..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Ýnsan kendini bilmeli. Gerçeði keþfetmeye yaramasa da, yaþamayý öðretiyor. Ve bundan daha güzel birþey yok. -Pascal
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Ýronik > Fatih




18 Þubat 2007
Ýsimsiz Güzel  
Fatih
Güzel Olmak...


:AIDA:
   Kumral saçlarý parlak buðday teninin üstüne serilmiþ ipek bir halý gibi önce kulaklarýný örtüyor sonra pürüzsüz yanaklarýndan aþaðýya doðru kayýp sonsuza uzanýyordu sanki. Sürekli gülüyormuþ gibi görünen bir yüzü vardý. Sol yanaðýndaki gamzesi neredeyse yüzündeki tek pürüzdü , iri mavi-yeþil arasý renkte gözleri çok masum bakýyordu. Burnu alnýndan baþlayýp üst dudaðýna kadar kaydýrak gibi kývrýlýyor , ilk bakýþta yüzünün içinde kaybolacak kadar küçük geliyordu insana.
   Henüz 18 yaþýndaydý fakat yüzü gibi vücudu da neredeyse mükemmel bir güzelliðe sahipti.
   Vücuduna göre biraz uzun ve irice bacaklarý vardý. Buna raðmen her an kýrýlacakmýþ gibi duruyorlardý. Her adýmda tembel tembel saða sola süzülen kalçalarý boyuna göre pek irice olmamasýna raðmen vücuduna tam uyum saðlýyordu. Karný bacaklarýnýn bittiði yerden baþlayarak vücudunun içine doðru kavis çiziyordu ta ki kaburgalarýna kadar. (Onu mayoyla gören biri rahatlýkla kaburgalarýný sayabilirdi.) Karnýnýn içeriye doðru kavis çizdiði yerde belide yanlardan inceliyor ve o mükemmel güzelliðini biraz daha narinleþtiriyordu. Göðüsleri pek o kadar dikkat çekmeyebilirdi ama içe doðru bükük karný sayesinde vücudunun en öne çýkan kýsmý olmuþtu birden. Bu onu biraz daha çekici kýlýyordu. Yanaklarýndan ve kulaklarýnýn arkasýndan sarkan saçlarý uyuþuk uyuþuk omuzlarýna doðru salýnýyordu. Genelde hep sýrýtýr “Bakýn benim gamzem ne güzel.” demek isterdi sanki. Vücudu hep çýtkýrýldým bir vaziyette durur üflesen bin parçaya bölünecek hissi verirdi insana. Okul kýyafetleri çekici güzelliðine birazda gizem katýyordu.
   Geniþ tabanlý , siyah , ilk okul çocuklarýnýn giydiði ayakkabýlardan giyerdi hep. Beyaz penye çoraplarýný dizlerine kadar çeker sonrada diz kapaklarýnýn altýna doðru katlayarak (eteðini de belinden birkaç kat içeriye doðru bükerek) bacaklarýnýn göstermek istermiþçesine çoraplarýyla eteði arasýnda geniþ bir boþluk býrakýrdý ve genelde gömleðinin üst iki düðmesi hiç kapanmazdý. Papyon benzeri þekilde boynuna dolamasý gereken kurdeleye daha düðüm bile atýlmamýþtý. Kurdeleyi gömleðinin yakasýnýn altýna sokar kurdelenin uçlarýný da yakasýndan aþaðý göðüslerine doðru sarkýtýrdý.
   Bileðindeki nazar boncuklarýndan oluþan bilekliðin dýþýnda hiç bir þey takmazdý. O bilekliði de büyük ihtimalle güzelliðine nazar deðmemesi için takýyordu.
   Lise son sýnýf öðrencisiydi. Güzelliði kadar mükemmel olmasa da kendine yetecek kadar düþünen bir beyni vardý ve kuþkusuz o okulun en güzel kýzýydý.
   O sabahta her zamanki gibi erkenden kalkmýþ yataðýnýn ayak ucundaki aynanýn önünde – kendince dolu dolu - bir buçuk saat geçirmiþti. O günde diðer her gün gibi sýradan bir gün olmalýydý okula giderken sokaðýn ana caddeyle birleþtiði yerde onu bekleyen , istemese de okula kadar ona refakat eden , bir grup olacaktý. Tabi oda okulun önüne geldiðinde grubu eli boþ göndermemek için onlara göz kýrpýp kendini okulun ön kapýsýndan içeri atacaktý. Bahçe kapýsýndan okul binasýna kadar olan yaklaþýk 40 metrelik yolu , Çanakkale boðazýna giren QUEEN Elizabeth’in Amirali gibi , zafer kazanmýþlýk duygusuyla kat edecekti. Çünkü okulun en güzel kýzý olduðunu biliyordu. Bazen bundan nefret etse de çoðunlukla hoþuna giderdi.
   40 metrelik yol boyunca okul camýndan dýþarý sarkanlar , okul bahçesindeki aðaçlarýn gölgesine sýðýnanlar , hafta sonu yapýlan futbol maçýnýn tartýþmasýný yapanlar ( ki genelde hepsi erkek olurdu) bir kaç dakikalýðýna taþ kesilecek hepsi okulun en güzel kýzýnýn salýnýþýný seyredecekti. Tabi bunlarýn içine her Perþembe bir çift göz daha eklemek mümkündü. Bu gözler tarih öðretmeninindi. Yaklaþýk 35 yaþlarýnda bekar bir öðretmendi. Her Perþembe okul bahçesinin nöbetçi öðretmeni o olurdu. Bazen okulun en güzel kýzýný görebilmek için diðer öðretmenlerle anlaþýr onlarýn yerinede bahçe nöbeti tutardý. Liseli genç kýzlardan hoþlandýðýný anlamak için medyum olmaya gerek yoktu ve çok iyi biliyordu ki tarih öðretmeni kendisine bir kez dokunabilmek için hiç düþünmeden her þeyini feda edebilirdi.
   Birden irkildi. Birkaç saniyede kendini toparladý gecenin koyu mavi karanlýðýnda iþkence gören bir kadýnýn çýðlýklarýný duyduðunu sandý bir an. Kafasýný boðuk sese doðru yönelttiðinde masanýn üstündeki alarmý çalan saati keþfetti. Odasýnda hayallere dalmýþ olduðunu birkaç dakika sonra anlayabildi. Saat kendisinindi ve çalan alarm okula gitme vaktinin geldiðin söylüyordu.
   Aceleci fakat soðuk kanlý tavýrlarla siyah , geniþ tabanlý ayakkabýlarýný giydi. Bunlarý neden giydiðini kendine hiç sormamýþtý. Sadece seviyordu. Týpký her gün saçýný taramayý , belli olmayacak kadar hafif makyaj yapmayý , refakati gruba göz kýrpmayý… sevdiði gibi. Apartmanýn basamaklarýndan aðýr aðýr inerken içinde nedensiz bir boþluk hissetti. Bir þey yapmayý unutmuþ gibiydi. Durakladý. “Bilekliðim” diye haykýrdý içinden. Sesi beyninde yankýlanýyordu. Topuklarý üzerinde döndü , koþar adýmlarla basamaklarý çýktý. Zaten normalden kýsa olan eteðini birazda belinden katladýðý için etek uçlarýnýn bel hizasýna kadar týrmandýðýný hissetti. Ayný koþu gösterisini okulda yapsaydý büyük ihtimalle etrafýnda salyalarý akan erkekler olacaktý. Ama o an bunlarýn hiç birini düþünmedi. Tek düþündüðü böle bir aptallýðý nasýl yaptýðýydý. Ýki yýldýr kolunda o bileklik olmadan bakkala bile gitmemiþti. “Uðursuzluk” diye fýsýldadý. Evin kapýsýnýn önüne geldiðinde soluk alýp veriþinin kontrolünden çýktýðýný anladý. Boðazýndan çýkan hýrýltýlar eþliðinde çantasýnýn ön gözündeki anahtarlarýný çýkardý. Birkaç saniye içinde evin anahtarýný buldu ve evin kapýsýný araladý. Ayakkabýlarýný çýkarma ihtiyacý duymadan hýzlý adýmlarla odasýna yöneldi. Her gün baþýnda bir buçuk saat geçirdiði aynanýn saðlý sollu komidinlerinin tüm çekmecelerini taradý. Bulamadý. Birden önceki akþamý hatýrladý: eve yorgunlukla zor ulaþmýþ , saatini masanýn üzerine fýrlatmýþ , hýzlý fakat yorgun adýmlarla odasýna koþmuþtu. Odanýn kapýsýnýn eþiðinde defterlerini elinden düþürmüþ , toplamak için eðildiði sýrada bilekliðini çýkarmýþtý. Kýsa bir duraksamanýn ardýndan kalbi hýzlanmaya baþladý. Ýki yýldýr her akþam bilekliðini çýkarýr aynanýn tam önüne koyar sabahlarý evden çýkmadan (bir refleks gibi farkýnda bile olmadan) bilekliði kolunda bulurdu. Baþýný isteksizce aynaya doðru çevirdi. Evet o masum mavi þey orada duruyordu. Týpký iki yýl boyunca her gece durduðu gibi. Yerinden kýpýrdamamýþtý. Peki ama o sabah neden bilekliðini takmayý unutmuþtu. Þimdi bunlarý düþünmeye vakti yoktu okula geç kalýyordu.
   Koþar adýmlarla apartmandan çýktý. Sokaðýn ana caddeyle kesiþtiði yere gelmiþti. Ama ortalýkta kimseler yoktu ve en garibi cadde filmlerdeki hayaletli kasabalar gibi sessizdi. Caddenin karþýsýna geçti ve yoluna devam etti. O an bu zamana kadar hiç hissetmediði ve hiçbir anlam veremediði þeyler hissetti. Hislerine bir ad takamýyordu. Bunun içinde fazla uðraþmadý sessizce yoluna devam etti.
   Yaklaþýk 10 dakika sonra okuldaydý. Alýþkanlýk olmalý ki bahçe kapýsýnýn önünde durdu ve arkasýnda kimse olmamasýna raðmen boþluða göz kýrptý. Okul bahçesi doluydu. En azýndan günün kalanýný eskisi gibi yaþabilecekti. Kapýdan girerken saatine baktý. Dijital saatinin sað üst köþesinde “22 May 2002 Thru” yazýyordu. Kafasýný saatin ekranýndan kaldýrdý hayretle etrafýna bakýndý. Bugün tarih öðretmeni ortalarda yoktu halbuki her Perþembe kendini kapýda karþýlar Sanki herkesten önce o görmek isterdi kendini. Yüzüne tekrar o þaþkýn ifade hakim oldu. Belli etmemeye çalýþarak bahçe kapýsýndan içeri girdi. Okulun 3. katýnda camdan sarkan bir çocuk dikkatini çekti. Ýlk defa camdan sarkan birinin hareket ettiðini görüyordu. Çocuk kendisiyle ilgilenmiyordu. Genelde bahçeye girdiðinde herkes taþ kesilirdi ama bu sefer böyle bir þey olmadý. Dikkatini aðaçlara yöneltti. Aðaç gövdelerinin arkasýnda bi saklanan bi açýða çýkan kafalarý fark etti. Onlarda kendisiyle ilgilenmiyordu. Ayrýca hafta sonu yapýlan büyük derbinin tartýþmasýný yapan çocuklarda bir kez bile dönüp bakmamýþlardý. Bir an kendini boþlukta hissetti. Sonra o tanýmlayamadýðý duyguyu tüm hücrelerinde hissetti.
   Ne olmuþtu herkese neden kendisiyle (okulun en güzel kýzýyla) ilgilenmiyorlardý. Bunlarý düþünürken o tanýmlayamadýðý garip hislerin beynine bir daha çýkmamacasýna kazýndýðýný hissetti.
   Birden olduðu yerde durduðunu fark etti. Daha okula varmasýna yaklaþýk 20 metre vardý. Tam olarak ne zaman durduðunu bilmiyordu yada neden durduðunu. Etrafýna tekrar bakýndý. Birden herkesin putlaþmýþ , okulun bahçe kapýsýna baktýklarýný fark etti. Sanki orada ne olduðunu biliyordu ama bundan emin olmalýydý. Baþýyla beraber tüm vücudunu bahçe kapýsýna doðru yönlendirdi.
   Evet düþündükleri doðruydu. Okulun bahçe kapýsýndan içeri kusursuz bir güzellik adým atýyordu. O an tek þey düþündü. Kimdi bu?
   Süt beyaz teniyle kocaman bir pudra varilinin içine düþmüþ gibiydi. Yüzüne ilk bakýldýðýnda bembeyaz tenin üstünde dikkat çeken üç þey vardý. Ýlki simsiyah saçlarýydý. Saçlarý kulaklarýnýn önünden omuzlarýna iniyor oradan da göðüslerinin üstüne kadar süzülüyordu. Öðle güneþinin ýþýðý simsiyah saçlarýndan yansýyor saçlarýnýn gece mavisi tonunda gözükmesine neden oluyordu. Yanaklarý düz ve pürüzsüzdü. Yüzündeki anlamlý sýrýtýþ olmasaydý onun morgdan kaçmýþ bir hortlak olmadýðýna inanmamak zor olurdu. Yüzünde dikkati çeken ikinci þey saçlarýyla ayný koyuluktaki gözleriydi. Evet simsiyah gözleri vardý. Diðer dikkati çeken þey ise gözlerinden daha koyu olan kaþlarýydý. Kaþlarý inceydi ama bembeyaz tenin üzerinde simsiyah renkte olunca hemen dikkat çekiyordu. Yüzü sadece siyah ve beyazdan ibaretti. Bu haliyle siyah-beyaz televizyonlardaki kadýn karakterlere benziyordu. Kýyafetleri de bunu doðrulamak istermiþçesine siyah ve siyahýn tonlarýydý. Siyah Ýspanyol paça pantolonu , üzerindeki siyah hýrka ve hýrkanýn üzerinden omuzlarýnýn arkasýna attýðý siyah þalý. Kimdi yada daha doðrusu neydi bu? Diþi kont Drakula’mý bir gerçek vardý ki Drakula olamayacak kadar güzeldi. Kendisindekinin aksine düzgün ve kalça ve göðüsleri vardý. Beli , bacaklarý ve kollarý incecikti. Adeta elmastan yapýlmýþ çok deðerli bir heykel gibiydi.
   Ona bakarken sabahki düþünceler aklýný doldurmuþtu.
   Okulun bahçesine girerken kendini QUEEN Elizabeth’in Amiraline benzetmiþti. Þimdi bu benzetmenin ne kadar yerinde olduðunu anladý. O koca gemi daha boðazýn yarýsýný bile kat edemeden mayýnlara yenik düþmüþtü. Dahasý o zamana kadar yenilgi yüzü görmeyen Amiral delirmiþ ve kendi silahýyla intihar etmiþti. “kendi silahýnla intihar etmek” evet içinde bulunduðu durumu en iyi bu özetliyordu. Silahý güzellikti ve þimdi ayný silahla maðlup olmuþtu.
   Diþi Kont Drakula’nýn (Kontes Drakula) kendisine doðru geldiðini fark etti. Bir an ne yapacaðýný bilemedi. Ýstemeden de olsa birkaç adým geriledi. Kimsenin kendisini fark etmediðini biliyordu ama yinede korktuðunu belli etmek istemiyordu. Birden Kontes Drakula’nýn omzunun üstündeki bir kýpýrtý dikkatini çekti. O an gözlerinin yaþlarla dolu olduðunu fark etti. Gözleri yaþlarla doluydu ve orada ne olduðunu tam olarak göremiyordu. Gözlerini kýstý ve dikkatini topladý. Onlar! Her gün sokakla ana caddenin kesiþtiði yerde bekleyen grup. Bugün kendisiyle gelmemiþlerdi çünkü yapacak daha önemli bir iþleri vardý. Kontes Drakula’yý okula getirmek. Bir an bayýlýp yere yýðýlacaðýný sandý. Eðer öyle olsaydý kimse bunun farkýnda bile olmazdý. Tekrar içini o tanýmsýz duygu kapladý. Bu kez yaþadýðý duygu yoðunluðu artmýþtý. Bu seferki en þiddetli nöbetti. Caddede karþýlaþtýðýndan yada okulun bahçe kapýsýnda hissettiðinden daha þiddetliydi. Ama bu sefer bir fark vardý. Bu sefer duyguyu tanýmlayabilmiþ. Adýný koymuþtu.
   Yalnýzlýk.
   Evet bunca zamandýr yalnýzlýk sancýlarý çekiyordu. Bu zamana kadar gittiði her yerde en güzel kýz hep kendisiydi. Parmakla gösterilen hep o olurdu. Tüm gözler hep üzerinde olduðundan bu güne kadar hiç yalnýzlýk çekmemiþti. Ama þimdi kendinden daha güzel bir kýz vardý ve ona ait olan tüm bakýþlarý çalmýþtý. Bu duyguyu ilk yaþadýðýnda neden tanýmlayamadýðýný þimdi daha iyi anlýyordu. Çünkü 18 yýldýr ilk defa bu duyguyu hissetmiþti. Ýçinden haykýrmak geldi. “iyi ama kime?” diye düþündü. Okuldaki yeni kýza mý? Tarih öðretmenine mi? Yada “kendisine mi?” O an kendine þu soruyu sorma ihtiyacý duydu. “Kimim ben?”
   Okulun en güzel kýzýmý? Hayýr bugünden sonra deðildi. O zaman kimdi. Bir an daha büyük bir dehþete kapýldý. “Adým ne benim?” Evet adýný unutmuþtu. Daha doðrusu hiç bilmiyordu ki. O hep OKULUN EN GÜZEL KIZI’ydý. Onun baþka bir adý yoktu. Ama þimdi biri bu sahip olduðu tek ismi kendisinden çalmýþtý. O zaman yeni adý neydi. Yada en eski adý.
   Aklý çok karýþmýþtý. Bugüne kadar ne zaman kendinden bahsedilse “okulun en güzel kýzý” denmiþti. Yaptýðý her iþi “O” deðil de “okulun en güzel kýzý” yapmýþtý. Ýyi ama neden diye iç geçirdi. Þimdi nedenini daha iyi anlýyordu. Çünkü kendisi böyle olsun istemiþti. Adýnýn söylenmesi yerine “OKULUN EN GÜZEL KIZI” denmesi hoþuna gitmiþti. Ama artýk okulun en güzel kýzý deðildi. Artýk kendisi bile deðildi…
   Artýk merak ettiði tek þey vardý.
   “Acaba Kontes Drakula’nýn adý neydi?”



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Aðlamak Ýstiyorum
Unutkanlýk
Randevu Saatleri
Fotoðraflar Sahte Olur...

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Doðum Günün Kutlu Olsun! [Deneme]


Fatih kimdir?

. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Fatih, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.