..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Ýnsanlarýn bazen neye güldüklerini anlamak güçtür." -Dostoyevski
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Eleþtiri > Türkiye > Seval Deniz Karahaliloðlu




13 Aðustos 2007
"Bu Aymazoðlu, Ne Zaman Uyanacak? Ne Zaman? Ne Zaman? Ne Zaman?"  
Bu Yangýnlar Hiç Bitmeyecek mi?

Seval Deniz Karahaliloðlu


Hani onlarla iyi geçinirsem, evimi yakmazlar mantýðý ile bile bile “kundakçýlarý” evine alan “Aymazoðlu”. Bu bir türlü anlamayan, anlamak istemeyen, anlama güçlüðü çeken Aymazoðlu, “kundakçýlara” karþý ne zaman uyanacak? diye bekliyorsunuz, bekliyorsunuz, bekliyorsunuz, sabrýnýzýn sýnýrlarýný zorlayarak bekliyorsunuz ki Aymazoðlu “uyansýn” ama gelin görün ki Aymazoðlunda “týk” yok.


:BDHH:
“Bu Aymazoðlu, Ne Zaman Uyanacak? Ne Zaman? Ne Zaman? Ne Zaman?”

Bu Yangýnlar Hiç Bitmeyecek mi?

Seval Deniz Karahaliloðlu

Türkiye alev alev yanýyor. Yakýlan ormanlarýyla, aðaçlarýyla, yüzlerce yýllýk emeðin oluþturduðu muhteþem bir coðrafya birilerinin kundaklamasýyla cayýr cayýr yanýyor. Býçak kemiðe dayandý dedikleri bu olmalý. Dýþa baðýmlý siyasetiyle, ekonomisiyle, kültürüyle, sanatýyla içten içe yýktýklarý Türkiye Cumhuriyetine son darbeyi, bu muhteþem coðrafyayý yakarak vurmak istiyorlar. Her yýl çeþitli sebeplerle çýktýðý ya da “çýkartýldýðý” söylenen orman yangýnlarý, bu yýl öyle bir noktaya geldi ki “artýk bu kadarý da olmaz” dedirten bir “aymazlýða” ulaþtý.

Türkiye’nin bu gün geldiði noktayý “Aymazoðlu ve Kundakçýlar” oyunundan baþka hangi oyun bu kadar iyi tanýmlayabilir? Kör gözün parmaðýna yanan orman yangýnlarý akla “Aymazoðlunu” getiriyor. Hani onlarla iyi geçinirsem, evimi yakmazlar mantýðý ile bile bile “kundakçýlarý” evine alan “Aymazoðlu”. Bu bir türlü anlamayan, anlamak istemeyen, anlama güçlüðü çeken Aymazoðlu, “kundakçýlara” karþý ne zaman uyanacak? diye bekliyorsunuz, bekliyorsunuz, bekliyorsunuz, sabrýnýzýn sýnýrlarýný zorlayarak bekliyorsunuz ki Aymazoðlu “uyansýn” ama gelin görün ki Aymazoðlunda “týk” yok.

Peki burada Aymazoðlu kim? Ben, sen, siz, onlar, hepimiz, “susarak” dolaylý yollardan Türkiye’nin bugün geldiði noktada payý olan “herkes”. “Gemisini kurtaran kaptan” misali baþýný kuma gömen bütün Aymazoðullarý.

Kundakçýlara, haksýzlýða, adaletsizliðe, hortumculara, köþe dönücülere, soygunculara, “özelleþtirme” adý altýnda ülkeyi parselleyip parselleyip “satanlara”, “laik hukuk devletinin” altýný sinsi sinsi oyanlara, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerini bir bir ortadan kaldýranlara, anayasayý delik deþik edenlere, dincilere, þeriatçýlara, tarikatçýlara, kapitalist sömürüye, batýlý emperyalist güçlerin ülkeyi adým adým ele geçiriþine, AKM ve Muhsin Ertuðrul Sahnesi gibi Laik Cumhuriyetin Simgelerinin yýkýmýna karþý “seyirci kalan herkes”.

Bu ülkenin akciðerleri cayýr cayýr yanarken, ormanlarýmýzý, ülkemizi yakanlardan hesap sormayan, “suçlulardan birini dahi yakalama baþarýsý gösteremeyen” yetkililer. Sonra, yaktýklarý orman arazilerini parselleyip parselleyip satan kundakçýlarla iþ birliðine giren ve bu satýþtan nemalanan bürokratlar. Ýþte bu sýrada, televizyon ekranlarýna çýkarak gazetecilere “yanan orman arazisine imar izni veren kararý iptal ettim” diye açýklama yapan Orman Bakaný Osman Pepe. Ýþte, aymazlýðýn zinciri böyle uzayýp gidiyor.

Ýsveçli yazar Max Frisch kaleme aldýðý “Biedermann und die Brandstifter”, Türkçe’ye Genco Erkal tarafýndan “Aymazoðlu ve Kundakçýlar” olarak uyarlanmýþ. Oyunu yeniden büyük bir baþarýyla dilimize uyarlayan Genco Erkal, ayný zamanda oyunu yönetiyor ve baþrolünü Þeref Aymazoðlu’nu oynuyor. Orijinal metinde zengin iþ adamý Biederman’ýn özgün halini bozmadan onu Þeref Aymazoðlu’na dönüþtürüyor.

Fabrikatör Þeref Aymazoðlu, iktidara bilerek ya da bilmeyerek destek veren içimizdeki oligarþinin temsilcilerinden biri olarak karþýmýza çýkýyor. Güç elindeyken tehdit eden ama kendinden güçlü olanlarla belki anlaþýrým umuduyla “uzlaþmaya çalýþan”, korkak, ürkek, aslýnda edilgen bir karakter.

Sözde adaletli, her lafýn baþýnda haktan adaletten dem vuran Þeref Bey, kendisinden hak talep eden Mazlum Irgat’a karþý alabildiðine acýmasýzdýr. Kendinden güçsüzleri ezebildiði kadar ezer. Hatta “ne yapalým gitsin havagazý musluðunun altýna yatsýn, ya da bir avukat tutsun, buyursun.” diyecek kadar zalim, adalet kavramýyla dalga geçecek kadar duyarsýzdýr.

Oyunun ilk sahnesinde tanýþýrýz Þeref Aymazoðlu ile elinde tuttuðu þarap kadehi, gazetesi ve sarf ettiði ilk cümleyle “sallandýracaksýn bunlarý, hem de sorgusuz sualsiz..” Bu kadar yüksekten atan Þeref Bey, acaba kundakçýlara karþý da ayný “kararlý tavrý” sürdürebilecek midir? Üstelik bir yandan atýp tutarken, “bana dokunmayan yýlan, bin yýl yaþasýn” halini sürdürmeye devam eder. Kendi korunaklý dünyasýna ve evine dokunmasýnlar da ne olursa olsun mantýðýyla, sadece “korktuðu” için kundakçýlarla “dost” olmaya çalýþýr. “Hem dost olursam belki bana dokunmazlar” diye düþünür.

“korkudan bitkin,
görmezden
gelir
tehlikeyi”

Korkaklýðý, çýkarcýlýðýna karýþýrken ikiyüzlü yanýný da açýða vurur. Tek derdi kurulu düzeninin bozulmamasýdýr, “ah, bir de içini kemiren o felaket duygusu” olmasa. Felaketinden ölesiye korkarken, korktuðu felaketine ayný þiddetle koþan ateþ böcekleri gibi kundakçýlara sarýlýr. “Sizle mi uðraþacaðým? Ateþin fitilini beraber ölçtük. Yakýnda bunlar benden kibrit de isterler” der. Öylesine büyük bir iþtahla felaketine koþar ki, kendisinden kibrit isteyen kundakçýlara evini yakmasý için gerekli olan “ateþi” kendi elleriyle verir. Hatta bununla da kalmaz. Son yemekte anlattýðý Aziz Nesin’in “kurt-eþek” hikayesi ile felaketini adeta kundakçýlara kendisi “sipariþ eder”. Eh, “aymazlýðýn” da ancak bu kadarý olur. Aymazoðlu baþýna gelecekleri adeta “hak eder”.

“felaketten daha çok deðiþiklikten
korkarsa insan,
ne gelir baþýna,
yine felaketten baþka?”

Oyunun aralarýnda gördüðümüz itfaiyeciler korosu, oyunun olmazsa olmazlarýndan. Antik Yunan Korolarý gibi oyunun aralarýnda uyarýlar yapar. Gelecekten haber verir. Kör gözün parmaðýna doludizgin kendi felaketine koþan Þeref Aymazoðlu’nun kimliðinde, kendi felaketlerine koþan bütün toplumlara seslenir.

“göze neler gözükür
ortada bir þey yokken
korku duydu mu insan,
kendi gölgesi bile korkutur
onu artýk,
savaþa hazýr bulur
onu her dedikodu.
ayaðý tökezlenir,
korku dolu yaþar gider,
sonunda ayný þeyler
kendi baþýna gelir.”

Oyun ilerledikçe itfaiyecileri kundakçýlara, kundakçýlar itfaiyecilere dönüþmeye baþlar, yavaþ yavaþ, alýþtýra alýþtýra. Her þey zaten öyle geliþmiyor mu? Yavaþ yavaþ, alýþtýr alýþtýra. Biz bu “alýþtýrmalara ”, zaten “alýþkýn” deðil miyiz? Öyle bir nokta gelir ki, insan sormadan edemez. Yangýný çýkaranlarla, yangýný söndürenler ayný kiþiler deðil mi? Bu bir “kader” olabilir mi? Akýl ve mantýk süzgecinden geçmeyen bir yaþam “hak edilebilir” mi? Oyunun can alýcý noktasý da burada karþýmýza çýkar, insaný yüreðinden, aklýndan, vicdanýndan kavrayýverir.

“herkes uzaðý görür de
bilmem kaç gün önceden,
yine baþa gelen sonunda
aptallýk,
hani kader dedikleri,
o hiç eksilmeyen.”

Orijinal metinde, eski profesyonel güreþçi olarak tanýdýðýmýz “kundakçý” Schmitz’in yerini bu sefer Tosun Tunçbilek alýyor. Biz bu Tosun’u bir yerlerden tanýyoruz. Sürekli gördüðümüzden olsa gerek, artýk “kanýksadýðýmýz” (bu kanýksama hali bile bizi, giderek bir “kabulleniþe” götürmüyor mu? Hayata seyirci kalanlarý, dünden kabullenmeye hazýr olan bizleri, Aymazoðlu’nun ta kendisi yapmýyor mu?) dini bütün, sakallý, takkeli, tespihli, poturlu artýk görmeye “pek alýþtýðýmýz” Tosun olarak karþýmýza çýkarýyor. Çember sakalý, elinden düþürmediði tespihiyle tipik bir yobazdýr. Üstelik bir sahtekar. Hem dini bütün biri gibi davranýr hem de son akþam yemeðinde þarabý “istemem yan cebime koy” tavrýyla, “lütfen” kabul eder.

Göbekli, tespihli Tosun sürekli bir homurtu halinde “söylenir”. Belirli nakaratlarý sürekli tekrarlar “Her þey olacaðýna varýr. Allah’ýn dediði olur. Allah’ýn sopasý yok ki” Ustalýkla duygu sömürüsü yapar. “Ýnsanlar, birbirine inanmayacaksa bunun sonu neye varýr? Her tarafta kuþku, güvensizlik. Bu kentte, bana kundakçý gibi davranmayan bir tek siz varsýnýz”
Bir homurtu bulutu içinde aðzýndan hep ayný sözcükler dökülür. “Ýnsanlýk, vicdan, Allah, kader…”.

Tosun’un hapisten yeni çýkan arkadaþý Eisenring ise oyunda eski þef garson Demir Çelik ile hayat bulur. Sorulan sorulara kaçamak cevaplar veren Demir Çelik’in aðzýndan kaçýrdýðý bilgi kýrýntýlarýndan Madýmak Otelinde þef garsonluk yaptýðýný da öðreniriz. “Aziz Nesin’i tanýyor musun?” sorusunun yanýtý çok kýsa ama düþündürücüdür. “Elimizden kaçýrdýk.” Yani, Demir açýkça Madýmak Oteli’ni yakan “yobazlardan” biri olduðunu, “kundakçý” olduðu net bir biçimde itiraf etmektedir. Soruyu soran ama yanýtýný dinleme zahmetine bile katlanmayan Aymazoðlu’nda ne gam? Sözcükler bir kulaðýndan girer öbüründen çýkarken, o felaketine doludizgin koþmakla meþguldür.

Demir Çelik, tepeden týrnaða “dürüstlük” timsali olarak (Allah için yaptýðý ve yapacaðý iþi hiç saklamaz), baþtan aþaðý “saðýr” Aymazoðlu’na sorar “Burada hiç fünye gördünüz mü?” ve sohbete kaldýðý yerden devam eder. “Ýnsanlarý kandýrmanýn üç yolu vardýr. Bir, insanlara çýplak gerçeði olduðu gibi söylemek. Ýnsanlar buna kesinlikle inanmak istemiyorlar. ( Bu arada, sakin sakin benzin bidonlarýna fitil baðlamakla meþguldür) Ýki, duygu sömürüsü yapmak. Üç, iþi þakaya vurmak”. (Ateþleme ve fünye arasýndaki baðlantý iþini de Aymazoðlu’nun gözü önünde tamamlamýþtýr, gülümser) “Þakadan anlasanýz da anlamasanýz da iþ o aþamaya geldiðinde bummm. Her þey yanýp tutuþana kadar itfaiyeci göremeyecek gerçeði”.

“çýplak ayaklý itfaiyeciler
biz dýþarýdan bakýyoruz
bildiði halde tehlikenin boyutlarýný
alýþmýþ bir kere kötü kokulara
korkmuþ ve huzursuz
asýl baþýna gelecek felaketten deðil
deðiþimden korkar”

Ýtfaiyeci sorar “Bidonlarýn içinde ne var?” Demir Çelik piþkin, cevap verir. “Benzin. Beyefendi, biz de bu nedenle sigara içmiyoruz.” Eh, doðru söze ne denir?

Aymazoðlu, oyunun bir yerinde þöyle der. “Kundakçý olmadýðýna yemin eder misin?” dedim.“Yemin ederim, deðilim” diyor. Ýnsanlarda acýma duygusu kalmamýþ. Gönül fukarasý olmuþ. Dünya kötüye doðru gidiyor”.

Kundakçýlara yardým eden üniversiteli akademisyenin kimliðinde, toplumun “aydýn” kesimini görürüz. Ýlk önce kundakçýlara yardým eden “aydýn” olayýn ciddiyetini kavrayýnca, tek kelimeyle “toz olur”. Sorumluluk almasý gerektiði zaman “sýrra kadem basan” aydýn tiplemesiyle, bütün zamanlarýn “tatlý su aydýnlarýna” gönderme yapar.

“her zaman halk içinde
halkla beraber
maaþlarýmýzý siz ödüyorsunuz
kader diye düþünmek yok eder
aklý düþünmeyi
asýl neden ahmaklýktýr
birçok þey söylenebilir
aklý selimle”

“Aymazoðlu ve Kundakçýlar” oyununda baþrollerini, Þeref Aymazoðlu : Genco Erkal, Hanýmefendi : Meral Çetinkaya, Tosun Tunçbilek : Erdem Akakçe, Demir Çelik : Metin Coþkun, Hizmetçi : Tilbe Salim, Öðretim Görevlisi ve Polis rollerinde : Beyti Engin paylaþýyorlar. Ýtfaiyeciler korosunda da ayný ekibi Metin Çoþkun, Erdem Akakçe ve Beyti Engin’i görüyoruz.

Günümüzde Aymazoðullarý (sayýlarý o kadar çok ki), kundakçýlar, aydýnlar ve itfaiyeciler kimdir? Bir bilene soralým dedik. Bütün bir hayatýný tiyatroya adamýþ, çok büyük ustalardan biri olan Genco Erkal’a soralým istedik. Zaten Aymazoðlu gibi býçak sýrtý bir oyunu alýp götürecek kaç usta kaldý günümüzde? Oyunu dilimize uyarlayan, sahneye koyan, yöneten, baþ rolünü oynayan, kýsacasý oyunun beyni Genco Erkal’a sorduk

SDK – Neden “Aymazoðlu ve Kundakçýlar” oyununu seçtiniz?
Genco Erkal – Bu oyunu uzun zamandan beri oynamayý düþünüyordum. Oyun yazýlalý 50 yýldan fazla bir zaman oldu. “Aymazoðlu ve Kundakçýlar”, orijinal adýyla (Biedermann und die Brandstifter) çaðdaþ tiyatronun köþe taþlarýndan ve en çok sevilen oyunlarýndan biri. Çaðýmýzýn en önemli yazarlarýndan biri olan Ýsveçli yazar Max Frisch tarafýndan kaleme alýnmýþ bir oyun. Yazýldýðýndan bu yana, dünyanýn hemen hemen bütün dillerine çevrildi ve bütün ülkelerinde defalarca oynandý. Çok yoruma açýk bir oyun. Zaten oyunun kendisi bir kýssa. Yani bir þeyi anlatýyoruz, izleyiciler de oradan bir kýssadan hisse çýkarýyor, izleyicinin de aktif olarak yoruma katýldýðý bir tiyatrodur. Ben uzun zamandýr bu oyunu sahnelemek istiyordum ama baya uzun bir zamandýr. Fakat bir türlü nasýl ele alacaðýmý, nasýl yorumlayacaðýmý, oyunu nereye oturtacaðýmý bilemiyordum. Bir de teknik sorunlar vardý. Günümüzde özel tiyatrolarýn ekonomik koþullarý belli, aslýnda 15-17 kiþiyle oynanabilecek bir oyun. Bunu nasýl küçültebiliriz, nasýl daha az kiþiyle halledebiliriz gibi teknik sorunlarým da vardý ama en önemlisi bu oyunu ülkemizde bugün sahnelerken nereye oturtmamýz gerekir? Bugün bizim toplumumuzda, oyunun ne söylemesi gerekir? Nereden yola çýkmasý gerekir? Sýçrama noktasýnýn ne olacaðýný bulmak önemliydi ve uzun yýllardýr da kafamda bunu tartýþýyordum. Deðiþik deðiþik dönemlerde, Aymazoðlu kim? Kundakçýlar kim? meselesine geliyordu bütün iþ. Bunu istediðiniz gibi yorumlayabiliyorsunuz.

SDK – “Aymazoðlu ve Kundakçýlarý” neden bu kadar önemli bir oyun?
Genco Erkal - Oyunun yazýlýþýndaki temel amaç, savaþ sonrasý edebiyatýna giriyor. Ýkinci Dünya Savaþýný hazýrlayan nedenler nelerdir? Böyle bir felaket göz göre göre nasýl yaþanabildi? Ýnsanlar, buna felaketin yaþanmasýna nasýl engel olamadýlar? “Aymazoðlu ve Kundakçýlar” bunu anlatýyor. Burada, yaþanan olaylara sýradan insanýn, ortalama vatandaþýn “aymazlýðýnýn” neden olduðunu görüyoruz. Gelen tehlikeye karþý, yaklaþan o tehlikeye karþý, o tehlikeyi “görmezden” gelen, “kendini kandýran”, “çevresini kandýran”, “böyle bir þey yoktur” diye düþünen bir aymazý anlatýyor. Ýþte ancak böyle bir ortamda, Hitler ve onun peþindeki Nazi Partisi ve Naziler iktidara gelebildiler. Oyunun sonunda gördüðümüz yangýn aslýnda Ýkinci Dünya Savaþýdýr. Olaylarý hazýrlayan bütün bu etkenler karþýsýnda sýradan bir yurttaþýn olaylara “müdahale etmemesi”, “dur dememesi”, “yaklaþan tehlikeyi “görmezden gelmesinin” sebep olduðu bir felakettir. Bütün buradaki kundakçýlar da Nazileri simgeliyor. Ama Max Frisch öyle bir biçimde yazmýþ ki bunu, herhangi bir çaðda, her hangi bir ülkede geçebilecek bir oyun olarak kurgulamýþ. Zamanlar deðiþiyor, ülkeler deðiþiyor ama bu temelde olan “aymazlýk” deðiþmiyor. Nitekim son yorumlarda, mesela Berliner Ensemble’da sahnelenen dört yýl önceki yorumda, “kundakçýlar” dazlaklar yani neo-Naziler olarak ele almýþlar. Yine, üç yýl önceki Köln’de yapýlan baþka bir yorumda, çok daha ileriye giderek Aymazoðlu’nu Bush, “kundakçýlarý” da Usame bin Ladin yapmýþlar. Dediðim gibi çok deðiþik biçimlerde yorumlanabilecek bir oyun.

SDK – “Aymazoðlu ve Kundakçýlar” oyununu bu kadar “güncel” yapan nedir? Neden özellikle, þimdi, bugün oyun “daha bir güncellik” kazanýyor?
Genco Erkal - Ben de daha önceki yýllarda, bundan on yýl kadar önce, oyunu bizdeki ülkücü hareket dediðimiz harekete oturtmaya düþündüm ama çok da oturmuyordu. Fakat son yýllarda, ülkemizde geliþen “dinci” tehlike, “þeriat” tehlikesi ve þöyle ya da böyle bu düþüncenin bir uzantýsý olan bir partinin bugün ülkemizde iktidarda olmasý, artýk bu oyunu kesinlikle oynamanýn zamaný gelmiþtir ve “kundakçýlarýn” kim olduðu da bellidir düþüncesini oluþturdu. Sonunda, iþte böyle “dincileri” ortaya koyarak bir kurgu yaptýk, biraz daha ileriye gittik, burada bir “itfaiyeciler korosu” var. “Ýtfaiyeciler korosu”, aslýnda bir anlamda genel olarak, güvenlik güçlerini simgeliyor. Oyunun bir yerinde, “yangýný çýkaranlarla, yangýný söndürmesi gerekenler ayný kiþiler mi oluyor?” diye bir soru soruluyor.

“bir dakika,
yangýný söndürecek olanlarla
yangýný çýkaranlar
ayný kiþiler mi oluyor yani?
býrak þimdi ortalýðý karýþtýrma
birlik ve beraberlik içinde
kederde ve kývançta
halkla beraber
halk için, halkla el ele...”

Orada da olayýn bir baþka boyutu gösteriliyor. Maalesef, ülkemizde buna benzer birçok olay oluyor. Güvenliði saðlamasý gereken insanlar, aslýnda güvenliði alttan bombalýyorlar. Oyunun içine katmak istediðimiz böyle bir boyut var. Bu bize ayný zamanda, “kundakçýlar” ile “itfaiyecilerin” ayný kiþiler tarafýndan oynanmasýný saðlayarak bize ekonomik açýdan da bir katký saðladý ve kadroyu küçültmüþ oldu. ( Bu noktada gülmekten kendimizi alamýyoruz.) Böyle bir yorum çýktý ortaya.

SDK – Oyunu uyarlarken mizah anlayýþý bakýmýndan bir sýkýntý yaþandý mý?
Genco Erkal - Benzer yazarlarda olduðu gibi, Max Fisch’in çok kendine özgü bir Orta - Avrupa mizahý var. Onlarýn mizah anlayýþý ile bizim mizah anlayýþýmýz her zaman pek birbiriyle örtüþmüyor. Oyunu okuduðunuz ve metni çevirdiðiniz vakit, bize biraz yabancý kalan bir mizah anlayýþý var. Seyircimize daha yakýn olmasý için oyunun dilini ve espri anlayýþýný daha bize yaklaþtýrdýk. Öyle bir uyarlama da oldu.

SDK – Oyun ile ilgili olarak, sizin oyun üzerinde yaptýðýnýz, metne eklediðiniz belirgin, vurucu olarak niteleyeceðimiz sözcükler var mý?
Genco Erkal - Bu oyunda, koro yerine bütün oyuncularýn teker teker söyledikleri sözcüklerin hepsini yazar Max Fisch orijinal metinde yazmýþ. Bizim oralarda hiçbir müdahalemiz yok. Bir tek benim oyunun sonunda koyduðum “Ýyi uykular” sözcüðü izleyicileri “kýþkýrtmak” amacýný güdüyor. Siz de böyle uyumaya devam ederseniz siz de ilerde olacaklarý “hak etmiþ” oluyorsunuz anlamýna geliyor.

SDK – Neden oyunun ana karakteri, sýradan sokaktaki bir insandan ziyade bir fabrikatör olarak tanýmlanmýþ?
Genco Erkal – Max Fisch oyunun ana karakterini Biedermann yazarken Biedermann’ýn fabrika sahibi olmasýný, Ýkinci Dünya Savaþý öncesinde Almanya’da Hitler iktidara gelirken “en büyük aymazlýðý” büyük çelik fabrikatörlerinin, büyük sermayenin “desteklemesine” baðlýyor. Tabii sadece onlar deðil. Hem büyük sermaye “destekliyor” hem de genel olarak iktidara karþý bir “sessiz kalma” var. Biz de oyundaki bu genel fotoðrafý deðiþtirmedik. Gene adam fabrika sahibi, o fotoðraf var ama herkesi kapsayan bir Aymazoðlu olsun istedik. O zaman öyle olur ki, bütün bu aymazlýðý içeren sanayicilerdir, onlar kabahatlidir, geri kalan hiç kabahatli deðilmiþ gibi olur. Halbuki, biz salonda bulunan herkesin kendini Aymazoðlu’nun yerine koymasýný, “kendisiyle hesaplaþmasýný” istedik. Bu geliþen olaylar karþýsýnda, “Ben ne yapýyorum? Ben ne yapmalýyým? Nerede yanlýþ yaptým” diye düþünmesini istedik.

SDK- Peki, burada aydýnýn nasýl bir tavrý var?
Genco Erkal – Oyunda, þöyle bir þey var. Aydýnlarýn bu tür hareketlere, bir takým politik eylemlere baþýndan çok fazla nereye gideceðini görmeden heyecana kapýlýp ya da kendilerince onlara ideolojik kýlýflar geçirerek destekledikleri fakat tehlikeyi gördüklerinde son anda geri çekildiklerine tanýk oluyoruz. Fakat geri çekildikleri zaman da bir þeyi deðiþtirmiþ olmuyor. Çünkü olayýn gidiþini “engellememiþ” oluyor. Sadece aydýnýn kendisi son anda paçayý kurtarmaya çalýþýyor ama artýk yangýn oluyor. Aydýnýn burada bir “kaypaklýðý” söz konusu,
“kararsýzlýðý” söz konusu, “iþin sonuna kadar gitmemesi” söz konusudur. Ayrýca, aydýnýn katýldýðý eylemin nereye varacaðýný tam olarak kestiremeyip sonradan uyanýnca hemen kendini kurtarmak için “geri çekildiðini” görüyoruz. Oyunda bunlarý gündeme getiriyoruz.

SDK – Oyunun sonundaki tablodan biraz bahsedebilir miyiz?
Genco Erkal – Oyun bir yangýnla ve itfaiyeciler korosunun söylediði son sözle kapanýr ama biz onu öyle yapmadýk. Bütün oyuncularýn son söz söylediði bir kapanýþ düþündük. Bu Brechtyen bir son aslýnda. Hep bir son deyiþ vardýr ya. Hani, kuralla kural dýþý bir þey diyerek baðlanýr ve oyunun son noktasý konur. Ben böyle kapanýþlarý seviyorum.

SDK- Aymazoðlu’nu oyun kiþisi olarak nasýl deðerlendiriyorsunuz?
Genco Erkal – Ben, bu Aymazoðlu’nu biraz Moliere’in tipleri gibi görüyorum. Oyunun politik tarzý bir yana, Moliere’in oyunlarýndaki karakterler gibi ön plana çýkýyor. Mesela, Cimri, Tartuffe, Hastalýk Hastasý gibi “Aymazoðlu” da baþlý baþýna bir karakter. Böyle bakýldýðýnda, “Aymazoðlu” dünyadaki bütün aymazlarýn özelliklerinin bir bileþkesi olarak ortaya çýkýyor.

SDK – Oyundaki Aymazoðlu karakteri insaný çileden çýkartacak kadar “aymaz” deðil mi?
Genco Erkal – Oyunda, Aymazoðlu karakteri özellikle “öyle” yazýlmýþ. Týpký Moliere’in karakterleri gibi. “Hakikaten, bu kadarý da olur mu?” dedirtecek bir aymazlýk var. Öyle olmalý ki, insanlarýn “gözüne batsýn”, insanlarý rahatsýz etsin. Orada, “kör gözün parmaðýna” misali bir “aymazlýk” var.

SDK – Toplumdaki bu “aymazlýðýn” önüne nasýl geçebiliriz?
Genco Erkal – Bu, sözü edilen toplumda “muhalefetin” olmasý ya da olmamasý ile ilgilidir. Ama daha önemlisi “yeterli bir muhalefet” olmasý ya da bu “muhalefetin bir arada” olmasýdýr. Toplumda, durumdan hiç memnun olmayan, söylenen ve rahatsýz olan çok sayýda insan var ama bir araya gelip bir “birlik” oluþturamýyorlar. Aðýrlýklarýný ortaya koyamýyorlar. Galiba burada önemli olan, bu insanlarýn bir araya gelmesi ve bir “birlik” oluþturmalarý olacaktýr. Demokrasilerde en büyük eksiklik, insanlarýn “el ele tutuþarak”, birbirine “destek olarak”, ortaklaþa bir iþ yapýlamamasý deðil mi? Beraber bir “iþ yapmayý” öðrenmek, beraberce “karþý durmak”, “dayanýþmak” ve beraber iþ yapmaktan zevk almanýn getirdiði “ortak baþarýnýn” doyumunu hissetmek çok önemlidir.

Aymazoðlu ve arkadaþlarýnýn söyledikleri son sözler oyuna son noktayý koyar.

“herkesin beklediði gerçeðe dönüþtü.
aymazlýk
eh, size de iyi uykular...”









Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn türkiye kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Öpülesi "Yastýk Adam" Öyküleri : Kayýp Ruhlara Masallar
Ferhan Þensoy"dan 2019 Türkiye Fotoðraflarý
Söyleyecek Sözü Olan Oyunlar…
Genco Erkal'dan "Yaþamaya Dair "" …
Altýný Oyduklarý Ýrfan Þahinbaþ Sahnesinden Büyüklere "At" Masallarý
Evlere Servis "Takýntýlarýmýzdan Arýnma" Hizmeti : "Tak, Tak, Takýntý... ""
Açlýkla Terbiye Edilen Bir Ülkede Dilenen Yaþlý Bir Teyze
Þehit Anasý Soruyor:
Fýsýl, Fýsýl, Fýsýl…
Cumhuriyet Bayramýný Büyük Bir Coþkuyla Kutladýk!

Yazarýn eleþtiri ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Franca Rame ve Dario Fo"dan Büyüklere Masallar : Japon Kuklasý
Ýçimden Çýkan Küheylan...
Para Aðaçta Yetiþmiyor Pinokyo!
"Ýþi Kapmak" Ýçin Ne Kadar "Ýleri" Gidebilirsiniz? Metot Oyunu Sýnýrlarý Zorluyor!
That Face : Aynada Gördüðün "O Yüz" Kim?
Dario Fo"dan "Bir Anarþistin Kaza Sonucu Ölümü"
Dumana Boðulan "Romeo ve Juliet"
Ben, "Çýplak Memelerini Deðil" Dansý Ýzlemeye Geldim!
Ýçimizdeki "Boþ Þehir"ler...
Tiyatronun Yýkýmdan Önceki Son Oyun: "Peron" Siz Hayatýnýzýn Kaçýncý "Peron" Undasýnýz?

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Ýbneler ve Çocuk Cesetleri [Þiir]
Komþu Çocuðu [Þiir]
Bir Bardak Soðuk Suyun Hatýrýna… [Þiir]
Ýhtiyaçtan [Þiir]
Deli mi Ne? [Þiir]
Sakýz Reçeli Seven Yare Mektuplar [Þiir]
Bir Nefes Alýp Verme Uzunluðunda… [Þiir]
Lord'umun Suskunluðunun Sebeb-i Hikmeti... [Þiir]
Pimpirikli Hanýmýn, Pimpiriklenmesinin Nedeni… [Þiir]
Yere Göðe Sýðamýyorum… [Þiir]


Seval Deniz Karahaliloðlu kimdir?

Bazý insanlar için yazmak, yemek yemek, su içmek kadar doðal bir ihtiyaçtýr. Yani benimki ihtiyaçtan. Bir vakit, hayatýmla, ne yapmak istiyorum diye sordum kendime? Cevap : Yazmak. Ýþte bu kadar basit.

Etkilendiði Yazarlar:
Etkilenmek ne derecede doðru bilemem ama beyinsel olarak beslendiðim isimler, Roland Barthes, Jorge Luis Borges, Braudel, Anais Nin, Oscar Wilde, Bernard Shaw, Umberto Eco, Atilla Ýlhan, Ýlber Ortaylý, Ünsal Oskay, Murathan Mungan,..


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Seval Deniz Karahaliloðlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.