..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Bir gün karþýma biri çýkacak ve bana: "Herþey olmasý gerektiði gibi olmaktadýr, efendim" diyecektir. -A. Aðaoðlu, Yazsonu
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Yeraltý > Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu




25 Þubat 2007
Ýnsan Çiftliði  
Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu
Boðucu... Ýlk izlenim bu.


:CHCG:
Boðucu... Ýlk izlenim bu. Alýnan nefes yakýcý bir keskinlikte.

Her yer karanlýk. Bu ikinci bir izlenim deðil zira kýsa sürüyor. Tül gibi hafif ve zayýf bir aydýnlýk var. Kýsýk gözler puslu, ýþýðýn suretine benzeyen aydýnlýða takýlmýþ.

Beyindeki sýkýntý damarlarý zonklatýyor...

Üçüncü izlenim; baþ kýsmýnda uðursuz bir aðrý...

Þimdi beden þiddetle sarsýlýr. Etrafýnda varlýða gelmiþ havasýzlýk üzerine abanýr ve yer darlýðý uzuvlarý tetikler.

Kabir korkusu...

Vücut dilediði gibi hareket edememenin telaþýnda ve derdindedir. Kollar ve bacaklar umutsuz, umarsýz ve nafile bir eylemin girizgahýný yaparlar. Ýstemsizmiþ gibi yapýlan her hareket sýký sýký kenetlenmiþ topraða toslar ve her seferinde alýnan nefesler, havasýzlýðý ihya ederken dermansýzca hýzlanýr.

Algý þaþkýndýr...

Kollar ve bacaklar bir geniþlik arar ve bihakkýn bulamaz. Beden bedaheten takatsizliðe bürünür ve uyandýðý yerde öylece uzanýr kalýr.

Akýl darmaduman olmuþtur...

Düþman kuvvetler tüm makul düþünceleri bertaraf eder. Düþmanýn komutanlarý, bu toprak oyuk ve rutubetli havadýr.

Ruh üzüntüdedir...

Yaþamýn bittiðini yada bitmeye yakýn olduðunu onaylamaya yakýn olmak her seferinde acýtýr. Tesellisi yoktur.

Artýk akýl bu duyguyla cebelleþiyor. Karanlýðýn çok çok berilerinde yanýp sönen cýlýz aydýnlýðý görmek zulümdür. Onun görünür olmasý - giderek silikleþiyor da olsa- ve ötelerde bir yerlerde nazlanýr gibi durmasý pek yakýcý, pek usandýrýcýdýr. Aklý olmasa da mantýðý ikilemde býrakýr:

Bu ýþýk, ölüm müdür sebatla bana yaklaþan, yoksa yaþam mýdýr tenimden öylece uzaklaþan?

Ýlk beþ yada altý saniye bu üç izlenim ve beyni þiþiren panikle geçmiþtir ki, tarifini baþka türlü yapmakta mümkündür, lakin yürek bunu kaldýrmaz. O esnada bellek bir yumruk olmuþ, çamurlaþmýþ topraðýn cývýk halini andýran bir hatýrayý sýký sýký tutmaktadýr.

Hatýranýn hatlarý belirginleþir, çamur katýlaþýr. Yumruk içinde bekleyen toprak dikenleþmiþtir belki de, beynin kývrýmlarýna batar. Belleðin boþ dehlizlerinde bir ses yanký bulur. Sahibinin sesini tanýr belleðin muhafýzý: "Bunu gerçekten yaptý mý?"

Bulanýklaþmýþ bir vakit içinde içtepiler vahþileþir. Korku, kalbin kalbinden týrnak uçlarýndaki týrnaklara doðru esner ve yay gibi gerilir. Týrnaklar hazýrdýr, parmaklar pozisyon almýþtýr. Sýrt üstü yatýlan yerde, gözler neredeyse bir karýþ yukarýdaki topraða sabitlenir. Üzerine yýðýlacakmýþ gibi tehditkar duran topraðýn boþluklarý içine ýþýk damlalarý doluþmuþtur sanki. Azdýr yekûnu, buna raðmen ýþýk hüviyetini taþýyan çiðler misali damlamýþtýr kara topraðýn baðrýna. O damlalarý sýçratan havuzu bulmak ister nefsi. Zira ölüm ýþýktan ýraktýr..

Baþlamak için, alýnan nefesin bir nebze boðuk olmasý kafidir. Beden uyarýlmýþ gibi sarsýlýr ve bir enerji patlamasý parmaklarý kaskatý keser. Beden yolu açmaya kararlýdýr. Gördüðü o zayýf ýþýk ölüm bile olsa, ona ulaþma azmindedir; aralarýna girmiþ topraðý aþmak sorun bile deðildir. Sorun, kafayý meþgul eden hakiki ve biricik sorun, az evvel belleði çýnlatan sorunun yanýtýdýr:

"Yapmýþ iþte!"

Hayýr! Kimse kimseyi diri diri gömmemiþtir. Bu bir varoluþ oyunudur. Zorla dayatma ya da inandýrma benzeri bir zorbalýktýr sadece. Minik ölçülerin devasalaþtýðý çarpýk bir düzen iþlemektedir o esnada. Hayrete düþüren iþte budur. Algý bir türlü inanamaz:

"Yapmýþ iþte!"

Ve eller çalýþmaya koyulur. Ardý ardýna kararlý ve telaþlý darbeler iner topraðýn böðrüne. Bir oyuk açýlmaya yüz tutar yukarýya, ýþýða doðru. Oyuk derinleþtikçe beden yattýðý yerde doðrulur ve ellerin oyarak týrmandýðý boþlukta ayaða kalkmaya baþlar. Oyuktan çýkan toprak ayaklarýn dibinde toplanýr, ki beden bunun üzerine basarak ilerlemeye devam eder.

Yükselir... yükselir... yükselir...


---


Ýbrahim çok yorulmuþtu ve kaslarý bu yorgunluðun ateþleri ortasýnda yanýyordu. Yukarýya doðru kazdýðý tünel sonunda bir yerlere açýlmýþtý. O, her ne kadar karanlýktan dolayý nerede olduðunu göremese de, bazý tahminlerde bulunabilecek kadar yeteneðe ve hafýzaya sahipti. Öncelikle derin derin alýp verdiði soluklar bir veya iki karýþ mesafedeki bir yüzeye çarpýp yayýlýyordu. Bunun akabinde hemen eliyle etrafý yoklayýnca, kolu fazla açýlma fýrsatý bulamadan bir yerlere çarpýp durmuþ, tünele çýktýðýnda baþýný kaldýrýr kaldýrmaz kafasýnýn üstü toprak tavana vurmuþtu. Üstelik soluduðu yakýcý hava da gözlemlerini doðruluyordu. Zihninde bir çember çizdiði izlenimi doðdu; aþaðýda bir yerlerde kalan ve içinde uyandýðý oyuðun bir benzerine ulaþmýþtý. Burasý bir ihtimal daha geniþti. Bu noktada hafýzasý Ýbrahim'i tetikledi, ýsrarla düþündüðü þeyin doðru olduðunu fýsýldýyordu. Baþýný ileriye doðru uzatýp gözlerini kýsarak, ardýndan buraya sürüklendiði hafif aydýnlýðý aramaya koyuldu. Bakýþlarý, karanlýkla cýlýz ýþýðýn kaynaþmasýna alýþýnca ileride, tam önünde baþka bir oyuðun uzandýðýný fark etti. Iþýk daha da yukarýlardan, oradaki belirsiz kaynaðýndan bu tünelin sonundaki bir noktaya düþüyor ve zayýflayarak kendisine doðru sürünüyordu. Caný buhranlarýn doðurgan rahmi gibi karardý ve yýlmýþ kalbinin fersiz çeþmesi gölgeler kusmaya baþladý. Ne için buradaydý? Ne yapmýþtý? Suçu neydi? Ýçinde hiç umut olmayýþý kalbini durma mertebesinde yavaþlatmýþtý.. Böyle anlarda insan acizliðinden cesaret alarak ümit eder. Son ana kadar...

Iþýða ulaþmaya duyduðu istek kadar, beklediði yanýtlarý da alacaðýndan emindi. Düþüncelerini meþgul eden ve üstü kurum baðlamýþ anýlarý ona sürekli bunu fýsýldýyordu. Hem karþýlaþmayý tercih etmeyeceði, hem de bilmek için yanýp tutuþtuðu basit ve tek kelimelik cevaplar; evetler ve hayýrlar... Kurtulabilecek miydi? Bu bir ceza mýydý? Ýnandýklarýnýn deðiþebileceðini ya da yanlýþ olduklarýný düþünmemesi suç muydu? Mantýk insaný yarý yolda býrakýr mýydý?..

Ýbrahim dört ayak üzerinde hiç bir þeyden emin olamadan bekledi.

Boþ gözlerle, tünelin sonundaki noktadan damla damla düþen aydýnlýða bakarken, ýþýðýn loþ varlýðý birdenbire kararýp, yeniden ve silkinerek görünür oldu. Yukarýdan -belki de ýþýðýn geldiði yerden bir þey düþmüþtü. Bir oflama nidasý ve içini bulandýran tok bir kýrýlma sesi duydu. Sanki bir kol yada bir bacak kemiði tam ortasýndan þiddetle ikiye ayrýlmýþtý. Emekleyerek tünelin sonuna doðru ilerledi. Yaklaþmasýyla beraber genizden çýkar gibi iþitilen bir nefeslenme sesi de ona yakýnlaþýyordu. Temkinle, oyuðun sonundan bir metre kadar uzakta durdu.

Ýbrahim önce yerde tostoparlak yatan ve kývranan insana, sonra da tünelin bir boru gibi kývrýlarak yukarýya týrmandýðý oyuktan çukurun tepesine bakmaya çalýþtý. Bir kuyunun dibindeki talihsiz bir köpek gibi çukurun aðzýný seyretti bir süre. En tepedeki o nokta solgun bir güneþ misali cansýz ve yuvarlak bir aydýnlýktan mürekkepti. Sonra yaný baþýndaki bu insanýn oradan düþüp de canlý kalýþýna hayret etti. Yükseklik midesini kývrandýracak oranda muazzamdý. Yeniden bir yukarýya, bir insana baktý; yerde kývranan insanýn sýkýntýlý nefesi ve acýsýný yutmaya gayretli ýkýnýþý onu dehþete düþürdü. Acý duyduðunu belli ederse kýzgýn ebeveyninin onu dayakla hizaya getireceðinden korkan bir çocuk gibi inildiyordu. Fakat düþmüþ insan boynunu titreterek elleri üzerinde vücudunun üst kýsmýný yukarýya çekti ve adamla yüzleþti. Sevimsiz ve yetersiz aydýnlýðýn kara gölgeler ve tehditkar çizgilere bürüdüðü bir yüzü vardý adamýn. Kaba ve ilkel sayýlabilirdi. Abartýlý çene çizgisi, aþýrý çýkmýþ elmacýk kemikleri ve gözlerin üst hizasýna bastýrmýþ yüksek bir alýn. Alt dudaðý bir gorilinki gibi dýþarýya fýrlamýþtý. Ýnsanýn gözleri birer kývýlcým gibi çakýyordu. Acýsýnýn elzem týnýlarý, o soluyorken bir duyulup bir yok oluyordu. Endiþeli bir halle aðzýný açtý. Diþlerinin ve þapýrdayan dilinin arasýndan bir bebeðin anlaþýlmaz seslerine benzer sesli ve sessiz harf karmaþasý çýkýyordu. Ýbrahim, insanýn bu vahþi ve tehditkar viyaklamasýna þaþkýn bakýþlarla karþýlýk verdi. Yine de hayretler içerisinde onu anladýðý hissetmiþti. Beyni bu çözümsüz seslerin þifresini bir þekilde kýrmýþtý:

"Yemek nerede?" Ýbrahim'in beyninde yankýlanan ses, ilkel insanýn kendini kaybettiðinin ya da korkunç bir çýldýrmýþlýðýn tuzaðýna düþtüðünün göstergesiydi. Ýbrahim karþýsýndakinin kaybedecek hiç bir þeyi olmadýðýný hisseti ve irkildi:

"Ne yemeði?"

Ýlkel insan korku ve öfkenin kavramsýz karýþýmýndan öykünen soluðunu Ýbrahim'in üzerine boþalttý. Ýbrahim ne olduðunu anlayana kadar insan çoktan ters yönde ilerlemeye koyuldu. Onun cevabýný dinlemeye tenezzül dahi etmemiþti. Ýbrahim, karanlýkta ilerleyen bir gölgeyi andýran ve biraz sonra ayný karanlýðýn aðzýndaki bir lokma gibi kaybolacak olan adamýn ardýndan bakakaldý. Güdüleriyle bir türlü temasa geçemiyordu. Teller kopmuþ yada korkunç bir fýrtýna köprüleri darmadaðýn etmiþti. Hissiz ve miskin bir beyinle, insansýnýn karanlýðýn siyah duvarlara döndüðü yerde kayboluþunu seyrediyordu. Görmeyene hatta görmediðinin ardýndan ýþýksýz kabuslar kurana kadar bakakaldý o noktaya. Ve nedense ilkel insanýn ivedilikle katettiði tünelde apansýz durduðunu ve nefesini tutarak beklediðini hissetti; karanlýk herkesin ve her þeyin hislerini, duyularýný ve yaþamýný birbirine baðlýyor gibiydi burada. Henüz yürüyemeyen bir bebek gibi toprak zeminde elleri ve dizleri üzerinde dururken hafif bir sarsýntýnýn altýndaki topraðý þöyle bir yokladýðýný hissetti. Ve fakat sarsýntý arsýz bir kalleþ gibi an ve an kuvvetleniyor ve çileden çýkaran bir inatla topraðýn baðrýný titretiyordu. Aralarýndaki karanlýðýn birbirlerinden fersahlarca uzaklara ayýrdýðý insansý feryat ederek baðýrdý, sesi tiz bir çana sürten demirden bir çubuðun iniltisine benziyordu. Daha çok canhýraþ bir nöbetle gurulduyor gibiydi. Ýbrahim yeniden ayný korkmuþ, telaþlý ve mahvolmuþ sesi algýsýnýn kalýn pulsarý içinde duyumsadý:

"Geliyorlar!!"

Kimler geliyordu? Bu havasýz, metruk ve daracýk toprak tünellerin içinde, böylesine sarsýntý yaratarak ilerleyebilenler kim olabilirdi ki? Dahasý, bu kabirler þehrinde baþkalarý da mý vardý yani? Bunu bilmenin imkaný yoktu. Avuçlarýnýn altýndaki toprak hiç ara vermeden sarsýlmaya devam ediyordu. Hayýr, kabustu bu... gerçek olmasý mümkün deðildi. Onu telkin edecek, 'sakin ol, hepsi rüya' diyecek bir ses, en azýndan beyninin kör kýlavuzundan bir mýrýltý duymayý hasretle umuyordu.

Evet evet, kesinlikle bunaltýnýn onu köþeye kýstýrdýðý yer kalbiydi. Ona doðru bir tehlikenin yaklaþtýðý aþikardý ve çaresizce etrafýna bakýnsa da neyin tehlike olduðunu kestiremiyordu. Aklýna gelen yegane eylem, kafasýný kaldýrýp yukarýya doðru dimdik yükselen tünelin ucuna bakmak oldu. Iþýk çemberi tüm ölgünlüðü ve kýþ sarýsýyla orada bekliyordu. Kurtuluþ... yaþam...

Sarsýntý artýp üzerindeki tehdidin basýncý kürek kemikleri arasýnda beklenmedik bir aðrý yaratýnca, kuyuyu aval aval seyretmekle yetinmedi ve saniyeler içinde baþýna gelecek felaketten kurtulabilmek için alil acele tünelin dimdik toprak duvarlarýna týrmanmaya çalýþtý. Þimdi biliyordu; adýný ve yöresini kestiremediði tehlikenin yaratýcýlarý topraðý oyarak yaklaþýyorlardý ve bir nabýz atýmý mesafedeydiler. Topraðý kazan uzuvlarýn gürültüleri aceleyle yükseldi, homurtular dalgalanýp yayýldý. Yol açýþýn azametli senfonisi dehþetli bir ýsrarla ve acýmasýz bir vahþilikte gürüldedi. Bin bir kepçeli ve demirden burgu külahlý devasa bir tünel açma makinesi hayal etti Ýbrahim. Öfkeyle ve büyük bir hýzla açýyordu yolunu topraðýn içinde. Önüne gelen her þeyi altýna alýp un ufak ediyor, topraða namussuzca tecavüz edip darmadaðýnýk bir yer býrakýyordu. Ýbrahim kan ter içerisinde bir arpa boyu yukarýya doðru týrmanmaya çalýþýyorken, yoktan var edilen tünelin müphem ve olasý gaddar mühendisleri ile arasýnda çamurdan bir perde vardý sanki. Gürültüleri boðuk fakat güçlüydü. Görmediði yüzleri tarif etmeye yeltenecek miktarda yakýnýnda hissediyordu onlarý.

Sonunda toprak bu hissiyatýn yoðunluða dayanamamýþ gibi patlayarak açýldý ve tünelle kuyunun kesiþtiði yerden renksiz ve betimsiz bir kütle yuvarlanarak aktý. Kesin hatlarý belirgin olmasa da, içinden çýkan uðultulu inleyiþler ve ardý ardýna topraðý döven ayak seslerinden dolayý bu kütlenin bir insan güruhu olduðu söylenebilirdi. Kof bir þiddetin ve düþüncesiz bir acelenin mekanik bir aracý misali ilerleyen bu kalabalýðýn insanlardan meydana geldiðini özümsedikçe kahroldu. Artýk þüphesi kalmamýþtý; kesinlikle aklýnýn þüpheci yaklaþtýðý yerdeydi. Evini, hayatýný ve metruk ve gizemli pek çok þeyden habersiz geçen günlerinin kayýtsýzlýðýný özledi...

Ýbrahim'in týrmanmaya cebelleþtiði kuyudan az evvel düþen insanýn çýðlýðý ürperterek yükseldi. Demek ki ona yaklaþmýþlardý. Onun peþindeydiler... böðürüyor ve kesinlikle uluyorlardý, zafer sarhoþu barbarlarýn kana susamýþ haykýrýþlarý da buna benziyor olmalýydý. Kuyunun altýndan sarkan ve bir türlü daha yukarýya çekemediði bacaklarýna dokunan nasýrlý parmaklarýn esintisi midesini bulandýrdý ve çýðlýk çýðlýða bir korkuya kapýldý. Onlarýn arasýna düþüp ezilme ve düþünmesi dahi zor bir ölümle burun buruna gelme tehlikesi vardý. Yere düþmüþ kafasýný ayaklarý altýnda ezeceklerini, kollarýný bacaklarýný sürükleyeceklerini, kemiklerinin aðýrlýklarý altýnda ikiye bölünüp, boynunun bir anda kýrýlacaðýný hayal etti. Ruhunu kordan demirlerle döven dehþet artýk doruða ulaþmýþtý.

Ýnsan akýntýsýnýn patýrtýsý giderek çoðaldý; toprak duvara kenetlenmiþ elleri boþta kalmak üzereydi. Adam topraða canhýraþ sarýlmaya gayret ediyordu. Kafasýný korkuyla yukarýya çevirip, ýþýðýn cansýz haline benzeyen aydýnlýða ümitsizlikle ve inatçý bir ýsrarla baktý. Bu çarpýk sürünün geçip gitmesini, içini deþen korkunun dinginleþmesini bekliyordu.

Tek baþýna kaçmaya çalýþan insanýn çýðlýðý, soðuk suda boðulur gibi lýkýrdayarak sönüverdi, ardýndan patýrtý Ýbrahim'den uzaklaþtý ve bitti... Patýrtýlar, týpýrtýlara dönüþtü ve nihayetinde benliði ýssýzlýkla sarmaþ dolaþ kaldý. Bu kavranmasý güç ve maneviyatýn kudretli dikiliþiyle zoru olan bir vaziyetti.

Baþýndaki zonklama ve gözlerini karartan aþýrý kan basýncý azalýnca, geriye iki seçeneði kaldýðýný anladý. Yukarýya, ýþýðýn olduðu yöne dimdik bir aksilikle açýlan kuyudan týrmanmaya çalýþabilirdi. Toprak duvara tutunmaya gayret eden kollarý müthiþ bir yanmayla bunu reddediyordu; böyle bir iþe giriþmeyi düþünebilmesi bile çýlgýnlýktý. Fiziksel benliði ona baþka bir yöntem bulmasýný salýk veriyordu. Elindeki diðer seçenek daha talihsizdi; az evvel aklýný baþýndan uçuran sürünün geldiði yönden yoluna devam edebilirdi. Kafasýnda makul bir cevap ararken zaten halsiz olan kollarý topraða kenetlenmekten kendini azadetti ve yeniden tünele düþtü. Önünde zift karasý bir oyuk, üstünde aydýnlýða doyma ihtimali sunan bir kuyu vardý. O, karanlýðý seçti; daha doðrusu bedbaht haldeki kaslarý makul düþünmeye çabalayan kýsmýný zehirli hançerlerle idam etti. Kesinlikle bunu yaptýðýna inanamýyordu; göz göre göre müphem saatler geçirmeyi seçmiþ, hafif bir meyille inen oyukta karar kýlmýþtý... Ahmakça bir teslim oluþla...

Ýçerisi hala sýcaktý, az önce gelip geçen güruhun ýsýttýðý tünel berbat bir ter kokusuyla sývanmýþtý. Ter ve kirli ten kokusu yakýcý havanýn boðuculuðunu kalýn hatlarla belirleyen bir nazarlýk gibi adamýn her yerini sarýverdi. Yoðun havasýzlýðýn iyice daralttýðý ensiz tünelde ilerlerken kendini ayýk tutmak için olaðanüstü bir çaba gösterdi. Ara sýra üzerinde emeklediði elleri ansýzýn uyuþuveriyor, dirsekleri çözülüp yüzünü yere çarpýyordu. Iþýðý unutmuþtu; hafýzasýnýn sýnýrlarý ötesinde çýrpýnan kanatlarýn korkak yankýlarý misali anlamsýzdý artýk yaþamýn kaynaðý. Gözlerini anýmsamaz olmuþtu. Dokunmak, duymak ve koklamak... Bilinçsizce kat ettiði her milim mesafede görme yetisi bir nebze daha soluyor, uðursuz topraðýn yakýcý havasý içinde dolaþan canlýlar gibi sadece duyuyor, kokluyor yada dokunuyordu. Onlara dönüþüyordu.

Tünelin onu yönlendirdiði biçimde meçhul bir süre zarfýnca ilerledi. Ýlk uyandýðýnda aklýna sirayet eden düþünce için daha fazla hayret etmiyordu. Neyin içinde olduðunu kendisine fýsýldadýðý ilk anlarýn çok gerilerde kaldýðý aþikardý. Uyuþukluk ve beynin beyin ölümü bünyesinde yalnýzca ilkel güdülerin ayakta kalmasýna sebebiyet vermeye baþlamýþtý. Çaresizce var olmaya çalýþan bir takým düþünce ve hisler de suyun altýndaki körpe ciðerler gibi can havliyle çýrpýnýyordu. 'Yapmýþ iþte!!' diye baðýrýyordu giderek sönükleþen bir ses 'Yapmýþ iþte!!'

Yeniden ýþýk gözlerine takýlýnca uykulu bir halde gülümsedi. Aydýnlýk yine yukarýdan salýyordu tüllerini. Yumuþak bir edayla zemine düþüp üst üste biniyordu sanki. Adam üzerindeki toprak tavanýn yükseldiði izlenimine kapýldý, hafifçe baþýnýn tepesini kaldýrýp yüksekliði yokladý. Burada yükseklik en azýndan iki misliydi. Temkinli bir hal içerisinde dizleri üzerinde doðrulmaya çalýþtý; beli tutulmuþ, topraða basmaktan berelenen avuç içleri acayip bir biçimde hissizleþmiþti. Kendini sýrt üstü yere atýp gözlerini kapadý, belki de hiç açmamýþtý. Azýcýk daha geniþ olan mekanýn içler acýsý havadarlýðýný bolca ciðerlerine çekerken içi çarpýk bir aðrýyla burkuldu.. Biraz temiz havaya kavuþtuðu için gözleri yaþardý, kalbi sýkýþtý ve aslýnda ne kadar da çaresiz bir halde olduðu benliðine koca puntolarla yazýlýnca tüyleri diken diken oldu. Uzaklardan bir yerlerden önemsiz sarsýntý titreþimleri gelip sýrtýný ürpertti. Güruh hala dolanýyordu. Dolanýyor, belki de tek baþýna gezinen baþka insanlarý avlýyordu. Ama o insan yemek'ten bahsetmiþti. Ýbrahim sinir bozukluðu ile gülümsedi.

Yemek... depolamak... yaþam döngüsü... mücadele.. savaþ... gelecek nesiller... neslin devamý... Bunlarýn bir zorlama ile insanlarýn yýkýlan mantýklarý üzerine zerk edilmesi ve hepsinin bambaþka, çok daha farklý canlýlara dönüþtürülmesi, insanlarý bu þekilde hayal etmek ve kendisini onlardan biri olarak görmek hem trajik bir þekilde komik hem de betimsizce dehþet vericiydi.

Uzaklarda tünelleri dolanan, tünelleri açan, üst üste, alt alta; kollarý bacaklarý birbirine karýþmýþ, insan organlarýndan mürekkep mekanik bir yaratýk gibi dolaþan sürü hala iþ baþýndaydý. Týpýrtý olarak hissettiði manevralarýn doldurduðu ruhu birden bire endiþelendi. Belki de tek baþýna gezinen baþka insanlarý avlýyorlar... Belki geldikleri tünelden geri dönecekler... belki de yoldalar... belki de...

Toparlandý. Benliði soðuk bir suyun altýndan çýkmýþ gibi dirilmiþti. Korku, damarlarýnda oksijensiz bir mayhoþlukla dolanan kaný yakmaya baþladý. Dikkat kesilip sarsýntýlarý daha iyi analiz etmeye koyuldu. Evet evet.. sarsýntýlar hiç þüphe býrakmadan artýyordu. Durumuna dertlenecek vakti yoktu. Hemen etrafýna bakýndý; içinde uzandýðý geniþ mekan bir topun içi gibi yusyuvarlaktý. Karþýda dört tünel aðzý ve tepede, ýþýðýn düþtüðü bir kuyu vardý. Kuyular ve tüneller...

Ýçsel galeyaný ona bu sefer kesinlikle diktatörlükle sarsýp duruyordu. Kuyuya týrmanacaktý. Iþýða ulaþýp açlýðýný giderecekti. Kaslarýn ezeli yorgunluðu, dirayetin biteviye usancý göz ardý edilecekti. Yanan gözlerini kýsýp kuyunun aðzýna yanaþtý ve yukarýya baktý. Tepede bir ýþýk çemberi onu bekliyordu. Hazýrdý; parmaklar ve týrnaklar topraða saplanmak gayesiyle kaskatý kesildiler...

En baþta bu kadar yukarýya týrmanacaðýna ihtimal vermemiþti. Ona doðru paldýr küldür yaklaþan sürünün gürültülerini dikkatle dinlerken, bir yandan da ellerini hýrsla toprak duvara saplayýp kendini yukarýya çekiyordu. Ayaklarý çivili birer çekiç gibi topraðý deþerek ellere eþlik edip, vücudun aþaðýya doðru çekilmemesini saðlýyordu. Uðultulu bir gümbürtü, kuyunun altýnda binlerce filin geçiþi gibi þiddetli bir velvele yarattýðý vakit, adam belki de mesafenin yarýsýný týrmanmýþ durumdaydý. Bazen kuyuya açýlan yuvarlak deliklerle karþýlaþtý. Ýçlerinden garip ve boðucu kokularýn geldiði bu müphem oyuklarýn nereye ulaþtýðýný hiç merak etmedi. Kendi zavallý durumunun çürümüþ hali geliyordu aklýna.. Ölüp gittiði yer belki de böyle zifiri ve unutulmuþ bir oyuk olacaktý.

Karanlýk þimdi form deðiþtirmiþti. Yukarýdaki aydýnlýk çizgisel bir bütünlük içerisinde kuyuyu yalýyor, adeta karanlýðýn nazarýnda ýþýðýn görünüþünü tasvir ediyordu. Bu ýþýða güvenmek karanlýða kanmak, ahmak bir av gibi düþmanýn hazýrladýðý tuzaða inanmak demekti. Adam elini her topraða kenetlediðinde kafasýný kaldýrýp tepsi þeklindeki aydýnlýða bakýyor, her bakýþýnda havsalasý biraz daha puslanýyor, havsalasýnýn sislere boðulduðu her an ise tanýmsýz bir sersemlemeye sebebiyet veriyordu. Bir keresinde, yorgunluk ve eblehlik bir bataklýk gibi dirayetini havasýz býraktýðýnda, nerede olduðunu ve neden bu kuyuya týrmandýðýný hatýrlayamadý. Ufak çaplý yeni bir deprem beyninin duvarlarýna yapýþmýþ asalak sisleri daðýtmaya yetmiþti. Belli belirsiz bir ýslýktan daha duyulur olmayan bir nida benliðinin boþluðunda výnladý: 'Yapmýþ iþte!'

Kuyunun tepesi hiç yaklaþmýyordu. Ne zaman kafasýný kaldýrýp ýþýk çemberine baksa hep ayný býkkýnlýkla nefes veriyordu. Oraya yaklaþtýðýna dair ne bir belirti ne de ümit kýrýntýsý vardý. Kuyunun derinliði karþýsýnda hayrete düþtü.

---

Sað el topraða saplanýr... sol el kenetlendiði yerden ayrýlýr... sol el yukarýya uzanýr... sol el topraða saplanýr... sað ayak vücudu yukarýya iter... sol el vücudu yukarýya çeker... sað el kenetlendiði yerden ayrýlýr... sol ayak yukarýda bir yerlerde topraða tutunur... Kim bilir kaçýncý kez ayný hareketleri ayný mekanik düsturla yapýyordu. O bunu saymýyordu. Aklý, kýzgýn güneþin altýnda kavrulmuþ bir çöl gibi ufuksuz ve tepkisizdi. Kýsa aralýklarla ne yaptýðýný unutur olmuþtu. Þartlandýrýlmýþ bir kobay misali umursamaz ve korkaktý. Ta ki, yukarýlardan, o ulaþýlamaz kuyunun tepesinden bir haykýrýþ duyana kadar.

---

Ses en baþlarda sadece bir výzýltý kadar duyuluyordu, niteliðinin dehþete düþmüþlük olduðu ise o výzýltýnýn tüyleri diken eden habisliðindeydi. Ýbrahim kafasýnýn kaldýrýp yukarýya baktýðýnda, ýþýðýn önünde küçük bir kara nokta gördü. O kara nokta saniyeler içinde büyüdü, beraberinde haykýrýþ þiddetini giderek arttýrdý. Ýbrahim'in üzerinden kýzýl dilli ateþler çýkmaya baþlamýþtý sanki. Mutlak bir hezeyanýn kocaman ve yaðlý ellerine düþmüþtü. Kurtulma güdüsü, hislerine aþýrý adrenalinden bir karýþým hazýrlayýp yutturdu. Kalbinin odacýk ve kapakçýklarý üç misli fazla çalýþýyordu. Toprak duvarýn yüzeyine bir solucan gibi sýký sýkýya yapýþmýþ bir halde etrafýna bakýndý; ne yapmalýydý? Bu soru her saniye tekrarlanýp duruyordu kafasýnda, her saniye çýldýrmýþ bir haykýrýþ hunharca yaklaþýyordu ona, topraða saplanmýþ parmaklarý titriyor, kaslarý insan üstü bir gerilimle sertleþiyordu. Ýçinde birikmiþ dehþet duygusunu dýþarý vurabilmenin tek yolu zillet bir çýðlýk koparmaktý. Gözlerini sýmsýký kapatýp derin bir nefes aldý. Üzerine yapýþýp kalmýþ rutubet ve toprak altý kokularý genzini yaktý. Yarýlmýþ parmak uçlarý ve kalkmýþ týrnaklarý daha bir ölümcül zonklar oldular. Mide saatlerdir üzerinden atamadýðý boþluk sebebiyle yanmaya, guruldayýp kývranmaya baþladý. Sona yaklaþma duygusuydu bu. Vücut kendi iradesini ortaya koyuyor, ruh veya mantýðý kendisinden soyutlayarak deliþmen bir kurtulma oyununa koyuluyordu. Þimdi, kim bilir ne kadar yüksekten üzerine düþecek olan çýðlýk sahibi, kendisiyle beraber onu da kim bilir ne kadar aþaðýlara indirecekti. Kemiklerin un ufak oluþunu hayal etti yada düþerken karnýný mýncýklayacak aðrýyý...

Ýbrahim'in çýðlýðýyla, ona doðru top yekun bir hüruçla saldýran haykýrýþýn çarpýþtýðý o cesaret kýrýcý ve kötücül anda üzerine bir titreme geldi. Ayaklarý boþaldý ve ellerinden asýlý kaldý. Amansýzca tutunduðu yerde debelendi ve çýrpýndý. Ayaklarýný sabýrsýz bir þekilde topraða vurup duruyor, ayaklarýyla yeniden topraða tutunmaya çalýþýyordu. Fakat ayaðý toprak yerine, az evvel üzerinden týrmandýðý bir deliðe rastladý. Zihni beklemeden yeni bir strateji belirledi ve vücudun her bölgesine emirler gönderildi. Adam birden bire ellerini býraktý. Boþlukta bir iki saniye aþaðýya doðru düþtü ve o deliðin hizasýna gelince ellerini boðulan bir adamýn can simidini tutmaya çalýþtýðý gibi deliðin içine doðru uzattý. Tutunmuþtu fakat bekleyecek vakit yoktu, haykýrýþ artýk her þeye hakimdi -ki bu hakimiyet adamýn kafatasý içindeki her bir siniri de kapsýyordu.

Kuyuda aþaðýya doðru düþen insanýn sesi deliðin yanýndan geçerken, Ýbrahim'in tenini ikinci bir deri gibi kaplamýþ ter tabakasýný dalgalandýrdý. Tek bir aðýzdan çýktýðýna inanmak çok güçtü bu haykýrýþýn; birbirini bastýrmaya gayret eden on veya on beþ aðzýn ayný anda baðýrýþýný tasavvur etti bilemeden. Hatta o daracýk ve mukassi delikte ellerini kaldýrýp kulaklarýný kapatmaya ihtiyaç duydu. Her þey, tam bir delilikle açýklanabilirdi ancak. Makul sýnýrlarý içinde devinen dünya sanki hiç var olmamýþtý. Zamanýn büyük gongu ilk kez çýnladýðýndan beridir hep dehþet olagelmiþti; cinnet daima evreni kucaðýnda tutmuþ, düzensizlik gücünü hayatlar üzerine dayatýp kangren, eðri büðrü, manasýz ve kuralsýz bir alemi ortaya çýkarmýþtý. Adamýn benliði dayanmasý zor bir baskýya maruz kalýrcasýna inledi, inlemesi kulaklarýný doldurup aðzýnda çürük bir tat býraktý. Kapalý gözleri önünde gri ve siyah þekiller uçuþmaya, helezonlar çizerek geniþleyip büzülmeye baþladý. Eti içinden gelen bir dalganmayla titreþip karýncalandý. Mantýðýn temeli, yumuþak bir zemine oturtulmuþ gibi sallanmaya baþladý. Aklýnýn çöktüðünü hissedebiliyordu. Dayanma sýnýrýný gerilerde, karanlýðýn gözlerinin içinde býrakmýþtý.

---

Ve böyle büyük bir ivmeyle artan teslim oluþunun tetikleyicisi, þimdi kellesine birbiri ardýna tokatlar atan haykýrýþtý. Ýçinde büzülüp kaldýðý delikten aþaðýlara düþmeye baþlayan haykýrýþ... Sesi gitgide sönen, daha derinlere doðru düþtükçe önemsizleþen haykýrýþ... Aklýna bir süreliðine hakim olmuþ, duygularýný ve davranýþlarýný amaçsýzlýk düsturuyla týrpanlamýþ haykýrýþ... Burnundan dökülen kan yerdeki kaygan maddeyle bütünleþirken, halsizliðini bayýlmasý için gerekçe sayan haykýrýþ... Bir cellat gibi tepesinde bekleyen çileden çýkmýþlýðý beraberinde götürürken hiç gocunmayan haykýrýþ...

---

Ellerinin altýnda výcýk výcýk ve kaygan bir þeyin dalgalandýðýný hissederek uyandý. Baþý zonkluyordu ve çevresini saran tüm iðrenç kokulara ve havasýzlýða raðmen karný çok acýkmýþtý; mide çeperleri kuruyup büzülmüþtü sanki. Düþüp kaldýðý yerde kafasýný kaldýrýp gerisinde kalan deliðe baktý. Ýncecik bir perdeyi andýran vasýfsýz bir aydýnlýðý bir kasnak gibi çevrelemiþti. Kanýný düðümleyen bir sessizlik süzülüyordu o yandan. Ýkinci kere ýþýða ihanet etmesi gerekecekti, takati kalmamýþtý. Ýçinde olduðu tünelin yapýþkan yüzeyinde ilerlemeliydi. Yeniden emekleme pozisyonuna gelir gelmez tünelin aþaðýya doðru hafif bir meyille gittiðini anladý; yavaþça kaymaya baþlamýþtý. Ývedi bir gayretle ellerini zemine ve tünelin yuvarlak duvarlarýna bastýrmaya çalýþtý. Duramýyordu, her tarafý ayný iðrenç maddeyle kaplanmýþtý. Dengesini kaybedip yere kapaklandý ve burnu bu jölemsi maddenin içine battý, aðzýna gayri ihtiyarý çok acý ve keskin bir tat doldu. Yüzünü sanki eski bir aðdaya bulamýþtý. Debelenerek bir yere varamayacaðýný anladýðý an yeniden emekleme pozisyonu aldý ve bu yokuþ tünelin sonlandýðý yerde en az hasarla durmayý ümit etti. Artýk hýzý nebze nebze artarken kalbinin atýþlarýný kontrol edebilmeli ve birdenbire kontrolünden çýkan hatýralarýný yeniden kaçtýklarý yere sokabilmeliydi...

---

"Evet? Nasýl buldun?"
"Her zamanki gibi. Çarpýk hayal gücünün karamsar betimlemeleriyle dolu."
"Yani?"
"Yanii.. Böyle þeylere kafa yormaktan usanmýyor musun? Muhteþem bir anlatým yeteneðin var ve sen kabiliyetini böyle abuk þeyler içi harcýyorsun."
"Ýyi ama bunlarý da anlatan birileri olmalý."
"Neleri anlatan? Bunlarý senden baþka bilen yok ki. Bunlar senin kafanýn içinde türettiklerin."
"Gerçek'le dalga geçmem seni rahatsýz ediyor deðil mi?"
"Önemli olan benim rahatsýz olmam deðil."
"Ne peki?"
"Kendini hayal dünyana giderek daha fazla hapsediyorsun. O enfes yazý tarzýný sadece deðersiz ve dikkat çekmeyecek zýrvalarý yaratmak için harcýyorsun."
"Zýrvalar?"
"Özür dilerim. O manada söylemedim. Sen ne demek istediðimi anladýn."
"Hayýr anlamadým. Kafanýn içine sokuþturulmuþ kaideleri bir kenara býrakamadýðýndan baþka hiç bir þey anlamadým maalesef."
"Öyle olsun. Maharetini istediðin gibi harcayabilirsin. Bu karanlýk han odasýnda yaþamdan kaçabilirsin. Hayatýný istediðin gibi mahvedebilirsin."
"Hayatým mý? Ah, ne kadar boþ konuþtuðunu bir görebilsen. Hayatýmmýþ.. Senin inanmak istediklerin bana uymuyor dostum. Bu hayat ne yazýk ki benim deðil."
"Kimin öyleyse?"
"Senin ve herkesin hayatýný elinde tutanýn."
"Tanrý mý? Tanrý'dan mý bahsediyorsun þimdi de? Bunlarýn hepsinin suçunu ona mý atýyorsun?"
"Hayýr, düþündüðün manada kimseyi ve hiçbir þeyi suçlamýyorum. Kaderden bahsediyorum. Kader dediðimiz iþin aslýnda çok komik bir düzenek olduðunu söylüyorum. Hayatým benim deðil, hayatýn senin deðil. Hepimizin hayatý uzun bir ip gibi. Bir ucu boþlukta, diðer uçlar bir düðüm atýlarak baðlanmýþ."
"Bu da ne demek?"
"Okuduðun hikaye örneðin. Ne anladýn ondan?"
"Hiçbir þey! Sadece topraðýn içinde deli danalar gibi koþuþturan ve kraliçeye hizmet eden yaratýklardan bahsediyordu. Bir kurgusu bile yok."
"O yaratýklarýn ne olduðunu tahmin edebiliyor musun?"
"Elbette. Karýncalar gibi koþuþturup duran insanlar onlar. Bunu anlamak o kadar zor deðil. Sen insanlardan oluþmuþ bir karýnca çiftliði yaratmýþsýn."
"Ha ha.. Bravo! Ýþte ip bu noktada kopuyor."
"Yani?"
"Evet yani sen bunlarýn olmadýðýna, kafamda tasarladýðýma inanýyorsun."
"Baþka türlüsü mümkün mü? Allah aþkýna makul ol biraz! Bunu kafanýn içi dýþýnda nerede tasarlayabilirsin?.. Bu.. bu.. Allah'ýn belasý kraliçe gibi binlerce çocuk doðuran bir insan olabilir mi?"
"Bu dünyanýn silinmek üzere olan sýnýrlarý üzerinde gezinen bir ahmaktan fazlasý deðilsin sen. Biz her zaman böyle miydik? Medeniyetin binlerce yýl süren evriminden önceye ve oranýn kadim anýlarýndan de geriye gittiðinde ne bulursun biliyor musun? Toz ve toprak içinde çýrpýnan ve sonunu bekleyen günahkarlar seni bekler. Suçlarý sadece kanmaktýr. Þeytanýn akýllarýný çeldiði binlerce çift Adem ve Havva... bünyelerindeki eksikler yaratýma þekil vermiþtir. Ta ki mükemmel Adem ve Havva yaratýlana kadar."
"Söylediklerinde bir mantýk hatasý var. Adem ve Havva þeytana uyduklarý için dünyaya gönderildiler. Yani en son çift diye bir þey olamaz."
"Anlatýlan bu. Senin minik beynine her þeyi sunacak deðiller.
"Ve onlar Yüce bir güç tarafýndan yazýlmamýþ kaderlerine terk edildiler. Baþka bir alemde, baþka, yoz ve bakýmsýz bir dünyada yaþama mahkum oldular."
"Hadi diyelim ki bütün söylediklerine inandým. Þöyle bir soru oluþuyor o zaman kafamda."
"Sor bakalým."
"Sen bunlarý nereden bilebilirsin ki?"
"Fazla meraklýyým ve senin sandýðýnýn aksine bu karanlýk han odasýnda yaþýyor deðilim. Anlam veremediðin ama kesinlikle bildiðine emin olduðun bir þey varsa, zaman bir biçimde seni haklý çýkarýyor."
"Ve?"
"Bir kitap. Her þeyin sýrrý bir kitap. Ýlksel insanlarýn dünyadaki geçmiþlerine dair, birinci el tarafýndan yazýlmýþ bir kitap."
"Onlarýn baþka bir yerde yaþadýðýný söylemiþtin."
"Hala da öyle zaten. Lakin gizemli þekillerde giriþilen yolculuklar tarih boyunca hep yapýlmýþ."
"Kitapta bunlar mý anlatýlýyordu?"
"Kesinlikle."
"Ve sende oraya gittin."
"Kaçýrýlacak gibi bir fýrsat deðildi."
"Hikayen orada gördüklerin üzerine öyle mi? Yani bir kerede bin çocuk doðuran kraliçe, toplayýcý avcý insanlar, tüneller, yeraltý, fersiz güneþ ve savaþlar!"
"Zamanla kolonileþmek o kadar da saçma bir þey deðil. Savaþýyorlardý... yemek için, nesillerinin devamý olan çocuklarýn korunmasý için ve bölgeleri için. Bu, onlarý orada yok olmaya terk eden semavi makamlar için beklenmedik bir durumdu. Yok olmaya terk edilen günahkarlar hayatta kaldýlar. Ve ipler burada kördüðüm oluyor iþte!"
"Hangi ipler?"
"Hayatýmýzýn ve kaderlerimizin ipleri. Biz geliþtikçe onlar ilkelleþiyor. Yada onlar ilkelleþtikçe bir geliþiyoruz. Yok olmadýklarý için, bizim için tasarlanmýþ hayatlara ortak oldular."
"Ha ha ha! Ýþte bu son lafýndan daha fazla zýrvalayamazdýn. Ben de oturmuþ ciddi ciddi dinliyorum seni.!"
"Peki ala dostum. Görmek inanmaktýr."
"Ne.. ne .. ne demek isti..."

---

Þimdi giderek artan hýzý yüzünden aðzýna ve göz kapaklarýnýn altýna kirli ve iðrenç kokulu hava doluyorken son bir kez baþýna geleni hayretle itiraf etti : 'Yapmýþ iþte! Beni çýlgýnlýðýn tam ortasýna göndermiþ!'

Tünel dikleþtikçe elleri karýncalanmaya baþladý; el ayalarý altýnda akýp gidiyor izlenimi veren sümüksü kaygan madde istenmeyen bir gýdýklanma hissi uyandýrýyordu. Düþüþün bitmeye yakýn olduðunu hissediyordu. Çünkü deliþmen bir ivmeyle artan hýz yüzünden karnýna tonlarca aðýrlýk basýyor gibiydi. Aþaðýya özlemle inen oyuk saða sola kývrýlýyor, birdenbire dik bir açýyla aþaðýya bükülüp sonra yeniden yukarýya kývrýlýyordu. Ýbrahim oyuðun içinde, onun kývrýmlarý arasýnda dört bir yana savrulup her yanýný bereliyor, kanatýyor ve elinde olmadan çýðlýklar atýyordu. Tünel, zavallý adamýn kalbini þiþlerle delik deþer eder gibi ansýzýn bitiverdi. Ýbrahim bir müddet havada irtifa kaybetmeden uçtuðunu fark edemedi. O esnada aklý etrafýnda gördüklerine hayretle sabitlenmiþti. Kocaman, koskocaman yuvarlak bir mekana dalmýþtý. Duvarlarý ve tavaný köþesiz bir biçimde birleþiyor, bir kürenin iç çeperlerini andýran simetrisiyle algýyý hayran býrakýyordu. Kapkaranlýk çeperlerde belki binlerce benek benek ýþýk yanýyordu; beyaz ve soðuk ýþýklar. Mekanýn içi sokak lambalarýnýn altýnda üþüyen ýslak ve büyük bir otopark gibi sevimsiz ve sýkýcýydý. Ama Ýbrahim yöneldiði ýþýðýn buradaki taklide benzer ýþýklar olmadýðýný biliyordu. Nerede olduðunu da biliyordu; ayný anda havada süzüldüðünü ve metrelerce aþaðýsýnda cývýk bir kaynaþmanýn hiç sonu yokmuþçasýna devam ettiðini de gördü. Zeminde, tam ortada devasa bir kütle duruyordu. Tepeden bakýldýðýnda iç içe geçmiþ simitler gibiydi, Ýbrahim en küçük ve en tepedeki simidin içinden fýrlamýþ kalýn ve etli kollarý apaçýk gördüðünde çýldýracak gibi oldu. Ölçeði abartýlý eller, aðýr aðýr ve itinayla en dýþtaki simidin üzerinde geziniyor, görkemli bir aðýrlýkla havaya kalkýp havada daireler çiziyordu. Kat kat yað kaplamýþ gövde dalgalanýyordu. Bu metruk ve aþýrý irileþmiþ kütle kraliçe miydi?

---

Beden, son hayret nöbetinden dolayý sersemlemiþ beynin uyarý merkezlerine bir türlü ulaþamaz. Tüm geçiþler gerçek dýþýlýðýn gardiyanlarýnca tutulmuþtur. Felakete yaklaþan benlik deðildir sanki. Halbuki hýzla yere doðru iniþe geçilmiþ uçuþun sonlanýþý, eðer illa ki baygýn bir havsalanýn eline býrakýlýrsa, içler acýsý bir son beklemektedir faniyi. Adam havada daireler çizmeye baþlar. Zemin giderek yaklaþmaktadýr. Þeytani bir biçim gözün talihsiz çerçevesinden içeriye sýzar. Garabet bir çamur tepesi... sinir bozucu bir devasalýk... korkutucu bir salýným... sinir nöbetlerine sebep ebleh ve yayvan bir surat... üst üste, alt alta, parlayan ve mýzýldayan asimetrik insansýlar... hayalgücünü parçalayan tiksindirici, boðuk ve ýslak bir ses... gözün çerçevesine saldýran en betimsiz görüntü... kraliçenin arkasý... damlayan sývýlar ve ardý ardýna düþen ceninler...

Düþüþ yumuþak olmuþtur... bir su yataðýnýn üstünü andýran yavaþlatýcý bir zeminin kucaðýna düþülmüþtür. Neler olduðunu kavrayamadan üþüþen ellerin yoklayýcý ve meraklý dokunuþlarý... Karlý zirveler kadar ürpertici bir korku... Ellerin giderek ýsrarlý ve sahiplenici yoklayýþlarý... Kurtulamamanýn isyanýdýr azap eden ruha... Eller çekiþtirir dört bir yana... Þirretler korosunun uðultularýný bastýran tek ve bariton bir böðürtü duyulur... Ellerin titrediði hissedilir kireç beyazý kesmiþ tende... Saniyesinde ellerin üzerine bir yere yönlenir beden... Ona gitmektedir... Çýrpýnmak bir iþe yaramaz... Eller bedeni hýzla menzile yetiþtirmek ister adeta... Böðürtü kafatasýnýn boþluklarýndan çýkmak bilmez adeta, zorla zaptetmiþtir köþe bucaðý... yýðýlmýþ yað kütlelerini içinde tutan gergin derinin dibine gelinmiþtir þimdi... Buz gibi bir ýþýk bakar kraliçe denen yaratýðýn kapkara ve terli bedeni arkasýndan. Böðürtü susmuþ, mýzýltýlar bitmiþtir... Tek bir gürültü rahatsýz eder kulaklarý, kemer kemer yýðýlmýþ göbeklerin üzerinden bir ova gibi dümdüz ve þiþkin bir kadýn suratý yaklaþýrken; ardý ardýna doðan ceninlerin düþme sesi!

.Eleþtiriler & Yorumlar

:: Ýlginç
Gönderen: Reyhan YÜKSEL / istanbul/Türkiye
26 Nisan 2007
Hikayeniz baþarýlý gibi duruyor ama o kadar iç karartýcý cümleleri nasýl toplayýp biraraya getiriyorsunuz þaþýrdým doðrusu. Ýtiraf etmeliyim ki okurken bazý paragraflarý birbirine benzer bulduðum için atladým. Diyalog metnine kadar tahmin ettiðim konu þu idi: Depremde yerin altýna gömülmüþ bir kiþinin yeryüzüne çýkma çabalarý... Diyalog metnini okuyunca anladým konunun aslýný. Yazýnýn baþýndaki ölüm tasviri, devamýndaki bir insanýn yeryüzüne çýkabilme mücadelesinden daha kuvvetli geldi bana. Ya da akýcýlýk yönünden daha cezb edici. Bir anlam kargaþasý yaþadýðýmý belirtmeden geçemeyeceðim. Tabi bu sorun benden de kaynaklanýyor olabilir:) Kaleminize saðlýk. Baþarýlarýnýzýn devamýný dilerim.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yeraltý kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Garip Bir Buluþma
Mezarýmý Derin Kaz
Oda - - - 1 -
Nokta
400 Küp
Cennet
Dikkat Et! Tavandan Kan Damlýyor.
Ecele Giden Yol
Soysuz Ev
Geçit

Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Yol Bitti
Atla!
Beyaz El
Nu'karh Anlatýlarý
Nu'karh Anlatýlarý III
Nu'karh Anlatýlarý II

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sanki... [Þiir]
Gidiþim [Þiir]
Ufuktaki Þehir III. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir II. Bölüm [Roman]
Ufuktaki Þehir [Roman]


Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu kimdir?

KiMDir??. . GerÇEkTeN. . KiMDir??

Etkilendiði Yazarlar:
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


yazarýn kütüphaneleri



 

 

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Burak 'Finrod' Mollamehmetoðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.