"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski |
|
||||||||||
|
. Kimin karýsý olacaðýný gerdekte öðrenecekti. Sisli, kýsýk bir lambanýn altýnda , beyaz çarþafa düþen kan kadar kinliydi hayata. Kendisini kaçýrdýklarý insaný da tanýdý bir süre sonra. Ýstememiþti ya çok da fark etmemiþti kim olduðu. Kendisinden sekiz yaþ büyük Mehmet’e kaçýrmýþlardý. Ahmet olsa Hüseyin olsa ne deðiþecekti ki artýk.? Hangi kimlik onu o akþam annesiyle uyuduðu döþeðe içindeki hasretle býrakabilirdi.? Þimdi ise yedi aylýk hamileydi. Þu patikanýn baþýnda, karnýndaki çocuða verebileceði adý düþünmek için oturduðunu unutturan bir þey yine gelmiþti aklýna. Saré aþeriyordu. Caný nicedir karpuz çekmekteydi. Ama zaman ekin biçme zamanýydý ve kimsenin ilçeye inmeye vakti yoktu. Aslýnda köyün yolu olmadýðý için, ilçeye atla inip geri gelmek iki günü buluyordu. Saré hayatýnda bir yiyeceði bu kadar arzulayacaðýný düþünmemiþti.Bu aralar her gün aklýndan geçen, sadece ve sadece karpuzdu. Elinde þöyle kýpkýrmýzý bir karpuz dilimi düþünüyordu. Ýki elinin arasýna alýp hemencecik yese sonra bir dilim bir dilim daha… Birden Mehmet’in sesini duydu: -Keçeeeeeeeeeeeeeeeeee! taski dew bine( kýz bir tas ayran getir) Saré doyamadan karpuzun düþüne koþarak ayran getirdi kocasýna. Kaç defa aþerdiðini söylediyse de kocasýnýn umurunda deðildi. Bunca iþin arasýnda iki gün büyük bir kayýp diyor ve ekliyordu: -Te fam kýr? (anladýn mý?) Saré: - e diyordu(evet) Ama anlamak yeterlimidir hissedileni deðiþtirmeye. Anlamanýn hiçbir þeyi çözemeyeceði anlardan biri yaþanýyordu iþte. Saré gözünü yollara dikmiþse elbet bir bildiði vardý. Beklediði çerçiydi. Çerçiler karpuzda satardý o zamanlar. Kaç kez beklediyse de ya karpuz getirmemiþler; ya da kalmamýþtý ellerinde.Buralarda birbirini tekrarlayan o kadar an vardýki.istenilmeyecek ne varsa bir torbadaydý elini atýp ne çekersen çek ayný mutsuzluk avuçlarýnda birikiyordu sanki. Günlerden bir gün, yine at sýrtýnda çerçi geldi köye. Köyün tüm kýzlarý doluþtu etrafýna. Kýzlar yazma, inci boncuk peþindeydi,çocuklar ise düdük. Saré ise ne kýzdý artýk ne de çocuk. Biraz uzaktan seyretmekle yetindi olanlarý. Ama çerçi heybesinin diðer tarafýný boþalttýðýnda sevinçten aðlayacak duruma geldi. Ýþte karpuz da getirmiþti. Koþarak Mehmet’e haber etti. Þöyle büyükçe bir tane aldýlar. Mehmet de sevinmiþti. Sevinci daha çok iþi gücü býrakmak zorunda kalmayýþýndandý. Saré karpuzu kucakladý , götürüp yamaçtaki çeþmenin suyunda biraz soðumasýný bekledi.Eve getirip kocaman bir dilim yemek için sabýrsýzlanýyordu. Kader mi olasýlýk mý desek, siz ne derseniz deyin. Deyin ki Saré, karpuzu elinden düþürdü, karpuz yuvarlanýp paramparça oldu. O an dünyanýn en þanssýz kadýný olduðunu yeniden duyumsadý ,incindi. O kadar kýzdý ki, ellerinin titremesini bir türlü engelleyemedi. Sadece aþermek deðildi sorun. Sorun, yokluðun bir coðrafyada bir insana istenilmediði halde bu kadar çok misafir olarak gelip kalmasýydý. Hýzlý davrandý. Hemen yamaçtan indi. Kýrýk parçalarý topladý. Epey kirlenmiþlerdi. Bir parçasýný yýkayýp oracýkta yedi. Haline hem gülüyor, hem aðlýyordu. Bilmez deðildi elbet, pazarlarda satýlan kamyonlarca karpuzun varlýðýný. Ama þimdilik hayat böyle iþliyordu. Elindeki dilimi bitirdiðinde,karþýsýnda birisinin kendisini izlediðini gördü. Doktordu bu. Mehmet’e kaçýrýldýðýndan beri üçüncü kezdir görüyordu doktoru. Hani doktor dediysek doktorluðu býrakmýþ elinde silah dolaþýr olmuþ buralarda. Ona Doktor Agit derlerdi. Köyde kim hastaysa muayene eder,onlara ilaç verirdi. Yazýn da köye baskýlarýn az olduðu zamanlarda , halkla birlikte ot biçerdi. Sýk görünmüyordu bu aralar. Çayýrlara yardýma gelmiþ olmalýydý. Þimdi ise Saré’yi izlemekteydi öylece. Saré o halde görünmenin utancýyla ne yapacaðýný bilemeden, hýzlýca karpuzun kalan parçalarýný da alarak eve koþturdu. Olanlarý Mehmet’e anlattýðýnda onunla beraber kendisi de güldü. Kapý çalýndý. Gelen doktordu. Ocaðýn baþýna oturup yemek yediler, sohbet ettiler, ama Saré Agit’le çok fazla konuþamadý.Sonra karpuzdan kalaný getirip birlikte yediler. aslýnda doktorun pek yediði de söylenmezdi.Çünkü Saré’nin doyasýya yemesi için daha çok yiyormuþ gibi yapýyordu. Sohbet yýldýzlar uyuyana kadar sürdü. Uykuya geçtiklerinde Agit, Saré’ye o kadar yandý ki, tüm kurþunlarýný göðe sýksa yinede rahat etmeyecekti. Uyandýklarýnda Agit gitmiþti. Ýþte hikayemizin baþýnda Saré’nin oturduðu Þeytan Daðý’ndaki patikalarýn baþýndayýz yine. Saré bekliyor. Çocuðuna isim, heveslerine karþýlýk gerek. Doðurmasýna iki haftadan az bir süre kaldý. Olsun yine de bekliyor. Beklemek de yokluktan gamsýzlýktan sayýlmaz ya. Ama ne gelen var ne giden. Yollar sefil, Saré’nin gözleri ille de yol çekmekte. Bu gün de çerçi yoktu iþte. Bebenin ilk çýðlýðýna kadar da olmayacaktý. Saré gün doðumu ve gün batýmýný kayalara baðýrýlan sesin yankýsýnda yaþadý. Karþýlýðýný bulamadýðý düþleriyle eve döndü. Bir sabah büyük acýlar içinde uyandý. “Tamam” dedi. Gittikçe büyüyen aðrýlar, çýðlýklar köyün her tarafýndan duyuldu. Yaþlý kadýnlar toplandý. Burada yaþamanýn ya da doðurmanýn þansý biraz da yaþlýlarýn deneyimi kadardý. Neyse ki Saré’nin, sesi horozlarýn sesine karýþan bir oðlu oldu iþte. Saré mutlu, Saré aðlýyor. Saré yanlýz deðil artýk. Hani gün doðmadan neler doðar demiþ ya eskiler.sarenin doðurduðu saatlerde köyün her tarafýný askerler sardý. Seslerin anlamý deðiþmeye baþladý. Biraz önceki hayata merhaba diyordu, þimdi ise ölüme eviriliyor göðün altýndaki tetiklerin anladýðý dil. Evlerin hemen altýndaki ormandan geliyordu sesler. Kimse korkudan dýþarý çýkamadý. Bir saatten fazla sürdü çatýþma.Sonra çoban geldi.Ýki kiþinin öldüðü haberini verdi. Ölenlerden biri Agit’ti. Saré kundaktaki bebeðinin yüzüne baktý ama her þey o kadar hýzlý geliþiyordu ki hiçbir þeyi beyninde ve yüreðinde yerli yerine oturtamýyordu. Agit’in cesedinin hemen yaný baþýnda, paramparça bir karpuzun olduðunu da eklediðinde Saré aðlýyor, bebeðine sarýlýp, kulaðýna þimdi bulduðu ismi fýsýldýyordu. - Agit…………. Aykan ERDEN
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Aykan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |