Cumhuriyet fikir serbestliði taraftarýdýr. Samimi ve meþru olmak þartýyla her fikre saygý duyarýz. -Atatürk |
|
||||||||||
|
Adýný unuttum þimdi, herkes gibi. Uzun bir ismi vardý, tiyatro yaþantýsýndaki uzun 61 yýllýk ömrüne tekabül eden. Tatlý dilli, derviþ ruhlu bir insan olduðunu anlatýrlardý bana. Sanat camiasýnda öylesi insanlarýn azlýðýndan da bahsedilirdi hep. Gerçekten de öyle miydi bilmiyorum. Diyorum ya, adýný unuttum þimdi. Bir hatýrlatan çýksa, dilimin ucunda takýlýp kalan ismi söyleniverse, sanki her þey rayýna oturacak. Sanýrým dindar bir insandý. Türkiye’de dindar camianýn siyasette ortaya koyduðu aðýrlýk sanat faaliyetlerinde pek görünmedi. O yüzden en dindar siyasetçinin bile en magazin kiþiliklerle bir arada olmasý yadýrganmadý hiç. Türkiye’nin birinci liginde oynayan takýmýn amatörlük kümesindeki günlerine dönüp, nostalji yapmasý da beklenemezdi elbette. Ýnandýðýmýz dava geniþ kitlelere ulaþmalýydý. Eh bütün magazinci aðabeyler, ablalar bile bizi dindarlýðýmýza raðmen seviyordu ya, daha ne isterdik. O, ismini hatýrlayamadýðým güler yüzlü, derviþ sakallý ihtiyarýn dilinden düþürmediði, özel sohbetlerde caný iyice acýdýðýnda anlatýp tebessüm ettiði bir konuydu bu. Uzun turne yolculuklarýnda onu iyice sýkýþtýrdýðýmýzda, hüzünlü bir gülümseme eþliðinde tanýnmýþ bir tiyatro oyuncusunu örnek vererek, ‘ya þu adama inancýmýzýn güzelliðini anlatalým. Adam gelsin camiada tiyatro yapsýn. Belki onun vesilesiyle inançlý insanlar da sanatýn ne kadar önemli olduðunu anlarlar’ derdi. Onun vefatýnýn üzerinden tam tamýna üç yýl geçti. Rahmetlinin esprisi gerçek olamaz mý? Kapitalist dünyada, paranýn hükmettiði bir dünyada olmaz deme, olmaz, olmaz. Rahmetlinin bahsettiði ismin sahibi olduðu prodüksiyon þirketinin ramazan etkinliklerinin yapýldýðý bir yere talip olduðunu duyduðumda þaþýrmýþtým. Piyasaya giriþ þekli de oldukça sertti. ‘bak arkadaþ, biz büyük oynarýz’ giriþiydi ve dindar camianýn açýk aðýz izlediði þarkýcý türkücü taifesini ramazaniyelik olarak sunacaðý muhteþem(!) bir program hazýrlamýþtý. Eh, bu tarz etkinliklere de artýk yabancý deðildi. Daha önce Mevlana gibi yüce bir deðeri görkemli sahneler hazýrlayarak dindar camianýn ileri gelenlerinin de aralarýnda bulunduðu sanat dostlarýna izlettirmiþti. Son anda ne oldu bilinmez, ama gelecek yýl profesyonel tiyatrocumuzun hazýrlattýðý, insanlarýn inanç dünyasýna seslenen bir projeksiyonu izlememizin önünde bir engel yok. Rahmetli bu uyanýklýðý görseydi, nasýl bir espri yapardý tahmin edemiyorum. Kalp Gözü’nde oynadýðý mezarlýk bekçisi gibi mi dururdu, Bana Mahþeri Anlat’taki Gazi Baba gibi mi, Deli Yürek’teki elinde tüfengi, mafyanýn elinden almaya çalýþtýðý mütevazý evini korumak için pencerelere çýkan yaþlý amca gibi mi dururdu, hiç bilmiyorum. Hadi durdu diyelim, bu sahneye hazýrlýklýyýz, sonraki sahnede sözü ne olurdu? Bir zamanlar birlikte dinledikleri Üstadýn üzerlerinde oluþturduðu heyecanla yeni oyunlar sahneledikleri ve Ýstanbul’un her ilçesinde yeri yerinden oynatan etkinlikler yaptýklarý þimdinin Baþbakaný hatýrlar mý onu, bilmiyorum. Belediye Baþkaný olduðu dönemde bir tv önünde karþýlaþmalarýnda þahit olmuþtum onlarýn benim yetiþemediðim yýllardaki heyecanlarýna. ‘Hatýrlar mýsýn Hasan abi…’ diye baþlayan cümlelerin bir önemi yoktu. Çünkü o, ismini unuttuðum tiyatrocu 60 yaþýna gelmekte olduðu o yýllarda yine sahnelerdeydi ve nostalji yapacak durumu yoktu. Çünkü o ‘hatýrlama’sý gereken zamanlardan hiç ayrýlmamýþtý. Sahi baþbakan ‘hatýrla’mak ister miydi? Kayseri’de tiyatrocu olmaya karar verdiði günleri anlattýrýrdýk ona bazen. Kýrmýzý minibüsünün içinde dekorlara sýrt sýrta vermiþ onu dinlerken biz de kendi heyecanlý yolculuðumuzun baþlangýcýný düþünür, o günlere yetiþememenin hüznüyle birlikte, ‘neyse ki bunca sýkýntýyý biz çekmemiþiz’ derdik. Birol bir türkü patlatýrdý. ‘Evler evler’i ondan dinlerdik sahnede ve turne yollarýnda. Fatih, ciddi mi þaka mý olduðu belli olmayan bir ses tonuna sýðýnarak öyle þeyler anlatýrdý ki üstümüzdeki bütün gerginlik, yorgunluk bir anda kayboluverirdi. Harun yine bir þeylerin pantomimini yapýyor ama ne? Halat çekme, ameliyat, otobüse binen yolcu? Elinde iðne iplik olduðuna göre, ameliyat yapýyor olmalý. Van’dan Ýstanbul’a geldiði ilk yýllarý dinliyoruz. Komik bir yüzün aðladýðýný düþünün, öyle bir þey iþte. Murat, Bilal, Mehmet, Sadi, Bülent…. Ýsmini hatýrlayamadým þimdi, bilen varsa lütfen hatýrlatsýn. Bu ülkenin ezilen, inancý horlanan insanlarýnýn sahnedeki sesiydi o. Sanýrým kitap da yazmýþtý. Ýhtilal sonrasýnýn deðiþim dönüþüm plan organizasyonunun böyyük yerlerde planlandýðý günlerde sahneye çýkamamanýn ýstýrabýný yazarak giderirdi. Ýyi ki de yazardý. Vakit gazetesinde tefrika edilen Gül Yarasý’ný unutabilir miyiz? Millî Gazete’de tefrika edilen Bir Avuç Ateþ’ini unutmak mümkün mü? Yýllar sonra o okuduðum romanýn sahneye aktarýmýnda rol almak, güzel olmaz mý? PR’ý olmayan bir sanatçýydý o. Tanýdýklarý mý azdý? Yooo. Kayseri’de ilk oyunlarýný sahneye koyduðunda yanýnda olan isimlerden biri bugün Cumhurbaþkaný. Ayný ideallerle çalýþmýþlar, ayný heyecanla fikir kulüplerinden sahnelere nice olmazý gerçekleþtirmiþlerdi. Bugün, Türk siyasetinin ana dinamosu olan þahsiyetlerin yakýndan bildiði bir isim o. Ama, üzgünüm iþte ismini hâlâ hatýrlayamýyorum. Sayýn cumhurbaþkaným, sayýn baþbakaným, sayýn deðerli bakanlarýmdan ismini hatýrlayan varsa bizahmet iletiversin bana, bugünlerde her þeyi hatýrlayabiliyorum ama o ismi hatýrlayamýyorum. Eðer hatýrlayabilseydim, bu yazýyý 21 Ekim’de okuyacaktýnýz ve o deðerli sanatçýnýn ismi de bu yazýda olacaktý. Özür dilerim, unuttum onun ölüm gününü. Belki de gazeteciliðe verdim kendimi, birilerinin o sanatçýyý hatýrlayacaðýný, bir þeyler yapacaðýný, gazetelere ve TV’lere haber verip bu etkinliði duyuracaðýný düþündüm sanýrým. Ne yanlýþ düþünce! O tiyatrocunun hiç tanýdýðý eþi, dostu yoktu ki. Onu kim, niçin hatýrlasýn. Ömrünü sahnelerde geçiren ve ölümü de yine bir sahne sonrasý olan rahmetlinin sanatýyla övündüðünü, insanlara caka sattýðýný, ne büyük sanatçý olduðunu anlattýðýný hiç duymadým ki? Yaptýðýmýz iþte on yýlda büyük yorgunluklar kazanan bedenlerimize inat o, 50 yýla yakýn bir süreyi geçirdiði sahnelerde hiç yorulmamýþtý oysa. Hatta, bazý arkadaþlarýmýz, ‘ya hoca niye hâlâ sahnelerde, artýk insin, öðrenci yetiþtirsin, yetmedi mi’ serzeniþlerini duyar, üzülürdük. Çünkü onunla sahnede oynamak bizim için bir ayrýcalýktý. O bir köylüyü oynuyordu. Boynunda poþisi, çok bilmiþ bir gazeteci olarak ona sorular soruyordum. Aslýnda bir sanatçýdan gazetecilik dersleri alýyordum. “Ýþini iyi yap gazeteci!” diyen gözlerle bakýyordu bana. Mevlâna’nýn bir hikayesi vardýr. Kazvinlinin biri dövmeciye gider ve sýrtýna bir aslan dövmesi yaptýrmak ister. Yiðitliðini gösterecektir sýrtýndaki aslanla. Kazvinli aslanýn kuyruðunu yapmak isteyen dövmeciye ‘çok acýdý, aman aslan kuyruksuz olsun, ne çýkar’ der. Göðsünün dövmesinde ise ‘olmasa ne olur’, der. Her þeye itiraz eden Kazvinliye dövmeci, ‘tamam senin aslan dövmen bitti’ der. Kazvinli aynaya baktýðýnda sýrtýnda aslan dövmesini göremez. Dövmeciye dönerek ‘hani aslan nerede’ diye sorar. Dövmeci þu cevabý verir: “Sýrtýnda aslan olsa ne olur olmasa ne olur. Senin yüreðinde bir aslan yok ki!’ O gün bugün, yüreðimizdeki aslanýn olup olmadýðýný kontrol etmek isterim. Acaba aslaný yüreðimizde hissedebiliyor muyuz diye. Ah Dövmeci Hasan efendi, ah… Yüreklerimizde aslan yok. Uzun yazýlar yazmak istemiyorum, ama ne çare! Yazý ilerledikçe hatýrlarým diye bakýnýyorum etrafa. Hatta ýslýk bile çalýyorum, olmuyor. Televizyonlara, gazetelere, kültür merkezlerinin bültenlerine filan bakýyorum, yok, yok, yok. 21 Ekim 2004 günü bir kalp krizi bahanesiyle aramýzdan ayrýlan tiyatrocunun ismini hiçbiryerde göremiyorum. On yýlý aþkýn tiyatro dersleri verdiði belediyenin kültür merkezinde hatýrlanmýyor. Ben de olsam hatýrlamazdým. Hizmetlilerin odasýnda okumalarý yapýp, sahne boþaldýðýnda prova yapmaya giden o adam hiçbir zaman kendisine yapýlan densizliðin hesabýný sormadý. Sabýrla anlamalarýný bekledi. Olmadý. Haftasýný bölmüþtü. Sesi kýsýlmýþ, koþturmacalarý artmýþtý. Bir baþka belediyenin kültür merkezinde de çocuklarý vardý. Onlara tiyatroyu anlatýyordu, oyunlar sahneye koyduruyordu. Parasýný alýyor muydu? Eðer yýllarýný verdiði tiyatro için Anadolu’yu dolaþtýðýnda, para yerine dava nutku çeken deðerli büyükler ne veriyorsa o kadar alýyordu yine. Ve o ýsrarla, inatla kimseye kýzmýyor, kimseyi suçlamýyor, geleceðe býrakacaðý mirasýn büyüklüðü karþýsýnda sadece eziliyordu. Yasemen, Bir Küçük Osmancýk Vardý, Günahkâr Baba, Yaralý Serçe, Kýrýmlý Murat Destaný gibi kitaplarý vardý sanýrým. Bize Nasýl Kýydýnýz?, Çizme, Beþinci Boyut, Sürgün, Gülün Bittiði Yer, Minyeli Abdullah, Siyah Pelerinli Adam gibi sinema filmlerinde oynamýþ olduðu rivayetleri var. “Camgöz”, “Deli Yürek”, “Ekmek Teknesi”, ”Kalp Gözü”, “Þark Kahvesi”, “Müslüman'ýn 365 Günü”, “Müslüman'ýn 24 Saati” gibi TV filmlerinde oynadýðý da söyleniyor. Geleneksel tiyatrodan beslendiði de bildirilenler arasýnda. Derler ki vefat ettiðinde “Aynalar Yolumu Kesti” adlý oyunu oynuyordu. “Sen Nerdesin”, “Ýnsanlar ve Soytarýlar”, “Süperstar Efendi Hayrettin” yalan olmasýn, onun oynadýðý tiyatro oyunlarý olabilir. Bu tiyatrocunun mirasýný taþýyabilecek isimler yokmuþ. Sahnede anlattýklarýný dinleyenler de aslýnda oyunun bir parçasýymýþ. Tek kiþilik þovunu yapmýþ ve gitmiþ. Ýzleyici koltuklarýnda gölgeler varmýþ, seyirciler deðil. Bir radyo istasyonunda sesine ses verenleri varmýþ. Bir de Erik Aðacý destaný diye bir þiir okurmuþ. O gün Bosna’da yapýlan katliama duyarsýz kalamamýþ ve bu þiiri yazmýþ. Þimdi bütün Ýslam coðrafyasý cehenneme dönmek üzere. “Dev gibi devletlere – Birleþmiþ Milletler’e raðmen/ Sana raðmen, bana raðmen bir milyar kardeþe raðmen” ateþ çemberine alýnýyormuþuz hepimiz. O bir tiyatrocuydu, öyle söylenirmiþ. Bir dava yükünü omuzlamýþ ve ömrünü vermiþ sahnelere… ADINI HATIRLAYAMADIM OKUYUCU, BANA ÝSMÝNÝ FISILDAR MISIN? Erik Aðacý Destaný Bu destaný ne ilham perileri getirdi þairlere, ne de gece sancýlarý… Bosna–Hersek`li çocuklara yazýldý bu destan. Dev gibi devletlere – Birleþmiþ Milletler’e raðmen Sana raðmen, bana raðmen bir milyar kardeþe raðmen Pýnar bakýþlý çocuklara sýkýlan kurþunlarla yazýldý bu destan…. Çare deðil korkak dualarýmýz, Kulaklarýna ezan okunmuþ çocuklarýn, Gözbebeklerine saklanmýþ korkulara, Ve yangýn yerine dönmüþ ana yüreklerine Çare deðil konforlu gözyaþlarýnýz. Yýkýlmýþ þehir duvarlarýnýn emdiði acýlara… Bosna – Hersek`te, Iþýðýn ve derenin süslediði bir erik bahçesinde, Gün yüzlü çocuklar yarýþýyordu kuþ gölgeleriyle… Çocuklar, çocuklarýmýz… Oyun yorgunu, okul yorgunu çocuklarýmýz. En güzel akþamlarý getirir annelerine. Yazýlmamýþ insan sayfalarý yavrularýmýz. Ah görmeliydiniz erik bahçelerini Ve çocuk yüklü dallarýn sevincini. Kurulmuþ pusulardan, soðuk namlulardan habersiz Mor eriklere yetiþmek için küçük ellerin, Yeþille savaþýný görmeliydiniz. Ýnci diþler, can eriklerin can damarlarýnda ýsýrýlmýþ baharlar çiziyordu. Yorgun ikindiler getiriyordu, Dere boylarýna yatmýþ gölgeler. Bir canavar sürüsü yaklaþtý erik bahçelerine Kara çizmelerinde karanlýðý taþýyarak Tekmeleyerek utanan yeryüzünü Kalpleri mühürlü sevgiye ve gökyüzüne… Bunlar Sýrp askerleriydi, Tükürülmüþ yüzleri kirli ve utanmasýz. Kurþun yaðmuruna tuttular çocuk yüklü dallarý. Soðuk namlular, ölüm çýðlýklarýyla ýsýndý… Göz bebekleri korkudan düþecek gibi çocuklarýn Endiþe, baykuþ gölgeleri gibi gezindi temiz yüzlerinde… Gökler ve melekler þaþýrdý, tarih kalemini kýrdý… Gözleri çakmak çakmak Sýrp haydutlarýnýn. Yürekleri köpek zehiri gibi korkmuþ. Þeytan salýncak kurmuþ beyinlerine Zaferin en kirlisi ile sýrýtýyorlar. Gökyüzü utanýyor gördüklerinden, Ve yeryüzü utanýyor, Aðaçlar saklayamýyor konuklarýný Kuþlar uçup kurtuluyor, Ama çocuklar uçamýyor. Kýrýlan dallar gibi düþüyor çocuk ölüleri… Ýnsan insanlýðýndan üþüyor. Þehir ayaklanýyor silah seslerine, Korku ve endiþe çýrpýnýyor sokaklarda. Anneler, yaðmur yüklü bulutlar gibi abanýyor çocuk ölülerine. Gözyaþlarý kýrýlmýþ çiçeklere can veremiyor. Gökler dolusu çýðlýk, yürekler dolusu merhamet, Ölümü yenemiyor. Ve can çiçeði çocuklar Artýk þarký söylemiyor . Vahþet devam ediyor. Analar direniyor Mermiler výz geliyor. Onlar ölü çocuklarýnda bir tebessüm dileniyor. `Ne olur aç gözünü, gülümse … Konuþ benimle, konuþta canýmý iste… Andolsun gölgeleri yere seren ikindiye… Duyduðum acýlara, bildiðim kelimeler yetmedi. Vahþet yetmedi, zulüm yetmedi, Mum söndüren üflemeler yetmedi, Þehirleri alt–üst eden fýrtýnalara… Boyunlarýna kadýn týrnaklarýndan kolyeler takan Kollarý baðlý yiðitlerin, Öfkeden çýldýrmýþ gözleri önünde Namuslarýný kirleten, Sýrp canilerini anlatmaya gücüm yetmedi. Bu destan, þehit çocuklara yazýldý. Ana çýðlýklarýna sýkýlmýþ kurþunlarla Kulaklarýna ezan okunmuþ çocuklarýn kanlarýyla yazýldý Dev gibi devletlere, birleþmiþ milletlere raðmen, Sana raðmen, bana raðmen, bir milyar kardeþe raðmen, Dünyanýn neresinde olursa olsun `Yaralý bir Müslüman`ýn acýsýný yüreðinde duymayan, Kamil Mümin olamaz` ölçüsüne raðmen. Bu destan bu çaðda yazýldý. Hasan Nail CANAT
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © nihat yavuz, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |