Benim yaradýlýþýmda fevkalade olan birþey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. - Atatürk |
|
||||||||||
|
O ana kadar olanlarý hatýrlamýyorum. Daha doðrusu hatýrlamak istemiyorum. Hatýrladýðým tek þey yürüdüðüm… Baþým önde, saðýmdan solumdan geçenlere aldýrmadan yürüyordum. Ne olduysa iþte o anda oldu. Birden yanýndan geçtiðim çerçevecinin vitrinindeki resim gözüme iliþti. Sanki beni içine çekiyordu. Atlasam içine girecekmiþim de yarým kalan bir film tekrar baþlayacakmýþ gibi duruyordu. Bir patika var… Aðaçlarýn arasýndan sessizce uzanan bir patika bu… Aðaçlarýn altýndaki mantarlar kýrmýzý kýrmýzý, benekli benekli beni çaðýrýyorlar. Kuþlarýn cývýltýlarýný tabloya bile bakarak hissedebiliyordum. Bu patika o kadar tanýdýk geliyordu ki… - “Beyefendi… Tabloyu çok beðendiniz galiba.” diyen bir sesle irkildim. Bu sesle beraber tabloyu ne kadar uzun seyrettiðimi fark ettim. Sesin geldiði kapýda genç bir bayan bana bakýyordu. - “Ne kadar?” diye sordum. Fiyatý duyunca þöyle bir düþündüm; cebimdeki parayý, alacaðýmý, vereceðimi… Sonra: -“Alýyorum.” dedim. Tablo sarýlýr sarýlmaz, koltuðumun altýna aldýðým gibi neredeyse koþarak eve doðru yürümeye baþladým. Neden bilmiyorum ama bu tablo bende bir þeyler uyandýrýyordu. Eve vardýðýmda aceleyle en üst kata, kendi daireme, çýktým. Kapýyý açýp kendimi içeri býraktým. Yorulduðumu eve varýnca daha çok hissetmeye baþladým. Paketi açýp koltuðumun tam karþýsýndaki duvara astým. Odamda uzun zamandýr yaptýðým tek deðiþiklikti bu. Daha doðrusu evde olan en güzel yenilikti. Tek baþýma oturduðum için fazla eþyam yoktu doðrusu. Bir yatak, gardýrop, kitaplýk, müzik seti, koltuk ve çalýþma masasýnýn bulunduðu oda aslýnda salondu. Bu, eþyalarýn hepsini sýðdýrmak için yapýlmýþ bir þeydi ve benim gibi yalnýz yaþayan biri için idealdi. Küçük ekranlý bir televizyon da mutfakta, dolabýn üzerinde duruyordu. Böylece çalýþma ve yatak odamdan uzak tutuyordum onu. Mutfak da benim gibi karýþmýþ haldeydi. Her zamanki gibi bulaþýklar beni bekliyordu. Diðer odalarsa tamamen boþtu. Her yorgun olduðumda çayýmý demler, koltuða adeta gömülürdüm. Bu halime müzik setinden gelen hafif müzik sesleri eþlik ederdi. Bugün ise durum daha farklýydý: çayým, koltuðum ve beni rahatlatan müzikle beraber tablo tam karþýmdaydý. Ýlk gördüðümdeki gibi beni yine içine doðru sürüklemeye baþlýyordu. Koltuðuma her zamankinden daha fazla gömüldüm. Sonra… Sonra her taraf sessizleþti. Müzik sesini bile fark edemez oldum. Sessizliðin her yanýmý sardýðýný hissetmek yeni tattýðým bir duyguydu. Uzun zamandýr.yalnýz olmama raðmen bu ilkti. Elimdeki çaydan yudumladýktan sonra onun sýcak bir his býrakarak gidiþi beni tuhaf bir þekilde etkilemiþti. Tablo yine canlanmýþtý sanki. Kuþlarýn cývýltýlarý yine kulaklarýmý doldurmuþtu. Hissediyordum, evet! Evet evet!... biraz uzaktan da denizin kayalara vuruþundaki o melodi yükseliyordu. Hani yeni yaðmur yaðar da mis gibi toprak kokusu yayýlýr etrafa, kendinden geçirir ya insaný. O koku… O kokuyu duyuyorum. Yalýnayak patikada yürümeye baþlýyorum. Topraða ilk defa yalýnayak bastýðým geliyor aklýma. Yaðmurun az önce dindiðini söylüyor kuþlar. Topraðýn ýslanmýþ hali ayaðýmý gýdýklýyor yürüdükçe. Çocukluðumda betonlarýn üstünde koþtuðum aklýma geliyor ve çocukluðumun acýsýný çýkarmak için koþma isteði içimi kemiriyor. Denize doðru koþmaya baþlýyorum. Kuþlar tempo tutarak “Koþ, koþ! Denize doðru… Ýstediðin orada.” diyormuþçasýna þakýyorlardý. Koþarken, rüzgarýn da bana doðru koþtuðunu hissetmek ne kadar güzelmiþ. Baðrýma çarptýkça, ruhuma ulaþtýðýný ve ruhumun çocuk tarafýný kucaklayarak sardýðýný, iliklerime kadar serinliðini hissediyordum. Ah bu yorgun bacaklar!… Hani kýsacýk bir yürüyüþte yorulurdunuz. Þimdi bu güzel yerlerde nasýl da koþarsýnýz? Bu orman sizleri de çok etkilemiþ. Ya þimdi o yerlerde olsak yine böyle koþar mýsýnýz? Yoksa… Yoksa iki adýmdan sonra yorulur, otobüse doðru yolunuzu mu deðiþtirirdiniz? Denize yaklaþtýkça, denizin kayalara yükleniþinin sesi kuþ þakýmalarýný bastýrýr gibi oluyor. Olsun… Denizin dalgalarýnýn sesi, rüzgarýn ýslýðý da güzel. Denizin kenarýnda, kayalarýn üzerinde, denizin gökyüzüyle birleþmesini izlemek: izlerken de ayaklarýma sularýn deðmesini hissetmek ne kadar hoþmuþ. Kayalarýn yanýnda baþlayan kumsalýn gerisindeki aðaçlar sanki rüzgarla beraber, bir melodiyle dans ediyorlar. Bu melodiyi kulaklarým deðil yüreðim duyuyor. Sonra denizde yüzmek istiyor caným. Kayalardan býrakýyorum serin sulara kendimi. Suyla kardeþ gibi sarmaþ dolaþ oluyoruz. Kumsalýn sýð kýsmýnda uzanýyorum boylu boyunca. Denizin her yanýmý kuþatmasýný ilk kez bu kadar sýcak buluyor tenim. Birden biri peyda oluyor karþýmda. Güneþle aramýza kara kedi gibi giriyor. Bir de bakýyorum ki en sevdiðim dostum… Elinde demir çarýklar… Bana bakýp gülümsüyor ve: -“Bak, bunlar sana… Ellerimle yaptým. Haydi giy de geri dönelim” diyor. Dönmek mi? Daha doymadým ki… Kendimi elindeki elma þekerini yere düþürmüþ çocuklar gibi hissettim. ‘Nasýl olur da en sevdiðim arkadaþým beni bu güzelliklerden ayýrmaya çalýþýr.’diye düþünürken arkadaþým: - “Sen þehirde doðdun, büyüdün. Orada her istediðin çok yakýnýndaydý. Bir restorana gidip karnýný doyuruyordun. Gittiðin markette dünyanýn öbür ucundaki mallarý, yiyeceði, giyeceði bulabiliyordun. Dünyanýn öbür ucuna gidip almayý hiç denemedin. Her þeyini planlamýþ programlamýþtýn. Belki duygularýný da programlamýþtýn. Týpký bilgisayarlar gibi.” Bunlarý söyleyen arkadaþým mý? Nasýl, nasýl olur da… - “Hayvanlarý ancak üç beþ metrekarelik kafeslerde görmeye alýþkýnsýn. Þöyle bir düþün; onlar gibi deðil mi yaþamýn?” - “Hayýr, hayýr… dur bir dakika ben özgür…” - “Emin misin? Burada nasýl yaþayacaksýn? Evin yok, sokaðý dönünce az ilerideki marketin de elbiselerini diktirdiðin terzin de. Yiyeceðini kendin bulacak, giyeceðini kendin dikeceksin. Ýþte þimdi tam anlamýyla hür olacaksýn” - “………” - “Þimdi yine sor kendine ‘Ben hür müyüm?’ ya da ‘Hür müydüm?’” - “Beni dinle de giy þu çarýklarý. Buralar senin harcýn deðil.” - “Olsun… Ben artýk buralýyým. O çarýklarý geri götür…. * * * “Zýrrrrrrrrrr, zýrrrrrrrrrrr, zýýýýýýýýýýýrrrrrrrrrr” - “Geldim, tamam açýyorum!... Kim o?” Bu ses bana mý ait? Bu kadar uyku dolu ve buðulu ses benim mi? Kapýdan gelen ses… Ne tuhaf? Rüyada mýyým, rüya mýydý?... - “Oooooo! Günaydýn uyuyan prens. Biz beyimizi bekliyoruz ama beyimiz…. Ne ala memleket!...” - “Saat kaç? Geciktim mi? Garip… Çok garip bir rüya gördüm. Sen de vardýn biliyor musun?” - “Kötüyse ben deðilimdir ona göre…” - “Rüyamda bana demir çarýklar yapmýþtýn ve giydirmeye uðraþýyordun. Sonra… - “Sonra… Merak ettim þimdi. Giydirebildim mi ondan bahset.” - “Evet… Hem de kapýyý çalýnca…”
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Erdem Asýbostan, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |