Bir deliyle aramda tek bir ayrým var. Ben deli deðilim. -Salvador Dali |
|
||||||||||
|
Tam on yýldýr memleketinden, çok sevdiði ailesinden ayrý yaþamak zorunda kalmýþtý Mehmet. Girmiþ olduðu üniversite sýnavýný kazanmýþ ve henüz gencecik bir delikanlý iken, okumak için ayrýldýðý memleketine ancak on yýl sonra gelebilmiþti. Aradan geçen bunca zaman diliminde, Mehmet üniversiteyi bitirmiþ, yedek subay olarak askerliðini yapmýþtý. Senelerce doðu ve güneydoðunun terör bölgelerinde özel harekâtta çalýþarak bu vatana hizmet etmiþti. “Doðru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” misali, Mehmet’in çalýþma azmi ve bu mesleðe olan aþký hiç göz önüne bile alýnmadan, sudan bahanelerle maalesef ki özel harekâttan kadro dýþý býrakýlmýþtý. Bundan sonra, özel harekât Mehmet’in içinde acý bir yara olarak kalacaktý. Acý bir yara ve asla ulaþamayacaðý bir yýldýzý olacaktý. Sonrasýnda ise; Emniyet teþkilatýnda þerefli bir polis memuru olarak mesleðine devam edecekti. Mehmet hemen hemen her gece rüyasýnda, özel harekâtta ki çalýþma arkadaþlarýný görüyordu. Sabah olduðunda ise, yataðýndan buruk bir acýyla ve gözyaþlarýyla uyanýyordu. Yüreðinde yanan bu meslek aþký onu çok yýpratýyordu. Zaman denilen vuslat o kadar çabuk geçmiþti ki, Mehmet her geçen gün biraz daha kabullenir olmuþtu her þeyi. Ya da öyle olduðu için, boyun eðmek zorunda kalmýþtý. Çünkü yapabilecek hiç bir þey yoktu. Çaresizdi. Mehmet evlenmiþti. Mine adýnda bir kýzý, Emir adýnda bir oðlu olmuþtu. Kýzý altý yaþýna, oðlu da üç yaþýna gelmiþti. Hayat þartlarý, yaþam koþullarý çok aðýrdý. Omuzlarýnda aðýr bir yük taþýyordu. Maddi olanaksýzlýktan dolayý özlediði memleketine ve çok sevdiði ailesini bile görmeye gidemiyordu. Anne ve babasý henüz torunlarýný ve gelinlerini bile görememiþlerdi. Bu durum içini acýtýyordu. Mehmet’in yüreðinde olmasýný istediði o kadar çok þey vardý ki, imkâný olsa bunlarýn hepsini bir an da gerçekleþtirmek istiyordu. Mesela; kýzýna ve oðluna güzel bir gelecek býrakabilmek, memleketini, annesini ve babasýný görüp onlarla hasret gidermek, bir de çok sevdiði özel harekâta yeniden dönebilmek. Belki maddiyata dayalý olan þeyleri zamanla yapabilirdi ama özel harekâta dönmek çok zordu onun için. O da bunun farkýndaydý, bu nedenle her þeyi olduðu gibi kabullenmiþti. Kredi kartlarý borcu yüzünden intiharý bile düþünen Mehmet, bir akþam babasýndan gelen telefonla, yaþamýnýn bu kadar deðiþeceðini tahmin bile edemezdi belki de. Adeta Mehmet’e sihirli bir deðnek deðmiþti. Gýrtlaða kadar dayanan borçlar yüzünden bunalýma giren Mehmet’in imdadýna, babasý Metin bey yetiþmiþti. Kredi kartlarýndaki tüm borçlarýný kapatmýþtý. Borçlarý yüzünden kaybettiði huzurunu, mutluluðunu vermiþti babasý ona. Hayatta her þey para demek deðildi, ama mutlu, huzurlu ve saðlýklý yaþayabilmek için para þarttý. Zaman öyle bir zaman olmuþtu ki; hayatýn adý da, saný da para olmuþtu. Yazýk ki; bütün manevi deðerlerden, dostluk, arkadaþlýk kavramlarýndan bile üstün tutulur olmuþtu. Mehmet, polis sandýðýndan çektiði araba kredisi ile bir araba bile almýþtý. Oysaki daha düne kadar bir arabanýn hayalini bile kuramazken, þimdi hem borçlarý kapanmýþtý, hem de güzel bir araba alabilmiþti. Belki de hayatýnda hiç olmadýðý kadar çok mutluydu. O yaz yaþamýnýn en güzel günlerini yaþýyorlardý ailece. Mehmet eþi ile birlikte aldýklarý karar üzerine, senelik iznini alýp arabasýyla memleketine gidecekti. Eþi de Mehmet’in ailesini ilk defa görecekti. O da en az Mehmet kadar heyecanlýydý. Nihayet çok özlediði memleketine gitme günü gelmiþti. Valizler hazýrlanmýþ, tüm hazýrlýklar yapýlmýþtý. Mehmet on yýldýr görmediði anne ve babasýný görecekti. Gözünde tüten memleketinin havasýný soluyacaktý. Yüreði kýpýr kýpýr, sanki heyecandan yerinden fýrlayacak gibi atýyordu. Yol boyunca eþi ve çocuklarýna unutamadýðý anýlarýndan, memleketinden ve ailesinden bahsetti. Araba bir uçak kadar rahattý. Bu nedenle yolculukta çok rahat geçiyordu. Sýkýldýklarý ya da yorgun düþtükleri zaman mola verip dinleniyorlar, sonra tekrar yola devam ediyorlardý. Uzunca bir yolculuðun sonunda, nihayet Mehmet’in memleketi olan Samsun’a gelinmiþti. Arabasýný durdurup denizin kýyýsýnda etrafý seyre daldý. Kollarýný iki yana açýp, denizin kendine has kokusunu derin derin içine çekti. Kimsenin bilmediði, on yýldýr yüreðinin derinliklerinden gelen bir hasret, benliðini esir etmiþti sanki. Þimdi ise; bu esareti adeta denize atýyor, ondan kurtulduðunu haykýrýyordu. Samsun; yeþilin her tonunu görebileceðiniz, doðanýn bütün güzelliklerini cömertçe sergilediði, son derece güzel bir þehirdi. Mavi ile yeþilin kucaklaþtýðý en güzel yer burasý olmalýydý. Þehrin giriþinde yazýlý olan tabela anlam yüklüydü. “Atatürk’ün þehri Samsun’a hoþ geldiniz.” Tüm heybetiyle denize demir atmýþ Bandýrma vapuru, tarihin tüm izlerini üzerinde taþýyarak, nazlý bir gelin kadar saf ve masum duruyordu. Mehmet’in heyecaný ellerinden, bakýþlarýndan, yüzünün renk deðiþtirmesinden, kýsacasý her þeyinden belli oluyordu. Gözlerinin içi gülüyordu. Bir bayram çocuðu gibi seviniyordu. Mutluluk her insana yakýþýr ama Mehmet’in yüzüne, daha ayrý bir ahenkle gelmiþti sanki. Arabayý park edip, cep telefonundan babasýna telefon açtý. Babasý ile kararlaþtýrdýklarý yerde buluþtular. Artýk baba ocaðýna gitme vakti gelmiþti. Babasý arabada hem yolu tarif ediyor, hem de hiç görmediði torunlarýný kucaklamaya çalýþýyordu. Mehmet sabýrsýzlýk içinde, geçen her dakika da annesini biraz daha özlüyordu. Ne de olsa anadan babadan ayrý geçen, yýllarýn hasreti vardý yüreðinde. Evin önüne geldiklerinde, Metin bey torunu Emir’i kucaðýna alýp arabadan indi. Mehmet arabanýn bagajýndan valizleri indirirken, eþi de kýzý Mine’nin elinden tutup bekliyordu. Valizlerin bir kýsmýný Mehmet, bir kýsmýný da eþi aldý. Yavaþ yavaþ merdivenlerden yukarý çýktýlar. Babasý kapýyý açmýþ onlarý bekliyordu. Seneler önce genç bir delikanlý iken ayrýldýðý ailesinin yanýna, þimdi evli ve iki çocuk babasý olarak gelmiþti. Mehmet’in gözleri annesini arýyordu. Az sonra uzun boylu, beyaz tenli, yeþil gözlü, baþý eþarplý mütevazý bir kadýn odada beliriverdi. Bu kadýn, senelerdir hasretini yüreðinde taþýdýðý annesinden baþkasý deðildi. Ýkisinin de gözleri birbirine deðmiþti, ikisi de aðlamaklýydý. Oturduðu koltuktan fýrlayarak kalktý Mehmet. Hasretle uzun uzun annesinin boynuna sarýldý. Onu öptü, kokusunu içine çekti. Annesi de oðlunu öpüp, kokladý. Ana oðul ikisinin de gözyaþlarý durmak bilmiyordu artýk. On yýlýn hasreti derin izler býrakmýþtý yüreklerinde. Annesi Mehmet’e sýký sýkýya sarýlarak; “Çok þükür Allah’ýma. Seni ölmeden önce dünya gözüyle bir kez daha görebildim. Çok þükür Allah’ým… Çok þükür…” Mehmet boynuna sarýldýðý annesine; “ Seni çok özledim anne. Sana geldim. Sana torunlarýný ve gelinini getirdim.” “Ben geldim anne…” 28. 09. 2006 / ANKARA EMÝNE SEVÝNÇ ÖKSÜZOÐLU
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Emine SEVÝNÇ ÖKSÜZOÐLU, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |