Þiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Millî ve manevî deðerlerin zaafa uðratýldýðý, inançlarýn hayatýn dýþýna itildiði zor bir zamanda yaþýyoruz. Maddenin manaya baský yaptýðý, hatta galebe çaldýðý bu çaðda hayata imanýn nuruyla bakabilmek, içimizde çýkmazlar oluþturan pek çok meseleye çözümler getirebilecektir. Yeter ki bakýþýmýzý çaða göre deðil, Ýslam inancýnýn getirmiþ olduðu temel ilkelere göre þekillendirelim. Gerçek mümin odur ki Ýslam’a çaðýn gözüyle bakmaz, çaða Ýslam gözlüðüyle bakar. Bu iki bakýþ açýsý birbirinden çok farklýdýr. Birincide çaðýn deðerleri, ikincide Ýslam’ýn deðerleri esas alýnmaktadýr. Elbette esas olan Ýslam’ýn kýymet hükümleridir. Yoz bir çaðda yaþadýðýmýzý kimse inkâr edemez. Bu asýk suratlý çaðda insanlarýn bir kýsmý açlýk ve sefalet içerisinde ömür törpülerken, bir kýsmý da nimetler denizinde þükürsüz bir dalgýç misali pervasýzca haz avcýlýðý yapmaktadýr. Neticede bu kesimlerin hiçbiri aradýðý mutluluðu bulamamaktadýr. Çünkü mutluluðun kaynaðý maddî refah deðildir. Ýnançlarýn boþluðunu dünyevî hazlarla doldurmaya çalýþanlar, dibi delik çuvalý doldurmak için günlerce uðraþan akýl fakirlerinden farksýzdýr. Onlarýn emekleri zayi olmaya mahkûmdur. Günümüzde özellikle Batýda akýlcýlýk ve bilim esas alýnmaktadýr. Öyle ki aklýn ve bilimin tescil etmediði duygu ve düþünceler çaðdýþý kabul etmektedir. Dünyaya pozitivizm ve materyalizm penceresinden bakýnca aklar kara, karalar ak gösterilmektedir. Oysa hayata aklýn ve bilimin deðil, vahyin penceresinden bakabilseydik bütün manevî hastalýklara derman bulabilirdik. Daha doðru bir ifadeyle söylemek istersek vahyin alanlarý bilimin ve aklýn alanlarýný kuþatýr. Ýslam inancý bilimi reddetmez, aksine teþvik eder. Bu inanç sistemi akla ve iradeye de çok büyük deðer vermiþtir. Bunun en büyük göstergesi ölümden sonra sadece akýl sahiplerinin hesaba tabi tutulmasýdýr; öte yandan aklý ve cüzi iradesi olmayanlarýn hesap ve sorumluluk dýþýnda kalmasýdýr. Demek ki Ýslam inancý aklý, iradeyi ve bilimi önemsemektedir. Fakat bunlar vahyin kapsama alanýndan çýkarýlýnca, tabir caizse içleri boþalmaktadýr. Günümüzde dünyaya yön vermeye çalýþanlar ve kendilerini mutlak hâkim olarak görenler dünyayý yaþanmaz hale getirmiþlerdir. Bunlarýn yürüttükleri faaliyetler Ýslam’ýn nurunu söndürmeye yöneliktir. Fakat onlarýn suni nefeslerinin gücü bu muhteþem ýþýðý söndürmeye yetmeyecektir. Onlar fýrtýnaya karþý þemsiyeyle korunmaya çalýþan akýlsýz bedbahtlardýr. Ýnsanlýðýn huzurunu kaçýrmaya çalýþanlarýn iki cihanda da huzurlarý kaçacaktýr. Dünyanýn ilahî nizamýna pranga vurmaya çalýþanlar; iþe, gelir daðýlýmýndaki düzensizlikleri ikame etmekle baþlamýþlardýr. En baþta ekonomiyi hâkimiyetleri altýna alan bu kesimler, fiyatlarý lehlerine düzenlemek, bu sahte dengeyi saðlamak için milyonlarca aç insanýn var olduðu bir dünyada, ellerindeki mallarý denizlere dökebilmektedirler. Bu kiþiler biriktirdikleri sermayeleriyle Ýslam inanç sistemine son darbeyi indirmek için gayret sarf etmektedirler. O hain kiþiler aç insanlarýn imanýna talip olmakta, çok kere de kalplerdeki açlýða endeksli cýlýz imaný söküp alabilmektedirler. Bu kiþiler, sanki suçlular kendileri deðilmiþ gibi aç ve biilaç kiþilerin onurlarýyla oynamakta, reklâm amacýyla onlar için yardým eðlenceleri düzenlemektedirler. Bu ‘eðlence’ ifadesine özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Yani dünyanýn düzenini altüst eden iri göbekli insaf ve izan fakirleri, mide fakirleri açlýktan kývranýrken eðlenmekte, bu eðlence sonunda sözde hayýr kasasýna katkýda bulunmaktadýrlar. Oysa Ýslam inanç sisteminde argo tabirle güçlünün deðil, haklýnýn borusu öter. Kal’e alýnan güç deðil, haktýr. Ýslam’da gelir daðýlýmýnda dengesizlik olmaz. Çünkü bu inancýn özünde biriktirme deðil, paylaþma esastýr. “Komþusu açken tok gezen bizden deðildir” hadis-i þerifi bu hakikati tescil etmektedir. Bu arada Ýslam paylaþmayý ve yardýmlaþmayý ferdin insafýna býrakmamýþtýr. Zekât müessesesi toplum dengelerini gözetmek için Ýslam’ýn beþ þartýndan biri olarak kullara emredilmiþtir. Böylelikle fakirle zengin dostluk, barýþ ve kardeþlik duygularýyla huzur içinde yaþama imkâný bulmuþtur. Ýslam gerçek manada yaþatýlabilse dünyada aç ve biilaç insan kalmazdý. Herkes huzur içerisinde ahirete hazýrlanýrdý. Müslümanlýkta esas olan, amellerin Allah rýzasý gözetilerek yapýlmasýdýr. Bizler Ýslamî inançlarýmýzý faydasýndan dolayý deðil, Hakk’ýn rýzasýna nail olmak için yaþarýz. Müslümanýn diðer insanlardan en bariz farký da budur. Beklentilerle hareket edenlerin, amellerini ona göre yerine getirenlerin davranýþlarý, beklentiler ortadan kalkýnca veya zaafa uðrayýnca sekteye uðramaz mý? Kiþi zaten Allah’ýn hoþnutluðunu esas alýrsa nimetlerin en büyüðüne mazhar olur. Demek ki beklentiyle hareket etmeyenler, beklentilerle ibadet edenlerin mükâfatlarýný kazandýðý gibi, fazlasýna da mazhar olurlar. Bu, neticesi daha hayýrlý bir davranýþ deðil midir? Günümüzde bizi Ýslamî inançtan uzaklaþtýrmak için sayýsýz tuzaklar kurulmuþtur. Ýslamý yaþamanýn her geçen gün zorlaþtýðý bir dünyada yaþadýðýmýz doðrudur. Fakat mühim olan ve sevabý fazla olan, zor zamanda islamý yaþamak deðil midir? Demir ne kadar ateþte ýsýtýlýp dövülürse o kadar dayanýklý olur. Öyle de imtihanýn zorluðu mükâfatýný da artýran bir sebeptir. Bundan on dört asýr evvel Asr-ý Saadette yaþayan Müslümanlarýn Ýslamý yaþama ortamý bugünkünden çok daha mý iyiydi? Fakat o mübarek insanlar o zor þartlar altýnda bu dini kusursuzca yaþama mücadelesi vermiþlerdir. Ýslama karþý yapýlan saygýsýzlýklarý sineye çekmemiþler, hayatlarýný ortaya koyarak mücadele etmiþlerdir. Onlarýn büyüklüðü de bu zor þartlar altýnda tavizsiz ve diri kalmalarýndandýr. Takdir edersiniz ki zor þartlarda elde edilenler daha kýymetlidir. Yýldýzlar karanlýkta daha parlak görünürler. Öyle de çetin þartlar altýnda islamý yaþama gayreti içerisinde olanlar Hakk katýnda daha muteber kullardýr. Müslümanlýk sanýldýðý kadar yaþanmasý zor bir din deðildir. Bütün mesele alýþkanlýklarýn terk edilmesinin zorluðudur. Buna nefsin ve þeytanýn fitnelerini ekleyince imtihan daha da zorlaþýyor. Ýslam bize hiç de uzak bir yaþantý deðildir. Bizler her geçen gün bu hayat tarzýndan uzaklaþýyoruz; bizler uzaklaþtýkça bu inanç sistemi bizlere ulaþýlmaz geliyor. Oysa Ýslam ütopya deðil, gerçeðin ta kendisidir. Ýnsanlar inandýklarý gibi yaþamazsa gün gelir yaþadýklarýna inanmaya baþlarlar. Bizlerin geldiði nokta da sanýrým budur. Bugünkü insanlýk mal mülk biriktirme telaþý içerisinde Allah’a ve ibadetlere ayýracak zaman býrakmamýþtýr. Servet biriktirme telaþý ve dünya sevgisi bizlere gerçek sorumluluklarýmýzý unutturmaktadýr. Oysa mülkün gerçek sahibi Allah’týr. Biz kullar birer emanetçiyiz. Kiþinin faydalanabildiði serveti; yiyip içtiði, giyip eskittiðidir. Bu da bellidir. Kanaatkâr olmak mutluluðun reçetesidir. Kiþi, çevresindekilerle para ve mal biriktirme yarýþýna girmemelidir. Fakat bu tembelliðe methiye deðildir. Ýnsan, rýzkýný kazanmak için çalýþmalýdýr. Lakin daha çok kazanmak için kulluk sorumluluðunu geri plana atmamalýdýr. Bizim dünyaya geliþ sebebimiz mal ve para biriktirmek deðildir. Bilinmelidir ki akýllý insan tamahkârlýk yapmayan insandýr. Bununla ilgili olarak bir kutsî hadiste þöyle denmektedir: “Ey insanoðlu, mal benim malýmdýr, sen de benim kulumsun. Benim malýmdan senin malýn ancak yiyip harcadýðýn, giyip eskittiðin, dünya için geri býrakmayarak sadaka verip ahiret için ebedileþtirdiðin þeylerdir. Dünya için biriktirdiðinden senin hissen, ilahî gazaptýr.” Ýnsanlarýn bazýsý nimetlerle, bazýsý da yoksullukla imtihan edilmektedir. Onun içindir ki mevcut hayatýmýzý bu minval üzere yaþamalý, imtihan edildiðimizi aklýmýzdan çýkarmamalýyýz. Zahirde zenginlik nimet, yoksulluk bela olarak görülse de kiþi kulluk bilinci içerisinde hareket ederse bela gibi görüleni rahmete dönüþtürebilir. Öte yandan nimet olarak görülen zenginlik kiþiyi çýkmaza, sapýk yollara sürükleyebilir. Kul nimete þükretmezse, yoksulluk karþýsýnda sabretmezse ilahî imtihaný kaybedebilir. Öte yandan fakirliði sabýrla ve tevekkülle rahmete dönüþtürmek de mümkündür. Her þey niyetle ve onu hayata geçirme kararlýlýðýyla neticelenerek faydamýza veya zararýmýza tecelli ediyor. Ýslam orta yolu öneren bir inanç sistemidir. Bu dinde ifrat ve tefrite yer yoktur. Ýslam bütün zamanlarý kapsayan bir inancýn adýdýr. Bu inancýn kitabý da, peygamberi de bellidir. Onu baþka inançlarla kýyaslamak yersizdir. Kullar dünya hayatýyla ahiret hayatýný dengeli yürütmelidir. Peygamber Efendimizin buyurduðu üzere “Hiç ölmeyecekmiþ gibi dünya için, yarýn ölecekmiþ gibi ahiret için çalýþmalýyýz.” Fakat kazancýmýzý yeri gelince tasadduk etmesini, paylaþmasýný bilmeliyiz. Bu ömür mülkü bize sonsuza dek tapulanmýþ deðildir.
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © M.NÝHAT MALKOÇ, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |