Hayatýma hoþ geldin de
ne zaman gidiyorsun?

Çok güzel gülümserdin, bir de kimselere benzemiyordu kokun... O lanet olasý parfümleri çok fazla kullanýyorsun yapma! ben senin kokunu duymak istiyorum diyordum sen inadýna þiþeyi boþaltýyordun, ben sana ulaþmak için koltukaltlarýna kadar sokuluyordum hatýrlýyor musun? Ayrýldýk ve ben ayrýldýktan sonra uzun süre o yollardan geçerken, birlikte yürüdüðümüz yollardan geçerken hep seni düþünmedim ama birlikte olsaydýk ne kadar güzel olurdu dediðim zamanlar da oldu elbet. Senin için neler diyorlardý neler hem de çok güvendiðim insanlar. Sana yakýþmaz diyeni de çýktý, o kýz çok havalý, çok oynak diyeni de, yahu birisi kaþar bile dedi inanmayacaksýn ama. Sen eni konu her gün makyaj yapýyordun aslýnda bana kalýrsa aðýr deðil dozajýnda, ve tabi bir giydiðini ikinci kez giymiyor, sürekli gülümsüyordun, gülüyordun. Ama bilmiyor musun ki be caným bizim memlekette erkeðin çok gülenine ibne kadýnýn çok fazla gülenine de orospu diyorlardý. Bir de sosyal bir insandýn demek ne kadar doðru bilmiyorum ama kesinlikle kendine güvenin vardý, insanlarla çok rahat iletiþim kurabiliyor, hiç tanýmadýðýn biriyle uzun süredir tanýyormuþsunuz gibi muhabbet edebiliyordun. Bu özelliklerin nedeniyle mi kim bilir göze batmýþ, dikkat çekmiþ ve seni tanýyan tanýmayan herkesin hakkýnda bir þeyler söylemesini saðlamýþtýn. Benim için senin hakkýnda ne dedikleri hiç önemli deðildi, ben tanýdýðým insaný sevmek istiyordum, herkes her þey için, herkes için bir þeyler söylerdi, umurumda deðildi. Seni yine de yanlýþ tanýdýklarýný seni tanýdýktan sonra (acaba hakikaten tanýyabildim mi yahu) görüyordum, sen görüldüðü kadar neþeli deðildin, mutlu deðildin her þeyden önce. Çok fazla gülümsüyordun çok güzel gülümsüyordun ama mutlu deðildin iþte, demek ki yalnýzca mutlu olanlar gülümsemiyor, mutlu olmayanlar da gülebiliyordu. Hareketli ortamlarý çok fazla sevmiyor, kýpýr kýpýr yerinde duramayan sen sessizlik ve sakinliði hiçbir þeye tercih etmiyordun, yalnýzlýðý seviyordun, kitap okumuyordun, film seyretmeyi sevmiyordun, sanýrým günlük gazete bile okumuyordun, politika ve sosyal olaylara karþý çok duyarsýzdýn ama olsun caným o kadar da olurdu. Ha bir de öyle çok sýk alkol de kullanmýyordun caným hatýrladým üstüne üstlük inançlý olduðunu söylüyor, dua bile ediyor, hatta Ramazan ayýnda sektirmeden otuz günü orucunu da tutuyordun. Vay be… Çok renkli bir hayatý var gibi þimdi ben bu kýzý sýkmayayým diye düþünüyordum ama senin hayatýn benimkinden beterdi. Sabah okula geliyor, akþamüstü beþe kadar kantinde oturuyor, ardýndan okulun yanýndaki bir kafede ya da Taksim’e gidip orada bir kafede oturuyor ardýndan saat sekiz gibi eve geçiyor, akþamlarý mutlaka MSN’e takýlýyor ve çok geç olmadan da yatýyordun. Ne vardý sende bu kadar sevilecek peki, niye hoþlanmýþtým bu kadar? Seni elde etmek için çok çaba sarf etmemiþtim, zahmete girmemiþtim, Çok mu iyi niyetliydin, paylaþýmcý mýydýn, cool bir havan mý vardý, fiziksel açýdan çekiciydin kabul, zeki deðildin, genel kültür falan hak getireydi ama, mizahi yaratýcýlýk?, en azýndan esprilerimi anlýyordun, tamam ama çok güzel gülüyordun diye, çekiciydin diye mi bu kadar etkilenmiþtim senden? Seni tanýdýðým zaman ne demiþtim biliyor musun içimden “bu kýz ilk fýrsatta hem de eline geçirdiði ilk fýrsatta beni býrakýp gider hem de ona en çok ihtiyacým olduðu zamanda yapar bunu” Sanýrým çekiciliðin de buradaydý. Her an býrakýp gidebilecek olman, bir kez olsun arkana dönüp bakmayacak olmandý seni bu kadar çekici yapan. Ne oldu? Gittin hem de biliyorsun ki sana çok ihtiyacým olduðu bir dönemde gittin, o dönemde bir de her þeyin üstüne sen eklenince 46 oldum. Þimdi aradan o kadar zaman geçti sen yine kendini hatýrlatmaya çalýþýyorsun. O zamanlar sana her þey için teþekkürler, seni tanýmak çok güzeldi demiþtim ama biliyor musun sen beni tanýyamadýn ben de tanýþtýðýmýza çok memnun olamadým. Görüþmemek üzere…