..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Özgür insan, denizi daima seveceksin. -Baudelaire
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Öykü > Bireysel > Aylin Þahin




27 Eylül 2007
Bir Gülümseyiþin Öyküsü  
Aylin Þahin
“Geçmiþim nerede biter, nereden baþlar gelecek, ne sen sor, ne ben söyleyeyim. Sýnýrlarýmý suya çizerim ben. Ne ben bulabilirim onlarý bir daha, ne de sen”


:AIGC:


Gün çoktan sýrasýný almýþtý geceden, aralýk perdeden sýmsýcak gülümseyiþi deðdi yanaðýna. Gözkapaklarý yavaþ yavaþ aralandýðýnda parlak bir ýþýktan baþka bir þey göremedi önce, pýrýl pýrýl bir temmuz sabahýna uyanmýþtý. Saate baktý, “öðlen olacak neredeyse” diye geçirdi aklýndan. Sonra gülümsedi, “bu gün tatil”. Çocukluðundan beri þu sabah uykularýna öyle düþkündü ki býraksalar her gün öðlene kadar uyurdu. Okul yýllarýnda babasýnýn onu her sabah nasýl zor uyandýrdýðý geldi aklýna. Zavallý adam iþe gitmeden önce bir kaç kez gelip seslenmek zorunda kalýrdý uyanmasý için. Uyandýrýlmaktan ne kadar nefret ettiðini düþündü ve ardýndan o sabah kendiliðinden uyanmanýn verdiði keyifle gerindi. O yataktan kalkýp giyinene kadar bir yarým saat daha geçmiþti herhalde. Tam odadan çýkarken ceviz el oymasý sandýða takýldý gözü.

“Caným annem”, diye geçirdi aklýndan. “Bu gün ona bir mektup yazayým”.

Kahvaltýsýný hazýrlarken iki yýl önce yabancý olduðu bu þehre ve bu eve ne kadar alýþtýðýný düþünmeye baþladý. Eþyalarý Ankara’dan kamyona yüklenirken en çok da o çok sevdiði ceviz sandýk için dil dökmüþtü adamlara. Onu battaniyelerle sarmýþ, sarsýlmayacak ve çizilmeyecek bir yere yerleþtirmelerini tembihlemiþti sýký sýký. Kendi kendine gülümsedi, annesini düþündü yeniden. Mutfak kapýsýnýn camýna yansýyan görüntüsüne doðru gitti yavaþça, bir zaman kýpýrdamadan kendi gölgesini seyretti hayranlýkla. Týpký anneme benziyorum, bu fikirden oldum olasý hoþlanýrdý. Gözlerim ve gülüþüm ayný annem. “Bir kýzým olsaydý”, diye düþündü. “Acaba o da benzermiydi bana?”. Uzun dalgalý saçlarý rüzgarda uçuþan, hüzünlü bakýþlarý olan bir kýz çocuðu geldi gözünün önüne. Tek katlý evin avlusunda yüzünü ellerinin arasýna almýþ, tek baþýna oturan biz kýz çocuðu. “Bir kýzým olsaydý”, diye tekrarladý yüksek sesle; sonra küçük kýzýn hayali daðýlýp gitti. Ertesi günün yine bir iþ günü olduðu geldi aklýna birden bire; caný sýkýldý. Kalkýp masayý toplamaya koyuldu. Þu yan odadaki Enver Bey’in de bir küçük kýzý var diye düþündü garip bir endiþe duyarak. Acaba annesine benziyor mudur? Benziyor mudur acaba?

Bir fincan çay alýp pencerenin yanýndaki koltuða oturdu. Ne rahattý bu koltuk, ilk gördüðünde bayýlmýþtý zaten. Insaný sarýveren kocaman bir kucak gibi. Akþamdan sehpanýn üzerinde unuttuðu not defterini ve kalemini aldý. Bembeyaz bir sürü sayfa; sanki düþünceleri kendiliðinden kaðýdýn üzerine akýverecek gibi hissetti birden. Her gece yatmadan önce yataðýnýn altýnda sakladýðý günlüðüne karaladýðý satýrlar geldi aklýna. Bembeyaz yüzlerce sayfayý doldurmuþtu yýllar boyunca; kimse bilsin istemezdi yazdýklarýný. Bu yüzden saklamakla yetinmeyip biriktirdiði harçlýklarýyla, üzerinde pembecik çiçekler olan kilitli bir hatýra defteri almýþtý kendine. Sonra o deftere yazdýðý ilk günde anahtarý bir türlü nereye saklayacaðýna karar veremeyiþi geldi aklýna. Biri o yokken defteri bulsa bile en azýndan içindekileri okuyamamalýydý. Öylesine de ufak bir anahtardý ki kendi bile kaybedebilirdi onu. Odasýnda yaptýðý kýsa bir araþtýrmanýn ardýndan, en emin yerin yerdeki eski kýrmýzý halýnýn altýna dikilecek küçük bir cep olduðuna karar vermiþti. Ama halý öylesine kalýn ve sertti ki parmaklarý delik deþik olmuþtu, zar zor bulduðu kumaþ parçasýný dikerken. Sonra kimsenin aklýna gelmeyecek bir yol bulduðu için tebrik etmiþti kendini. Birden dýþarýdan gelen acý bir fren sesiyle irkildi. Saçlarý uzun dalgalý bir kýz çocuðu sokaktan aþaðý yuvarlanýp giden topun ardýndan caddeye fýrlamýþ ve aniden duyduðu þiddetli sesin etkisiyle korkmuþ olacak ki þöförün panik halinde onu yatýþtýrmaya çalýþmasýna aldýrmadan aðlýyordu.

“Aðlama kýzým..” demiþti babasý “..bak ben yanýndayým”. Ne kötü bir kabustu o gece gördüðü. Babasýnýn tütün kokan elleri yanaðýndan akan sýcaklýðý silerken yeniden uykuya dalmýþtý bile.

Kýzýn annesiydi herhalde þu þöföre baðýrýp duran kadýn. “Ev kadýný olmalý” diye düþündü. Elleri kireçli sulardan, yýkayýp temizlemelerden sertleþmiþ, her zaman yorgun ve sinirli bir evkadýný. Kadýn aðlayan çocuðun kolundan tutup hýzla yürüyüp gitti. Araba çocuða dokunmamýþtý bile. Þöför de kendi kendine bir þeyler söyleyerek arabasýna binip uzaklaþtý.

“Annem her zaman çok sinirli, bazen onu hiç sevmiyorum demiþti”, kapý komþularý Aslý. Bazen açýk pencereden annesinin onu azarlayýþýný duyardý, istemeden.

“Neden söz dinlemiyorsun bilmiyorum ki Mahsus mu yapýyorsun? Sana kaç defa söylemedim mi? Akþam baban gelsin, ben biliyorum sana yapacaðýmý.”

“Anneciðim vallahi bir daha yapmayacaðým. Ne olur söyleme babama.”

Aslý ne çok korkardý babasýndan. Oysa ufak tefek, gözlüklü sakin görünüþlü bir adamdý babasý. Hatta bir gün annesini dövüp, sonra da çekip gittiðini duyduðunda çok þaþýrmýþtý. Aslýnýn annesi hiç üzülmemiþti geri dönmediðinde. Hatta Aslý, annesinin kendisine bir cicibaba bulacaðýný söylediðini bile anlatmýþtý. Insanýn kendi babasýnýn yerini tutarmýydý ki bir baþkasý; ya annesinin? Tekrar kucaðýndaki beyaz sayfalara baktý. “Hayýr kimse tutamaz”, diye düþündü. Hele annesinin yerini kimse tutamaz.

“Merhaba anneciðim,

Uzun zamandýr yazamadým biliyorum, ama hep aklýmdasýn inan. Hatta az önce bile seni düþünüyordum. O arka odanýn duvarýndaki kocaman gülümseyen siyah beyaz resmin geldi aklýma þimdi. Yirmi-yirmibeþ yaþlarýndaydýn herhalde o zaman. Taptaze gençlik kokan bir genç kadýn. Güneþin karanlýða teslim oluþ saati yaklaþýp, tül perdelerin gölgesi yüzüne yerleþtiði zaman bile gülümsemendeki o canlýlýk hiç kaybolmazdý. Merak etme; iyiyim ben. Bugün geçmiþin tatlý esintileri dolaþýyor damarlarýmda o kadar. Sanýrým babam ve sen evlenmeden önce çekilmiþ bir fotoðraftý o. Babam, sana hep ilk görüþte aþýk olduðunu anlatýrdý bana. Hatta dedemin seni baþka biriyle evlendirmek istediðinde senin itiraz ediþinden gururla bahsederdi. Eðer baþka biriyle evlenmiþ olsaydýn nasýl bir babam olurdu acaba; baþka bir baba, baþka..”

Aslý’nýn cicibabasýný ilk defa görüdüðünde ondan hiç hoþlanmamýþtý. Babasý da Aslý’lara eskisi kadar sýk gitmesini istemiyordu artýk. Bazen bütün gün öðlene kadar televizyon seyrediyordu tek baþýna. Bazen de taþ avludaki kocaman kiraz aðacýna kulaðýný dayayýp, üstünde gezen minik karýncalarýn ayak seslerini duymaya çalýþýrdý, saatlerce hiç sýkýlmadan. Karýncalarýn ayak seslerini duyan biri var mýydý acaba. O bir kez duymuþtu galiba, ama rüyasýnda mýydý gerçek miydi þimdi hatýrlayamýyordu. Korkmadýðýný biliyordu ama, hiç korkmamýþtý düþ bile olsa.

“...Hatýrlarmýsýn anneciðim; bazý geceler kabuslar görürdümde sen hep beni sýcacýk göðsüne bastýrýp, uyuyana dek yanýmda kalýrdýn. Hani o kapý komþumuz teyze her gece rüyama gelip, ev iþlerinden nasýrlarmýþ elleriyle yüzümü acýtarak okþayýp “zavallý ana kucaðýna hasret yavrum”, diye severdi beni de kan ter içinde her uyandýðýmda, hep senin sýcaklýðýný bulurdum baþucumda. Bütün korkum uçar giderdi o zaman. Uyuyana dek ayrýlmazdýn baþucumdan. Hatta bir ara, neredeyse her gece aðlayarak uyanýrdým gecenin o kör karanlýðýna. Artýk böylesine düþler görmüyorum. Uykularým daha düzenli ve huzurlu. Babamý hatýrlýyorumda o da zaman zaman gözleriyle hep “zavallý bir yavrucak”mýþým gibi bakardý bana. Oysa o da aðlardý bazen, ama hep saklamaya çalýþýrdý gözyaþlarýný. Ben de daha fazla üzülmesin diye görmemiþ gibi yapardým. Cebinden ütülü mendilini çýkartýr, üþütmüþ numarasýyla bir kaç kuru öksürüðün ardýndan burnunu siler ve bir sigara yakardý. Ne çok sigara içerdi babam. Çoðu geceler ardý arkasý kesilmeyen öksürük seslerini duyardým ve üzülürdüm onun için. Üniversitede benim de sigara içtiðimi öðrendiði zaman sadece “Yaþamdan bu kadar çabuk kopmak istiyorsan bile, her zaman bir geriye kalan olacaðýný hatýrla ve her nefeste yaþamýnýn bir kaç dakikasýný çalan bu yalancý dosttan vazgeç”, demiþti bana. O zaman babamýn yaþamdan kopmak için mi sigara içtiði sorusu takýlmýþtý aklýma; ama bunu sormaya cesaret edememiþtim. Yalancý dost... Sigaranýn nasýl bir dost olarak görülebileceði fikri ise çok garip gelmiþti o zamanlar. Oysa þimdi her bunaldýðýmda bu yalancý dosta sýðýnýyorum ben de. Ne garip.

O komþu teyzeden gerçekten korkardým. Her an baðýrýp azarlamaya baþlayacakmýþ gibi gergin bir hali vardý. Bir kere zavallý Aslý’yý karnesinde kýrýk olduðu için öyle bir dövmüþtü ki, kýzcaðýz morluklarýndan utandýðý için iki gün dýþarý çýkamamýþtý. Cicibabasý “bu kýz okumayacak herhalde”, diye annesine baský yapmýþ ve “bari bir meslek sahibi olsun” diye ilkokuldan sonra kýz meslek lisesine yazdýrmýþlardý onu...”

Ortaokula ilk yazýldýðý günü hatýrladý, ne çok heyecanlanmýþtý. Artýk kocaman bir kýz oldun demiþti müdür, sevgiyle baþýný okþayarak. Sonra babasýyla bir þeyler konuþmuþlardý, o, duvarlardaki kocaman resimleri ve içleri yazý dolu çerçeveleri merakla incelerken. Insanlar ne diye yazýlarý çerçeveletip duvarlara asarlardý ki? Onlarýn evinde bir tek sokak kapýsýnýn üstünde, anlayamadýðý garip þekillerden oluþmuþ bir yazý vardý çerçevelenmiþ. Babasý onun Tanrý’nýn sözü olduðunu söylediðinde, Tanrý’nýn niye böyle garip bir dil kullandýðýný merak etmiþti. Acaba sadece çocuklarýn anlamayacaðý bir dil miydi bu? Büyüdüðünde o da babasý gibi ne yazdýðýný okuyabilecekti belki de. Okuldan ayrýldýktan sonra, birlikte sokaðýn sonundaki o küçük dükkandan müdürün verdiði listedeki kitaplarla kapaklarýnda capcanlý resimler olan defterler ve rengarenk kalemler almýþlardý. Öyle çoktular ki, ikisi beraber zor getirmiþlerdi eve. Babasý faturalarý ayýrýp, o gün yapýlan masraflarý daima yanýnda taþýdýðý küçük mavi defterine listelerken, o da sevinçle kütüphanesinin yarý boþ raflarýna yerleþtirmiþti hepsini, özenle.

“...Dün alýþveriþ yaptým biraz, biraz da þu kullanýlmýþ eþyalarýn satýldýðý naftalin kokulu dükkanlarý dolaþtým. Þu bizim arka oda gibi kokan dükkanlar. Insanlar anýlarýný baþkalarýna satýyorlarmýþ gibi gelir bana nedense bu dükkanlarý gördüðümde. Biliyor musun ne buldum bir tanesinde? Bizim þu emektar televizyonumuz vardý ya; hani ne zaman hava bozsa görüntü bir kaybolur bir gelirdi, hatýrladýn mý? Televizyonun baþýna geçip de, o konularý birbirine benzeyen gözü yaþlý annelerin ve çocuklarýn filmlerini seyrederdim de, her defasýnda aðlamaktan gözlerim þiþerdi. Caným babam iþten geldiðinde beni öyle görünce hemen anlardý yine film seyrettiðimi. Beni dizine oturtur “Aðlama yavrum.” derdi “Bak ben yanýndayým”.

Bir gün kucaðýnda bir demet kýrmýzý gülle gelmiþti eve. Sonra onlarý özenle oturma odasýndaki soluk vazonun içine yerleþtirmiþti . Þaþkýnlýðýmý farketmiþ olsa gerek; beni yanýna oturtup senin kýrmýzý gülleri ne kadar çok sevdiðini anlatmýþtý. Siz evlenmeden önce de hep kýrmýzý güller alýrmýþ sana. Þimdi ne zaman kýrmýzý güller görsem hep seni ve babamýn o derin sevgisini hatýrlarým. Ankara’yý özlüyorum bazen, çocukluðumu da özlüyorum, bu þehri de seviyorum ama, bu kaldýrýmlar çocukluðumun ayak izlerini hiç bilmiyor Hiç tanýdýk yüzler yok þimdi bu sokakta. Çocukluðumun tek þahidi o eski aile albümünü karýþtýrýyorum zaman zaman. Sýmsýcak sevgi dolu gülümseyiþler. Hep babam ve sen..”

“Bu kýzýn gülüþü ayný annesi”, demiþti o eski aile dostumuz, yýllardan beri görmediði babama hasretle sarýldýktan sonra. Ayný annem... Sýmsýcak bir gülümseyiþ, annem gibi... Sonra gözlerinde o bakýþý görmüþtü, “zavallý çocuk”. Yoksa bütün büyükler annesinin bir zavallý olduðunu düþünüyorlardý da ona benzediði için mi böyle bakýyorlardý? Babasýnýn, otobüs duraðýnýn yanýnda dilenen üstü baþý parçalanmýþ kadýnýn yanýndaki elleri ve yüzü kirden görünmeyen çocuðu gördüðünde “zavallý çocuk”, diye mýrýldandýðýný iþitmiþti bir kere. Oysa çocuk gülüyordu. Annesinin omuzuna kirli elini koymuþ, gökyüzünde uçuþan kuþlara bakarak gülümsüyordu iþte... Annesinin yanýnda gülümsüyordu... Kirli yüzündeki gülümseyiþi gerçekti iþte... Annesi gibi gülmüyordu oysa; benzemiyordu bile annesine... Ama gülüyordu...

“...Ne zamandýr gülümseyerek uyanýyorum uykularýmdan. Düþlerim beni korkutmuyor artýk. Mutlu hissediyorum kendimi anneciðim, çok mutlu... Dün gece karanlýkta dansettim bir baþýma. Rüzgar oldum, ateþ oldum, dost oldum, düþman oldum. Yaþamý o andan ibaret sayýp bir baþka bedende þekillendirdim dansýmý. Zehir oldum, güneþ oldum, yakaran bir kul oldum. Her bir kývrýmda ben oldum, dolu dolu, yalnýzca ben. Nefes nefese, ter içinde durduðumda, gün oldum, geceye doðdum huzurlu bir yorgunlukla. Müziðin o büyülü mabetinden sýyrýldýðýmda, sessizce bir sigara yaktým karanlýkta. Uçuþan ateþ böcekleri gördüm. Kývrým kývrým dumanlar üfledim, durgunluðuna inat o anýn. Dansýn resmini çizdim geceye. Gölgeler kýskandýlar heyecanýmý, piþmanlýklar korktular coþkumdan. Sonra bedenimi teslim edip uykuya, rengarenk bir düþ oldum. Düþümde evlendiðimi gördüm; hani üniversitedeyken sana her gece anlattýðým arkadaþým vardý ya, Serhat. Iþte onunla evlendiðimi gördüm. Bembeyaz omuzlarýmý açýkta býrakan bir gelinliðim vardý, Saçlarýmdaki dalgalar omuzlarýma daðýlmýþtý, baþýmdaki beyaz çiçeklerin arasýndan. Herkes oradaydý, herkes... Aslý, annesi, cicibabasý, babam, arkadaþlarým. Bir sen yoktun nedense. Bir ara parlak camlarýn ardýndaki bir gölgeyi sana benzettim; bir gülümseyiþ gördüm hayal meyal, ama sonra kaybolup gitti. Öyle mutluydum ki anneciðim. Hep gülümsüyordum; senin gibi sýmsýcak gülümsüyordum. Serhat’ýn gözlerinde sevgiyi gördüm. O ise kendi gibi gülümsüyordu bana. Yalnýzca kendi gibi...”

Serhat’la üniversiteye baþladýðý yýl tanýþmýþlardý. Içinden hep martýlar havalanýyormuþ gibi gelirdi onunlayken; kýpýr kýpýr bir titreyiþ yayýlýrdý bedenine. Akþamlarý dersten sonra birlikte bir yerlere gider, upuzun sohbetler ederledi. Onu bir tek Serhat anlýyormuþ gibi gelirdi. Hep gülümserdi Serhat; konuþmadýðý zamanlarda gözleri gülümserdi. Aslý ile tanýþtýrmadan önce, “Hayata geçirmediðim fantezilerimin içinden çýkmýþ biri gibi”, diye tanýmlamýþtý duygularýný. Tanýþýnca Aslý’da çok sevmiþti Serhat’ý. Herkes sevmiþti tanýyýnca, ama en çok da kendi sevmiþti.

“... Babam Serhat’la çok sýk görüþmemden rahatsýz olmuþtu hatýrladýn mý? Bir türlü anlayamýyordum sebebini. Oysa düþümde babam da çok mutlu görünüyordu. Hatta bir ara yanýmýza gelip bir þeyler söylemek istedi de gözyaþlarýný tutamayýp uzun uzun aðladý. Bir sen yoktun anneciðim düþümde, bir tek sen gülümsemiyordun...”

Telefonun çaldýðýný farketti aniden. Vakit de akþam olmuþtu neredeyse. Vücüdunun uyuþtuðunu hissederek kalktý koltuktan.

“Alo... Ah, Aslý senmisin?... Yolculuk nasýldý?... Yok uyumuyordum, gel tabii. Haydi bekliyorum”

Telefonu kapatýp koltuðun üzerine býraktýðý sayfalara baktý. Güneþ karanlýða teslim olmak üzereydi. Gidip koltuða oturdu yeniden. Karþýdaki duvara dikti gözünü. Annesi yine yüzüne düþen gölgelere aldýrmadan gülümsüyordu, sýmsýcak. Uzanýp kalemi aldý.

“ Burada kesmek zorundayým anneciðim. Daha sonra yine uzun-uzun yazarým sana. Daima aklýmdasýn, seni seviyorum.”

Yazdýklarýný özenle katlayýp yatak odasýna geçti. Etejerin çekmecesinden üstünde yalnýzca isim yazan bir zarf çýkartýp, mektubu içine yerleþtirdi. Bir müddet bekledi, zarfý göðsüne bastýrýp. Sonra gidip ceviz sandýðýn kapaðýný kaldýrdý. Ayný isme yazýlmýþ yüzlerce zarfýn üstüne býraktý elindeki sonuncuyu. Sandýðýn kapaðýný kapattý. Uzanýp etejerin üstündeki fotoðrafý aldý eline. Sevgiyle seyretti.

Telefon yeniden çalmaya baþladý. Elindeki fotoðrafý býrakmaya fýrsat bulamadan, koþarak oturma odasýna geçti.

“Efendim?... Serhat?... Ne zaman dönüyorsun? Seni çok özledim... Peki hayatým, yarýn akþam görüþürüz o halde... Bende seni seviyorum, hoþçakal”

Pencerenin yanýna gidip, günün son aydýnlýðýnda elinde tutuðu resme baktý. Bembeyaz gelinliðinin açýk yakasýndan uzun dalgalý saçlarý dökülmüþtü omuzlarýna. Serhat sevgiyle gülümsüyordu, “yalnýzca kendi gibi”. Gidip üstünü deðiþtirmeden önce annesinin çerçeveli büyük resmine baktý son bir kez ve cama düþen kendi gölgesine bakýp gülümsedi mutlulukla.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn öykü ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ayna...
Bir Vardý Bir Yoktu Çocukluðum

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Beni Yaþamak [Þiir]
Elma Dersem Çýk, Armut Dersem Çýkma [Deneme]


Aylin Þahin kimdir?

Sýnýrlarýmý suya çizerim ben Ne sen bulabilirsin onlarý bir daha Ne de ben. . .

Etkilendiði Yazarlar:
Buket Uzuner, Ergun Candan, Mevlana


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Aylin Þahin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.