Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon |
|
||||||||||
|
—hizmetçi kadýn gitti gideli her taraf kir pas içinde kalmýþ” diye söylendi usulca. Evinin ikinci katýnda, merdiven baþýndan sayýldýðýnda üçüncü sýradaki odasýnda kalýr diðerlerine pek uðramaz, ancak gerektiði durumlarda girerdi o odalara. Odasýna girdi, kapýyý kapattý ve doðruca pencereye yöneldi. Dýþarýsý harikaydý; Mevsim artýk yazdan sonbahara dönmüþ farklý þehirlerden gelen tatilciler, yazlýklarýndan çekilmiþ, cadde ve kumsallar ýssýzlaþmýþtý. Ama yine de bulunduðu yerden, rýhtýmda el ele dolaþan genç sevgililer ya da artýk sararmaya yüz tutmuþ yapraklarýný döken asýrlýk çýnarlarýn altýnda sýcacýk çaylarýný yudumlayan orta yaþlý insanlarýn sohbet ettikleri görülebiliyordu. Sonbahar, üzerinde hüzünlü bir etki býrakýrdý. Güneþ'in batmaya yüz tuttuðu þu saatte ufku gözlemek amacýyla balkona çýkarak þezlonga oturdu. Þimdi artýk bütün bir ufku görebiliyordu. Yorgun bakýþlarýný körfezin ufukta yitip giden derinliklerine yönelttiðinde, orada bir balýkçý teknesinin belli belirsiz siluetini ve küçük karaltýlar halinde uçuþmakta olan martýlarý gördü. Güneþ'in bakýra dönüþtüðü bu gün bitiminde suya düþen ýþýnlar gittikçe daralan açýlarla hemen þuracýkta sahilde tepe noktasý yaparak sona eriyordu. Gizemli bir el adeta bütün maharetini göstererek yüzlerce çeþit þekil oluþturuyordu. Denizin yüzeyinde her dalganýn kýrýlýþýnda deðiþen açýlarýn etkisiyle kâh alev renginde bakýr tonlar hâkim oluyor yüzeye, kâh küçük meltem esintileriyle gittikçe kararmakta olan deniz mavisi sonlandýrýyordu bakýrýn hâkimiyetini. Doðanýn esrarlý güçleri sessiz bir renk serenomisi içinde kýyasýya bir mücadele veriyordu sanki. Madalyonun bir yüzünde, girdap etkisiyle insan ruhu, mutluluk ve hazzýn derinliklerine çekilirken öte yandan monoton bir döngü içerisinde yaþamýn o bildiðimiz yüzü. Hava serinlediði için içeri girdi. Þalýný omuzlarýna örttü. Kendisine sýcak bir kahve hazýrlamayý düþündü ama bunun için alt kattaki mutfaða kadar inmesi gerekiyordu. Üþendi. Sonra kahvesini rýhtýmdaki denize nazýr çay bahçesinde içmek düþüncesi belirdi zihninde. “ hem bu arada tanýmasam da birilerini görmüþ olurum” diye mýrýldandý sesi titreyerek. Giyinip kuþanmasý yirmi dakikayý bulmuþtu. Oturmak için çay bahçesinin denize en yakýn olan masalarýndan birini seçti. Esintinin deniz yüzeyinden taþýdýðý serin havayý derin, derin soludu. Yan ve arka masalarda üçerli beþerli oturan tatilciler aralarýnda konuþuyor, aileleriyle gelen küçük çocuklar masalarýn arasýnda koþarak eðleniyor, yakalamaca oynuyorlardý. Hemen saðýndaki masada oturan gençler aralarýnda yüksek sesle konuþuyor, biri sözü daha bitirmeden diðeri atýlýyordu; — Dinleyin çocuklar! Dedi irice olaný. Bir hikâyede ben anlatacaðým; Henüz on dört, on beþ yaþlarýnda toy bir delikanlýyken bizim mahalleden daha önce tanýdýðým, yaþça benden birkaç yaþ büyük olan çocuklarla mezarlýkta buluþmuþtuk. Çocuklar önce etrafý bir kolaçan etmiþler, çevrede kendilerini görebilecek kimsenin bulunmadýðýný anladýklarýnda ; " Ali çýkar artýk þu sigaralarý meydana. Biraz telleyelim " demiþlerdi. Ben saf, saf onlara bakarken, onlarda, Ali’nin uzattýðý sigaralarý yakmýþlar, ciðerlerini çoktan dumanla doldurmuþlardý bile. Ýçlerinden þimdi hatýrlamýyorum kimdi, biri ; "Ali lan! bi cigara da þu tüysüze vessene, keyf essin biraz." demiþti. Bana verdikleri sigara meðer esrarmýþ sonradan öðrendim. O güne dek sigara dahi içmemiþ olan ben, esrarlý sigaradan birkaç fýrt çektikten sonra zum olmuþtum. Sanki baþým büyümüþ, büyümüþ iri bir kabaða dönüþmüþtü. Ben oturduðum yerden kalkmaya çalýþtýkça yere yuvarlanýyor, dengemi bir türlü bulamýyordum. O hergeleler de uzandýklarý yerde benim bu durumuma katla katýla gülüyorlardý. Güç bela ayaða kalkmýþ, aslýnda bel hizasýna kadar yükselen mezarlýk duvarýný koca bir dað olarak görüyordum. O ara diðerleri, bulunduðumuz yere doðru yaklaþan bekçiyi görmüþler bir çýrpýda mezarlýk duvarýndan atlayarak kaçmýþlardý. Bekçi beni yakalamýþ aðzýna geleni söylüyordu. Ben de bu sýrada, o çocuklarýn bir anda o dað gibi yükseklikten nasýl olup ta sýçradýklarýný anlamaya çalýþýyordum. Ýrice adam hikâyesini tamamladýðýnda vücuduyla hafifçe öne doðru eðilmiþ, gözlerini kapatarak kahkahalar atmaya baþlamýþtý. Bir yandan da baþýný saða sola sallýyor, elleriyle kocaman göbeðini tutuyordu. Yanýndakiler, gülme kriziyle sýk, sýk kesilerek anlatýlan bu hikâyeden bir þey anlamasalar da arkadaþlarýnýn komik görüntüsüne güldüler. Ayþe Haným kendi kendine; —“Buraya gelmekle iyi ettim. Arada bir, insanlarýn arasýna karýþmalýyým” dedi. Ýleride kendine daha yakýn olan masada yaþlýca iki kadýn oturuyordu. Onlarý bir süre dinledikten sonra aklýnda þunlar kaldý; “Fatma Haným beþ yýl önce trafik kazasý geçirerek hayatýný kaybeden kocasýnýn ölümü üzerine Altýnoluktaki evlerine yerleþmiþ, artýk yaz kýþ burada yaþamaya baþlamýþtý. Fatma Haným’ýn hiç çocuðu olmamýþ evlat hasretini komþularýnýn çocuklarýný severek, onlara ufak tefek hediyeler alarak gidermeye çalýþýyordu. Gayet sýcakkanlý bir yaratýlýþa sahip olan Fatma Haným, komþularýnca da çok seviliyordu. Onun kendi çocuklarýna gösterdiði yakýn ilgi hoþlarýna gider, bu nedenle onu aileden biri olarak kabul ederlerdi. Fatma Haným ve eþi evliliklerinin ilk yýllarýnda çocuk sahibi olamayacaklarýný öðrendikleri zaman gitmedikleri doktor, baþvurmadýklarý muskacý kalmamýþ fakat yinede sonuç alamamýþlardý. Bunun üzerine çevrenin baskýsýyla önce ayrýlmayý düþünmüþler fakat bu arada birbirlerini ne denli sevdiklerini de iyice anlamýþlardý. Aile büyüklerinin dargýnlýðýna raðmen boþanmadýlar. Üstelik yakýn bir köyden, yoksul bir ailenin henüz iki yaþýný yeni doldurmuþ kýz çocuðunu evlat edindiler. Canlarý gibi sevdikleri bu çocuðu itina ile büyütmüþ, bir dediðini iki etmemiþlerdi. Evliliklerini perçinleyen, mutluluklarýný arttýran bu çocuðun geliþip büyümesi evin neþesini büsbütün arttýrtmýþtý. Ama bir gün çocuðun babasý çýkagelmiþ, düpe düz sessiz kalmasý karþýlýðýnda para istemiþti onlardan. Ýstediði parayý alamayacak olursa çocuða gerçeði açýklayacaðýný söylemeyi de ihmal etmemiþti. Bunun üzerine karý koca, baþ baþa vermiþ uzun tartýþmalardan sonra durumu çocuða kendileri açýklamýþlardý. Zavallý çocuðun ana baba olarak benimsediði bu aileden ayrýlýþý çok hüzünlü oldu. Fatma Haným günlerce kendini toparlayamadý. Aradan üç beþ yýl geçmiþti ki Fatma Haným komþularýndan, o mendebur adamýn az bir baþlýk parasý karþýlýðýnda canýnýn bir parçasý haline gelmiþ o zavallý çocuðu babasý yaþýnda bir adama verdiðini öðrendi. Fatma Haným yaþadýðý onca acýlardan sonra iyice yýpranmýþtý. Þimdi altmýþ yaþýnda astým hastalýðýndan muzdarip yaþlý bir kadýn olmuþtu. Altýnoluk’un, Kaz Daðlarýnýn denizle harmanlanan iklimi kendini iyi hissetmesine neden oluyordu. Üstelik yaz aylarýnýn tatil boyunca süren kalabalýk coþkusu, onun yaþama olan tutkusunu arttýrýyordu. Bu nedenle burada yaþamaktan oldukça hoþnuttu. Komþularýna sýk, sýk; “Güneþin sýcaklýðýný kemiklerimde hissediyor, adeta yeniden diriliyorum kýzým.” derdi. Sýkýntýlarýný onlarla pek paylaþmaz, herkesin kendince çözülmesi gereken sorunlarý dururken bunlara birde kendilerininkini eklemeyi gereksiz bulurdu.” ( Devam edecek)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Aydýn akdeniz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |