a görülmemiþ. Yani,sözün kýsasý bu olaydan önce kimse bu göle girmemiþ mi?”Yaþlý adam, sakalýný eliyle sývazladýktan sonra sakin sakin cevap verdi.
     “Ýþin doðrusu þu evlat; bu göl herþeyi yutmaz. Yutar diyor bazýlarý ama sen inanma. Böyle þeyler seyrek olur. Bu gölün ne zaman kurban, evet kurban istediði hiç belli olmaz. Bu olaydan çok önceleri daha sýkça kurban alýrdý. Yani boðulan çoktu. Bazen yýllar geçer hiçbir þey olmaz; bazen bakarsýn senede bir den fazla insan boðulur. Gerçi bu son olaydan beri burada boðulan olmasa da, her an olabilir. Belki de kimse bu göle girmeye cesaret edemiyordur.
     Yaþlý adam biraz durup düþündükten sonra:
     “Sen kaç yaþýndasýn evlat?” diye sordu. Ben cevap verdim:
     -Yirmi iki.
     Yaþlý adamýn ne diyeceðini merakla bekliyordum. O sözlerine þöyle devam etti:
     -Yirmi iki yaþýndasýn demek. Peki, kaç defa bu göle gittin? Veya þöyle sorayým sana; sen kaç defa bu gölde yüzenlere þahit oldun?
     Beklemediðim bu soru karþýsýnda durakladým, biraz düþündükten sonra;
     -Hýýýmm... Her halde bir elin parmaklarý kadar deðil, diye cevap verdim. Yaþlý adam:
     -Bunca sene içinde birkaç defa dedi. Fazla deðil...kurbanýný bekliyor. Belki de daha karþýlaþmamýþtýr.
     Yaþlý daha bir çok þeyler söyledi. Falan köyün yakýnýnda bu derenin devamýnda bir göl daha varmýþ.Onun da derininde maðaralar varmýþ.
     -Orada da boðulan olmuþ mu?diye sorduðumda da, yaþlý adam þöyle sürdürdü konuþmasýný:
     -Hemen hemen her sene en az bir kiþi can verirmiþ. Hatta,ben þahit olmadým ama, bir çok kiþiden duydum, evet,bu göl geceleri etrafa sessizlik çökünce,yani gecenin en karanlýk saatlerinde uðulduyormuþ. Derinden gelen bir sesle yavaþ, ama uzaktan baðýran birisi gibi sesler çýkarýyormuþ.....
     Buna benzer sözleri bir çok kiþiden duydum. Deðiþik þeyler söyleyenler de yok deðildi.Mesela, birisi-çok geçmiþte kaldýðý için kimden duyduðumu hatýrlamýyorum-bana bir gün tesadüfen bu gölün kenarýndan geçerken suyun kýzýla çalan bir renge boyandýðýný anlattý. Ýþin tuhafý, gölün üst ve alt taraflarýnda böyle bir þeyin olmamasýymýþ. Acaba, ondan hemen önce burada boðulan olmuþ mu? diye sorduðumda da bunu tam olarak hatýrlamadýðýný söylemiþti....
     Gölün kenarýnda durduk. Su durgundu. Aslýnda hem durgun, hem ýssýz dersem daha doðru olur. Oltalarýmýzý hazýrladýk. Keyifliydik. Ýçimizde Sedat, þöyle bir öneride bulundu:
     -Arkadaþlar! En çok kim balýk tutarsa veya kim en büyük balýðý tutarsa odun toplanmasýna, piþirilmesine karýþmayacak. “Kabul ettik. Bundan sonra içimde dua etmeye baþladým. Ancak, yarým saat geçmesine raðmen bir tek balýk bile tutamamýþtýk. Zaman geçiyordu. Umutlarýmýz da gittikçe tükeniyordu. Birden Ýlyas’ýn sesi kulaklarýmda yankýlandý:
     “Tamam tuttum!” Ardýndan da “ yanýldým arkadaþlar! Galiba oltam takýldý bir yere. Bir kütük yada taþa denk geldi herhalde.” Hepimiz oltalarýmýzý bir yere baðladýk, Ýlyas’ýn baþýna toplandýk. Ýlyas, olta ipini habire çekiyordu.
     “Fazla çekme dedim. Ýpi koparacaksýn!” Sedat ipi Ýlyas’ýn elinden aldý, kontrol etmek istercesine birkaç kez gevþetip çekti. Sonra onun elinden Cemal aldý, birkaç metre saða sola doðru uzaklaþtý, çeþitli açýlardan ipi gevþetip çekti. Anlaþýlan o ki, olta saðlam bir yere takýlmýþtý.
     “Ne yapacaðýz þimdi?” dedi Ýlyas. Üzüntüsü yüzünden okunuyordu. Bir hal çaresi düþünmeye baþladýk. Sedat:
     “Madem ki oltayý bu þekilde kurtaramýyoruz, birimiz suyun içine atlasýn, kurtarsýn” Cemal elindeki ipi sallayarak Sedat’a cevap verdi:
     “Peki kim atlayacak? Sen mi atlayacaksýn?...Bu fikir senden çýktýðýna göre sen atla, ha! Olmaz mý?” Sedat:
     “Ne yani, fikir bana ait diye ben mi atlayacaðým? diyerek sinirli sinirli cevap verdi. Sonra devam etti: Kendine güvenen girsin. Yok eðer kimse suya girmeyecekse ipi çekin, koparýn benim göle girmeye hiç niyetim yok”
     “O zaman Oðuz girsin” diyerek Cemal beni iþaret etti. Sedat’ýn sinirli hali bana sirayet etmiþti. Emir almaya alýþýk deðildim. Öfkelenerek Cemal’e baðýrdým:
     “Çok istiyorsan sen gir. Bir olta için bunca zahmete giremem. Kimin oltasý ise o atlasýn suya, vehahut sen atla”. Durup dururken sinirler gerildi. O zamana kadar sessiz duran Ýlyas:
     “Niye göle atlamaktan bu kadar çekiniyorsunuz? diyerek hepimizi korkaklýkla suçladý. Anlayamýyorum. Öyleyse ben girerim. Bu iþi uzattýðýnýzý bir türlü anlayamýyorum”. Ardýndan da suya atladý. Ben merakla onu izlemeye koyuldum. Diðerleri de öyle... Ýlyas takýlan oltanýn ipinden tuttu ve gözden kayboldu. Birkaç saniye geçmeden elinde birkaç aðaç dalý ve olta ile ortaya çýktý
     “Ýþte bu kadar.”diyerek küçümsemeyle baktý bize. Kendi adýma Ýlyas’tan bu cesareti beklemiyordum. Ýlyas,çýkmak için: “Tutun elimden.” diye baðýrdý ve elini uzattý. Cemal onu elinden tutup çýkardý. Sonra beni ve Sedat’ý suçlayan bakýþlarla süzdü. Dayanamadým:
     “Ne, ne oldu? Bir þey mi var?” diye öfkeyle baðýrdým. Cemal:
     “Bir þey olduðu yok. Bu iþi niye bu kadar büyüttünüz? Onun için.....diye cevap verdi.
     “Öyle de birader dedim. Daha baþtan söyledim, bir olta için suya giremem diye. Altý üstü bir olta, kopmuþsa ne olmuþ.” Ýlyas:
     “Senin için öyle tabi, diyerek elini salladý. Senin oltan takýlmýþ olsaydý, böyle konuþmazdýn.”
     “Tamam arkadaþlar! Böyle önemsiz bir mesele yüzünden neden bu kadar çene çalýyorsunuz? Anlayamýyorum. Birisinin bu oltayý takýldýðý yerden kurtarmasý gerekiyordu, o kadar. Bu birisi ha sen, ha baþkasý olmuþ, ne fark eder? Hem biz buraya tartýþmaya mý geldik, yoksa balýk tutmaya mý?......Hadi, asmayýn suratýnýzý!.....”Vecdi, ortamdaki olumsuz havayý yumuþatmak istiyordu. Ama,sözlerinin tesiri kendini hemen göstermedi. Sinirler kolayca gevþemedi. Yüzler en az bir saat somurttuktu. Bu esnada iki küçük balýk tutulmuþtu. Ýkisini de Vecdi tutmuþtu.....Ben de þöyle irice bir balýk tutmak için içimden dua ediyordum...Zaman da geçiyordu. Nerdeyse öðle olmuþtu. Karným da acýkmýþtý. Bu iki küçük balýk bir kiþinin karnýnýn dibini bile tutmazdý. Bunca zahmete bu kadar balýk....Ne üzücü bir durumdu.
     “Bu böyle devam edemez.” diyerek bir öneride bulunmak istediðimi belirttim. Sonra “Bu böyle devam edemez, diye tekrarladým. Arkadaþlar! Sabahtan beri uðraþtýk, durduk. Mahsulümüz þu iki küçük balýktan ibaret. Öðle vakti geldi, çattý ve benim midem kazýnmaya baþladý.”
     “Ne yapalým sence? diyerek, Cemal sözümü kesti.
     “Þu aþaðýlara doðru gidelim. Küçüklüðümüzde yaptýðýmýz gibi elle balýk tutalým. En azýndan þimdiki halimizden iyidir.” Herkes, “Niye daha önce bunu düþünemedik” gibisinden birbirine baktý. Vecdi:
     “Bak, bu iyi fikir.” diyerek bana katýldý. Sonra,bir sorun varmýþ gibi, “Peki,istediðimiz büyüklükte balýklar var mýdýr oralarda?....Hani diyorum ki, burada yoksa orada hiç olmaz.” diye konuþtu. Ben de:
     “Þansýmýzý denemiþ oluruz” dedim ona.
     Eþyalarýmýzý topladýk. Derenin iki yüz metre ilerideki sýð yerlerine doðru yola çýktýk. Traktörü arkamýzda býrakmýþtýk. Çok önceleri elle veya ikiþer kiþilik gruplar halinde büyükçe bezlerle balýk tutardýk. Suyun akýþýnýn tersine bezlerimizle (gömlek,eþarp vb.) balýklarý yakalamaya çalýþýrdýk. Su diz boyunu geçmezdi. O yüzden etraftaki balýklar da rahatlýkla görünürdü. Balýk tutacaðýmýz yere gelir gelmez kimimiz sýrtýndaki gömlekle, kimimiz de elle balýk tutmayý tercih etti. Gömlekle avlanmak isteyenler ben, Cemal ve Sedat’týk. Diðerleri yalnýz baþýna çalýþmak istediler. Diðer taraftan üç kiþiyle grup olamayacaðý için birimizin ayrýlmasý gerekiyordu. Sýrtýmdaki gömleði çýkarýp bir ucunu Cemal’e uzattým. Yaptýðým biraz kabaydý, az önce de Cemal’le hafif bir anlaþmazlýðým olmuþtu. Ancak,yine de birbirimizle iyi dosttuk. Sedat beni sevmez. Eðer, kendisinden ikimiz arasýndan bir seçim yapmasý istense hiç tereddüt etmeden Cemal’i seçer. Daha küçüklüðünde bana karþý her zaman bir kin beslemiþtir. Normal günlerde benimle gayet iyi bir dostmuþ gibi görünür, ama ufak bir meselede içindeki sevgisizliðini göstermekten geri kalmaz. Ne hinoðlu hindir o. Bilmez miyim onu. Aslýnda onun benden bu derece nefret etmesinde benim de rolüm azýmsanmayacak kadar çoktur. Çünkü, en az ben de o kadar ona gýcýk gidiyordum. Birkere yedi yaþýna kadar anasýnýn kucaðýndan ayrýlmaz, süt emerdi. Bizler onu bu halde gördüðümüzde alay ederdik. Koca adam olmuþ, hala süt emiyordu. Doyduktan sonra da aðzýný silmeden yanýmýza koþardý. Bu davranýþýný hiç tasvip etmiyorduk. Bizim öyle sütten kesilmemiþ çocuklarla oynayacak halimiz yoktu. Hepimiz onu dýþlýyorduk. En çok da ben karþý çýktýðým için bana kin besliyordu. Diðer zamanlarda en küçük hatasýnda onu hemen döverdim. Bir kere korkak olduðu için onu dövmek, pataklamak düþüncesi beni sadistçe hareketlere sevk ediyordu. O da aðlar, ya anasýna ya da ablasýna gider beni þikayet ederdi. Bunu yaparken abartý da katýyordu sözlerine. Ondan sonrasýný anlatmak istemiyorum. Yaþlarýmýz ilerledikçe birbirimize karþý husumeti kaba kuvvete dönüþtürmekten vazgeçtik. Aslýnda, benim Sedat’la bir alýp veremediðim yoktu, ama onun benle vardý.....Cemal’le eþleþirken onun bana yönelen bakýþlarýnýn derinlerinde kök salmýþ nefretini sezmek benim için güç olmadý. Bu anlýk bir bakýþtý. Hemen sonrasýnda kendini toparladý, diðerlerine katýldý.....Birkaç dakikada üç tane küçük balýk-bunlar hamsi büyüklüðünde idi-yakaladýk. Ýkisi pek hoþumuza gitmedi, geri suya attýk, diðerini aldýk. O an ki neþemiz daha kaybolmadan biraz ilerde de sevinç çýðlýklarý kulaðýmýza çarptý. Sedat’la Ýlyas büyükçe bir taþýn etrafýný sarmýþ, taþýn altýnda çok kýymetli bir þey tutmuþ gibi heyecandan çarpýlmýþ yüzleriyle:
     “Yakaladýk, büyük bir balýk yakaladýk!” diye baðýrýyorlardý.
     “Nerde?..Hani nerde?” sorularýna karþýlýk da :
     “Taþýn altýna hapsettik onu, diye cevap veriyorlardý. Çok kaygan, elimizden sürekli kurtuluyor. Ama bir yere kaçamaz. Kýskývrak yakaladýk onu.....Bak, elime vuruyor....”Sedat, Ýlyas’a baðýrdý:
     “Taþýn etrafýný iyice sar, kaçmasýn mendebur!” Vecdi de onlarýn yardýmýna koþtu. Biz de yardým edecektik, ama taþ beþimiz için küçük kalýrdý. Sonunda Ýlyas, tiz bir sesle baðýrdý:
“Evet, iþte bu kadar! Tam ortasýndan yakaladým. Bu sefer elimden kaçamaz.....Bakýn! Ýþte!....Gördünüz mü?” Þimdiye kadar tuttuklarýmýzdan büyüktü. Ýmrenerek izledik onu. Vecdi, bu sevinci pekiþtirmek ister gibi:
“Hadi arkadaþlar! dedi, böyle giderse kýsa sürede bir sürü balýk yakalayacaðýz. Balýðý eline alýp havaya kaldýrdý. Hayvancaðýz kurtulmak için habire çýrpýnýyordu. Onu da diðerlerinin yanýna fýrlattý. Biz de gömlekle çok balýk tuttuk, ama hepsi de ufaktý, yenilmezdi, onlarý tekrar suya atýyorduk. Sonra baktýk, adamakýllý bir þeyler tutamayacaðýz, diðerlerine katýlmaya karar verdik. Ýþin aslýna bakýlýrsa diðerlerinin yöntemi daha karlý ve eðlendiriciydi. Kendi adýma konuþmam gerekirse gömlek yöntemi de benim iþime geliyordu. Çünkü, beni nelerin beklediðini bilmediðim taþlarýn altýna elimi sokmak beni korkutuyordu. Bir yengecin kýskaçlarý arasýnda parmaðýmý düþünmek korkmam için yeter de, artar bile. Yengeç, belki biraz keser,ancak tuttuðu parmaðý koparacak kadar da güçlü deðil, sanýrým. Ama, düþüncesi beni ürpertiyor....Etraftakilerden cesaret alarak ben de korkusuzca taþlarýn altýný yoklamaya koyuldum. Yengeç düþüncesini de sürekli bastýrýyordum. Önümüzdeki yarým saat içinde üç balýk daha tuttuk. Bunlar da diðerleri kadardý. Bunun yanýnda bir de yýlan balýðý yakalamýþtýk. Yakalama esnasýnda sýrtýndaki kýlçýklar Ýlyas’ýn elini hafiften kesmiþ, kanatmýþtý. Ýlyas hafiften inledi. Eli gerçekten yýrtýlmýþtý. Yýlan balýðýnýn yakayý kurtarmak için adamýn elinde nasýl bir geri bir ileri çýrpýndýðýný, bunu yaparken de düþmana elinden geldiði kadar zarar vermekten çekinmediðini geçmiþte yaþamýþtým. Böyle bir günde yine balýk avýna çýkmýþtýk.Taþlarýn altýný yoklarken bir þeyin elime vurup kaçtýðýný hissettim. Ardýndan bir hamle daha yaptým. Artýk yakalamýþtým. Ama kolay olmadý. Elimin içini de sýrtýndaki býçak gibi keskin kýlçýklarla kesmiþti. Çok da acýmýþtý. Yýlan balýðýnýn darbeleri hep birbirine benzerdi. Ýlyas’ýn elinin içi de týpký elim gibi yýrtýlmýþtý. Ýlk birkaç dakika içinde acý, Ýlyas’ýn yüzünde kendini gösterdiyse de sonra yerini her zamanki haline býraktý. Zaman geçiyordu....Daha fazla balýk tutmamýz gerekiyordu. Öðle vakti olmuþtu. Güneþ yukarýda tüm hararetiyle çýplak sýrtýmýza vuruyor, vurduðu yeri kavuruyordu. Ancak, dizlerimize kadar suyun içinde olmamýz bizi bunaltýcý sýcaða karþý biraz serinletiyordu.
     Bir balýk gördüðümüzde hepimiz etrafýný sarar, onu uygun bir yerde tuzaða düþürmek için çalýþýrdýk. Bir tarafa kaçamazdý. En yakýn taþýn altýna kaçtýðýnda da hep birlikte saldýrýrdýk.
     “Yakaladýk.” sesleri yükselirdi, bundan sonra. Ta ki, gerçekten yakalayana kadar.....Onu da diðerlerinin yanýna fýrlattýðýnda Cemal:
     “Kaç tane oldu?” diye soruyordu.
     “Ohoo! Daha ne kadar oldu ki? diye cevap verirdik. Paylaþsak herhalde her birimize iki tane düþmez. Düþse bile karnýmýzý doyurmazdý. Cemal suyu yararak:
     “Aþaðýlara doðru gidelim. Belki orada kýsmetimiz artar, ha! “Ne diyorsunuz?”
     “Güzel, dedi, Ýlyas. Tam da içimden geçiyordu.” Orada muhtelif büyüklükte dört balýk tuttuk. Þansýmýz açýlýyordu. “Belki daha çok tutarýz” diye bir yere baðlý kalmýyorduk. Sürekli aþaðý taraflara doðru sürükleniyorduk. Kaplumbaðayý hesaba katmasak epey balýk tuttuk.
     “Yetmez mi bunlar?” diye arkadaþlara seslendim. Eðlenceli de olsa hepimiz yorulmuþ, acýkmýþtýk. Diðerleri bana katýlýnca da sudan çýktýk.
     “Hadi bakalým herkes çalý-çýrpý ve odun toplasýn.” dedi Cemal. Hepimiz kalktýk. Ýlyas oturmuþ, bizi seyrediyordu. Sýra balýklarý piþirmeye geldiðinde, Sedat iki tanesini ayýrdý:
     “Bunlarý eve götüreceðim....dedi. “Karþý çýktýk. “Eðer, böyle yapacaksan bizimle yemeyeceksin” dedik kendisine. Elindekilerden bir tanesini býraktý.
     “O zaman þunu götüreyim.” Ýlyas:
     “Kime götüreceksin onu?” diye merakla sordu. Sedat sakin bir ses tonuyla:
     “Anneme!” diye cevap verdi. Ardýndan elindeki balýðý temizlemeye koyuldu. Diðerlerini de biz temizlemeye baþladýk. Sedat’ýn sevgili annesine balýk götürme fikri hiçbirimizin hoþuna gitmemiþti. Aramýzda fýsýldaþmalar baþladý. Sonra Cemal:
     “Sevgili anneciðin balýk yemezse olmaz mý? diye alaylý bir þekilde sordu. Sedat gönül rahatlýðýyla :
     “Olmaz, dedi. Daha köyden ayrýlmadan kararýmý vermiþtim. Aslýnda gönlümde daha fazla götürmek vardý. Ancak, hem balýklarýn azlýðý, hem sizin karþý çýkmanýz-ki size hak veriyorum bu konuda-ister istemez elimdekiyle yetinmem gerektiðini anladým. Cemal, sýkýlmýþ gibi, temizlediði balýðý Sedat’a uzatarak:
     “Al, o zaman hepsini götür,” dedi. Bu fikre de Sedat “Haksýzlýk olur” diyerek karþý çýktý.
     “Niye haksýzlýk olsun ki...?” Sedat biraz düþündükten sonra karþýsýndakinin samimi olup olmadýðýný anlamak ister gibi yuvarlak gözlerini Cemal’e çevirdi:
     “Olmaz,” dedi.
Cemal, önüne döndü, fýsýltý halinde: “Utanmazsa hepsini götürecek” dedi. Yemeðimizi yedik. Karnýmýz doydu mu? Ekmeðe kuvvet vermemize raðmen hayýr! Ýçimizden en fazla da Sedat yedi. Yanaklarýný dolduruyor, gözleri hiçbir þey görmüyordu. Diðerleri aç kalmýþ, kalmamýþ umurunda deðildi. Sofrada kýlçýklardan baþka bir þey kalmayýnca da sessiz bir þekilde kenara çekildi.....Biraz dinlendikten sonra kalktýk. Köye dönmenin zamaný gelmiþti artýk. Karagöl’e doðru yola çýktýk. Oraya vardýðýmýzda Ýlyas durdu.
“Buraya kadar gelmiþken þu gölde bir güzelce eðlenmeden mi gideceðiz? dedi. Hem terledik de. Baþka bir zaman böyle fýrsatý bulamayýz” Kimseden ses çýkmadý. Sonra Vecdi, bu fikrin çok güzel olduðunu belirtti. Zamanýn kalmadýðýný ileri sürerek karþý çýktýk. Bu arada Cemal de traktörü çalýþtýrmaya gitti. Ardýndan da bize seslendi:
“Hadi arkadaþlar! Býrakýn yüzmeyi falan da gelin artýk. Zamanýmýz yok....”
Ýlyas:
“Daha gün batýmýna dört saat var,sen zamanýn kalmadýðýndan bahsediyorsun.” diye baðýrdý. Cemal bir daha seslendi: “Ýsteyen gelir, isteyen kalýr. Ben gidiyorum.”
Ýlyas ile Vecdi dýþýnda herkes traktöre koþup bindi. Hareket ettik. Ýlyas soyunmaya baþladý. Kararýný deðiþtirmiþ olmalý ki, Vecdi arkamýzdan bize seslendi:
“Durun beni bekleyin!”
Ýlyas da baðýrdý: “Ýlerdeki köyde beni bekleyin, tamam mý!”
Onu geride býrakarak hýzla uzaklaþtýk. Ýlyas suya atlamamýþtý daha. Gözden kaybolana kadar da suyun kenarýnda durmuþ, kollarý havada, atlamaya hazýr bekliyordu.......

SON     Bayram Telli



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn aný kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Sislerin Ötesinde

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Söylesene Sen Kimsin
Ýsmi Adem'di
Kararan Geceler


bayram telli kimdir?

iyi yazýlarý okumayý seven,ayný zaman da kendini kabul ettirmiþ yazarlarý okuyan birisiyim.

Etkilendiði Yazarlar:
dostoyevski,stendal,balzac,steinback,j.london,sçedrin,çehov


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © bayram telli, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.