Eðer bir kelebeði sevebiliyorsak, týrtýllara da deðer vermemiz gerekir. -Antonie de Saint-Exupery |
|
||||||||||
|
Bilgehan, her sabah yaptýðý gibi aynanýn karþýsýna geçti, dakikalarca kendisine baktý. Süslendi; saçlarýna jöle sürdü, parmaklarýyla tarar gibi yapýp þekilden þekle koydu. Okulda yasak olmasýna raðmen cep telefonunu yanýna aldý. Alnýnýn köþesindeki anaforu andýran görüntü, gür saçlarýnýn en belirgin özelliðiydi. Ýnce uzun boyu ve kendisine has yürüyüþüyle, bakýmlý hali, gözden kaçmýyordu. Pencereyi açýp deniz kokulu havayý soludu birkaç kez . “Dersten sonra sahile inip biraz yüzeyim.” diye aklýndan geçirdi. Ev ile masmavi deniz arasýndaki bembeyaz görüntü her gün karþýlaþtýðý manzaraydý. Denize kadar uzanan bu beyaz dalgayý yeþillikler tamamlýyordu. Geçim kaynaklarý seracýlýktý. Görünen beyazlýk da seralardan baþkasý deðildi. Evin kuzeyinde dalga dalga yükselen daðlar vardý... yemyeþil daðlar... koyu yeþilden maviye açýlan kapý... kýzýl çam ormanlarý... Ufukta yeþil daðlarýn bittiði yerden baþlayan masmavi gök yüzüne açýlan kapý... Daðýn kucaðýnda sanki dünya cenneti... Daðdan denize kadar uzanan ovada çeþit çeþit meyve ve bitkiler... her bahçenin içinde yapýlmýþ evler... dört beþ metre yüksekliðinde muzlar... fýstýk, susam, çilek tarlalarý ve her bahçenin en nadide yeri olan seralarý göz alýcýydý. Annesiyle vedalaþtý. Bisikletine bindi. Gönlünü kaptýrdýðý kýzý görebilme düþüncesiyle erkenden evden çýktý. Okula geldiðinde ders zili çalmýþtý. Geç kaldýðý için nöbetçi öðretmenden fýrça yemiþti. Henüz birkaç saat geçmiþti ki, bir telefonla normal giden her þey alt üst oldu. Herkesi bir telaþ aldý; koþuþturmalar baþladý. Evlerine ulaþmak için var gücüyle yola koyuldu. Tehlike büyük, süre kýsaydý. Bir an önce eve ulaþmasý, kurtulma ve mal kurtarma için önemliydi. Bilgehan cep telefonunu getirdiði için sevindi. Eve ulaþýp uyarmak istedi; ulaþamadý. Çaresiz bastý bisikletin pedaline. Þehrin içerisindeki koþuþturma göz önündeydi. Kenardaki evlerin tedbirsiz yakalanmasý an meselesiydi. Þehrin ortasýndan geçen köprüye geldiðinde ýrmaðýn taþtýðýný gördü. Köprüden geçemedi. Eve ulaþmak için yan yoldan devam etti. Eve vardýðýnda, evdekilerin habersiz olduklarýný gördü. Dýþarýdan baðýrdý: -Anne! Anne! Oðlunun sesini duyan Fatma teyze, bu saatte oðlunun okulda olmasý gerektiðini düþünerek telaþla dýþarý fýrladý: -Hayýrdýr oðlum! Neye geldin? –Anne! Çabuk dýþarýya çýkýn, sel geliyor sel. Fatma teyze pek inanmadý. Gök yüzüne baktý. -Bu havada mý? Yaðmur bile yok,dedi. –Okuldan söylediler: yukarýdan geliyormuþ. Fatma teyzeyi bir sýkýntý kapladý; telaþla bir þey yapamaz halde oradan oraya koþuþturdu. Evdekilerin gözleri selin geleceði tarafta ufka takýlýp kaldý. Derken, uzaktan hýþýrtýsý duyulan bir metre yüksekliðinde, kýpkýrmýzý çamur dalgasýnýn dümdüz ovada yuvarlanýp geldiðini gördüler. Beton damlý tek katlý evinden dýþarý fýrlayan Fatma teyze, koyunlarý serbest býraktý. Kümese koþtu; kapýsýný açtý. Tavuklarýn hepsi çýkamadý. Daha doðrusu çýkmaya imkan bile bulamadý. Sadece üç tanesi kurtulabildi. Her þey o kadar çabuk oldu ki, ne olduðu bile anlaþýlamadý. Evden kurtarabildikleri eþyalarý, biraz daha yukarýdaki komþularýna taþýdýlar. Sel gittikçe kabarýyor, bir dev gibi önüne gelen ne varsa yalayýp yutuyordu. Önünde durulmasý mümkün deðildi. Görünen her yer çamur deryasý olmuþtu. Sabahleyin masmavi olan denizin rengi deðiþmiþti. Sel evi basýnca altmýþ yaþýndaki Rýfat amca, þaþkýnlýk içerisinde donakaldý. Anlamsýz ve boþ gözlerle akan kýrmýzý çamura bakakaldý. Hissizleþti; þuurunu kaybetti. Selin verdiði sýkýntýnýn yanýnda, Rýfat amcanýn durumu, ortamý iyice gerginleþtirdi. Sel iki saat kadar sürdü. Ama sonuçlarý aylarca devam edecek dehþet verici bir manzara ortaya çýkardý. Bir yýl boyunca gözlerinin içine baktýklarý, kare kare týrnaklarýyla kanaviçe gibi iþledikleri tünel gibi sera içindeki bir dönümlük çilek tarlasý artýk yoktu. Bir yýl boyunca ekmek parasý kazanacaklarý, ekmek tekneleri bir anda kayboldu. Ýki saat içinde gözlerinin önünden silinip süpürüldü. Yapacaklarý bir þey yoktu. Allah’tan gelmiþti, sabretmelerini gerektiðini biliyorlardý. Baþka ne yapabilirlerdi ki? Ýnsanýn her þeyinin bir anda yok olabileceðini görmüþlerdi. Bir varmýþ bir yokmuþ gibi. Dünyaya aþýrý baðlanmanýn getireceklerini de düþündüler. Rýfat amcanýn sýkýntýsý üç gün sürdü. Sonunda eski þuuruna kavuþtu. Olanlarý olgunlukla karþýladý. Geçmiþ olsun demek için gelenlere: -Allah’tan gelene boynumuz kýldan ince, diyerek cevap verdi. Gelen mala gelsin ya cana gelseydi, diye teselli buldu. O nur yüzü tekrar gülümsedi. Hiç dert etmedi; þikayette bulunmadý. Þehrin diðer taraflarýndaki zararlar kulaktan kulaða yayýldý.Herkesin seralarý yerle bir olmuþ, dikili bir þey kalmamýþtý. Sultan çayýndan günlerce koyun keçi leþi aktý denize. Fenerle karþýlýklý selamlaþan kalenin denizle içice kucaklaþan muhteþem yansýmasýndan eser kalmadý. Günlerce bulanýk suda, denizle buluþmayý bekleyen kale, denize, yeþili kalmamýþ ovaya, daðlara ve beyaz tülle kaplý yaylalara mahzun ve ümitsiz baktý, baktý...
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Duran Çetin, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |