Ýnsanýn en iyi tarafý ürperebilmesidir. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Asýl adý Tahir’dir. Köy enstitüsünde eðitim almak için Isparta – Gönen’e giderken, küçücük hayalleri, kendi köyünün sýnýrlarý dýþýna taþmamýþ bir hayatý vardýr. Farklý köyler, farklý insanlar tanýr zamanla. Tanýdýkça anlatmak, anlattýkça çare olmak ister tanýdýðý insanlara. Bunun birey olarak tek yolu da yazmaktýr zaten. Öðretmen olarak atandýðý Anadolu’nun deðiþik köylerinde, köy enstitülerinde öðrendiklerini hayata geçirir. Köylülerin hastalýklarýnda, doðumlarýnda, ölümlerinde yanlarýndadýr; tarlada onlarla birlikte çalýþýr, yokluk içindeki çocuklara umut verir, kan davalarýna, törelerine þahit olur. Tüm bunlarýn izlerini ise yazýðý seksene yakýn kitabýnda yansýtýr. Halkýn öðretmeni Her þeyden önce öðretmendi Baykurt. Kendini halkýn öðretmeni olmaya vakfetmiþ, bu uðurda sürgünlere ve hapisliklere katlanmýþtý. Ýyi bir sendikacýydý da. Toplumcu ve muhalif tavrýyla 12 Mart öncesinde Türkiye Öðretmenler Sendikasý (TÖS) ve Tüm Öðretmenler Birleþme ve Dayanýþma Derneði (TÖBDER)’nin hem kurucularý arasýnda yer almýþ, hem de genel baþkanlýðýný yapmýþtý. Çok partili döneme geçiþin ardýndan yaþanan sancýlý yýllar, Adnan Menderes iktidarýnda baský ve yýldýrma politikasýna dönüþünce, öðretmenler de bu politikadan nasiplerini almýþlardý. Öðretmenler hem sürgün ediliyor hem de meslekten atýlma ya da hapislerle yýldýrýlmaya çalýþýlýyordu. Tam anlamýyla “öðretmen kýyýmý”nýn yaþandýðý bu yýllarda, Fakir Baykurt da öðretmenlikten alýnarak pasif göreve verildi. Ancak yýlmadý. Hayallerindeki gibi bir eðitim sistemi için çýrpýndý ömrü boyunca. Sürgünlerle dolu yaþamýnda öyle bir köy hayal etti ki; köylülerin hepsinin eðitimli olduðu, tarlalarýnýn verimli olduðu, hayvanlarýnýn bol olduðu, doktor sýkýntýsý çekmedikleri, gazete ve kitap bulabildikleri ve okuyabildikleri… Tam baðýmsýz bir Türkiye özleminden hiç vazgeçmedi. Bu dönemin gelip geçici olduðundan ve ülkenin daha ileriye gideceðinden, aydýnlanmanýn süreceðinden hiç kuþku duymadý. Yakýnlarýnýn, ailesinin, hatta kýzý Iþýk Baykurt’un bile en ümitsiz olduðu anlarda “Üzülme kýzým, üzülme… Her þey düzelir… Karabük’te kol gibi demirler bile düzeliyor, bu da düzelir… Düzelmese de üzülme” diyecek kadar inançlý bir aydýnlanmacýydý. Edebiyat çok önemli bir olguydu O’nun için. Eylemlerin tükendiði anda sözler baþlýyordu ve söz, edebiyat demekti. Düþünüyor, yazýyor ve yazdýklarýnýn ýþýðýnda bir dünya arzuluyordu. Ancak düþünmenin ve yazmanýn da sonuç vermediði zamanlar olabiliyordu. 12 Mart döneminde kapatýlan TÖS’ün genel baþkaný olarak askeri mahkeme tarafýndan yargýlandý ve hapse atýldý. Mamak Cezaevi’nde çektiði 8 yýl hapis cezasýný, onurlu bir aydýn olarak tamamladý. Sýk sýk çýkarýlan af tartýþmalarýna son noktayý koymuþtu bile; O ve arkadaþlarý aftan yararlanmayacaklardý. Sonuç olarak affedilecek bir þey yapmamýþlardý ki! Anýlarýnda bu düþüncesi ile ilgili þöyle der Baykurt; “Eðer affý kabul etseydik, yasadan yararlanmak isteseydik, arkadaþlarla birlikte hemen içeriden çýkacaktýk. Ama o zaman sýkýyönetim savcýsýnýn iddianamesindeki öðretmenlere yönelik suçlamasýný da kabul etmiþ olacaktýk.” Hapisten çýktýktan sonra, yazmaya devam etti. Ancak kýsa bir süre sonra gelen 80 darbesiyle birlikte aydýnlar, düþünenler ve yazarlarý bekleyen tehdit açýktý. Bunun üzerine Almanya’ya yerleþti. Ancak ne ülkesinden ne de ülkesinin sorunlarýndan uzak kalmadý. Almanya’da Türkçe öðretmenliði yaptýðý yýllarda, Türkiye’den Almanya’ya devam eden göç neticesinde yaþanan sorunlarý, oradaki Türk iþçilerinin yaþam mücadelelerini anlattý bu kez de. Öðretmenliðin yaný sýra Milli Folklor Enstitüsü Uzmanlýðý, ODTÜ’de Halkla Ýliþkiler ve Yayýn Müdürlüðü, Kültür Bakanlýðý Danýþmanlýðý gibi birçok görevde de bulunan Fakir Baykurt; þiirlerini, öykülerini ve makalelerini Kaynak, Ýmece, Varlýk, Yeditepe, Yazýn, Fikirler, Yön ve Cumhuriyet gibi gazete ve dergilerde yayýmladý. 10 Ekim 1999 yýlýnda Almanya’nýn Duisburg kentinde ölümüne dek, yazýlarýný Evrensel gazetesinde yayýmlamayý sürdürdü. Ölümünden bir yýl önce öðretmenlerin davetiyle geldiði ülkesinde, Ege bölgesinde birçok il ve ilçeyi gezerek, söyleþiler ve imza günleri düzenlediðinde, okuyucularý ve meslektaþlarýna “gelecek yýl görüþmek üzere” demiþti, fakat hastalýðý buna izin vermedi. “Yazmak istediðim yaþamý elimle tutacak derecede tanýmak isterim.” Ýlk romaný Yýlanlarýn Öcü’nü, 1959 yýlýnda Artvin’de ortaokul öðretmeniyken yazar Baykurt. Karataþ köylülerinden Kara Bayram, karýsý Haçça ve anasý Irazca’nýn, köyün muhtarý ve aðasýna karþý baþkaldýrýþýnýn öyküsüdür Yýlanlarýn Öcü. Demokrat Parti iktidarýnda yavaþ yavaþ su yüzüne çýkan, parasal gücü elinde bulunduranlarýn köylüyü sömürme olgusunun romanýdýr. Köylü artýk milletin efendisi deðildir ne de olsa. (!) Gücün karþýsýnda boyun eðmeli ve sindirilmelidir. Ne pahasýna olursa olsun ezilmeli ve susmalýdýr! Haklý davalarýnda mahkemeye bile gidemeden tehditlerle karþýlaþýr Kara Bayram’ýn ailesi. Ve roman Anadolu kadýnýnýn simgesi haline gelen Irazca Ana’nýn isyaný ve feryatlarýyla son bulur. Abartýdan ve süslemelerden tamamen uzak, realist bir bakýþ açýsýyla yazýlan bu roman, bir üçlemenin baþlangýcýdýr. 1961 yýlýnda yazdýðý Irazca’nýn Dirliði’nde, Kara Bayram’ýn köyü terk etmesine raðmen yýlmayan Irazca Ana’nýn etrafýnda dönen yaþam mücadelesini; 1977’de yazdýðý Kara Ahmet Destaný’nda ise Irazca Ana’nýn torunu Kara Ahmet’in mücadelesini anlatýr Fakir Baykurt. Hem bu üçlemede, hem de diðer yapýtlarýnda yoksul köylülerin çaresizliðini, devletin temsilcilerinin genel olarak güçlüden yana tavýr almasýný, insanlarýn buna karþý olan öfkelerini ve direniþlerini anlatmýþtýr. Gerçekçi ve toplumcu bir bakýþ açýsýyla yazdýðý romanlarýnda köylüleri anlattýðý için dili sade ve yalýndýr. Kitaplarýnda kýrsal kesime has tanýmlar oldukça fazladýr. Bu yüzden de eserlerinde sanatsal yönün az olduðuna, bireyi ideolojilerinin ardýna attýðýna dair eleþtiriler yapýlmýþtýr. Fakat bu tarz, yani köy edebiyatý akýmýnda roman yazanlarýn üsluplarý sade ve dil oyunlarýndan uzaktýr. Çünkü onlar, içlerinde yaþadýklarý toplumu, yani köy insanlarýný aydýnlatmaya ve kentte yaþayanlarýn bu gerçekleri anlamalarýný amaçlarlar romanlarýnda. Belki de bu nedenlerle köy edebiyatý, 80’li yýllarda neredeyse aþaðýlanmaya varan eleþtirilerle karþýlaþmýþtýr. Bu eleþtirilerin somut hedefi de büyük ölçüde Fakir Baykurt olmuþtur. Kentli aydýnlarýn eleþtirilerine maruz kalýyor, bunun yanlýþlýðýný þu sözlerinde dile getiriyordu Baykurt; “Dýþarýda kalýyoruz dýþarýda. Hatta yukarýda… Yurdumuzda aydýn kiþinin tutumu, halka, köylüye hep dýþarýdan, yukarýdan bakmak, yemeðinden yememek, yataðýnda yatmamak… Hatta tiksinmek, hor görmek, küçümsemek… Halk ayrý, aydýnlar ayrý iki kutup; ara yerde de insanýn gücüne giden kocaman bir uçurum.” Yaþamadýklarýný yazmaktan hep kaçýnmýþtýr. Yazmak için yaþamanýn gerekliðini savunmuþtur. “Benim yazma yöntemim katýlýmcýlýk diye özetlenebilir. Köylünün yaþamýný da öyle yazdým. Düþ gücüne de güvenirim tabii ama yalnýz ona yaslanmam. Yazmak istediðim yaþamý elimle tutacak derecede tanýmak isterim. Bugünkü yazarýn görevi doðru yazmaktýr, doðru bilgi vermektir, doðruyu dosdoðru göstermektir. Son dönemlerde belgesel kitaplara gösterilen ilginin nedeni budur. Okur, doðru bilgiyi istiyor. Yazar insan doðru görmeli, dosdoðru göstermelidir. Bundan, uzaktan baktýðým, karþýdan seyrettiðim, elimle yakalayamadýðým durumlarý yazamam, buna cesaret edemem.” Fakir Baykurt, 70 yýllýk yaþamýnýn 65 yýlýný, “Köy Enstitülü Delikanlý” adlý eserinde bölüm bölüm yazdý. Burdur’un bir köyünden çýkýp Anadolu’yu dolaþan, milletin efendisiyken yeniden köleleþtirilmeye çalýþýlan köylülerin yaþam mücadelelerinde rehber olan, baskýlar ve zulüm gören yaþamýný… Benim dileðim Yüz yýldan fazla yaþamak deðil Bir küçük dileðim var halkýmdan Mutlu olduðu o güzel mevsimde Bir türkü süresi anýmsatmak Onu da paþa gönlü bilir. Fakir Baykurt (1989)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Nigar Özafacan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |