..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Kitabýnýn bir kopyasýný gönderdiðin için saðol. Onu okumakla hiç zaman yitirmeyeceðim. -Moses Hadas
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaþlýk > Kudret Tozlu




17 Aðustos 2007
Ak Gönül  
Kudret Tozlu
O, insanlarý ayýrým yapmadan severdi. Hele de onlar böylesine çaresiz ve yalnýzsalar... Gönül tamburasýnýn telleri öyle delicesine çalardý ki, saçýnýn tellerinden, ayak parmaklarýna kadar naðmelerini hissederdi. Ýþte bu naðmeler ve duygu yükünün taþýdýðý sevgi seli onu yaþama baðlýyordu.-------------------- Sibiryanýn o uçsuz bucaksýz steplerinde dünyaya geldiklerinde, nerede yaþamak istersiniz diye elbette sorulmamýþtý. Batý yada okyanus ötesi medeniyetlerde yaþamak yerine, kýraç bozkýrlarda yaþamý kucaklamak onlarýn yeðlemesi deðildi ki... O gün Alýþan obasýna güneþ bir baþka güzellikle ve muþtuluk istercesine de okadar acelecilikle, ikizlerle beraber doðmuþtu. Çünkü o gün Tyos Toyu yani bahar bayramýydý. Ondört çadýrlý oba onlarý kutsamýþ, iki bayramý birden yaþamýþtý.


:BEHE:
Sumru apartmanýn dördüncü katýna ulaþtýðýnda soluk soluðaydý. Öfkeden ve hýrsýndan köpürüyordu Yüzü hala kýpkýzýldý Sanki kor gibi yanýyordu. Durakladýðý merdiven boþluðundaki davlumbazdan gökyüzüne doðru boþ gözlerle bakmaya baþladý.
Beyaz bir güvercin havada daireler çiziyor gezintisini keyifle sürdürüyordu. Öfkesine takýlan güvercine doðru yumruklarýný sýktý. Höykürürcesine baðýrmaya baþladý.
-Benim yüreðim kan aðlarken neden sen gamsýz mutlu ve olabildiðince özgürsün. Benim suçum sadece insan olmam mý? Anlamýyor musun? Seni kýskanýyorum!
Titreyen elleriyle uzunca bir arayýþtan sonra cebindeki anahtara ulaþtý. Dairesinin kapýsýný açtý içeri girince arkasýna bakmadan tekmeyle kapýyý kapadý. Hýzýný alamadý ayakkabýsýný çýkartmadan duvarý iki kez tekmeledi. Abuk sabuk anlamsýz homurtuyla holü geçti salondaki çalýþma masasýnýn bitiþiðindeki sedire yüzükoyun uzandý. Aðlamaya baþladý.
Katýlýrcasýna aðlarken nefesi boðazýnda düðümlendi. Bütün vücudu sara nöbetine tutulmuþ gibi çýrpýnmaya baþladý. Bir zaman sonra dinginleþince kendini toparladý ayaða kalktý. Doðruca mutfaða geçti buzdolabýnýn kapaðýný açtý.
Tamtakýr, bomboþ dolap her zamanki o bildik þarkýsýný yine ayný bezginlikle kulaðýna mýrýldandý.
-Ýçim boþ gönlüm hoþ bende senin gibi yapayalnýzým!
Çaresiz aymazlýkla dolaba bomboþ gözlerle bakarken öte yandan da hayýflandý esefle baþýný salladý.
-Aman Allah’ým! Aman Allah’ým! Kimsenin durumlarýndan haberi yok iki gündür açlar aðýzlarýna bir lokma ekmek de koyamamýþlar. Onu bu þoka sokan üniversitede ayný sýnýfta okuduðu Tatar öðrenci kýzlardý.
Onlar ikizdiler. Ta Kazan þehrinden binlerce kilometre öteden gelmiþlerdi. Onlarý buralara taþýyan ülkelerindeki üstün baþarýlarýnýn ödülüydü.
Sibiryanýn o uçsuz bucaksýz steplerinde dünyaya geldiklerinde nerede yaþamak istersiniz diye elbette sorulmamýþtý. Batý da ya da okyanus ötesi medeniyetlerde yaþamak yerine kýraç bozkýrlarda yaþamý kucaklamak onlarýn yeðlemesi deðildi ki.
O gün Alýþan obasýna güneþ bir baþka güzellikle ve muþtuluk istercesine bir o kadar acelecilikle ikizlerle beraber doðmuþtu. Çünkü o gün Tyos Toyu yani bahar bayramýydý.
On dört çadýrlý oba onlarý kutsamýþ iki bayramý birden yaþamýþtý. Ýþte o günden sonra çileli yaþam yumaðýnda obanýn sýcak havasýnýn saðladýðý öz güvenleriyle yaþamla savaþmayý öðrenmiþ buralara kadar ulaþmýþlardý. Oysa daha yolun baþýnda sayýlýrlardý. Önlerinde uzanan yaþam raylarýnda katedecekleri oldukça uzun ve çileli bir yolculuk onlarý bekliyordu.
Bu gün öðle vakti ders bitimi ikizlerin büyüðü Aysu çekingen bir ürkeklikle dýþarýda ona seslendi.
-Sumru Abla okul yurdunda bizim odamýza uðrarsan kardeþimle sana anlatacaklarýmýz var.
Ses tonu acý yüklü ve ýstýraplýydý. Kýzcaðýz cevabýný beklemeden hemen yanýndan uzaklaþtý. Genç kýz birden içersinde onun ýstýrabýný hissetmeye baþladý. Telaþla Aysu’nun ardýndan koþuþturdu. Yurt binasýna ulaþýnca üçüncü kata ikizlerin odasýna çýktý.
Kapýdan giriþte çift katlý ranza ve büyükçe elbise dolabýnýn dýþýnda göze çarpan iki kiþilik çalýþma masasýydý. Karþýdaki pencere ise minik balkona açýlýyordu.
Aysu ile kardeþi Gülay birbirlerinin kopyasý gibiydiler. Sadece yeþil gözlerinin koyuluðu ayýrýyordu bir diðerinden. O kadar da güzeldiler ki uzun boylarý bellerine kadar uzanan saçlarý tunç gibi vücut yapýlarýyla asil birer kýsrak gibi olaðanüstü görünürlerdi.
     Herkes severdi onlarý. Okulda ki erkek çocuklarýn belki tamamý ikizlere aþýktý. Ama kýzlar o kadar akýllý ve o denli ölçülü davranýrlardý ki kimse onlara farklý yaklaþamaz saygý duyar incitmekten çekinirlerdi.
     Aysu baþýný masaya yaslamýþ kýpýrdamazdan oturuyor Gülay ise arkasý dönük pencereden dýþarýya bakýyordu. Ýçinden o galiba gözyaþlarýný saklamaya çalýþýyor dedi.
     Odaya girince Aysu baþýný kaldýrdý toparlandý. Gülay’da kýzarmýþ gözlerini yere dikerek yanlarýna yaklaþtý.
     Aysu telaþla bir çýrpýda boþalýverdi     
     -Abla sen halden yokluktan anlarsýn! Ýki gündür aðzýmýza bir lokma girmedi. Açýz!
Sumru afalladý, aniden irkildi. Duyduklarýna inanmýyordu.
     -Nasýl olur! Dedi. Ýki gündür hiç yemek yemediniz mi?
     -Evet öyle! Dedi. Paramýz gecikti hala gelmedi. Bu ay bursumuzu da ertelediler. Kimseye de halimizi anlatacak ne yüzümüz ne de gücümüz var. Sonra iki ellerini yana açtý.
     -Bu yüzden artýk dayanma gücümüzde tükenince sana anlatmaya karar verdik.
     Ýkizlerin utançtan iniltiyle çýkan sözleri gururlu yüzlerine yansýdýktan sonra výnlayarak ok gibi kalbine saplanýverdi.
     O insanlarý ayýrým yapmadan severdi. Hele de onlar böylesine asil çaresiz ve yalnýzsalar gönül tamburasýnýn telleri öyle delicesine çalardý ki saçýnýn tellerinden ayak parmaklarýna kadar naðmelerini hissederdi. Ýþte bu naðmeler ve duygu yükünün taþýdýðý sevgi seli onu yaþama baðlýyordu.
     Etrafýndaki insanlara her fýrsatta sevgiyi aþýlamaya çalýþýrdý. Ona göre sevgi bir çok bedene yerleþmiþ tek bir ruh gibiydi. Dostlarýnýn ýstýrabýný gönlünde hissetmek onlarýn sevinçleriyle mutlu olup gülebilmekti Ýþte bunun asýl kaynaðý insan sevgisiydi. Ve bunun orta Asya da yaþayanlarda en üst seviyede olduðunu her önüne gelene gururla anlatýrdý
     Seversen karþýlýk beklemeden seversin ve sevince de yalnýz sevdiklerin için yaþamak istersin öyle ki midenin günlerdir ayaklanmasýný açlýða baþ kaldýrýþýný unutur öncelikle sevdiklerini doyurmaya çalýþýrsýn.
     Düþüncelerin onu yönlendirmesiyle bir koþuda kantine indi. Cebindeki son parayla birkaç parça börek aldý geri döndü. Getirdiði paketi masaya býraktýktan sonra kýzlara içten samimi bir dille konuþtu.
     -Bir saat sonra evde olacaðým. Bana konuða gelin.
     Yanlarýndan adeta kaçarcasýna ayrýldý. Niye davet etmiþti? Evinde ne vardý ki onlara sunacak. O an düþünememiþti. Sanki ak gönlü aklýný yutmuþtu.
     Mankurtlaþmýþ bir hayal gibi sokaðýn giriþine kadar kendini bilmez bir halde yürüyerek geldi. Aybastý Ece sokaðýn baþýndaki minik büfesinden onu fark etti. Dýþarý çýktý onun kolunu çekerek durdurdu.
     Aybastý Ece hem saðýr hem dilsizdi. Konuþamazdý. Ama genç kýzla çok iyi anlaþýrlardý. Ýyi dosttular. Sumru dilsiz gramerini onun için öðrenmiþti. Kimi zaman birlikte oturur saatlerce elleriyle konuþurlardý. O daha kýrk yaþlarýndaydý. Çocukluðu ve genç kýzlýðý Rus esaretinde horlanarak itile kakýla geçmiþti. Yýllarca onu insan yerine koymamýþlar en adi iþlerde köle gibi kullanmýþlardý.
     O acýlara zulme yenilmeden dayanmýþ gönlünün isyaný onu ayakta tutmuþ bu günlere taþýmýþtý. Halkýyla birlikte özgürlüðüne kavuþunca bu basit büfeye ve yanýndaki bahçeli küçük eve sahip olmuþtu. Kendisi gibi saðýr ve dilsiz ama onu seven bir kocasý ve ardýndan konuþabilen þirin toraman iki minik oðluyla yeniden doðmuþ küçük mutluluklarla yaþamýn sýrrýný çözmüþtü.
     Þimdi artýk ülkesi ve halkýyla birlikte özgürlüðün tadýný çýkarýyordu.
     Geçmiþteki yaþam çilesini dile getirse onlarca kitaba sýðmazdý. Yaþamý çok iyi algýlamýþtý. Negatif bir görüntüyü karamsar bir tepkiyi Yada hiç aðladýðýný üzüldüðünü göremezdiniz. Her zaman ayný cümleyi tekrarlardý.
     Geçmiþte bizleri çok aðlattýlar insan üstü aðladýk. Artýk aðlamayacaðýz.
Elleriyle ona sordu.
     -Ne bu halin? Sana ne oldu?
Sumru hala kendine gelememiþti.
     -Yok! bir þey diye cevapladý. Biraz sonra fakülteden iki kýz arkadaþým eve gelecek.     O yokluðu ýstýrabý acýyý çaresizliði çok iyi bilirdi. Bu duygularla yýllarca iç içe yaþamýþtý. Bu yüzden halden anlar ötelerde de o olsa o acýyý içinde hissederdi.
     Soran gözlerle konuþtu.
     -Çok mu çaresizler?
Sumru içini çekti.
-Evet dercesine baþýný salladý.
Sonra koþar adýmlarla apartmana ulaþtý. Dairesinin bulunduðu dördüncü kata merdiven basamaklarýný ayný tempoda týrmandý.
     Ýþte þimdi mutfaktaydý. Ve düþünemediði gerçeði buzdolabý ona adeta höykürüyordu.
Onu takmadý týnmadý. O biraz sonra gelecek iki arkadaþýný iki aç insaný düþünüyordu. Mutfak isyan halindeydi ona yardým edecek durumda deðildi.
     Bir an gözlerinin önüne özellikle Afrika’da sömürülen aç insanlar geldi. Sonra da geliþmiþ ülkelerdeki tok insanlarý düþündü.
     Oysa burada Orta Asya’da yüzyýllardýr süregelen gelenekler ne kadar yalýn ne kadar farklýydý. Kapýsý çalýnan hiçbir evde gelen konuða adý derdi isteði sorulmazdý. Hemen buyur edilirdi. Önce yer sofrasý açýlýrdý. Evde ne varsa az çok demeden çekinmeden yüksünmeden karýnca kararýnca ortaya konur konuða ikram edilirdi. Konuða saygý onu gönderen evrenin sahibine saygýydý.
     O canlar onu göndereni çok iyi bilirlerdi.
     Sofra toplandýktan sonra çaylar içilir tatlýlar ikram edilirdi. Daha sonra dostça sorulurdu.
     -Adýnýz nedir? Nasýl size yardýmcý olabiliriz?
Bu güzel olgular azda olsa onu teskin etti. Yüksek sesle düþündü
     Yine de ama yine de bu günkü gibi oluyordu iþte. Kim bilir belki böylesi de hayatýn bir cilvesiydi. Mutfakta öylesine dolaþmaya baþladý. Ýçinde derinlerde bir ses ne olursa olsun þu an tek sorunun gelecek arkadaþlarýný doyurmak olduðunu söylüyordu.
     -Ama nasýl?
     Kapýnýn çalan zil sesini duyunca dona kaldý. Korkuyla titremeye baþladý. Birden paniðe kapýldý.
     -Daha yarým saat olmadý ki dedi. Kaygýyla söylendi. Niye erken geldiler?
     Ýster istemez çaresiz kapýyý açtý. Karþýsýnda ona gülümseyen Aybastý Ece’nin yedi yaþýndaki büyük oðlu Toraman Caner’di. O da anasý gibiydi gözleri her zaman gülerdi. Elindeki torbayý genç kýza uzattý.
     -Anam gönderdi dedi sana selamý var.
Torbayý teslim edince arkasýný döndü merdivenlerden sekerek gözden kayboldu. Genç kýz elindeki torbayý mutfak masasýnýn üzerine koydu heyecandan yanýndaki sandalyeye çöküverdi.
Fincan gibi açýlan gözleri torbaya takýlý kaldý. Odanýn içerisi gönül sevgisinin o bildik dayanýlmaz baþ döndürücü kozmik kokusuyla doluvermiþti. Terleyen elleriyle torbayý açtý. Ýçersinde salam, peynir yumurta türünden birçok kahvaltýlýk dahasý çay þeker ve makarna ve birkaç ekmek vardý. Ayrýca küçük bir kap da sýcak köfteler ona gülümsüyordu.
     Afalladý. Alýklaþtý þaþkýnlýk içersinde bakakaldý. Aniden ürperdi.
     Demek ki evren sahipsiz deðildi. Her an her þey dünyayý var edenin denetimi altýndaydý. O belki de yarattýðý insanlarýn tepkilerini ona olan güvenlerini seyrediyordu.
     Elbet O çok iyi bilirdi.
     Tok insanlar aç insanlarýn halinden hiç mi hiç anlamazlardý. Sevgi yardýmlaþma dayanýþma çoðunun sadece fantezileriydi. Sadece dillerindeydi. Gönüllerine asýrlardýr bir türlü inemiyordu. Sosyal etkinliklerde aðýzlarýnda sakýz gibi çiðnemesini bilirler oyunlarla oyalanýr ve rahatlarlardý. Daha ötesine çok seyrek ve nadir rastlanýrdý .Yine de o bilirdi ki dünya baþýboþ ve sahipsiz deðildi. Ýnsan sevgisini dilden gönüllere indirebilenlerde vardý. Bunu farklý zenginliklerle dünyaya anlatýrdý.
Yardýma muhtaçlara, güzel giyimli al yanaklý her fýrsatta öten lümpen insanlar ile deðil de hem saðýr hem dilsiz basit ama gönlü bollarla ak gönüllerle ulaþýrdý.
     Hemen alelacele masayý hazýrladý. Aysu ve Gülay az sonra geldiler. Heyecanla sevinçle birlikte masaya oturdular. Kýzlar masadakileri görünce ikisi de birden
-Hurra! diye baðýrdýlar
Zordu dostsuz kalmak zordu kimsesiz olmak. Daha zoru ise bu toylukta ana kucaðýndan baba ocaðýndan kendi vatanýndan halkýndan uzakta çaresiz yaþamaya çalýþmaktý.
     Ýþte böyle sýra dýþý insanlar her þeyin bitti diye düþünüldüðü anlarda son nefese bir ah kaldýðýnda gönlü bolun onlarý bulacaðýna inanýr ve Ak Gönül’ü beklerlerdi.
     Sumru’da yalnýzdý. Kimsesizdi. Anasý o daha çok küçükken babasý ise henüz on yaþýna yeni girmiþken onu yalnýz býrakýp ölüm ötesine gitmiþlerdi. Yalnýzlýðýn ve yokluðun ne demek olduðunu içersinde bilirdi. O yalnýz yýllarýnda okulda Türkiye diye bir ülkenin varlýðýndan dahi haberleri yoktu.
Okul haritalarýnda gösterilmezdi. Rusya kaynaklý bazý televizyon filmlerinde korkunç yüzlü cani kýlýklý insanlara Türk adý verilir barbar olduklarý anlatýlýrdý. Okuldaki bütün arkadaþlarý gibi oda onlarýn Afrika’nýn balta girmemiþ ormanlarýnda yaþadýklarýný sanýyordu.
Ýlk ve orta eðitiminde çok baþarýlýydý. Bu yüzden öðretmenleriyle barýþýktý. Onu çok severlerdi. Sonunda Gorbaçev’in troykasý ile içinde bulunduklarý kozayý delip dünyayý tanýmaya baþladýlar. Sovyetler yýkýldýðý kendi bayraklarýna kavuþtuklarý zaman çok geçmeden apansýz bir gün kendini Ýstanbul’da Ortaköy sahilinde yatýlý bir okulda buluverdi.
O yýllarý hatýrlayýnca içi ürpertiyle titremeye, özlemle kýpýrdamaya baþladý. Dünya’ya Ortaköy sahillerinde tekrar doðmuþtu. Iþýltýlý Ýstanbul’u doyasýya yaþamýþtý. Gözleri sulandý hüzünle perdelendi. O güzel mutluluk o cennet yaþam beklemediði kadar kýsa sürmüþ bir anda bitivermiþti. Ýki yýl sanki ona iki gün gibi gelmiþti.
Kýzlar bazen ona takýlýyor yemeði býrakýp onun hayallerine girmek için çýrpýnýyorlardý. Onun suskunluðu uzayýnca Aysu ýsrar etti.
-Abla ya! Ne olursun susma devam et seni dinliyoruz.
Sumru kendini toparladý. Anýlarýný anlatmayý sürdürdü.
-Bazý günler Niþantaþý denilen semte yürümece çýkardýk. Oradaki bir okulda bazý derslerin pratiðini yapardýk. Düþünüyor musunuz!? Farklý kültürde yetiþmiþ yüzlerinde Asya esintilerini taþýyan altý kýz. O sabahlarý hiç unutamýyorum sürekli rüyalarýmý süslüyor. Yol boyunca önlerinden geçtiðimiz Ortaköy ve Niþantaþý esnafý bize karþý öylesine içten davranýrlardý ki !
Sustu boðazý düðümlendi gözleri doluverdi. Elinin tersiyle gözyaþlarýný silerken aðlamaklý bir sesle mýrýldandý
-Onlar birer melektiler!
-Elbette dedi Gülay. Ýstanbul cennetse orada haliyle melekler yaþýyordur.
-Öyle düþündüðün gibi deðil dedi. Onlar bizi kendi aileleri gibi görüyorlardý. Týpký babamýz aðabeyimiz gibiydiler. Üzerimize titrerlerdi. Sevinçlerimizi kaygýlarýmýzý paylaþýrlar her derdimizle bize sahip çýkarlardý. Soðuk algýnlýðýyla öksürsek yada yalpalansak ne bileyim negatif bir hale bürünsek aniden ensemizde bitiverirlerdi. Þu çayý içmeden geçmeyin, bu poðaçalarý bitirmeden beni çiðneyip nasýl geçersiniz hava serin niye kazaðýný giymedin? Ýþte bizlerle böylesine içtendiler. Ýçimizdeki öz benliði ve onlardan birileri olduðumuzu o yýllar hissettik.
Özlemle derin bir nefes aldý. Onu kýpýrdamadan dinleyen arkadaþlarýna gülümsedi.
Onlarýn ellerini masada birleþtirdi.
-Kýzlar dedi. Ne güzel insanlardý onlar! Anayurdun bu güzel insanlarý hayatým boyunca benim yol gösteren ýþýklarým olacaklar.
Ýkizler Sumru’nun anlattýklarýndan sanki sarhoþ olmuþlardý. Ýkisi de aðlýyorlardý.
Gülay hala aðlaþan kardeþini uyardý.
-Aysu haydi kendine gel yoksa güzelim anýlarý makas gibi keseceksin!
Sumru kýzlarýn bakýþýný görünce söyleþini sürdürdü.
-Ýstanbul’un Kapalý çarþý ve eteklerini kaplayan büyük bir ticaret bölgesi var. Maðaza sahipleri genelde nesilden nesile ayný mesleði yapa gelen tüccarlardýr. Onlarýn ticari ortamýna ahi yaþamý da deniliyor. Atalarýndan beri süregelen Ahi Ocaðý anlayýþýný hala bir þekilde sürdürürler.
Biz altý kýz kimi zaman hafta sonlarý izinlerimizde Sirkeci’den bu semtin varoþlarýndan merkezine kadar gün boyu maðazalarý dolaþýrdýk. O kadar güzel giysiler görürdük ki içimiz gider gýptayla aç gözlerle seyre doyamaz parasýzlýðýmýza lanetler savururduk.
Çoðu maðazada þeklimizden konuþma tarzýmýzdan Orta Asya’dan geldiðimiz sezilir, çay ikram edilir. Israrla ülkelerimizi yaþamýmýzý anlatmamýzý isterlerdi.
Bu güne kadar hala anlayamadým!
O elbiseleri beðendiðimizi nasýl anlarlar, ölçülerimizi nereden bilirlerdi.
Maðazadan ayrýlýrken iþyeri sahipleri hediye paketlerini koltuðumuzu altýna sýkýþtýrýverirlerdi. Utanmamýza tepki göstermemize hiç kulak asmazlardý. Onlarýn bize bakan gözleri her zaman yaþlarla dopdoluydu. Davranýþlarýnda bize sahip çýkýþlarýnda Ortaköy esnafýndan hiç farklarý yoktu. O eþsiz insanlarýn bu katýksýz sevgileri Orta Asya özlemleri anýmsadýkça hep göz önümde canlanýyor.
Gülay merak dürtüsüyle konuþtu.
-Peki abla o zaman neden eðitiminizi tamamlamadan geri döndünüz?
-Ülkemiz daha demokrasiye yeni kavuþmuþtu. Siyasi yapýmýz daha olgunlaþmamýþtý.
Ýþte bu yalýn baðýmýzý fark edince paniðe kapýlan dýþ güçler devletimizi etkilediler. Apar topar bizlerin geri dönmemizi saðladýlar. Biliyor musunuz o zamanlar hayatýmýn en acý günlerini yaþamýþ günlerce yas tutmuþtum.
Sumru yorulunca sözlerini tamamladý. Ýkizler ona sevgiyle sarýldýlar.
Genç kýz onlarýn ellerini kendi avucunda birleþtirdi.
-Bütün kalbimle inanýyorum dedi. Bizler birlikte amacýmýza ulaþtýðýmýzý göreceðiz.
O güzel günlere kavuþup birlikte yaþamak için yaþlanmayý beklemeyeceðiz.

   



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Prof. Abuzzittin
Bodur Tevfik

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Orta Asya Gerçeði [Ýnceleme]


Kudret Tozlu kimdir?

Ýnsanýn özüne, doðanýn kendisine, inancýn özgürlüðüne, dostluðun, yaþamýn erdemi olduðuna inananlardanim.

Etkilendiði Yazarlar:
A.Maalouf,C.Aytmatov, O.Pamuk .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Kudret Tozlu, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.