"Denemeler"de gördüðüm þeyi Montaigne'de deðil, kendimde buluyorum. -Pascal |
|
||||||||||
|
Selin anlattýðý fýkralarý severdi bense sýzmadan yakalayabildiðim þiirleri. Selin’le kuzeniz biz. Kuzenler sürüsü diye tabir ettiði sürüden bir koyunum bende. Suzan teyzemin yeðenlerindeniz. Benim teyzem onun halasý olur. Rubaileri okuyan onun amcasý, benim dayým. Ortak yönlerimiz bu kadar ki ben nefret ettim yaþamým boyunca, daha doðrusu bütün çocukluðumca Selin’den. Suzan teyzeme, adýyla hitap etmesiyle övünür hep içten içe. Bütün bir yaþamý ona benzemek için harcayacak. Ama yapabildiði tek þey, onun hikâyelerini anlatmak olacak. Þiirle tanýþmam iþte bu zavallý sarhoþ adam sayesinde oldu. Sarhoþluðu önemli deðildi. Birinin zavallý olmasý yeterince kötüdür zaten. Daha kötü olaný bunu kendisinin de bilmesi ve artýk sakýnacak hiçbir þeyinin kalmamasýdýr. Onun da sakýnacak bir þeyi yoktu. Saklayacaðý, aman görünmesin diyebileceði hiçbir þey. Ben çok az zaman geçirdim onlarla. Babaannem izin vermezdi onlarla fazla haþýr neþir olmama. Sadece çok sýkýþtýðýnda, yapýlacak çok önemli bir iþi varsa gönülsüz býrakýrdý beni oraya. Babaannem orda mutsuz olacaðýmý onlarla fazla görüþmemin benim için iyi olmayacaðýný düþünürdü. Onunla çok mutlu olduðumu sanýyordu. Mutluluk diye bir þey var mýydý? Ya da o buna inanabilecek biri miydi? Yaz kýþ sýrtýnda ayný pardösü. Ýþ olsun diye baðlanmýþ sarý saten bir baþörtü. Hiçbir þeyi saklamaz, hiçbir þeyi de tam manasý ile açýk etmez. Hiç gülmeyen bir yüz. Ýyi bakardý bana. Bir çocuða nasýl bakýlýrsa öyle. Kendini katmadan görevlerini bir bir yerine getirirdi. Sonra ben þiir yazmaya baþladým. Kendimce öyle anlamsýz tekerlemeye benzeyen þiirler. Kýrmýzý bir deftere yazardým bu þiirleri. Yazardým unuturdum. Sonra aklýma gelir okurdum. Ben yokken sanki baþka biri gelip yazmýþ gibi okurdum. Bu yaþýma kadar, ki bahsettiðim ben koca bir adam oldum, her zaman þiir yazdým. Güzel kadýnlara yazdým. Okulda da bir bok deðildim; cýlýz, çelimsiz bir oðlandým. Esas oðlanlarýn bertaraf ettiði bütün güzel kýzlar hep þiirleri onlara yazdýðýmý zannettiler. Deðersizliklerini onlara yazdýðýmý sandýklarý þiirlerle atlatmaya çalýþtýlar. Ses çýkarmadým, herkesin bir avuntuya ihtiyacý vardýr çünkü. Aslýnda ben bütün þiirlerimi Calemity’ye yazdým. Ondan önce de yazardým ama gerçek þiirlerim Calemity ’ye olanlardý. Calemity büyüdüðünü göremediðim bir kýz. Çocukluðumda benim asýlý kaldýðým yerde benimle birlikte kalan bir kýz. Bu ismi ben taktým ona. Red Kit’in sevgilisi yalnýz ve komik kovboyun sevgilisinin ismini verdim ona. Leman hanýmýn altý katlý apartmanýnýn, arsa hudutlarýný belirlemekten baþka bir iþe yaramayan hapishane tellerini andýran bahçe demirlerine tünemiþtim onu ilk gördüðümde. Daha doðrusu görüp de ilk dikkat ettiðimde. Bir kýzý aðlatýyordu. Kolunu duvara dayamýþ, yüzünde hain bir gülüþle. Belki de arkadaþýydý kim bilir? Zýrýl zýrýl aðlayan bir kýza bakýyordu. ‘’Vermem dedim deðil mi sana? Kaybedersen asla geri vermem!’’ diyerek kýzýn huysuz bebek gibi aðlayýþýný seyredip keyifleniyordu. Sonunda kafasý þiþti, yoruldu ya da kýz baþýndan defolsun gitsin istedi verdi misketi geri. Kýz çekti gitti. Sýcak bir haziran günü, sokakta oynamaktan bezince bir evin olduðunu garip bir sevinçle hatýrladýðýn günlerden biri. ‘Senin yok mu misketin?’ diyen bir ses duydum. Demek sýra bana gelmiþti. Olmaz mý, vardý benim misketim. Babaannemin elinden kurtarabildiðim sadece üç tane misketim kalmýþtý. Evde yere saçýp oynarken, desenli halýnýn üzerinde zor seçilirdi misketler. Babaannem ha bire evin içinde oradan oraya koþtururken üzerine basar, can acýsýyla çýðlýk atardý. Her bastýðýn da topladýðý gibi misketleri camdan dýþarý fýrlatýrdý. Misket acýsý pistir bilirim ta ciðerine iþler insanýn. Üç misketim kalmýþtý. Biri dünya, kocaman devasa bir misket anneme benzetirdim onu, Alamanya’daki anneme. Biri kemik saðlam, üstü rengârenk, içi gözükmez olan, Miray, Annemle babamýn Alamanya’ daki çocuklarý. Son kalansa camý pürüzlü, içindeki sarý zar zor seçilir. Akþamlarý el ayak çekildiðinde Miray’a isabet almaktan, her isabet aldýðýnda pul pul dökülmekten kurtulamamýþ, bir parçasý kýrýk, ben. ‘Var’ dedim var tabii misketim. Gel oynayalým o zaman, dedi. Ben kimseyle misket oynamam evde hep yalnýz oynarým misket. Çokta bilmem. Mors, üsküp, zehir, baþ ayýramam birbirinden. Diyemedim. Atladým bahçe demirinin üstünden yanýna ilerledim. Bir üçgen çizdi ortaya ‘mors’, dedi. Tamam dedim. Ýki misket koydu ortaya cebinden. Çýkardým yegane sermayemi dünya ile kemiði ortaya dizdim, utandým kýrýk misketi ortaya sürmeye. Karýþ açtý, elinin altýnda hýþýrdayan kuru topraðýn sesi. Sol elinin üzerinden kýrmýzý bir misket tutan sað eliyle isabet aldý, daðýttý morsu. O anda dünyaya baktým, ciðerim yandý. Gözü onda, onun için oynuyor. ‘Almanya’dan mý bu misket’ dedi. Evet, dedim diþlerimin arasýndan. Evet, Alamanya’dan annem gönderdi. Demedim, kendime söyledim. Birkaç el kazandým. Sevindim. Bu kýz martavalcý bir halttan çaktýðý yok diye düþünüyorum içimden, bir yandan da dünyayý yokluyorum cebimde. Mahallenin oðlanlarý toplandý baþýmýza. Çoktan beri oynarmýþ Calemty misket. Bir de ortaðý varmýþ, bir oðlan, þimdi köyde. Ta arka mahallelerden futbol maçý yapar gibi gelirmiþ baþka çocuklar. Nam salmýþlar bu ikisi semtte. Kâra geçmiþtim, sermayem artmýþtý, ama onun avanslý oynadýðýný sonradan anladým. Kedinin fareyle oynadýðý gibi oynuyor, önce güldürüp sonra öldürüyordu. Ütüldüm. Ne aldýysam geri verdim, kýrýk misketle Miray da gitti, bir dünya kaldý elimde. Ben oynamýyorum diyecektim ki ‘ütüp ütülene kadar’ dedi gözümün içine bakarak. Ya hep ya hiç. Yok, dedim. Bitti. Ayný anda da hýzla eve doðru koþmaya baþladým. Aradan birkaç gün geçti, ben onu unuttum o da beni unutmuþtur. Daha da iþim olmaz misketle, bir dünya’m kaldý zaten elimde. Nurettin beyin, bizim aðzýmýzdan çýkan haliyle Nurttin beyin bahçesinde otlara uzanýp, taþýn altýnda sakladýðým Red Kit’leri okumaya gidiyordum, küt diye önüme çýktý. Misketin hesabýný soracak, kaçýþýmý yüzüme vuracak. O konuþmadan gel dedim. Benimle gel. Ben önde o arkada duvara týrmandýk, Gül dallarý kollarýmýzý çizmesin, dikenli tel elimizi yýrtmasýn diye kazaklarýmýzý iyice çekip avuçlarýmýza aldýk, yüksek duvardan Nurttin beyin bahçesine atladýk. Ona gizli yerimi gösterdim. Aslýnda bir korkak olmadýðýmý ispatlamak istedim. Bu mahallede kaç çocuk deli Nurttin’in bahçesine girerdi, her gün kýzýlcýk sopasýndan korkmadan, adamýn hakkýnda uydurulan onca hikayeden ürkmeden. Pek etkilenmedi sanki, ne Nurttin’in bahçesinden ne benim gizli yerimden. Baþka numara yok mu der gibi baktý yüzüme. O anda taþýn altýndan Red Kitleri çýkarttým. Onlarý çýkarmaya çalýþýrken kýrmýzý defter fýrlayýverdi en alttan. Aceleyle onu yerine itmeye çalýþýrken uzanýp alýverdi defteri. Üzerine hamle yapýp almak istedim, itti tek eliyle beni. Kala kaldým itildiðim yerde. Suçumu da biliyorum, kaçýþýmýn hesabýný vermemek için sarsak bütün tepkilerim. Sayfalarý tek tek çevirdi, yazdýðým bütün þiirleri dikkatle okudu. Sonra kapattý kapaðýný, defteri geri uzattý bana. Yüzüne baktým, bari dalga geç der gibi. Onu da yapmadý. Misket oynamayý öðreteyim mi sana? dedi. Öðret, dedim. Ben de sana þiir yazarým, dedim. Omzunu silkti, sanýrým bu evet demekti. Nasýl karýþ açacaksýn, nasýl isabet alacaksýn, tam elinin altýna nasýl tepelik yapacaksýn, bazen ayaða kalkýp nasýl misketin kafasýndan çakacaksýn, en iyi zehir çukuru nasýl açýlýr hepsini öðretti bana. Ortaðý oldum onun. Ortaðýmsýn demedi, ortaðýným demedim. Bütün yaz boyunca mahallede ne kadar çocuk varsa, hatta baþka mahallelerde, hepsiyle oynadýk. Ben þaklabanlýða vuruyordum iþi, bazen o oynarken biraz da rakiplerimizin dikkatini daðýtmak için komik þiirlerimden okuyordum. Yaratýcýlýk katýyordum kendimce oyuna. O da belli belirsiz gülümserdi ama ben bilirdim hoþuna giderdi. ‘Ýbn…sin lan sen,’ dedi bir gün bana bir tanesi. ‘Erkek gibi oynasana, ne þiiri lan bu þimdi’ dedi. Döndüm Calemity ’ye baktým. Sakýn, dedim içimden. Sakýn bir þey söyleme Calemity Sakýn beni koruma. Kafasýný çevirdi; niþan aldý; nefis bir kafti misketi ta oradan ikiye ayýrdý bir vuruþta. Yaz bitti kýþ yaklaþýyor. Mahallede ki bütün haset piçler etrafýmda výzýldýyor. Calemity’nin gerçek ortaðý geliyor oðlum yakýnda, mahvedecek seni. ‘Yedirir mi lan o kadar misketi sana. Öldün sen’. Ona bakýyorum bir þey söylesin istiyorum, ‘benim ortaðým o artýk’ desin istiyorum ama demiyor. Caný sýkýlýyor, keyfi kaçýyor, unutmak istediði bir þey hatýrlatýlmýþ gibi yüzü bulutlanýyor, ama o tereddüt var ya o tereddüt, beni asýl o öldürüyor. Sabahýn körü çýktým mahalleye, Nurttin beyin bahçesinin sokaða bakan duvarýna yasladým sýrtýmý, oturdum. Nurttin bahçeye sokmadýðý gibi duvara bile yaslatmaz adamý. Taþ topladým, çýkarsa, beni kovalarsa taþlayacaðým onu. Calemty ’yi bekliyorum ben. Çok sürmedi geldi Calemity. Belki de mutfak camýndan gördü beni. Sanki bir iþi sonuçlandýrmaya gider gibi hýzlý hýzlý ilerliyordu. Son bir güçle ayaða kalktým, eline baktým, tam boðazýndan sýkýlmýþ bir torba dolusu misket. Bitti, diyecek, Al bu da senin payýn yallah, diyecek. Canýný yakmak istedim. Hatta onu o aðlattýðý kýz gibi aðlatmak istedim. Ama aðlamaz ki! Var gücümle eline saldýrdým, torbayý elinden kaptým, yokuþ aþaðý koþamaya baþladým. Nerdeyse yakalar beni ensemdedir diye düþünerek daha hýzlý koþtum. Tam bakkalýn köþesine geldiðimde durdum, arkama baktým. Yokuþun baþýnda elleri belinde beni seyrediyor. Kaçmaya devam ettim kovalanmadýðýmý bile bile. Ýstasyona girdim, biletçiye görünmeden trene kaçak bindim. Suzan teyzeme gideceðim! Bir daha hiç geri dönmeyeceðim! Onunla kalacaðým. Onun koynunda yatacaðým. Sabah ezaný dualarýný dinleyeceðim. Her unuttuðu sevdiði kiþi için tekrar tekrar baþa döndürdüðü dualarýný dinleyeceðim. Bir daha asla geri dönmeyeceðim! Selin orda olmasýn oraya hiç gelmesin. Pis bakýþlarýný üzerime dikip bana ne olduðunu anlamaya çalýþmasýn. Söyle ona Suzan teyze, diyeceðim o buraya hiç gelmesin. Aylarca geri dönmedim mahalleye. Babaannem ölmese belki yine dönmezdim. O ölünce annem geldi. Alýp götürecekmiþ beni öyle söylüyordu. Calemity gitmiþ, taþýnmýþlar. Bir daha kimseyle ortak olmamýþ. Ne onunla ne de bir baþkasýyla.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Aylin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |