..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
"Leyla'nýn iþi naz ve iþve; Mecnun'un gözü yaþý çeþme çeþme..." -Fuzuli (Leyla ile Mecnun)
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Modernizm > Oðuz Düzgün




26 Aralýk 2007
Yer Sofrasý Savunmasý  
Oðuz Düzgün
Bütün ev ahalisi yer sofrasýnýn etrafýnda öbeklenir, büzüþür, baðdaþ kurar, tebessümler, sohbetler tatlýnýn gelmesini beklemeden yemeðimizi tatlandýrýr.


:BDFA:
Tüm dayatmalara raðmen yýlmadým, mücadele ettim ve bu akþam da yemeðimi yer sofrasýnda yedim.

Evet, üzerindeki verniðin etkisiyle parýl parýl parýldayan, belki de evimizin en kullanýþlý bir bölümünde bir sokak çocuðunun sokakta kapladýðý yerin dört beþ misli kadar yer kaplayan o meþe kaplamalý üzeri birbirinden gösteriþli dantellerle örtülü masanýn tüm çekiciliðine yenilmeden bu akþam da yemeðimi yer sofrasýnda yedim.

Biliyorum, yer sofrasýnda yemek yiyerek modernlikten (!), çaðdaþlýktan(!) uzaklaþmýþ oldum! Ancak yer sofrasýnda yemeðimi yerken diz üstü bilgisayarýmda bilimsel bazý konularla ilgili çalýþma yapmak, oldukça keyifli oluyor, bunu da itiraf edeyim.

Bütün ev ahalisi yer sofrasýnýn etrafýnda öbeklenir, büzüþür, baðdaþ kurar, tebessümler, sohbetler tatlýnýn gelmesini beklemeden yemeðimizi tatlandýrýr. Günün yorgunluðunu, sýkýntýlarýný yere, rengarenk sofra bezine, halýya býrakýrýz ve bunlarýn elektrikli süpürge ile süpürülüp bahçemizde beslediðimiz tavuklarýn önüne serpileceðini biliyor olmanýn verdiði mutlulukla çayýmýzý yudumlarýz. Tam da bu demlerde kaloriferin dibindeki minderlerimize daha bir yerleþiriz.

Ben yer sofrasý etrafýnda þekillenen böyle manzaralarý izlemenin; bu tasvirler içerisinde bir kahraman figür olarak yaþamanýn müthiþ rahatlatýcý bir etkisinin olduðunu ancak ve ancak yemek masalarýnýn soðukluðunda kendimi yitmeye baþladýðým, ruh yorgunluklarýmýn bu soðuk masa yüzeylerinin de tesiriyle soðuklaþan çehrelere çarpa çarpa daha da arttýðý o günlerde anladým.

Siz de görmüyor musunuz her akþam o acýnasý görüntüleri? Çok sevdiðimiz çocuklarýmýz yumuþakmýþ görüntüsü verilmiþ sert mi sert sandalyelerin tepesinde kývrandýkça kývranýyor, eþlerimiz yemek masasýnýn ciddiyetine uygun bir ciddiyetle tencerelerin, tabaklarýn peþinde takýr, tukur seslerinin ritmine ayak uydururcasýna gelip gidiyorlar.

Erkeklerimiz ise dizilerden öðrendikleri kadarýyla eþlerine yardým eden yardýmsever erkekler rollerine bürünmüþler –tabii ki içlerinde çok samimi olanlarý da mutlaka vardýr- bakýþlarýmýz, fýrsat bulduðu an televizyondaki film ya da haber görüntüleriyle kaçamak yapýyor.

Yemeðini bitiren tüm ev halký masadan, bu soðuk, ciddi, ruhsuz vernikli ya da medefe tahta yýðýnýnýn saðýndan solundan, köþesinden kaçma telaþý içinde. Kimisi ödevlerini bahane ediyor, kimisi de dizi filminin sevdalýsý, bir kýsmý da gazetesini okuma bahanesini öne sürüyor kaçýþ için. Koltuklarýn rahatlýðýna doðru bir koþuþturmaca baþlýyor.

Çoðumuz, hatta en modernimiz(!) bile yumuþak koltuklarýmýzda otururken ya baðdaþ kuruyoruz ya da dizlerimizin üstünde oturuyoruz. Peki bu genlerimizden ve memlerimizden (kültür genlerinden) getirdiðimiz rahat oturma stillerini yemek soframýzda neden yaþatmýyoruz da iþkence içinde iþkence dolu bir yemek merasimi gerçekleþtiriyoruz?

Köylerdeki yemek ortamlarýna misafir olduðumuzda yer sofrasý kültürünün oralarda hala capcanlý olduðunu görüyoruz. Köylerden þehirlere yeni gelmiþ aileler ise komþularýnýn da tesiriyle modernleþene(!)kadar bir müddet yer sofrasýnda yemek yemeye devam edecekler.

Bazen televizyonda izlediðimiz belgeseller, filmler; modern, ileri milletlerin de yer sofrasýný benimseme, onunla yaþama ilkelliðine düþtüklerini gösterir ve bu duruma içerleriz. Japon filmleri buna en güzel örnektir. Bizler neredeyse elli küsur yýldýr modernliðin simgesi saydýðýmýz yemek masalarýný benimsemiþizdir ancak ne Japonlar kadar modernleþebilmiþiz ne de teknolojinin “t”sini üretebilmiþizdir. Bu duruma þaþýrýlmaz da neye þaþýrýlýr deðil mi?

Ne modernleþme ne de teknolojik geliþmeler, o parlak ve gösteriþli yemek masalarýna gökten yaðmazlar. Gündüz hayatýn her alanýnda aktif olan Japon hanýmlarýn evlerine geldiklerinde bütün batý kýyafetlerinden kurtulup kimonolarýnýn ruhlarýný ve bedenlerini rahatlatan huzuruna yelken açmalarý gayet modern olur da neden bizim bayanlarýmýzýn evlerinde rengarenk kadife ya da basma þalvarlarla, baþlarýndaki çiçek iþlemeli anne kokusu sinen tülbentlerle dolaþmalarý ilkel bulunur bazýlarýmýzca.

Aslýnda evlerimiz hepimiz için birer rehabilitasyon merkezi olmalýdýr. Tüm sýkýntýlarýmýzdan sýyrýldýðýmýz, içimizde bir yerlerde sakladýðýmýz özümüze döndüðümüz kutsal mekanlar olmalýdýr yuvalarýmýz. Tostlarla ve hýzlý menülerle geçiþtirdiðimiz günümüzün kazasýný, akþam piþirilen ayþekadýn fasulyenin leziz tadýyla ya da bir sini su böreðinin etrafýnda yükselen “oh ne güzel olmuþ!” “ellerine saðlýk sultaným!” vb. iltifat içeren sözlerle eda eyleyebilmeliyiz. Yeri geldiðinde tüm günlük stresimizi yatak odasýndaki dolapta duran yemyeþil seccadeye dökebilmeliyiz secdelerimizle.

Bizler “yerli” bir kültüre sahibiz. Otaðlarýmýzda, Camilerimizde, Cemevlerimizde, Tekkelerde yerlerde otururuz, diz çökeriz, secde ederiz. Mevlitlerimiz, tevhitlerimiz, sohbetlerimiz, kýna gecelerimiz, hep yerlerde; halýlarýn, minderlerin üstüne oturularak icra edilir. Bizi yerden, yerliliðimizden koparan ne teknolojidir ne de modernliktir. Bizi bizden koparan kültürümüzden, geleneklerimizden sorumsuzca kaçýþýmýzdýr Bizi yerimizden eden köylülüðümüze, aslýmýza, þarklýlýðýmýza acýmasýzca ihanet ediþimizdir.

Yer sofralarýndan, rahlelerimizden, yer minderlerimizden kurtulunca medeni olacaðýz sandýk ama yanýldýk. Japonlar, binlerce yýldýr süregelen yer kültürlerini abartarak devam ettirdiler. Son model robotlarýnýn da baðdaþ kurduðu yer sofralarýnda tüm aile fertleriyle birlikte huzuru yudumluyorlar. Biz tahta kaþýklarýmýzý sobalarýmýzda çoktan yaktýk ama onlar yegane yemek yeme aletleri olan çubuklarýný hala býrakmadýlar. Çin’den aldýklarý yazýlarý, evlerinde giydikleri geleneksel kýyafetler, yemek yeme stilleri hiç deðiþmeden binlerce yýl öncesinden bugüne kadar gelmiþ durumda. Ancak bu süregelen gelenekleri, kültürleri onlarýn bilimi avuçlarýnýn içlerine almalarýna engel olamamýþ. Kimonolarýyla, yazýlarýyla, yemek kültürleriyle zaferlerden zaferlere, baþarýlardan baþarýlara koþmuþlar.

Batýlýlar bize kendi kültürlerini filmleriyle aþýladýlar biz farkýna varmadan. Bu aþýlamalarýn olumsuz etkilerini önlemek için birkaç kiþiden baþka panzehir veren olmadý bize. Batýlý, kültürüyle, gelenekleriyle, diniyle uyumlu bir yaþantý sergiliyordu. Kilisesine ayakkabýlarýyla giriyor, sert sýralarda oturuyor, yemek masalarýmýza benzeyen kilise masalarýnda dualar ediyor, piyanosu eþliðinde ilahilerini okuyor, þarapla ekmeði ibadet hazzýyla yiyordu. Elbette o evinde de böyle yaþayacaktý. Okulu da böyle olacaktý yemek yiyiþi de. Kilisesine girdiði gibi evine de ayakkabýlarýyla girecekti. Mabedinde sandalyelerle, masalarla içli dýþlý olduðu için bu kültürü evine de, okuluna da taþýyacaktý. Yemeðini yemek masasýnda yiyecekti mesela. Müziði de piyanonun çýkarttýðý seslerle uyumlu bir þekilde geliþecekti elbette. Hz.Ýsa’nýn kaný olarak kabul ettiði þarap dolayýsýyla da alkol evinin özel bir köþesinde duracaktý.

Bizler ise batýlýlarýn filmlerinde gördüklerimizi, kitaplarýndan okuduklarýmýzý birebir taklit yoluna gittik nedense? Belki de batýlýlar gibi yaþarsak, yemek yersek, oturursak, kalkarsak, batýlýnýn dinlediði müziði dinlersek modernleþebiliriz, teknolojide, ekonomide ileri bir seviyeye gelebiliriz diye düþündük. Ya da baþka olumlu örnekleri göremediðimizden dolayý “taklit etme” ihtiyacýmýzý batýlýlarýn yaþantýlarýna öykünerek giderdik. Gözümüzü açtýðýmýzda annelerimizden, babalarýmýzdan daha kültürlü, daha çekici bir dadýyla karþýlaþmýþtýk çünkü. Televizyon bizi, ailelerimizi, geleceðimizi, dilimizi, inancýmýzý, kültürümüzü programlamaya baþlamýþtý artýk.

Yer sofrasýný býraktýk yemek masalarýna terfi ettik. Onlarý televizyon dadýlarýmýzdan öðrenmiþtik. O cam gözlü dadýlarýmýzsa zaten her þeyin en iyisini bilirdi. Evlerimizde ayakkabýlarýmýzla dolaþmaya baþladýk. Sevmelerimiz, öpmelerimiz bile batýlýlaþtý. Yer minderleri ise sadece fakirlerin, yoksullarýn ve hayatýmýzdan dýþladýðýmýz bilumum insanlarýn özel alanlarýna ait kabul edildi. Birbirinden desenli, sanatlý rahlelerde kitap okumak, yazý yazmak þöyle dursun Kutsal Kitabýmýz bile okunmaz oldu. Babalar oðullarýyla karþýlýklý bira þiþeleri tokuþturmaya baþladýlar. Üstelik biz þarabý Hz.Ýsa’nýn kaný olarak da kabul etmiyorduk. Birbirinden leziz, þifalý hoþaflar, þerbetler, ayranlar hatýrlanmaz oldu. Halbuki hangi içecek tutabilirdi bu leziz ve saðlýklý þerbetlerin yerini?

Yer sofrasýndan uzaklaþtýðýmýzda Mevlanalardan, Yunus Emrelerden de uzaklaþtýk. Týb biliminin temellerini atan Ýbn-i Sina yemeðini yer sofrasýnda yemekten utanmýyordu. Bütün dünyanýn huzurunda saygýyla eðildiði Sevgi Ýnsaný Mevlana yemeðini yer sofrasýnda yiyenlerdendi. Farabi, Ýbn-i Rüþd, Hacý Bektaþ-ý Veli, Gazali, Muhyiddin-i Arabi yer sofrasýný tercih edenler arasýndaydý. Bir suresinin adý Maide (Sofra) olan Kur’an-ý Kerim bile yer sofrasýna dikkat çekmiþtir.

Bütün bu açýklamalar ve örnekler gösteriyor ki yer sofrasý bizim kültürümüzün, benliðimizin olmazsa olmazýdýr. O asla utanýlacak, tiksinilecek, aþaðýlanacak basit bir unsur deðildir. Hayatýmýzdan tamamen çýkarttýðýmýz yer sofralarýyla eþlerimizi, çocuklarýmýzý, torunlarýmýzý yeniden buluþturmanýn zamaný gelmedi mi? Yeniden o sofranýn etrafýnda el ele, yürek yüreðe kenetlenmenin “Halil Ýbrahim sofrasýndaki” berekette buluþmanýn vakti gelmedi mi? Yer soframýzý yeniden hayatýmýza soktuðumuzda ilericiliðimizin ya da modernliðimizin hiçbir yara almadýðýný açýkça göreceðiz. Ancak o sofrayla beraber hayatýmýza girecek olan kültürümüz, geleneklerimiz bizi yeniden diriltecek, bir yerlerde yittiðimiz o manevi güç, o ruhsal doygunluk bizi yeniden tüm aile fertlerimizle birlikte çepeçevre kuþatacaktýr.

Her zaman olmasa da fýrsat buldukça, odanýzýn bir köþesinde kuracaðýnýz yer sofrasý göreceksiniz ki hayatýnýzýn tam da göbeðine yerleþiverecek. Tabii ki bu yer sofrasýnýn kuruluþ aþamasýnda fýtri bir yardýmlaþma temayülü oluþacak ki bu durum da aile fertlerini birbirine yaklaþtýracak. Çocuðunuzun biri örtüyü getirirken diðeri torbadaki ya da sepetteki ekmekleri getirecek. Eþiniz tabaklarý kaþýklarý götürürken siz de sofrayý taþýyacaksýnýz. Kýþýn ortasýnda pikniðe gidemedim diye üzülenlerin de üzülmesine gerek kalmayacak. Çünkü yer sofrasý her kurulduðunda evin içinde yeni bir piknik havasý esecektir. Her sabah her akþam, kaloriferli ya da sobalý evinizde eþinizle, annenizle, babanýzla ve de çocuklarýnýzla pikniðe çýkmýþ kadar olacaksýnýz.

Yer minderlerine þöyle bir yaslanacak mis gibi demlenmiþ çayýnýzý yudumlarken çocuklarýnýzýn daha güzel olduðunu, erkekseniz eþinizin daha haným haným ya da bayansanýz kocanýzýn daha bir baba gibi durduðunu fark edeceksiniz.

Yalnýz olmadýðýnýzý, yer sofrasý kültürünün güzelliklerinden beslenmiþ ve bu kültürü bize kadar ulaþtýrmýþ tüm atalarýnýzýn sofranýzda tebessümler eþliðinde misafir olduklarýný hissedeceksiniz.

Daha da önemlisi uzun bir zamandýr unuttuðunuz kendinizi, derinliklerinizde saklý özünüzü yakalayacaksýnýz. Belki sevdiklerinizi de sofranýza misafir edersiniz kim bilir?

Ne duruyorsunuz? Daha yer sofranýzý kurmadýnýz mý yoksa?








Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.


Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Fâtih Ýstanbul'u Kaç Yaþýnda Fethetti?
Mevlid Kardeþliði
Kâfiyelerin Birliði
Kemençe Kimin?
Baklava'nýn Kökeni
Kurân'ýn Kökeni Sümerde mi?
Þiir Düþünceleri
Amerika Osmanlý Tarafýndan Keþfedilseydi?
Medeniyet Bestemizin Notalarý
Evliya Menkýbelerinden Türk Fantastik Edebiyatýna

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sen Var Ya Sen! [Þiir]
Çakkýdý Çakkýdý [Þiir]
Bâlibilen Dilinde Þiir [Þiir]
Üç Boyutlu Þiir [Þiir]
Miraciye [Þiir]
Saðanak Sen Yaðýyor [Þiir]
Bülbüller Þehri Ýstanbul [Þiir]
Türkçe Hamile Beyanlara [Þiir]
Burasý Sessiz Biraz [Þiir]
New Orleans'lý Siyahi Kirpiklerin [Þiir]


Oðuz Düzgün kimdir?

Yazar edebiyatýn her alanýnda çalýþmalar yapýyor.

Etkilendiði Yazarlar:
Bütün yazarlardan az çok etkilendi. Zaten insanoðlunun özelliði deðil midir iletiþimde bulunduðu varlýklardan etkilenmek?


yazardan son gelenler

bu yazýnýn yer aldýðý
kütüphaneler


 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Oðuz Düzgün, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.