"Sevgi bilmekten doðar." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Þeftali aðaçlarý kýsa ömürlüdür. Genelde yirmi beþ otuz yýl yaþarlar. Yapraklarý kýzgýn Aðustos güneþinde sonbaharý bile bekleyemeden dökülmeye baþlar. Tüylü meyvelerinden huylanan epey insan tanýrým. Yine de þeftali rengiyle, kokusuyla, tadýyla yerine hiçbir þey konamayacak kadar güzel bir meyvedir. Severim… Baharda bademlerin ardýndan uçuk ve þeker pembe tonlardan baþlayarak kýrmýzýya varan çiçekleriyle þeftali aðaçlarý coþkulu bir þarký söyler. Görmemek, aldýrmamak, bakmadan geçmek imkânsýzdýr. Þeftali çiçekleriyle baharý daha koyu, daha yoðun yaþayýp, büyülenirim. Ýçimde kocaman bir baþtan çýkma, ipten kazýktan kurtulma isteði, her þeyi kendi haline býrakma tutkusu büyütür, güç bela dizginlerim. Ýsterim ama bahara ve þeftali çiçeklere uyamam. Belki önümüzdeki bahara, gelecek seneye derim… Cengiz Topel Ýlkokulu’nun bahçesindeki yüzlerce þeftali aðacý çiçeðe durduðunda belediye iþçileri gelip sokaklara kazmaya baþlamýþtý. “Sokak çeþmelerinden su taþýmak, tulumbalarýn kumlu sularýný içmek artýk sona erecek.” diyorlardý. Çukurlar benim boyumdan yüksekti. Çukurun birine inip bütün kasabayý kimseye görünmeden dolaþabilirdim. Çukurlar açýlýnca bize de bir sürü yeni oyun çýkmýþtý. Örneðin gece saklambacýna yepyeni bir boyut gelmiþti. Ebe genelde hiç birimizi bulamaz resmen þapa otururdu. Komþu bahçelerden çaldýðýmýz erik, üzüm, armut, þeftali ve narlarý çukurlara inerek, kimseye görünmeden mideye indirmek de çok kolaylaþmýþtý. Çukurlarýn saðladýðý koruma yüzünden Aksekilinin Bahçesi o yaz bizden çektiðini geçmiþ yýllarda hiç görmemiþti. Bizimle baþ edebilmek için yapmadýklarý kalmadý ama hiçbir iþe yaramadý. Kapý önüne postu sermelerine raðmen þeftalileri mahallenin çocuklarýndan koruyamýyorlardý. Ben elbette o çekirge sürüsü gibi davranan ekibin içinde yoktum. Onlarýn sevimli ve yakýn komþusu olduðum için istediðim zaman meyvelerinden koparmama izin veriyorlardý. Elbette gizlice koparmak çok daha keyifli olurdu ama ben komþunun uslu oðlu olmakla yetinmek zorundaydým. Bütün sokaklarý dolaþan derin çukurlar yaz ortasýnda biz oyunlara bile doyamadan kapatýlýp, zaten toprak olan yollar betona dönüþtürüldü. Hatta kaldýrýmlar bile yapýldý ve bütün sokaklara zeytin fidanlarý dikildi. Mesut aðabeyin beygiri ile zil zurna evinin yolunu bulmaya çalýþan Ocakçý Bekir’den baþka çukura düþen de olmadý. Evlerimizde artýk sular çeþmeden akýyordu. Beton yollar ve kaldýrýmlar sýcak yaz akþamlarýnda yeni bir alýþkanlýðý da beraberinde getirdi. Erkek ve kýz çocuklar ayrý ayrý gruplar olarak gecenin ilerleyen saatlerine kadar kaldýrýmlarda oturup, gülüþüp konuþmayý alýþkanlýk haline getirmiþtik. Akþam yemeðine sokaktan çaðrýldýðýmýz yetmezmiþ gibi ayrýca “Artýk geç oldu, yarýn erken kalkýp tarlaya gitçez. Hadi gir bakayým artýk içeri.” denilerek yatmaya çaðýrýlýr olduk. Okulda ayný sýralarda otururken yaz gelince bizi kýz ve erkek diye ayýrmak genellikle fitne, fücur, dedikoducu, kurþun döken, birkaç duayý yalan yanlýþ mýrýldanýp kendini bir mok sayan birkaç iþgüzar komþu kadýnýn baþýnýn altýndan çýkardý. Bu meymenetsiz kadýnlarýn biri çýkýp bize karýþana kadar birlikte oturmakta, oynamakta, konuþu, þakalaþmakta bir sakýnca görmezdik. Bize sürekli büyüdüðümüz söyleniyordu. Ama yinede bakkala, çarþýya gitmek türünden bütün ayak iþleri bize yaptýrýlýyordu. Birkaçýmýz dýþýnda çoðumuz daha kýz sevmeyi, aþk, meþk, gönül iþlerini bile bilmiyorduk. Akþam yemeðinin ardýndan yine sokaða dökülmüþ, sokak lambasýnýn altýndaki kaldýrýma Menemen Testisi gibi dizilmiþ oturuyorduk. Hangi aklýevvel yumurtladý bilmiyorum kendimi okul bahçesine þeftali çalmaya giden bir grup yaþýtým arasýnda buldum. Ýtiraz etsem, “Ben gelmiyorum.” desem beni ödlek olmakla suçlayacaklardý. Serde on bir yaþýnýn delikanlýlýðý vardý. Ýstemeye istemeye onlara uyup þeftali operasyonuna katýldým. Önce pamuk tarlasýný geçip tren yoluna çýktýk. Tren yolunu izleyip bahçeye derenin ve baðlarýn olduðu yerden girmeye karar verdik. Zaten sokaktan, evlerin arasýndan bahçeye daha girmeden görülürdük. Önünde sýra sýra selviler dizili olan duvarý atlayýp telaþla bahçeye daldýk. Karanlýkta þeftalilerin irisini, ufaðýný, olmuþunu, hamýný seçme þansýmýz yoktu. Dallarýn arasýndan el yordamý ile bulduklarýmýzý koynumuza doldurmaya baþladýk. Birkaç þeftali dalýna uzanýr uzanmaz keskin bir düdük sesi geceyi çýðlýk gibi deldi. Telaþla bahçeye girdiðimiz duvarý atlayýp dere kýyýsýndaki yola çýktýk. Birine rastlarsak þeftalileri saklayýp yoldan geçip gidiyormuþuz ayaðýna yatacaktýk. Zaten düdüðün sesi de evlerin olduðu taraftan gelmiþti. Dere boyunca uzayýp giden yolda kimse yoktu. Sokaðýn baþýna, sokak lambasýnýn altýna vardýðýmýzda Bekçi Ekrem önümüzde birdenbire bitiverdi. Hepimiz donup kaldýk. Sanki söz birliði etmiþçesine gömleðimizin içine doldurduðumuz þeftalileri patýr patýr yere býrakýverdik. Herkes kabahatinden kurtulmak, “Çaldýk ama bir tane bile yemedik, iþte hepsi burada.”der gibi davranmýþtý. Hiç birimiz kaçmaya bile yeltenmedik. Oysa kaçmaya çalýþsak bir ikimiz belki yakalanýr ama ekibin çoðu gecenin karanlýðýnda bekçinin elinden rahatlýkla kaçabilirdi. Boynumuzu büküp kendimizi Bekçi Ekrem’in insafýna býraktýk. Bekçi büyük bir dikkatle hepimizin adýný, soy adýný, balarýmýzýn adýný cebinden çýkardýðý küçük defterine tek tek yazdý. “Ayýp deðimli? Bu yaptýðýnýz size yakýþýyor mu? Bir daha sizi böyle bir þey yaparken yakalarsam hepinizi Saruhanlý’ya karakola götürürüm. Orada eþek sudan gelinceye kadar dayak yiyince aklýnýz baþýnýza gelir ”diyerek hem bizi azarladý hem de gözdaðý verdi. Sonra da þeftalileri alýp gitmemizi iþaret ederek oradan ayrýldý. Bekçinin sözleri bizi korkutmamýþtý: Þeftali hýrsýzlýðýndan sabýkalý olmak hepimizin canýný çok sýkmýþtý. Bekçi býraktýktan sonra bile uzun bir süre hiç kimsenin aðzýný býçak açmadý. Hiç kimse gömleðinden yola döktüðü þeftalilerin bir tekini bile almaya yeltenmedi. Sus pus kendi sokaðýmýzýn yolunu tuttuk. Bundan hiç kimseye bahsetmemek içinde birbirimize söz verdik. Biz konuþmasak bile yakýnda zaten iþin kokusu çýkacaktý. Çünkü hepimiz Çiftçi Mallarýný Koruma Derneðinin kestiði on beþ liralýk Atatürk Cezasý makbuzunun yakýnda babalarýmýza ulaþacaðýný biliyorduk. Aðustos 2006 Seyfullah
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |