Bembeyaz bir sayfa. Gözlerim gecenin karanlýðýnda alabildiðine kýrmýzý, düþüncelerim sinapslarýmdan baðýmsýz, tutamadýðým bulutlar, rengi gri. Böyle bir sayfayla arasam da mutluluðu griyi hiç sevemem ben. Siyaha yakýn bir beyaz mý, yoksa beyaza çalan bir siyah mý?... Arada olmak. Ýnsanlarýn arasýnda, duvarlarýn arasýnda, ikimizin arasýnda, kendi aramda.. Karmaþýk düþünceler. Seyrettiðim siyah-beyaz, hüzünlü-mutlu her filmden sonra aklýmda kalan hep o son sahne. Ýki saat boyunca yaþananlar, hep o upuzun, bir solukta geçiveren final sahnesi için miydi? Kötü adamlar, iyi adamlar, yoldan çýkan kadýnlar, çok zarif bayanlar… Hepsi, sokak baþýnda yanan kaldýrým lambasýna muhtaç olsa da, sormadan oynarlar hep o kirli-tatlý þeyleri…
Hayat… Kýsa metrajlý bir film. Doðaçlama. Tek perde. Bazense roman. Kalýn, koca koca ciltli bir kitap. Yazýlarý eski, silinmiþ. Bizse üzerinden geçiyoruz. Yazý iþlerinde bekleyen yýðýnla þiir, makale. Ankara kontrol edemiyor eserleri. Sayýsý çok, içeriði karmaþýk. Ama hemen orda Bob Marley. Bedavaya veriyor bir yudum umudu. Gülümsüyoruz ve silkinip kendimize geliyoruz. Býrakmýyoruz savaþý. Herkesin elinde beyaz bayrak. Teslim oluyoruz birbirimize. Tenlerimiz dokunuyor, mutlu oluyoruz. Ve görürken yeni yerleri, tekrar ve yeniden yaþýyoruz kirli-tatlý þeyleri.