..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özyaþamöyküsü baþka insanlarla ilgili gerçekleri anlatmak için eþsiz bir araç. -Philip Guedella
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Türkiye > Seval Deniz Karahaliloðlu




31 Mart 2007
Hayat, Ölüm, Gelecek, Akm, Güçlü Olmak ve Mecburiyet Üzerine…  
Umut eden, inançlarýna sahip çýkan, direnen ve bunun için dimdik alný yukarda güçlü duran toplumlarýn bileðini kimse bükemez.

Seval Deniz Karahaliloðlu


Laik Türkiye Cumhuriyetini yýkmak, onun yerine þeriata dayalý bir rejim getirmekten söz ediliyor. Ve bu gayet sakin ve ciddi bir biçimde yapýlýyor. Yani, normal ve sýranda günlük bir olaydan bahsedercesine, o kadar “rahat”, o kadar “kanýksamýþ”, kýlýmýz bile kýpýrdamadan bir “kabulleniþ”, bir “teslimiyet”, bir “vurdumduymazlýk”, bir “aymazlýk”, bir “adaaaam sendecilik” haliyle dinliyoruz.


:AHFF:
Hayat, Ölüm, Gelecek, AKM, Güçlü Olmak ve Mecburiyet Üzerine…

Seval Deniz Karahaliloðlu

Hayat. Ölüm. Kader. Direnmek. Güçlü Olmak. Evet, son iki aydýr en çok duyduðum kelimeler. Özellikle “güçlü olmak”. Bunu duymaktan öylesine nefret ediyorum ki.

“Güçlü olmalýsýn! Olmak mecburiyetindesin. Çünkü baþka çaren yok.” Bu sözleri duymaktan gýna geldi. Kimi görsem sýrtýndan kurulmuþ bebekler gibi bana hep ayný þeyleri söylüyor. Özellikle þu “güçlü olmak” meselesinden. En çok ondan nefret ediyorum. Ben “güçlü” olmak filan istemiyorum. Oyundan istifa ettim. Gidip yatacaðým. Yorganý baþýmýn üstüne çekip, týpký annemin karnýnda yattýðým gibi cenin pozisyonunda kývrýlývereceðim.

Ama yok. Yapamam. Tercih þansým yok.

Ölümle hayat arasýnda o ince çizgide savrulurken, insanýn midesine býçaklar saplayan gelgitler yaþarken tercih þansým hiç yok.

Hepimiz özelimizde þu ya da bu þekilde acý ve sýkýntýlar yaþýyoruz. Hayatýmýzdaki iniþ çýkýþlar sýrasýnda yaþanan üzüntüler bazen her þeyin önüne geçebiliyor ama gündemi belirleyen son olaylar karþýsýnda kendi özelimdeki acýyý unutup sorumluluklarýmý yeniden gözden geçirme ihtiyacýný duydum.

Ýþte þu anda okuduðunuz yazý bu sorumluluk bilinciyle kaleme alýnmýþtýr. Aþaðýda okuyacaðýnýz bazý ayrýntýlar kimilerine göre çok kiþisel gelebilir. Ama hepsi þu an yaþadýðýmýz ve hepimizin kýyýsýndan köþesinden bulaþtýðýmýz toplumsal çürümenin ve kokuþmuþluðun parçalarýný içeriyor. AKM’nin yýkýlmasýndan mesleki ahlaksýzlýða kadar uzanan bu toplumsal çürümenin geldiði noktada durup düþünmekte ve sorgulamakta fayda var. Ýþte, bazý kafalara göre gereksiz olarak algýlanan tiyatronun iþlevi burada devreye giriyor. Soru sormak, sorgulamak, düþünmek, düþündürmek, kýþkýrtmak, dönüþtürmek ve deðiþtirmek.

Toplumda birey olmanýn sýkýntýsý ve sorumluluðu ile kiþisel dertlerimizi terazinin iki kefesine koyduðumuzda kimi zaman ibrenin yönü (ister vicdani sorumluluk deyin, ister gelecek kaygýsý) toplum vicdanýndan yana dönüyor.

Bu hafta sancýlý bir 27 Mart Dünya Tiyatro Günü kutlamasý yapýldý. Sanki bir kutlama deðil, idama mahkum edilmiþ bir mahkumu kurtarmak için bir araya geliþ, bir baþkaldýrýþ gibi yaþandý. Burada mahkum edilen bir kiþi deðil, bir “anlayýþ”, bir “yaþama biçimi”.

Özelimde kalbim kan aðlarken yüreðimin bir parçasý da, AKM için sýzlýyor. Gerçek anlamda eli kolu baðlý olmanýn acýsýný yaþýyorum. Hiçbir þey yapamamanýn sýkýntýsý çörekleniyor içime.

Ama beyaz camda bir araþtýrmacýnýn çalýþmasýný duyunca üzüntü öfkeye dönüþüyor. “1998 yýlýnda yapýlan araþtýrmada þeriat yönetimi isteyenlerin oraný %1 çýktýðýnda bu bana çok büyük bir rakam gibi gelmiþti ama bugün baktýðýmýzda bu oranýn %8,9’a yükseldiðini görüyoruz.” Araþtýrmacý bunlarý söylerken acý acý gülüyor. Kaným donmuþ bir þekilde “bütün bir toplum hakikaten çýldýrdý mý?” diye düþünüyorum. Beyaz camda ciddi ciddi bir ülkenin yönetim þeklini tamamen deðiþtirmekten bahsediliyor. Basitçe, Laik Türkiye Cumhuriyetini yýkmak, onun yerine þeriata dayalý bir rejim getirmekten söz ediliyor. Ve bu gayet sakin ve ciddi bir biçimde yapýlýyor. Yani, normal ve sýranda günlük bir olaydan bahsedercesine, o kadar “rahat”, o kadar “kanýksamýþ”, kýlýmýz bile kýpýrdamadan bir “kabulleniþ”, bir “teslimiyet”, bir “vurdumduymazlýk”, bir “aymazlýk”, bir “adaaaam sendecilik” haliyle dinliyoruz. Hani, Cumhuriyet Gazetesi avaz avaz baðýrýyor ya. Ben de þimdi bu yazýda avaz avaz baðýracaðým.

TEHLÝKENÝN FARKINDA MISINIZ?

AKM’yi, Muhsin Ertuðrul Sahnesini yýkmak istiyorlar. Artýk, toplumdan gelen tepkiler bile “umurlarýnda” deðil.

Bildiklerini okuyacak noktaya geldiler! Hakikaten Tehlikenin Farkýnda mýsýnýz?

Bu anlayýþa göre, tiyatro zaten gereksiz bir olay. AKM, Muhsin Ertuðrul Sahnesi gibi yapýlar ise hemen yýkýlmasý gereken “fesat yuvalarý”. Tabii, zaten Laik Cumhuriyetin üretimi olan tiyatrolar, opera, bale, senfoni orkestralarý, sergi salonlarý, resim heykel müzeleri gibi “fesat yuvalarý” yýkýlarak derhal yerlerine bir Ýmam Hatip Okulu ya da finans kaynaðý þaibeli, kökü dýþarýda (mesela Suudi kaynaklý þeyhlerin finanse ettiði holdinglere göbekten baðlý) Özel Vakýf Okullarý açýlmalý. Öyle deðil mi?

Ýþte bu nokta da kendi özelim için üzülmeye hiç hakkým yok. Üzüntüler ve sýkýntýlarla baþ edebilmek için etrafta koþuþan bütün Sevalleri hemen bir araya toplamalýyým.
Ýlaç almak için koþturan Seval.
Yoðun bakýmýn kapýsýnda paralanýrcasýna aðlayan Seval.
SSK Hastanesinde ve Devlet Hastanelerinde sevk alabilmek için helak olan Seval.
Hiç uykusuz göz kýrpmadan sabaha kadar bekleyen her inleme de çaresizlikten kývranan Seval.
Dünya iyisi doktorlarýn, hemþirelerin ve saðlýk personelinin yaný sýra tesadüfen beyaz önlük giymiþ “sözde” bir doktorun “Bana ne senin hastandan, geberirse gebersin. Kapýnýn önünde bekleyen onun gibi daha yüzlercesi var.” demesiyle deliren Seval. ( Kapýnýn önünde bekleyen çaresiz hastalarý “gebermesi gereken bir güruh” olarak algýlayan, yaptýðý iþten ve hastalardan ölesiye nefret eden bir adamýn doktorculuk oynamasýna nasýl izin verilir? Bu adamýnýn beyaz gömleðini çýkarýp pazarda limon satmasý daha ahlaklý olmaz mý? Nerede kaldý Hipokrat Yemini? Bu çirkin ve talihsiz olay, baþlý baþýna baþka bir yazýnýn konusu olduðu için daha fazla ayrýntýya girmeyeceðim)

Evet, binlerce gereksiz ve sancýlý ayrýntýyý halletmek için etrafta dolanan diðer parçalarý da bir araya toplayýp “yaz” demeliyim.
Yaz!
Çünkü özelinde yaþadýðýn acý kadar yüreðini kavuran bir diðer acý da geleceðinle doðrudan ilintili.
Yüreðimden gelen bir ses eðer hala geleceðe dair en ufak bir umut kýrýntýsý taþýyorsan, insana yaraþýr, insanca bir hayat sürme arzusu taþýyorsan “yazmalýsýn” diyor.

Ýçinde bulunduðumuz hafta, Dünya Tiyatro Günü ve Ýzmir Tiyatro Günlerini içeriyor. Geçmiþ yýllarda, gün sektirmeden titizlikle izlediðim Ýzmir Tiyatro Günlerine içim sýzlayarak ancak uzaktan bakabiliyorum.
Biliyorum þimdi bazýlarý, yakýný hayatla ölüm arasýnda gidip gelirken kadýnýn aklý “eðlencede” diyecekler.
Tiyatro kimilerine göre, basitçe bir “eðlence”. O kadar!
Ýki kalas bir heves ya da iki göbek bir kahkaha.
Kuþkusuz bunda “sanatçýyým, þekerim” diyenleri seri halde üretip, ortalýða salan caným medyamýzýn da büyük katkýsý(!) var.
Evet, tiyatro bazýlarýna göre basit bir “eðlence” deðil.
Tiyatro, bir hayat biçimi, su içmek, ekmek yemek kadar hayati bir “gereksinim”.
Tiyatro, hayatýn vazgeçilmez unsurlarýndan biri, olmazsa olmazlarýndan.
Tiyatro, her þeye karþýn “umut” etmektir.
Tiyatro, doðru olduðuna yürekten inandýðýnýz deðerler için “mücadele etmektir”.
Tiyatro, insanýn kaderinin kendi ellerinde olduðu öðretisini kabul eden pozitif bilimi destekleyen bir düþünce biçimidir.
Tiyatro, toplumda “dogma” olarak kabul edilen bütün yanlýþ düþünceleri ve safsatalarý tartýþmaya açar, insanýn doðasýna aykýrý görüþlerin yanlýþlýðýný sergiler ve yerine insani deðerler üzerine kurulu bir yaþama biçimini önerir.
Tiyatro, hiçbir þekilde yeri doldurulamayacak bir “ihtiyaçtýr”. Týpký kutsal bir “ibadet” gibi hayatýn özünü teþkil eder. .
Hayýr, bu bir abartý deðil.
Ýnsana ve hayata dair her þeyi tiyatroda bulabilirsiniz. Çünkü tiyatro bir “aynadýr”.
Ýçinde yaþadýðýmýz topluma ve insana ayna tutan, insaný ve hayatý sorgulayan, soru soran, soru sordurtan, düþündüren, kýþkýrtan ve dönüþtüren bir mekanizmadýr. Daha aydýnlýk bir gelecek ve saðlam temellere dayalý bir toplum kurmak amacýyla, insanca bir yaþamý “yücelten” bir kurumdur. Bu nedenle, tiyatro “vazgeçilmez”.

Özgür düþünceden korkan þeriat yanlýsý yönetimler, ilk önce tiyatroyu yasaklar. Çünkü, soru soran ve sordurtan bir anlayýþ iþlerine gelmez.
Halk bilinçlenir, soru sormaya ve düþünmeye baþlarsa, yönetimde fazla kalamayacaklarýný bilirler.
Halka “düþünme” ve “farkýnda olma” bilincini kazandýran tiyatrodur.
Ýþte bu nedenle tiyatro, þeriata dayalý dikta rejimleri için büyük “tehlikedir”.

Tiyatro ayný zamanda topluma umut etme, inanma, direnme ve güçlü olma isteði de kazandýrýr. Umut eden, inançlarýna sahip çýkan, direnen ve bunun için dimdik alný yukarda güçlü duran toplumlarýn bileðini kimse bükemez. Hiçbir düþünce ve rejim böyle toplumlarý uþak ve köle yapamaz.
Ne demiþti Atatürk, Ýngiliz Kralý Edward’a “Bu millete her þeyi öðrettim ama bir türlü uþaklýðý öðretemedim.”
Köleci ve sömürgeci zihniyete karþý onurlu ve dik bir duruþ ancak düþünen, soru soran, sorgulayan, farkýndalýðý olan, umut eden, inançlarýna sahip çýkan, direnen ve “ne istediðini bilen güçlü toplumlarla” mümkün olabilir.
Bu ise topluma “ayna” tutan tiyatroyla saðlanýr.

Öyleyse ilk önce, TÝYATROLARIMIZA, AKM’YE, MUHSÝN ERTUÐRUL SAHNESÝNE SAHÝP ÇIKMAKLA iþe baþlayacaðýz.
Direneceðiz.
Canýmýz istemese de “güçlü” olacaðýz.
Çünkü baþka þansýmýz yok.
Eðer bu gün “dik durmazsak”, endiþeleneceðimiz ve çocuklarýmýza býrakacaðýmýz bir “yarýnýmýz” da olmayacak.
Yani, baþka çaremiz yok!













Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn türkiye kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Öpülesi "Yastýk Adam" Öyküleri : Kayýp Ruhlara Masallar
Ferhan Þensoy"dan 2019 Türkiye Fotoðraflarý
Söyleyecek Sözü Olan Oyunlar…
Genco Erkal'dan "Yaþamaya Dair "" …
Altýný Oyduklarý Ýrfan Þahinbaþ Sahnesinden Büyüklere "At" Masallarý
Evlere Servis "Takýntýlarýmýzdan Arýnma" Hizmeti : "Tak, Tak, Takýntý... ""
Açlýkla Terbiye Edilen Bir Ülkede Dilenen Yaþlý Bir Teyze
Þehit Anasý Soruyor:
Fýsýl, Fýsýl, Fýsýl…
Cumhuriyet Bayramýný Büyük Bir Coþkuyla Kutladýk!

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Franca Rame ve Dario Fo"dan Büyüklere Masallar : Japon Kuklasý
Ýçimden Çýkan Küheylan...
Para Aðaçta Yetiþmiyor Pinokyo!
"Ýþi Kapmak" Ýçin Ne Kadar "Ýleri" Gidebilirsiniz? Metot Oyunu Sýnýrlarý Zorluyor!
That Face : Aynada Gördüðün "O Yüz" Kim?
Dario Fo"dan "Bir Anarþistin Kaza Sonucu Ölümü"
Dumana Boðulan "Romeo ve Juliet"
Ben, "Çýplak Memelerini Deðil" Dansý Ýzlemeye Geldim!
Ýçimizdeki "Boþ Þehir"ler...
Tiyatronun Yýkýmdan Önceki Son Oyun: "Peron" Siz Hayatýnýzýn Kaçýncý "Peron" Undasýnýz?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.