640K bellek herkese yetmelidir. -Bill Gates, 1981 |
|
||||||||||
|
Þeftali hýrsýzlarý olarak Bekçi Ekrem’in küçük defterinde yerimizi aldýktan sonra elbette sokaða dönmekten, hiçbir þey olmamýþ gibi davranmaktan baþka çaremiz yoktu. Yakalanýnca bütün þeftalileri bekçinin önüne boþaltývermiþtik. Gömleðimin içinde sýrtýma doðru ilerleyen bir þeftali inatla koynumda kalmýþtý. Düþmemekte ýsrar edince onu öylece býrakmýþtým. Çýkarýp yesem arkadaþlara ayýp olacaktý. Baþýmýza ne geldiyse zaten bu þeftaliler yüzünden gelmiþti. Büyük bir ihtimalle arkadaþýmýn biri onu elimden alýp öfkeyle karanlýða fýrlatýrdý. Çünkü suçlu olan biz deðildik. Þeftalilerin insaný baþta çýkaran kokularý, tatlarý ve dallardan bize kýrmýzý kýrmýzý bakmalarýydý. Her akþam oturduðumuz kaldýrým kenarýna geldiðimizde sokaðýn kýzlarý da kendi köþelerine toplaþmýþ, sohbet ediyorlardý. Olarýn az ötesindeki yerimize oturup gülüþüp, konuþmaya baþladýk. Aslýnda kimsenin konuþacak, gülecek hali yoktu ama eðer canýmýzýn sýkkýn olduðunu kýzlar anlamasýn istiyorduk. Rol yapmazsak kýzlar ters bir þeylerin olduðunu anlayabilirlerdi. O akþam ben hiç yapmayacaðým bir þey yaptým. Herkesin gözü önünde kalkýp gömleðimin içinde kalan þeftaliyi çýkarýp Selma’ya uzattým. Hiçbir þey söylemedim. O da hiçbir þey söylemeden önce bir bana, bir þeftaliye baktý. Bir þey soracak gibi oldu ama sormadý. Ýsteksizce ve utanmýþ olarak þeftaliyi alýp kucaðýna býraktý. Þeftaliyi verdikten sonra arkadaþlarýmýn arasýna döndüm. Bütün oðlanlar bana gülüyordu. Sadece Selma’ya bir þeftali vermiþtim. Bana niçin gülüyorlardý? Bunda gülünecek ne vardý? Selma elinde þeftali kaldýrýmdan kalkýp evin yolunu tuttu. Çünkü ona da kýz arkadaþlarý gülüyordu. Sanýrým onlara kýzmýþtý. Selma elinde tuttuðu þeftalinin deðerinin on beþ lira olduðunu elbette bilemezdi. Sokakta durup dururken gidip bir kýza bir þey vermenin, bu þekilde davranmanýn bedelinin bu kadar aðýr olacaðýný bilemezdim. Güya ben Selma’ya âþýkmýþým. Selma’nýn da bende gönlü varmýþ. Olmasa verdiðim þeftaliyi alýr mýymýþ? O zamanlar henüz on bir yaþýndaydým. Ýkimizde aþk, meþk, gönül iþleri için çok küçüktük. Henüz kýz sevmenin, âþýk olmanýn ne olduðunu bilmiyordum. Yýllardan beri hep beraber bu sokaklarda oynuyorduk ve okulda ayný sýnýfta okuyorduk. Söylentilerin hangi boyutlara ulaþabileceðini birkaç gün sonra öðrendim. Selma’nýn annesi eðer beni kapýlarýnýn önünde görürse bacaklarýmý kýracakmýþ. Bacaklarýmý korumak için bende birkaç hafta onlarýn kapýlarýnýn önünden uzak durdum. Günler, haftalar geçince Selma’nýn annesinin öfkesi azaldý. Bir daha bacaklarýmý kýrmaktan hiç söz etmedi. Onun yerine babam on beþ liralýk Atatürk Cezasýný ödeyince bacaklarýmý kýrma giriþiminde bulundu. Neyse ki fazla öfkeli biri deðildi. Bir iki tokatla þeftali hýrsýzlýðýnýn faturasýný ödedim. Zaten adýmýz çýkmýþtý ya Selma’ya daha bir dikkatli bakmaya, arkadaþlýðýmýza özen göstermeye baþladým. Her bakýþýmda onda daha önce görmediðim yeni güzellikler olduðunu keþfetmeye baþladým. Bir kere boyu, posu, kaþý gözü güzeldi. Sadece yanaklarýndaki çillerini sevmiyordum. Ama yeþil gözleri bütün kusurlarýný silip süpürüyordu. Okullar açýlýnca ikimizde orta bire baþladýk. Okullarýn baþlamasýyla aramýzdaki mesafe daha da büyüdü. Ayný sýnýfta olmamýza raðmen onunla hiç konuþamýyordum. Oysa adýmýz çýkmadan önce her gün birlikte oynayýp, konuþabiliyorduk. Sabahlarý okula giderken bile ikimiz birlikte yürüyemiyorduk. Selma benden mümkün olduðunca uzak duruyordu. Belki de annesinden korkuyordu. Okul paydos olduðunda O adýmlarýný hýzlandýrýp aramýzda her zaman bir mesafe oluþmasýný saðlýyordu. Neden böyle davrandýðýný anlayamýyordum. Selma’nýn aþkýndan yanýp tutuþmuyordum. Göremediðim günler kahrýmdan ölmüyordum. Gece rüyalarýma da girmiyordu ama onu seviyordum. Ona þiirler de yazmýyordum. Ama onu görmek, onunla konuþmak hoþuma gidiyordu. Bu iliþkiyi tanýmlamanýn bir yolu olmadýðýný, anlatacak uygun kelimeler bulamayacaðýmý biliyorum. Kalbimin hýzlý hýzlý attýðýný, heyecandan nefesimin kesildiðini, terlediðimi falar söylemiyorum. Onu Ediz Hun’un Filiz Akýn’ý sevdiði gibi deðil Yýlmaz Güney’in Nebahat Çehre’yi sevdiði gibi seviyordum. Çok konuþmadan, güzel sözler söylemeden, güzelliðini övmeden iþte… Öpüþmeden, koklaþmadan, konuþmadan mesafeli ve uzaktan… Kocaman iki yýl Selma’yý uzaktan sevdim. Küçük bir oðlan çocuðu nasýl sevebilirse öyle… Leblebi þekeri aldýðýmda onunla paylaþmayý, evden getirdiði kuru üzümleri ve incirleri benimle paylaþmasýný sevdim. Zaten iletiþimimizin çoðu birbirimizden kalem silgi istemekle sýnýrlýydý. Selma benden uzak durmak için özen gösterirken kendinden büyük oðlanlarla konuþmaktan, gezmekten çekinmiyordu. Ýki senenin sonunda ben sadece onun ödevlerine yardým eden, angaryalarýný yapan, öteye beriye ayak iþlerine gönderdiði komþunun küçük oðlu gibi olmuþtum. Bu durum fena halde canýmý sýkýyordu. Beni çaðýrdýðýnda sevinçten uçarak yanýna giderdim. Genellikle þu kitabý bilmem kime götürü müsün, bize gazete alýr mýsýn gibi þeylerle karþýlaþýrdým. Ona ilk kez Ýsmail ile bisiklete binmeyi öðrenirken gördüðümde çok kýzdým. Tamam, bisikletim yoktu ama arkadaþýn birinden ödünç alýp ona binmesini ben öðretebilirdim. Ýsmail, Saruhanlýya liseye gidiyordu ve ben ona posta koyamazdým. Selma’nýn Ýsmail’den sonra ilgisi Bayram’a, daha sonra da Mesut’a kaydý. Kýsacasý o hep bizden beþ altý yaþ büyük erkeklerle ilgileniyordu. Zaten onunla evlenmeyi, pembe panjurlu evimizde biri oðlan diðeri kýz iki yavrumuzla mutlu bir evlilik hayalini kurmuyordum. Ýyice gözümden düþtü ve onu býraktým. Al mektuplarýný, ver mektuplarýmý diyebilmeyi, iliþkimizi kesin bir dille sonlandýrmayý çok isterdim. Ortada yazýlmýþ mektuplar ve deðiþ tokuþu yapýlacak hediyeler yoktu. Bu yüzden iþte o kýz benim onu terk ettiðimi bile hiçbir zaman öðrenemedi. Ortaokulun sonlarýna doðru bir akþam onu evlerinin arkasýndaki bahçede gördüm. Kamil’le öpüþüyordu. Ýyi ki bu kýzý býrakmýþým diye düþünüp sevinmiþtim. Bu kýzdan bana hayýr gelmezmiþ. Þeftaliler gibi kýrmýzý yanaklý, taze filizlenmiþ yaprak yeþili renkli bakýþlý sevgilimden yatýlý okula gidince tamamen uzaklaþmýþ oldum. Bazý geceler yalnýzlýðýmýn iyice azdýðý zamanlarda ona yazmayý düþündüm. Ona karþý beslediðim hislerimi anlasýn, bana gerektiði kadar deðer vermediði için üzülsün istedim. Ama yazdýðým mektuplar büyük bir ihtimalle annesinin eline geçirdi. Onun eline geçse bile bana yanýt yazamazdý. Çünkü bana gelen mektuplar okul kurallarý gereði okunuyordu. Selma’yý onlarca yýldan sonra geçen yaz kasabada gördüm. Yýllar her ikimizi de çok deðiþtirmiþ. Zaman içinde kocaman, iri yarý, kalçalarý deðirmen taþý gibi, her tarafý bangýl bangýl orta yaþlý bir kadýn olup çýkmýþ. Çocukluk günlerim aklýma gelince gülümsememek elde deðil. Doðudan göç edip kasabamýza yerleþen bir delikanlýyla evlenmiþ. Boyundan büyük üç çocuðu varmýþ. Kocasý inþaatlarda çalýþýyormuþ o ise ev hanýmý… O þeftali gibi tatlý, yumuþak bakýþlý, kýrmýzý saçlý, çilli kýz bambaþka biri olmuþ. Her þey bambaþka olsaydý, çocukluk aþkým sürseydi ve ben þimdi onunla evli adam olsaydým diye düþündüm. Bu düþünce hiç hoþuma gitmedi. Ýyi ki o sadece mahallelinin adýmýzý çýkardýðý çocukluk aþkýmmýþ. Seyfullah Aðustos 2006
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © seyfullah ÇALIÞKAN, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |