Bir takým þeyler görürsünüz ve "Niye?" diye sorarsýnýz. Ben ise bir takým þeyler düþlerim ve "Niye olmasýn?" diye sorarým. -George Bernard Shaw |
|
||||||||||
|
Birde baktýk ki,gecenin karanlýðýnda otelin resepsiyonunda herkes ayaktaydý. Bu insanlar gece otele geldiðimizde de buradaydýlar; öncesinde gün içinde çek-in yaparken de.! Çinli’lere has bir kibarlýkla utangaçça selamladýlar bizi. Otel bir grup yaþlý insan tarafýndan iþletilmekteydi. Ama onlar hiç uyumazlar mýydý? Yoksa ebedi gençliðin sýrrýný çalýþmakta mý bulmuþlardý? Dýþarý çýktýðýmýzda yaðmur hala devam etmekle birlikte hýzýný kaybetmiþti.Þafak sökmek üzereydi. Zaten Ekvator enlemlerinde gün batýþý ve gün doðuþu þaþýlacak derecede kýsa sürede olurdu! Otel kapýcýsý harikalar yaratýp bize taksi bulmayý becerdi. Yollarda okul çocuklarý þemsiye tutan büyükleri ile birlikte araç bekliyor-lardý.Eþim çocuklara el salladý,kendi çocuklarýmýza selam yollarcasýna! Daha sabahýn körü. Okul için, ne kadar da erken bir vakitti? Ýstasyonda bir büfeden kahvaltý yerini tutacak,kraker,kek türü birþeyler satýnaldým.Büfedeki radyoda Kuran okunuyordu.Bir kenarda oturup,peron giriþindeki demir parmaklýklarýn açýlmasýný bekledik. Nedense, Tren istasyonlarý hep birbirine benzerdi; Fransa'da,Hollanda'da,Ýtalya'da, hatta Türkiye'de. Ve sabah saatlerinde garlar, her zamankinden daha kasvetli soðuk ve yabancýdýr! -Singapurda bile!-.. Bu duygu, gümrükten geçip, trenimiz kalktýktan sonra da devam etti; trenlerin de, tren çalýþanlarýnýn da hep birbirine benzediðini gördük.Ütüsüz kahverengi,gri üniformalar;deforme olmuþ siperlikli kasketler, karþýdan gelen trenlerin beklendiði ýssýz ara istasyonlar! Singapur adasý dar bir boðaz üzerinden bir köprü ile anakaraya baðlanýrdý.Trenin aðýr aðýr gectiði köprünün diðer ucunda çamurlu bir sahilin kenarýnda, Malezya'nýn Johore Bahru þehri bulunmaktaydý. Þehrin ekonomisi Singapur'a fason mal üretmeye yönelik olup, uçaktan Singapur meydanýna doðru yaklaþýrken, Johor denizinde de kültür balýkçýlýðý yapýldýðý görülürdü. Singapur'da,Çin mutfaklarýnda tüketilen karideslerin bir bölümü herhalde bu sahillerde üretiliyor olmalýydý.. Daha önceki bir gezimizde uðradýðýmýz bu þehirde; bizi gezdiren bir þöförü hatýrladým. Malezya birliðini oluþturan Sultanlýklardan birisinin, sarayýný dýþarýdan göstermiþti. Sultanlýk düzenine karþý yoðun nefret taþýmakta ve onlarý asalak ve gereksiz bir kurum olarak görmekteydi. Sonralarý, bu adamýn bunca yoðun muhalif tavrýna raðmen, Malezya politik yaþamýnda niçin aktif bir muhalefet bulunmadýðýný düþünmüþümdür. Trenimizin Johor'u geride býrakmasýyla birlikte, dýþarýsýnýn mamur görünüþü aniden kayboldu;yerini kýrsal manzaralara býraktý.Ama hayal ettiðimin aksine egzotik uzak doðu manzaralarý yoktu.Ne saz damlý evler,ne yöresel giysili yerliler..Bunun yerine saatler boyunca biteviye,yeknesak; palmiye ormanlarý gördük yalnýzca. Bu aðaçlar, yapraklarý güneþte pýrýl pýrýl parlayan; Baðdat hurmasý aðaçlarýna benzer, meyvelerinden yemeklik yað çýkarýlan yað palmiyeleri idi. Komþularýmýzýn konuþtuklarýndan kulaðýma çarptýðý kadarý ile vaktiyle her yer kauçuk plantasyonlarý ile kaplýymýþ. Buradan her geçtiklerinde kauçuk aðaçlarýnýn gerileyip, yað palmiyesi aðaçlarý ile yer deðiþtirdiðini görmüþler. Söz koltuk komþularýmýzdan açýlmýþken, onlardan bahsedeyim: Seksenli yaþlarýnda iki Ýskoç. Delikanlý,neþeli. Sanki az önce bir bardan,çakýrkeyif çýkmýþ gibiler.! Þakalaþýyorlar, þarký söylüyorlar, palmiye denizini gördükçe de; durup durup, þöyle bir dörtlük söylüyorlardý: Palmiye yapraklarý titreþirdi, Ay ýþýðý altýnda Gölgesi kumsallara düþerdi, Malaya' da Yaþlý adamlar konuþkan ve dost yaklaþýmlýydý.Bize: <Ýkinci Dünya Harbinde Malaya' da ki Ýskoç Taburunda savaþtýklarýný,hýzlý Japon ilerlemesinde esir düþtüklerini, birisinin iki yýl, diðeri ise savaþ sonuna kadar - hem de Kwai köprüsünde çalýþan grup içinde- tutsak kaldýðýný, (bu arada arkadaþýnýn Japonlardan torpilli olduðunu söylüyor!)> anlatýyor, uzun boylu olaný. Belli ki ýsrar edip anlattýrsak ne hikaye çýkacak! <Özellikle 1942 de tutsak taþýyan yük katarlarýndaki yolculuðumuz da, dahil olmak üzere!> ( kahkahalar!) Sonra þarkýlarýný sonuna kadar okudular.Anlaþýlan,savaþ esnasýnda insanlar savaþýn acýmasýzlýðýnýn,kötülüðünün,çirkinliðine tezat; çok duygusal,yumuþak þarkýlar sevmiþler.Batý cephesinde her iki tarafýnda bayýldýðý Lili Marlen þarkýsý da böyle deðil miydi? Ýþte Ýskoç taburunun þarkýsý da en az onun kadar duyguluydu.! Ýki arkadaþ Kuala Lumpur' da bizimle vedalaþýrken baþlarýna savaþ yýllarýndan kalmýþ Ýskoç berelerini geçirip,bizimle öyle vedalaþtýlar..Çok kibarlardý! Otelimize yerleþtikten sonra hiç gecikmeden,þehri keþfetmeye koyulduk. Kuala Lumpur sanki çölde bir vaha ,sanki yapay bir dünya gibiydi. Bütün Malezya'nýn ekonomik gücü sanki bu þehirde konsantre olmuþtu. Þehrin dýþýnda ülkenin manzarasý en azýndan ülke topraklarýnda beþ saatlik tren yolculuðunda gördüðümüz kadarý ile hiç de geliþmiþ bir ülke izlenimi býrakmýyordu.Bitmek tükenmek bilmez yað palmiyesi plantasyonlarýndan baþka bir þey görmemiþtik.Her hangi bir ekonomik hareketlilik,sanayi tesisi,yollar,köprüler, hiçbir þey.Sadece uykulu ve mamur olmayan bir iki köy yerleþimi görmüþtük. Öyleyse Kuala Lumpur' daki Singapur'la yarýþan geliþmiþlik görüntüsünün kaynaðý neydi? Bu konu beni meraklandýrdý ve sebebini sonradan buldum. Þehirde belli baþlý bütün büyük otel zincirlerine baðlý oteller vardý.Sayýsýz alýþveriþ merkezinde tanýnmýþ markalarýn satýldýðý maðazalar, ekonomik krizin sona ermekte olduðunu gösteriyordu. Alýþveriþ merkezlerinde,mini etekli Çinli kýzlar ile kapalý Malay' lar tezat oluþturmaktaydý. Anlaþýlan komþu Endonezya'nýn aksine yerli ýrklar ile Çinli' ler arasýnda toplumsal barýþ vardý. Þehrin sembolü olan ve dünyanýn en yüksek binasýný yapmak iddiasý ile yapýmýna baþlanan Petronas ikiz kuleleri, daha bittiði sene birinciliði Chicago'daki bir yapýya kaptýrmýþtý! Gece indiði zaman, özellikle birbirine ortalardan bir yerden köprü ile baðlanmýþ yapýlarýn ýþýl-ýþýl görüntüsüne doyum olmuyordu. Giriþ kapýsý yönündeki parkýn sonuna kadar birkaç yüz metre gitseniz bile; boynunuz aðrýmadan binalarý ayakta seyretmeniz mümkün olmadýðýndan, diðer insanlarýn yaptýðý gibi, sýrtüstü uzanýyor; bu þekilde ikiz kuleleri, solundaki TV kulesini ve çevredeki diðer çelik, beton, granit ve cam yapýlarý seyrediyordunuz. Ýkiz kuleler açýkça prestij göstergesi olup,yapýmcýsý 'Petronas'ýn, ülkenin ulusal petrol þirketi ve bütün bu zenginliðin kaynaðýnýn da, Borneo (Kalimantan) adasýnýn Kuzeyindeki petrol yataklarý olmasý gerektiðini, sabah odamýzýn kapýsýna býrakýlan gazeteyi okuduktan sonra anlamaya baþlamýþtým. Þehirde kolonyal ve uzakdoðu atmosferini hissedebileceðiniz yer Çin Mahallesi olmalýydý.Ýncik boncuk,taklit saat ve geleneksel Çin týbbýna ait ilaç satýcýlarýnda oyalandýktan sonra, akþam saati ile trafiðe kapanan dar caddelerde sokak satýcýlarýndan Çin mutfaðýna doðru maceralý bir yolculuk yapabilirdiniz.Ama yerel mutfaðý tatmadan da olmazdý! Mangal yelpazeleyen seyyar satýcýlar, tanýnmýþ Malay kebabý satay hazýrlýyorlardý sýcak sýcak.Þekerli bir sosla muamele edilmiþ olan, kuzu veya tavuk etinden çöp þiþler; fýstýk ezmesinden yapýlan bir sosa bandýrýlarak, yanýnda sýkýþtýrýlmýþ pirinç lapasý ile birlikte yenirdi. Bu pirinç lapasý- yerel adý her neyse-yaðsýz ve tuzsuz haþlandýðý için bizim aðdalý damak tadýmýza göre çok yavandý ve ancak soya sosu dökülerek, yenilir duruma geliyordu. Kibrit kutusu büyüklüðündeki bu niþasta bloklarý, palmiye yapraklarýndan örülmüþ minicik þýk paketler içinde sunuluyordu. Ýklim ayný Singapur gibi sýcak ve nemli ekvator iklimiydi.Belki nemlilik Singapur’a kýyasla biraz düþük olabilirdi.Isý ortalamasýnýn 32 derece olduðu yazýlmaktaydý. Son olarak,þimdi düþünüyorum da,-otelleri dolduran iþadamlarý veya ucuz alýþveriþ keþfeden turistler farklý düþünebilirler ama - Kuala Lumpur benim için nihai bir varýþ noktasý, bir hedef olamazdý,sadece bir yerlere doðru giderken uðranýlan bir kent olurdu belki! (Kim bilir; acaba kýsa süreli kaldýðýmýzdan, þehrin ilgi çekici yanlarýný keþfedememiþ olabilir miydim?) Temmuz 2000
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Cengiz Özder, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |